under the oak tree 1. bölüm etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
under the oak tree 1. bölüm etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

1 Kasım 2021 Pazartesi

Meşe Ağacının Altında - 1. Bölüm 

(Onun Dönüşü)

Maximilian Calypse, salonda gergin bir şekilde volta attı.

O kadar gergindi ki, Cross Dükü içeri girene kadar tırnaklarını ısırdığını fark etmedi bile. Bastonunun yere çarptığını duyduğunda, Max aceleyle ellerini arkasına sakladı.

"Seni bu kötü alışkanlık hakkında binlerce kez uyarmadım mı ben?"

''Üzgünüm, üzgünüm..''

Max, babasının soğuk sesi karşısında başını eğdi. Dük sahneye bakarken dilini şaklattı.

"Beni utandırma. Hak ettiğinden çok daha fazla şansa sahipsin. Pis davranışlarınla ailemize sorun çıkarırsan seni affetmem.”

Arkasından soğuk terler damlıyordu. Korkudan kaskatı kesildi ve ağzını güçlükle açtı.

"Baba dediğin her şeyi yapacağım. Ben… o, gelir gelmez, o gelir gelmez…”

Başını kaldırmasına gerek kalmadan babasının yüzünün ne halde olduğunu söyleyebilirdi. Ne zaman konuşsa, yüzünde ona karşı her zaman tiksinen bir bakış vardı. Max elinden geldiğince sakin bir şekilde sözlerini sürdürmeye çalıştı.

"Baba, deneyeceğim, deneyeceğim. Bu, bu evlilik, bu…”

"Dur!"

Cross Dükü, bastonuyla yere sertçe vurdu.

“Bugün için… ama hayır. Sadece birkaç saatliğine sakin olamaz mısın? At gibi kekeleyen senin gibi bir eşi kim ister ki!”

"Ben-ben..."

"Riftan Calypse artık düşük rütbeli bir şövalye değil! Kıtadaki kılıç ustalarından biri ve Kızıl Ejderha'yı yenen 'cesur savaşçı' oldu! O isterse, tapınak boşanma iznine razı olur.”

Sadece hayal etmesi bile korkunçtu ve yüksek sesle nefes aldı, alnı kırıştı.

“Cross ailesinin ruhu için bir şövalye tarafından boşanmamalısın! Aptal kızları yüzünden ailenin alay konusu olmasına izin veremezsin.”

Dudaklarını ısırdı. Suçun kendisinde olmadığı itirazı boğazına kadar yükseldi. Riftan Calypse ile evlenmeyi hiç istememişti ve onun da aynı şekilde hissettiğini biliyordu. Kimsenin istemediği evliliği zorlatan dük değil miydi?

Asi düşüncelerini okumuş olsun ya da olmasın, babası buz gibi kaldı.

"Eğer Rosetta'nın yarısı kadar güzel olsaydın... Hayır, en azından normal denecek kadar. Onu memnun etmek için bu yola girmezdim!”

Güzelliği bir güle benzeyen üvey kız kardeşini ¹ hatırladığında, tartışmaları toz gibi uçup gitti. Cross Dükü onun solgun, bitkin yüzüne bakarak acımasızca ekledi.

"Kral Ruben onu damadı olarak kabul etmek istese bile, karşı taraf reddetse dahi iyi olacak! Hepsi onun kalbini kazanamadığın için!"

"Ama-ama... o-o, düğünde,-ertesi gün gitti..."

Bunun onun kalbini ele geçirmekle ilgili olmadığını, ancak onunla düzgün bir konuşma yapma şansının asla olmadığını iddia etmek üzereydi. Bu sözler söylenemeden önce, Max'in yanağına bastonla vuruldu ve Max nefes nefese çömeldi. Büyük acıdan sendeledi, çığlık dahi atamadı.

"Benimle konuşmayı aklından bile geçirme. Sadece senin korkunç alışkanlığını düşünmek bile beni öfkelendiriyor!"

Odunun ikinci kez uçmasından korktuğu için aceleyle başıyla onayladı. Sanki daha fazla zehir saçmak ister gibi dudaklarını bastıran dük, kapının vurulma sesiyle geri çekildi. Hizmetçinin kısık sesi duyulabiliyordu.

"Efendim, Remdragon Şövalyeleri geldi."

"Onu misafir odasına yönlendirin!"

Max korkuyla babasına baktı. Gıcırdayan dişleriyle öfkeyle tehdit etti.

"Calypse'e evliliğini iptal edemeyeceğini açıkça söyle! Bir kez daha ailenin onuruna zarar verirsen, bedelini ağır ödersin!”

Sonra Max'i geride bırakarak salondan çıktı. Zorlukla ayağa kalktı ve pencereye yaslandı, nefes nefese acının geçmesini bekledi.

Dökülen sonbaharın güneş ışığı, acılı haldeki gözlerini deldi. Yine de gözyaşlarını yutmayı başardı. Ağlasa bile durumu asla düzelmezdi. Bunun yerine, sadece olduğundan daha mutsuz görünmesini sağlayacaktı.

Max titreyen elini sıkıca tuttu. Başını dik tutması gerekiyordu. Bu toplumdaki bir kadın için boşanma, ölüm cezasıyla eşdeğerdi. Bu sadece alay konusu olmaktan ibaret değildi, aynı zamanda aile için geri dönülemez bir yüz karasıydı.


Ç/N: Biliyorsunuz Türkçe'de cinsiyet belirten sıfatlar yok. He/She/It gibi sıfatların karşılığı aynı. Bazen bu terimler ingilizcede eylemi kimin yaptığını yahut karakterin cinsiyetine anlamaya dair yardımcı olabiliyor. Ama türkçeye çevirince fark edilmiyor. O yüzden bunları biraz olsun anlayabilelim diye he/him, she/her gibi sıfatlarla belirtilen eylemleri renkler ile ayırt etmek gibi bir çözüm düşündüm. İşe yarar mı bilmiyorum ama denemekten zarar gelmez değil mi. Fazla cinsiyetçi olabilir belki ama kadın karakterleri pembe, erkek karakterleri mavi renk ile belirteceğim. 

¹: Burada half-sister olarak geçiyor aslında. Yani aynı babadan ama farklı annelerden kız kardeşler. Bu terimin bizim dilimizde net bir tabiri olmadığı için genel çevirisi olarak üvey kız kardeş olarak kullandım. Ama siz bilin yani aynı babadan kardeşler. 


                                                                                                         Sonraki Bölüm