Sayfalar

15 Kasım 2021 Pazartesi

Under The Oak Tree - 117. Bölüm

 Sıcak Bir Kış (2) 

"Gö-görmek i-istiyorum." Sesi sevinç imalarıyla fısıldıyordu.

"Şimdi hava çok soğuk, biraz ısınırsa gidelim." Sesi de yavaş yavaş azaldı. Sonunda yorgunluğa yenik düştü.

Max, derin bir uykuya dalana kadar bekledi, sonra gizlice beline sarıldı. Riftan doğal bir şekilde onun yüzüne dönerek sarılışına karşılık verdi.

Güzel sıcaklık, kalbindeki büyük boşluğu dolduruyor gibiydi. Ancak o zaman sevgiye ne kadar aç olduğunu fark etti. Riftan  o boşluğu doldurduğu için, şimdiye kadar içinin olduğunu fark etti.

Max hem sevinç hem de korkuyu aynı anda hissetti. Onun kalbinin en derin yerini işgal ettiğini artık inkar edemezdi.

Riftan onun ruhunu derinden yaralayabilir veya onu yaşama enerjisininden  tamamen yoksun bırakabilirdi. Artık onu istemezse, hayatının geri kalanını boşlukta yaşamak zorunda kalacaktı. Böyle sefil bir geleceği hayal etmek bile başını döndürdü. Korku dolu gözlerle onun uykulu yüzüne huzurla baktı. Aklının bir köşesinde, babasına karşı hiç hissetmediği bambaşka bir korku belirdi zihninde.

Yorgun olmasına rağmen, Max kolayca uyuyamadı.

Riftan, sabah erkenden kaledeki sorunları kontrol etmek için dışarı çıktı. Max öğlene kadar uyanmadı, yüzünü yıkadı ve kendini tımar etti. Kışlık giysiler hazırdı, bu yüzden Calypse Kalesi'nde dikkat etmesi gereken başka bir iş kalmamıştı.

Max, Ruth'un okuması için verdiği kitaba geri dönmeye karar verdi ve masasına oturdu. Rudis'in yığdığı kitapların yanına geç kahvaltı kurulmuştu.

''Kitap okurken yemesi kolay yiyecekler hazırladım.''

Max gülümsedi ve bakımı için Rudis'e teşekkür etti. Tepside üzüm reçelli küçük bir krep, cevizli yulaflı kek ve ballı ılık süt vardı. Max masasında kalın bir kitap açtı, sayfaları çevirdi ve ağzına küçük bir parça ekmek koydu.

Kitabın içeriğini anlamak çok zor olmadı. Belki de Ruth kendi seviyesine uygun kitabı seçtiği içindir. Max parşömen üzerinde çok çalıştı, kafasındaki temel teorileri gözden geçirdi.

Çalışmalarına başladıktan birkaç gün sonra, bu şekilde boşa harcadığı bir sürü parşömen vardı. Ama bir büyücü ya da herhangi bir değişiklik olduğunu hissetmiyordu. Birinin sadece böyle çalışarak büyü yapıp yapamayacağını merak etti. Gözlerini şüpheyle açtığında kapının çaldığını duydu. Max kitabı kapattı ve başını çevirdi.

"Ki-kim o?" Kapıya baktı ve sordu.

"Benim. İçeri geliyorum."

Riftan olduğu için aceleyle kitabı ve parşömeni bir kenara bıraktı. Kapıyı açtı ve Riftan dizlerine kadar inen siyah cüppesiyle içeri girdi. Aynı kaledeyken bile, onunla güpegündüz karşılaşmak alışılmadık bir şeydi, bu yüzden onu gördüğüne sevindi.

"İyi uyudun mu?" Riftan alnını öptü ve ona tatlı tatlı fısıldadı.

Max utangaç bir şekilde başını salladı. "Be-ben çok özür di-dilerim geç u-uyandım.."

"Merak etme" Ona bakarken bakışları çok nazikti.

"A-ama, Ri-Riftan sen u-uyandın ve ben ha-hala u-uyuyorum..."

"Sana söyledim, endişelenmene gerek yok. Benim yaşam tarzıma uymak zorunda değilsin."

Max, sesinin tonu bir çizgi çiziyormuş gibi göründüğü için biraz üzgündü. O, başını salladı. Bunu benimle ilgilendiğini göstermek için söylüyor olmalı… diye düşündü kendi kendine.

Onu teselli ederek, kollarını omuzlarına doladı ve avucuyla elbisesinin ucuna dokundu.

"Giysilerin çok ince değil mi?" hoşlanmamış gibi gözüküyordu.

"Ö-önemli değil. İçeride kalın ka-katmanlar giyiyorum.'' Ona güvence verdi.

"Gel buraya." Yaklaştı, kutuyu açtı ve elini kadife bir pelerin üzerine koydu.

Max gözlerini açtı. "Ne-nereye gi-gidiyoruz?"

"Kaleden çıkmaya çalışmıyorum. Beni takip et. Sana bir şey göstermek istiyorum."

Riftan onun elini tuttu ve odadan çıktı. Max ne olduğunu anlamadan peşinden gitti. Merdivenlerden aşağı mutfağa indi, sonra yan kapıya. Serin havada, vücudu kıvrıldı. Riftan bunu fark edince, hızla onun omzuna sarıldı ve kafasına bir başlık taktı.

"Soğuk, değil mi? Biraz böyle kal," dedi yumuşak bir sesle.

Max onu nereye götürdüğünü merak etti. Sadece çıplak ağaçları ve eski püskü yürüyüş yolunu görebiliyordu. Merakını dizginledi ve buzlu yolda sessizce onu takip etti.

Kalenin arkasına döndü ve ağaçların arasında bulunan geniş ahıra girdi. Sıcak atmosferden dolayı başlığını çıkardı. At kötü kokuyordu, ama ahır bakımlıydı ve şiddetli bir rüzgarla oldukça rahattı.

"A-atı görmeye mi ge-geldik?"

"Şşş!" Riftan işaret parmağını onun dudaklarına koydu.

Şaşıran Max susmayı kabul etti. Neler oluyor? İçten içe gözlerini devirdi.

Riftan kolunu çekti ve dikkatlice ahıra girdi.

Ç/N: Max bebeğim o kadar kırgın ki mutluluk bile korkutucu oluyor onun için :( Neyse durun bakalım ahırda ne varr hehehe 

Önceki Bölüm                                                                                               Sonraki Bölüm

2 yorum:

  1. Rem in yavrusumu oldu yoksa. Son 2 bölümdür max in Riftan'ı kaybetme korkusunu görüyoruz ve bu benim kalbimi çok kırıyor şahane bölümler bizi bekliyor sanirim

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hımmm cevabı içeren bölümüü yayınladım şimdii hehehe Ah Maxi'm korkuyor işte mutlu olmaya :( kesinliklee şahane bölümler gelecek ileride

      Sil