Under The Oak Tree - 118. Bölüm
Arzuladığım Şey (1)
Riftan'ın savaş atı Talon'a ulaşmadan önce yüzünde meraklı bir ifadeyle kişneyen atların yanından en içteki alana doğru yürümeye devam etti.
Max, bu daha büyük yapılı atlardan diğer atlara nazaran biraz daha korkuyordu, bu yüzden Riftan'ı yakından takip etti ve ikisi arasında neredeyse hiç boşluk bırakmadı. Riftan onu yatıştırmak için sırtını sıvazladı ve Talon'un bağlı olduğu yere doğru yürümeye başladı.
Gergin bir şekilde koşuşturan Max, şimdi gözleri faltaşı gibi açılmış ve odaklanmış halde güvenle yürüyordu. Savaş atının yanındaki saman yığınının üzerinde bir şey inledi.
"Bu sabah Talon'u ziyaret ederken buldum."
Riftan kulaklarına yaklaştı ve mırıldandı. Max, saman yığınının üzerinde yatan küçük yaratıklara yakından baktı. Avuç içi büyüklüğündeki üç yavru kedi oradaki kuru samanların üzerinde kıvrılmış yatıyordu. Riftan yavaşça diz çöktü.
"Annenin nerede olduğunu bilmiyoruz.. Talon aceleyle koşarken bu adamları bu yığının üzerinde yuvalanmış buldu."
"Oh hayır! Sence an-anne kendi çocuklarını te-terk mi etti?''
"Öyle görünüyor. Bütün ahırlara sordum ve giren veya çıkan kedi belirtisi yoktu. Görünüşe göre bir sokak kedisi gizlice doğurmuş ve onları öylece bırakmış. Talon'un yatak odasını çalmışlar gibi görünüyor.''
Riftan sabırsızca yere tekme atan siyah atın sırtına hafifçe vurdu. Max, Talon'un küçük yavru kedileri gördüğü anda ezmediğine şaşırdı. Riftan'ın savaş atı çok öfkeli görünüyordu. Max, fikrini değiştirip değiştirmeyeceğini merak ederek şüpheyle Talon'a baktı ve merak onu ele geçirdiğinde, üç yavru kediye daha yakından bakmak için saman yığınına doğru yürüdü.
Üçünün de farklı renkleri vardı. Biri kürkünün her yerinde gri çizgilerle karışık beyazdı, diğeri ise sanki biri üzerine mürekkep dökülmüş gibi siyahtı. Son yavru kedi o kadar beyazdı ki unla kaplanmış gibi görünüyordu. Max onları sıkıca kucaklama arzusunu bastırdı ve başını kaldırıp Riftan'a baktı.
''Be-ben... onlara do-dokunabilir miyim?''
"Ne yapmak istersen onu yap."
Riftan nazikçe direğe yaslandı ve sıcak bir şekilde gülümsedi. Max izin aldıktan sonra, küçük kedileri dikkatle okşamaya başladı. Yumuşak, kabarık kürkün altında onların küçük ve kırılgan kemiklerini hissedebiliyordu. Max kaşlarını çattı. Üçünün de ne kadar zayıf olduğunu görünce onlar için üzüldü.
"Bu... Pek be-beslenebilmiş gibi gö-görünmüyorlar..."
"Onları bir odaya alıp biraz süt verelim mi?"
''Bu-bunu gerçekten ya-yapabilir miyiz?''
Max, masum bir umut ifadesiyle Riftan'a baktı. Riftan sadece sırıttı ve dudaklarını hafifçe yanaklarına değdirmek için eğildi.
"İstediğini yapabilirsin. Benden izin istemene gerek yok."
"Ö-öyleyse... Ben... onları o-odama götürmek i-istiyorum."
Küçük kediciklerden birini nazikçe kucağına alırken sessiz, titrek bir sesle mırıldandı. Max onu odasına götürürken, yavru kedi hafif türbülansa karşı hafifçe kıvrandı. O kadar hassastı ki, küçük yaratık hafif bir baskıyla ölebilirmiş gibi görünüyordu. Yavru kediyi bir pelerine sardı ve nazikçe kucakladı. Diğer ikisi Riftan tarafından alındı ve kendi kollarına sarıldı.
"Bu küçük adamların uyuması için küçük bir sepet aramalıyız."
"Ru-Rudis. Rudis'le konuşursak, kesinlikle bir tane bu-bulacağız."
Max, sert kış rüzgarlarının yavru kedinin hastalanmasına neden olacağından korktu, bu yüzden ahıra doğru devam ederlerken, yavru kediyi koruyup göğsüne sıkıca sarıldı. Yavru kedinin usulca nefes alıp vermesini dinlerken, kalbini ani bir hüzün kapladı.
"Be-ben o-odamda ilk kez bir ke-kedi ile ilgileniyorum."
"Gerçekten mi?"
''Ba-babam hayvanlardan gerçekten ho-hoşlanmadı. O-onlarla oynamak için her zaman gi-gizlice köpekleri veya ke-kedileri içeri sokardım."
Riftan nazikçe ona baktı. Max o kadar heyecanlıydı ki, ona garip bir şekilde baktığını fark etmedi. Yumuşak ve kibar bir sesle söyledi.
"Sana bir bekçi köpeği de getireyim mi?"
Max'in gözleri büyüdü ve başını iki yana salladı.
"So-sorun değil. Onlara sahip olmak benim için ye-yeter."
"İstediğin bir köpek varsa, kendini tutman için bir sebep yok."
Sesi aniden güçlendi. Max onun aniden ortaya çıkan hoşnutsuzluğunu fark etti. Ruh halinin aniden böyle değişmesine neyin sebep olabileceğini merak etti. İleriye bakan Riftan gergin ve endişeli bir ses tonuyla konuştu.
''Croix Kalesi'ndeyken… Hayır, ilk geldiğin günden sonra bile seni daha lüks yaşatacağımı söylemiştim. Benimle yaşarken, isteyip de sahip olamadığınız her şeyi düşününce sinirlendiğini söyledin.''
Max mahcup küçük bir kahkaha attı. Görünüşe göre Croix Dükü'ne muhalefeti düşündüğünden daha büyüktü. Hafifçe mırıldanarak, sanki boğazına büyük bir diken saplanmış gibi cevap verdi.
''Ge-gerçekten… ben iyiyim. Eğer ge-gerçekten istediğim bir şey va-varsa, he-hemen sana haber ve-veririm."
Memnun olmayan Riftan, derin bir iç çekmeden ve onunla yürümeye devam etmeden önce kaşlarını biraz kaldırdı. Max, pençelerini sıcak sevgi dolu kucağında uzatan küçük kediciği nazikçe okşarken, Riftan'ı yavaşça takip etti.
Ç/N: Bu arada Riftan'ın bakış açısı kısmını bitirdim arkadaşlar müjdem olsun.. Tahminim 2 gün içinde yayımlayacağım.. O zaman bir çok şey sizin için netleşecek.. Hadi bakalım