Under The Oak Tree - 119. Bölüm
Arzuladığım Şey (2)
Rudis yavru kedileri görür görmez, "Oh!" dedi hayretler içinde. Onlar için küçük bir yuva yapmak için hemen bir sepet sazın içine bir bez koydu.
Max kedileri küçük, sıcak bir sepete yerleştirirken, Riftan keçi sütünü hafifçe ısıttı. Birazını bir kaşık içine döktü ve nazikçe ağızlarına doğru yerleştirdi ve kediler ona doğru koştular.
Max yastığı aldı ve yere koydu. Oturup Riftan'ın yavru kedileri ılık sütle beslemesini izledi. Doyana kadar içtiler ve doyduktan sonra mırıldandılar ve başlarını onun büyük ellerinin altına soktular.
"Onlara ne isim vereceksin?"
Riftan, yumuşak tüylü kediyi parmak uçlarıyla hafifçe okşayarak Max'e sordu. Bir parça kıskançlıkla onun elinin dokunuşuyla uzuvlarını geren yavru kedileri izledi. Hiç vakit kaybetmeden içinden çıktı ve şaşkınlıkla ona baktı.
"Be-ben onlara isim ve-verebilir miyim?"
"Odada daha uzun kalan sensin. İsimlerini senin vermen onlar için daha iyi olur, sence de öyle değil mi?'' Uzun bir tereddütten ve konuşmakta güçlük çektikten sonra sonunda ağzını açtı.
"Çi-çizgili kedi, ona Ron adını vereceğim, be-beyaz kedi Rola, v-ve bu ka-kara kedi Roy"
"Ron, Rola, Roy?"
"B-bu, bir ö-öyküdeki 3 peri kardeşin i-isimleri. Kü-küçük bir kı-kızken bana anlatılan bir hikayeydi, a-aklıma geldi..."
Riftan onun küçük açıklamasına hafifçe gülümsedi ve parmak uçları tüylü kara kediyi aldı.
"Peri olmak için biraz fazla yapışkan görünüyor, değil mi? ''
Kedi aniden patilerini kaldırdı ve isyan ederek pençelerini kullandı. En ufak bir saldırıda Riftan kahkahalara boğuldu.
"Bu küçük adam nasıl alıngan olunacağını biliyor gibi görünüyor."
"Za-zayıf ha-hayvanları rahatsız e-edemezsin"
"Onları rahatsız ettiğimi kim söyledi?"
Riftan şikayet etti ve kediyi geri yatırdı. Max, sepeti ne çok sıcak ne de çok soğuk olmayan bir yere taşıdı ve yanlarına küçük bir iplik yumağı yerleştirdi. Kediler, çok fazla enerji harcamaktan kısa süre sonra uykuya dalana kadar iplik yumağıyla oynamaya, ısırmaya ve pençelemeye başladılar.
Max, kısa nefeslerle nefes alıp verirken küçük midelerine baktı. Eğildi ve çenelerinden birinin altını dikkatlice ovuşturdu. Mutluluk içinde uzun, tatmin edici bir nefes aldı.
Max kedilere sevgiyle bakarken, Riftan aniden onun kollarından tuttu ve onu kendine doğru çekti. Max döndü ve az önce ne olduğunu merak ederek ona baktı. Sütunla kendi arasına bir yastık koydu, oturmak için arkasına yaslandı ve sonra uyluğuna hafifçe vurdu.
"Gel ve şuraya otur."
Max'in yüzü parlak kırmızıya döndü. O gizli, alçak ses tonunun ne anlama geldiğini çok iyi biliyordu. Onunla yakınlığı paylaşmanın zevkleri iyi geliyordu ama bu durumda biraz fazla olabileceğini düşündüğü için tereddüt etti. Riftan tek kaşını kaldırdı ve onun tereddütüne gülümsedi.
"Sadece seni kollarımda tutmak istiyorum. Üzülme ve buraya gel."
Biraz daha tereddüt etti, sonra yavaşça ona yaklaştı. Riftan onu kaldırdı, sert bacaklarına oturttu ve başını onun boynunun ve omzunun içbükey kısmına yasladı.
Mükemmel bir uyum içinde, rahatça ona yaslanan Max, onun kucağında memnuniyetle ayak parmaklarını nazikçe kıvırdı.
Riftan bir kolunu yavaşça dizlerine doladı ve onu daha da yakınına çekti. Diğer eli yavaşça omurgasının arkasını takip etti.
Annesinin kucağında yuvalanmış küçük bir civciv gibi hisseden Max, küçük bir kahkaha patlattı.
"Gülüşün çok güzel."
Konuşurken sesinde kaçınılmaz bir tatmin tonu vardı. Yavru kedileri hafifçe okşadığı gibi, ensesine nazikçe masaj yapmadan önce parmak uçlarını hafifçe sırtını yukarı ve aşağı hareket ettirdi.
Max onun yumuşak iniltilerini güçlükle yuttu ve vücudunu ağır, kendinden geçmiş bir heyecan kapladı. Riftan yanaklarını avucunun arasında hafifçe sıktı ve dudaklarını alnına yumuşak bir öpücükle bastırmadan önce nazikçe okşadı. Şaşırtıcı derecede huzurlu ve rahat bir atmosfer ikisini çevreledi. Kendini tamamen rahat ve hafiflemiş hissediyordu. O kadar rahatlamıştı ki, tek duyabildiği onun düzenli kalp atışlarının sesi, rüzgardaki tıkırtılar ve sessizliklerinde odunları yalayan alevlerdi.
Şöminede çatırdayan alevlere bir süre baktıktan sonra Riftan ağzını açtı ve konuştu.
''Anatol'da yaşamaktan keyif aldın mı?''
Max, sanki sarhoşmuş gibi sıcak hava karşısında sersemlemişti ve Riftan'a bakmak için hafifçe başını kaldırarak soruyu merak etti. Riftan ona belirli bir ifadeyle baktı ama onun gözlerinde içinde saklı bir endişe belirtisi görebiliyordu.
"Gerçekten rahatsız edici bir şey yok mu? Eksik olduğun bir şey….?''
"E-eksik olduğum hi-hiçbir şey yok... Ve hi-hiçbir şey beni ra-rahatsız etmiyor."
Max başını hızla iki yana salladı. Anatol'da hayat mükemmeldi. Hayatında ilk kez, sonunda gerçekten ait olduğu yeri bulmuş gibiydi. Her zaman ona ihtiyacı olan biri vardı, her yerde nezaketle çevriliydi ve herkes onun hikayesini dinlemeye istekliydi. En çok da yanında, onu kucaklayacak ve öpecek biri vardı. Bundan daha tatmin edici bir şey olamaz. Yeni doğmuş bir bebek gibi onun göğsüne yaslandı ve sıkıca kollarına kıvrıldı.
"Ben... burayı seviyorum."
Riftan bir an için nefes almayı bıraktı ve sonra ona daha da sıkı sarıldı, bu Max için acı verici bile olabilirdi. Kaburgaları sıkıca sıkılmıştı ve nefes alması biraz zorlaştı, ama tek bir şikayette bulunmadı. Eğer Riftansa, kemikleri kırılacakmış gibi hissetse bile onu ne kadar sıkı tuttuğu umrunda değildi. Sırtındaki hafif dokunuşları ve okşamaları, hızlı ve yüksek kalp atışlarının sesleri ve erkeksi vücut kokusu, her şey onun için sevimliydi.
Ç/N: İkisi de birbirini kedilerden mi kıskandı nee sanki hehehehe
Ama sizin benim aşka olan inancımı güçlendirmeye ne hakkınız var
YanıtlaSilSonunda Riftan bey tavsanligi bırakıp kızla biraz romantik vakit geçirebildi. Kzl
YanıtlaSilAlalhım çok minnoş bir bölümdü
YanıtlaSilAy onu bunu boşverin eğer 3 tane kedi sahiplenecekseniz onlara arkadaşlık etmesi için 3 tane insancık yapmanız gerekmezmi sadece ufak bir öneri
YanıtlaSilİşte tam burada seni seviyorum Riftan demeliydin... bunun eksikliğini hepimiz özellikle Riftan çokça hissetti ve bence Riftan'ın en çok buna ihtiyacı vardı
YanıtlaSil