Sayfalar

16 Kasım 2021 Salı

Under The Oak Tree - 123. Bölüm

 Sarhoş Bir Güzellik (2) 

Nirta bunu görünce tek kaşını kaldırdı ve şarap kadehini yeniden doldurdu.

"İçmekten zevk alıyor gibisin. Bir içki daha al."

Max aniden kendisinin ne kadar şapşal göründüğünü fark etti, ve Nirta'ya gerçekte bir yemekte bir iki taneden fazla içmekten hoşlanmadığını söyledi, ama gözlerini kapatıp tek hamlede hepsini içti çünkü daha önce görmüş olduğu hayal kırıklığı ifadesini görmek istemedi.

İçindeki sıcaklık yayılmaya başladığında, Max kendini rahat hissetti. Max, artan sarhoşluğun hoş hissiyle oyalanarak parladı ve Hebaron'un onun için döktüğü şarabı içmeye devam etti. İçki içmesi aniden bir gösteri gibi göründü ve izleyenleri tek tek gelip ona yiyecek ve alkol sunmaya davet etti.

Nadir bir tür gibi onu beslemeleri onu biraz rahatsız etse de, Max reddedemedi ve içmeye devam etti.

Bardağı kaç kez dudaklarına doğru eğdiğini kendi kendine sordu ve yavaş yavaş gözleri, tuhaf hissettiği noktaya kadar solmaya başladı. Bardağı elleriyle sıkıca kavrarken hıçkırıklarını bırakmaya başladı. Bedeni gevşek ve titrek hissediyordu, gözlerinin önündeki oda dans ediyordu.

Nedenini bilmiyordu ama birden kafasını toplamak ve ayılmak istedi. Belki bir şövalye içeri girip Nirta'nın elinin bardağına daha fazla alkol dökmesini engellediği için görünüşü tuhaf görünmüştü.

"Sör Nirta, bardağı doldurmayı bırakın. Bence madam zaten yeterince sarhoş..''

"Şey, ben... İ-i-iyiyim..." diye yanıtladı Max.

Dili bükülmüştü ve telaffuzu net değildi. Normalde, sarhoş ses tonundan çok utandığı için ağzını hemen kapalı tutardı, ama nedense kekelemekten utanmıyordu. Sarhoş haliyle kapana kısılan Max, bardağında kalan tüm likörü bir kerede bitirmeye karar verdi ve kadehini cesurca Nirta'ya doğru uzattı.

"Bir içki daha, lü-lütfen..."

"Çok iyi yiyorsun. Tamam. Peki. Hadi, bir içki daha al." Nirta ona iltifat etti.

Nirta'nın ses tonu artık ona karşı daha arkadaşçaydı. Bir içiciyle konuşma şekli hoş bir şekilde tatmin ediciydi, bu yüzden Max daha mutlu bir şekilde içti. Sonsuz bir şekilde gülümseyip vücudunu sağa sola sallayarak dökülen alkol sayesinde kolları ıslandı ama onda her şey iyi hissettiriyordu.

Sonra birinin onu görünce güldüğünü duydu.

"Bu oldukça sevimli. Senin kasvetli ve ağırbaşlı bir kadın olduğunu sanıyordum."

Max başını sesin geldiği tarafa çevirdi ve bağırdı.

"Ben ge-gergin değilim! Bu-bunu i-inkar ed-edemeyebilirsin, ama…''

Nirta'nın ona verdiği şarabı yudumlarken içini çekti. Aniden, hoş ruh hali çabucak yatıştı ve bir anda yerini melankoli aldı.

"Ama... bu... bu çü-çünkü i-insanlarla a-alışmaya alışık de-değilim. Pe-pek iyi konuşamıyorum ve.. ne diyeceğimi bilmiyorum. A-aynı zamanda hepsi a-alabildiğine bü-büyümüşler. Yü-yüzünüz onunla ka-karşı karşıyayken bi-biraz ü-ürkütücü geliyor… Ba-bakarsanız, olması ge-gerekenden daha gü-güçlü gö-görünüyor. Her şey daha da ko-korkutucu, su-suçlanacak olan ben de-değilim, di-diğerini su-suçlamalısın, se-sen! He-herkes, lü-lütfen bo-boyunuzu biraz a-alçaltın''

Şövalyeler onun saçma isteğine ve tutarsız sözlerine boş boş baktılar. Gülmeye başlayan tek kişi Lord Nirta, Hebaron'duç

''Neden, boyun işe yaramaz olduğunu mu düşünüyorsun? Dövüş için, büyük bir vücut tamamen faydalıdır. Seninki çok küçük. Küçükken ne yaptın da büyümedin?'' Nirta, Max'e sordu.

"Lord Nirta sarhoş mu?" Max cevapladı.

Aniden yükselen sesinden yılmadan, bardağı büyük şövalye tarafından yine doldurulmuştu.

"Şimdi, çok geç değil. Benim kadar içersen ve yersen çam ağacı gibi büyürsün.'' Nirta ona söyledi.

"Şey, yapalım mı? Ben… Oh, hala bi-biraz daha bü-büyük olabilir miyim, yapabilir miyim?'' Max gülümseyerek cevap verdi.

"Daha uzun boylu olursan daha cesur ve cüretkar olabilirsin." Max ona umutlu gözlerle baktı. Hebaron kocaman bir gülümsemeyle övündü.

''13 yaşımdan beri içiyorum ve bu kadar büyüdüm.''

"Sör Nirta'nın boyunda böyle bir sır olduğunu bilmiyordum!"

Yanında oturan ve ağzına et koyan Yurixion bile kendi bardağına bolca alkol doldurdu ve içmeye başladı.

İçki seansına bakan çevredeki şövalyeler, sanki onlardan utanmış gibi gözlerini kaçırmaya başladılar.

Max neden bu kadar garip bir yüzleri olduğunu anlamıyordu. Sonra ne yapacaklarını merak ederek dalgın dalgın başını eğdi, ama bunun yerine kendini ağzını tekrar bardağa götürürken buldu. O anda, büyük bir el aniden omzunun üzerinden uzandı ve bardağını kaptı.

Max şaşkınlıkla arkasına baktı.

Gözleri, korkunç bir ifadeyle arkasında dimdik duran Riftan'la buluştu. Riftan'ın yüzü kıpkırmızı olmuştu ve gözleri ona bakıyordu. Yarı kör bakışlarına ve ona şiddetle mırıldanmasına bakılırsa Max, onun kızgın olduğunu fark etti.

"Şimdi... ne yapıyorsun?" Riftan ona sordu.

"Daha u-uzun olmak için..." Max hıçkırıkla yanıtladı.

Riftan ağzını açmadan önce odaya bir kez daha baktı ve sert gözleri şövalyelere doğru uçtu.

"Karımı kimin sarhoş ettiğini söyleyebilir misiniz?"

"İçmekte oldukça iyi, bu yüzden ben sadece..." Hebaron yanıtladı.

Hebaron başının arkasını kaşıdı ve bahaneler uydurdu ve Riftan'ın yüzü daha da buz gibi oldu.

"Karım yeterince içti." Riftan duyurdu.

Dişlerini gıcırdattı ve bardağı kıracak raddede sert bıraktı. Sonra sessizliğin çöktüğü salona tehditkar bir şekilde baktı ve soğuk, sakin bir sesle ilan etti.

"İyi yeyin ve içmeye devam edin. Çünkü yarınki akrobasi eğitiminde çok fazla enerji kullanacaksınız."

Şövalyeler hep bir ağızdan alçak sesle inlediler.

Riftan daha sonra Max'i de sürükleyerek ve diğer şövalyelerden gelen homurdanma seslerini görmezden gelerek salondan çıktı.

Aniden, Max'in bacakları güçsüz hissetti ve Riftan, rahatsızlığını fark ederek onu kaldırıp tuttu. Riftan onu tutarken Max, itaatkar bir şekilde kollarını boynuna doladı. Gözleri kapanmaya devam ettiği için uyumayı düşünüyordu.

Odalarına geldiklerinde Riftan onu indirmeye çalıştı ama Max yüzünü Riftan'ın ensesine gömdü ve onu yatağa götürmeye çalışırken derin iç çekişini duymamış göründü. Sonra Riftan'ın vücudunun titrediğini ve sertleştiğini hissetti.

İçme ve uykululuk hissiyle mutlu bir şekilde sarhoş olan Max zerre kadar umursamadı. Riftan'ın kendine özgü vücut kokusunu soludu ve nabzının atan kısmında dürtüsel bir şekilde boynunu öptü.

"Hey…." Riftan şaşkınlıkla nefes aldı.

Max somurtkan bir hayvanı yatıştırmak istercesine gülümsedi ve saçlarını düzeltti. Ellerini göğsünde hareket ettirirken yavaşça gözlerini kapattı.

"Maxi... uyumak istemiyorsun, değil mi?"

Max inledi ve kendini onun kollarına daha da gömdü. Riftan figürüne baktı ve endişelendi.

"Ne kadar içtin?"

''….''

"Lanet olsun, kimseye rahat vermiyorsun ama neden böyle giyindin?"

Sonunda vücudunu yatağa koymayı başardı ve kıvrılmış olan eteği yukarı çekti.

Max, onu soymasını kolaylaştırmak için kendini havaya kaldırdı. Sonra Riftan elbisesini başından çıkarır çıkarmaz, başını yastığa koydu ve ciddi bir şekilde uyumaya başladı. Ona bakan Riftan bir kez daha dişlerini gıcırdattı..

"Sabah geldiğinde... göreceksin."

Ç/N: Ahahahah bu bölüm gülmekten çeviremedim asdfghjkl Bu arada Maxi sadece kekelediği için değil aynı zamanda sarhoş olduğu için cümleleri bazı yerlerde tutarsız ve anlamsız ben yanlış çevirmedim yani asdfghjk Özetle çok uzunsunuz azıcık kısalın diyor millete asdfghjkl 

Önceki Bölüm                                                                                             Sonraki  Bölüm

6 yorum:

  1. Kız çok haklı evinin zindanından çıkıp dağ ayılarının olduğu bir yerde yaşamaya başladı herkes korkar djncnd

    YanıtlaSil
  2. Bu bölümü bir de riftanın bakış açısıyla okuyabilseydik keşke ☹️

    YanıtlaSil
  3. Ajejejejjdue ya önce kızla çok dalga geçecekler sandım ama yani daha arkadaşca bir sey miydi bu sarhoş etme olayı tam anlayamadım. Neyse bundan sonra maxi şövalyelerle daha samimi olacaksa iyi ya -cemre

    YanıtlaSil
  4. Her satırda yanaklarım daha fazla gerildi ajandhalqbzkxnajanxkxe çooooook tatlılar hele Hebaron 😌

    YanıtlaSil
  5. bugünün bide yarını var maxi

    YanıtlaSil