Lucia 41. bölüm etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Lucia 41. bölüm etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

26 Aralık 2021 Pazar

 Lucia - 41. Bölüm 

Aşk, Anlayış ve Aile (3)

Sonuç olarak Damian'dan onu takip etmesini istemişti ama açıkçası çocukla ne yapacağı konusunda Hugo'nun hiçbir fikri yoktu.

Çocuğa kabaca baktığında, çocuğun iyi büyüdüğünü söyleyebilirdi ama çocuğu düzgün bir şekilde incelemek garip hissettirdi.

"Çok kitap okur musun?"

''Evet, beğenirim, bu yüzden çok okurum.''

Hugo, Damian'ı çalışma odasına götürdü. Bundan önce, çalışma odasına girmesine izin verilen tek kişi Lucia'ydı.

Damian çalışma odasına girer girmez gözleri büyüdü, ağzı açık kaldı ve başı hızla sola ve sağa döndü.

Akademisindeki devasa kütüphanede bir sürü kitap vardı ama böyle zarif değillerdi. Şahısa özel olan muhteşem ölçek ve muhteşem atmosfer, büyülenmiş çocuğun gözünde yumuşak bir ışık yaktı.

"Orası da çalışma odasının bir parçası mı?"

Diye sordu Damian, çalışma odasının sağındaki sıkıca kapalı kapıya bakarak.

Hugo'nun gözleri çöktü. Yalnızca koltuğu devraldıktan sonra girebildiği yerdi burası. Sadece Taran Ailesinin reisinin girebildiği bir yer. Taran ailesiyle ilgili tüm gerçekleri içeren gizli bir odaydı.

"Kendini bununla meşgul etme. İçerisi çöp dolu."

Hugo'nun o odayı Damian'a devretmek gibi bir planı yoktu. Damian, Taran'ın efendisi olarak konumunu devralmadan önce tüm izlerini yakacak ve silecekti.

Hugo'nun uzun zamandır yapmayı kafasına koyduğu şey buydu. Taran'ın sırları onunla sona erecekti.

"İstediğin gibi etrafa bakabilirsin. Kitap okumak istiyorsan, istediğiniz zaman gelip okuyabilirsin.''

"Evet! Teşekkürler."

Çocuk bir süredir gergindi çünkü etrafa bakınmak istiyordu, izin verilir verilmez hızla kaçtı ve her yere bakmaya başladı.

Çocuğun çılgınca sağa sola hareket ederek çalışma odasını taradığını izlerken Hugo'nun gözlerinde bir sıcaklık vardı.

Bir süre sonra, çocuk raflardan bir kitap çıkardığı ve kendini tamamen okumaya kaptırdığı için Hugo çalışma odasından ayrıldı ve çocuğu yalnız bıraktı.

Ofisine girmek üzereyken aklına bir kez daha 'Lucia' ismi geldi. Kaşlarını çattı ve kapının kolunu tutarak ayakta dikildi. Bir süre sonra içeri girdi.

***

Sabahtan itibaren, Düşes'in ev sahipliği yaptığı bahçe partisine katılmak için Roam'a doğru giden bir araba kuyruğu vardı.

Düşes her zaman küçük çay partileri düzenlediği ve asla balo olmadığı için, bu bahçe partisi birçok nesile ev sahipliği yapacaktı.

Yaşlı kadınlardan evli olmayan kızlara kadar çeşitli yaş grupları vardı, katılımcılar da farklıydı, kuzey yüksek sosyetesinde tanınmış kişiler, tanınmayanlar, vasalların ailelerinden ve aileleri olmayan  vasallardan oluşuyordu. 

Bugün davet edilen herkes, Düşes'in önceki çay partilerinden birine en az bir kez davet edilmişti.

Düşesin çay partileri, küçük bir grup insanla tekrarlanan değiş tokuşlar değil, çeşitli insan gruplarıyla belirgin şekilde geniş toplantılardı.

Düşesin yüksek toplumdaki değerlendirmesi kişiden kişiye değişiyordu.

Görkemli ve lüks bir balo hayal edenler pişmanlıklarını dile getirirken, yüksek sosyetedeki etkili isimler Düşes'in girişken olmayan tavrını tercih etti.

"Davetiniz için teşekkür ederim."

"Hoş geldiniz. Gelebildiğinize sevindim."

Lucia, geldiklerinde hanımları teker teker  karşıladı ve onları hafif bir kucaklamayla selamladı.

İnsanlarla sürekli göz göze gelmek ve içeri girerken onlara gülümsemek çok yoğundu ama biraz boşluk bulunca hemen hizmetçisine seslendi.

"Damian geç kalıyor. Gidip hala hazır olup olmadığını kontrol et ve bana rapor ver."

"Evet, leydim."

Bahçenin geniş alanına dizilmiş düzinelerce yuvarlak masa vardı. Beyaz dantelli masa örtüleri ile kapatılmışlardı ve her masa bir vazo ile süslenmişti.

İnsanların serbestçe oturmasına izin veren belirlenmiş koltuklar yoktu. Katılımcılar bunu anladılar ve birer birer masaları alarak ikili ve üçlü gruplar oluşturdular.

Göz açıp kapayıncaya kadar bahçe kadınların konuşmaları ve kahkahalarıyla doldu. Dışarıda bir program planlamak için gerçekten güzel bir havaydı.

Güneş ışığı orta derecedeydi ve neredeyse hiç rüzgar yoktu. Soğuk mevsime girmiş olmalarına rağmen bugün oldukça rahattı.

Yüksek atmosfer hanımların yüzünü kahkahalarla doldurdu.

"Leydi Milton. Hoş geldin, içeri gel."

"Davetin için teşekkürler, bugün hava çok güzel ve partinin çok güzel olacağını biliyorum."

Kate'in yalnız geldiğini doğruladıktan sonra Lucia pişmanlığını dile getirdi.

"Madam Michelle seninle gelmemiş."

"Evet, gelmek istedi ama bugünlerde sağlığı pek iyi değil."

Kontes Corzan'ın enerjisi gün be gün yaşlandıkça azalıyordu ve Kontes Corzan onun için bir öğretmen gibi olduğu için Lucia'nın yüreğinde bir huzursuzluk vardı.

"Bir ara onu görmeye gitmeliyim."

"Bunu yaparsan büyük halam çok memnun olacaktır."

Bir hizmetçi çabucak Lucia'nın yanına geldi ve ona haber verdi.

"Genç Efendi birinci kattaki salonda bekliyor."

Lucia izin isteyip içeri girerken Kate endişeli bir şekilde ona baktı. Lucia'nın bahçe partisinde Damian'ı tanıtma planını önceden biliyordu.

Kate endişelerini temkinli bir şekilde dile getirmişti ama Lucia'nın bu konudaki düşünceleri kesindi ve fikrini değiştiremezdi.

'Bunun yolunda gidip gitmeyeceğini bilmiyorum.'

Gayrimeşru çocukların soyluluk kazanması sorununu erkeklerin tutumundan çok kadınların tutumu belirlemiştir. Hiç kimse birdenbire dışarıdan birinin gelip şanslarını elinden alıp yasal eşin çocuğunu geçtiği bir duruma düşmek istemezdi.

'Lucia bir prenses olarak doğdu ve sonra Düşes oldu. Asil eşlerin zihniyetini anormal derecede bilmiyor gibi görünüyor. Zihniyetlerini bilmemesinden ziyade, arzularından kopuk biri olduğunu mu söylemeliyim?'

Kate çok çeşitli insanlarla etkileşime girmişti. Aynı fikirde olurlarsa, statüleri ne olursa olsun insanlar arasında ayrım yapmazlardı.

Bu nedenle, doğal olarak, yüksek statüye sahip bir kişinin ve düşük statüye sahip bir kişinin temel tutum açısından nasıl farklılık gösterdiğini karşılaştıracak çok şey vardı.

Asil hanımlar olarak dünyaya gelen, hiç zor bir gün yaşamamış, bu şekilde evlenmiş, asil hanımlar gibi yaşamış ve çok dar bir görüşe sahip tipik kız çocukları.

Kötülükleri yoktu ama en başından beri başka bir şey de bilmiyorlardı. Kibirli, telaşlı, son derece gururlu ve bencildiler. Statü farkı dışında, hemen hemen aynıydılar.

Lucia, bu tür hanımların özelliklerini bilmiyor değildi. Bazen konuşma sırasında şaşırtıcı derecede keskindi. Ancak mantık ile kavramak, kalp ile kabul etmekten farklıydı. Kate için Lucia merak uyandırıcıydı.

İlk defa böyle bir pozisyonda Lucia gibi birini görüyordu. Lucia kendi isteğiyle kendini ifşa etmeyecek ve kimsenin üstüne çıkmayacaktı. Alçakgönüllü gibi davranmıyordu, bu onun doğasıydı.

Hiçbir iddia, hiçbir yalan dolanı yoktu, bir şey söylerken bile sözlerinin muhatabını dikkate alarak söylerdi.  Bu yüzden Kate kendini en çok onun yanındayken rahat hissediyordu.

Kate'in ifadesi, bir grup misafir içinden başını sertçe kaldırmış yaşlı, soylu bir kadın gördüğünde karardı.

Galler Kontesi, kuzey sosyetesinde iyi bilinen bir şahsiyetti. (Kate'in) büyük halasına birçok insan saygı duysa da, büyük halasının gerçek etkisi o kadar önemli değildi.

Bunun nedeni büyük halasının bu kadını sevmemesiydi. Galler Kontesi ve büyük halası her konuda aşırı zıt kişilerdi. Aslında, ikisi arasındaki ilişki hiç de iyi değildi.

Galler ailesi, Kuzey'deki en prestijli ve zengin ailelerden biri olarak kabul edildi. Galler Kontesi nüfuzunu sonuna kadar kullandı ve insanların ona akın etmesinden keyif aldı.

'Büyük halam, faaliyetlerinin durma noktasına geldiğini ve bu günlerde daha çok çırpındığını söylemişti.'

Galler Kontesi ata binmeyi sevmediği için binicilik alanında hiç bulunmadı. Ancak etrafa yayılan söylentilere göre, Lucia'nın Damian'ı binicilik alanına getirdiğini ve onu insanlarla tanıştırdığını duyduğunda, şöyle demişti:

[Düşes genç biri. Yakınında ona akıllıca öğütler veren biri olmalı.]

'Umarım bugün anlamsız bir drama başlatmaz ama...'

Kate içten içe, görünüşte uysal Lucia'nın ne kadar akıllı ve sağlam olduğunu biliyordu. Bu nedenle, endişeli olmasına rağmen, kaygılı da değildi.

****

Lucia merkez kuleye girdi ve Damian'ı olduğu yerde oyalanırken buldu ve sonra ona yaklaştı.

"Harika görünüyorsun Damian."

Damian, yetişkinlerinkine benzer küçük bir frak giymişti ve mükemmel bir küçük beyefendiye benziyordu. Lucia, babayla oğlunun, fraklarını giymiş yan yana dururlarken onların kollarından tutup parti mekanına girerken hayal etti. 

Hanımlar gözlerini onlardan alamazdı. Bunu hayal etmek bile onu mutlu bir şekilde gülümsetmişti.

"Biraz... boğucu." (Damian)

"Yakında alışacaksın. Misafirler geldi hadi gidelim." 

Damian kıpırdamadan durdu ve yere çivilenmiş gibi hareket etmedi.

"Lucia, bunun hakkında ne kadar düşünürsem düşüneyim, ben..."

"Damian, bundan sonra birçok insanın önünde durmak zorunda kalacaksın. Bugün sadece başlangıç. Kendini baskı altında hissetmene gerek yok, etrafında biri yaramazlık yaparsa bana söylemen yeterli. Onlara bir ders vereceğim."

Damian karşılık olarak boş boş baktı ve Lucia elini beline koydu.

"Bana inanmıyor musun? Tamam. Onun yerine babana söylerim. O korkunç bir insan, bu yüzden onlara iyi bir ders verecektir."

Çocuğun dudaklarında küçük bir gülümseme belirdi.

"Hadi gidelim."

Lucia uzanıp Damian'ın elini tuttu ve çekti. Damian bu ani temas karşısında irkildi. Elini tutan ele baktı ve itaatkar bir şekilde takip ederek yürüdü. Yumuşak ve sıcak bir eldi.

Bakışları yavaşça onun ellerinden kollarına ve sırtına kaydı. Ondan ışık gelmiyordu ama Damian'ın gözleri kamaşmıştı. Onun parlaklığı karşısında sersemlemişti ve gözlerini ondan alamıyordu.

Partinin sahibi Düşes göründüğünde, gürültü yavaş yavaş azaldı ve mekan sessizleşti.

Lucia, muhteşem ve rengarenk giysiler içinde oturan çeşitli yaşlardaki hanımlara baktı ve bir selamlama ile partinin başladığını duyurdu.

''Bugüne katılmak isteyen herkese teşekkür etmek istiyorum. İlk defa bir yerde bu kadar çok insanı bir araya getiriyorum, bu yüzden biraz gelişmemiş olabilir ama umarım hepimiz iyi vakit geçiririz.''

Bugün katılan hanımlar arasında Lucia'dan daha yaşlı ve nüfuzlu olanlar hafifçe başlarını eğdiler.

"Ve bugün hepinizle tanıştırmak istediğim biri var. Damian, dışarı çık."

İnsanların görüş alanından saklanan Damian, Lucia'nın çağrısı üzerine yürüdü ve yanında durdu.

"Hepiniz onu çok iyi biliyorsunuz. Gelecekte, Genç Lord, Dük'ten sonra Taran'ın efendisi olacak. Henüz genç ama selam vermesini istedim ve onu çağırdım.''

Çoğu, çocuğun görünüşü karşısında şaşkınlıklarını gizleyemedi. Kalabalık bir süre sessiz kaldıktan sonra kıpırdandı. Kafası karışık olanlar çoğunlukla bekarlar veya genç eşlerdi, yaşlı eşlerin ifadeleri ise sertleşti.

Bunun ortasında, bir kişi yüksek bir ses çıkararak çay fincanını ağır ağır bıraktı. Galler Kontesiydi.

İfadesi soğuktu ve elini dizlerine indirdi, ağzı sımsıkı kapalıydı. İnsanların bakışları Kontes'e kaydı.

Kontes'in ifadesinde herhangi bir hoşnutsuzluk yoktu. Sadece sessiz ve ifadesiz kaldı. Kontes'in sessizliği uzadıkça, etraftaki insanların ifadesi yavaş yavaş sertleşti.

***

Bahçe partisinin başladığı sıralarda, Hugo ofisinde belgeler üzerinde çalışıyordu. Jerome her zamanki saatinde çayla geldiğinde Hugo onu sorguladı.

"Parti iyi gidiyor mu?"

"Evet, neredeyse tüm konukların geldiğini duydum."

''Davet edilen ama gelmeyen biri var mı?''

Davetiye alma ve önceden iletişim kurmadan katılmama eylemi organizatöre hakaretti. Korkusuzca böyle bir şey yapmazlardı ama Damian'ı tanıştıracağını söylediği için Hugo biraz endişeliydi.

"Sağlık sorunları nedeniyle gelemeyeceklerini haber veren iki kişi ve biraz geç geleceklerini bildiren iki kişi dışında hepsi hazır."

Hugo başını salladı ve gözlerini masasındaki evrak işlerine çevirdi.

Aniden, 'Lucia' ismi kafasında tekrar belirdi. Adı bir anlığına unutuyordu sonra tekrar aklına geliyordu, isim kafasının etrafında dönüp duruyordu.

Merak ediyordu ama ona sormak istemiyordu, doğrudan sormak çok utanç verici olurdu. Sonuç olarak, belki de oğlanla ikisinin kendi aralarında paylaştığı bir takma ad olduğu aklına gelmişti.

Dün gece karısını kucaklayamamıştı. Lucia bahçe partisi yüzünden erken kalkmak zorundaydı ve Hugo ona hiç dokunmayacağına söz verdi, bu yüzden gerçekten sadece ona sarılıp uyudu.

Karısı tatlı bir şekilde uyudu, uyuyamayacak kadar alevlenmiş olanı umursamadan. Herhangi bir güç veya enerji olmadan, Hugo onu yakalamak için hangi yemi atabilirdi?

"Lucia adını hiç duydun mu?"

Hugo bu sözleri bir şikayet gibi acı acı kustu, ama Jerome 'Evet' ile cevap verdiğinde Hugo hızla başını kaldırdı.

"Duydun mu? Kim o?"

Jerome, efendisinin alışılmadık tepkisi karşısında gerildi. Efendisinin bilmemesinin imkanı olmadığını düşünürken kayıtsızca cevap vermişti ama efendisi bilmiyormuş gibi görünüyordu.

'Aman yarabbim. Leydim, Majesteleri neden bunun farkında değil?'

Jerome, içinden hanıma duyduğu hayal kırıklığını dile getirdi.

''…Bunun… Leydinin çocukluk adı olduğunu duydum.''

Efendisi buna cevap vermedi.

Jerome soğuk terler döktü. Efendisi gerçekten bilmiyordu. İkisinin geçen seferki gibi ciddi bir kavga daha yapıp yapmayacağı konusunda endişelenmeye başladı.

''Karım sana doğrudan mı söyledi?''

"Hayır, Leydi Milton'ın hanıma bu isimle hitap etmesini tesadüfen duydum ve leydiye bunu sordum."

"Peki. Gidebilirsin."

Jerome gittikten sonra ofis sessizleşti ve Hugo oturup önündeki kağıda baktı ama kağıttaki kelimelerin hiçbiri beynine girmiyordu.

Baron Milton'ın kızı biliyordu, Damian biliyordu, Jerome bile biliyordu ama sadece kendisi bilmiyordu.

Hugo bir kez daha şok oldu. Karısının kalbi hala sıkıca kapalıydı ve kilit altındaydı. Belki gelecekte de böyle olmaya devam edecekti.

[Seni asla sevmeyeceğim]

[Bittikten sonra hiçbir şey yok.]

Hugo kalemi ve kağıdı ellerinin arasına bıraktı, başını elleriyle kenetledi ve kafasını masaya bıraktı. Sanki üzerine büyük bir kaya bastırıyormuş gibi göğsü sıkıştı.

Sonu görünmeyen bir çölde dolaşmak gibiydi. Kardeşinin ölümünden beri ilk kez istediği bir şey buldu ama bu asla elde edemeyeceği bir şeydi.

Belki de bu, ulaşamayacağı bir meyveye bakarken açlıktan ölen bir adamın çaresizliğiyle karşılaştırılabilirdi. Derin nefesler almasına rağmen tıkanmış göğsü bir türlü gevşemiyordu.

Kardeşinin ölümünden sonra dünyası yavaş yavaş renksizleşti. Sıkıcı ve anlamsızdı. Ancak ne zaman başladığını bilmiyordu ama son zamanlarda dünyanın yorucu olduğunu düşünmemişti.

Bir noktada dünyası rengarenk oldu ve durmuş gibi görünen kalbi yeniden atmaya başladı. Onu kaybederse, dünyası tekrar ölecekti. Karısı olduğu sürece onu bırakamazdı.

Ancak, evlilik kalbi bağlayamadı. Dünyadaki hiçbir sözleşme bunu yapamazdı. Lucia kalbi henüz bir başkasına verilmemiş olsaydı, Hugo buna dayanabilirdi.

Ancak, ya kalbini başka birine verirse? Ya kalbini bir başkasıyla paylaşırken bedenini ona verirse?

Zihnindeki karanlığa puslu bir şekilde batarken gözlerini kapadı. Kapısının çalınma sesi onu gerçekliğe geri döndürdü.

En çok cevap vermek istemediği Ashin, aceleyle ofisine girdi.

"Majesteleri, bir salgının patlak verdiğiyle ilgili acil rapor."

Hugo içini çekti. Ne kadar da yorucu. Duygusallaşmasına bile izin verilmiyordu. Kuzey toprakları çok geniş bir topraktı, bu yüzden bir olay dinlenmeden diğeri gerçekleşiyordu.

Tıpkı su sızıntısı olan eski bir gemiye binmek gibi, deliklerden biri tıkandığında su başka bir yerden gelirdi. Her şeyi kontrol altına almak isteyen kalbini zar zor toplamayı başardı ve içine biraz heves yerleştirdi.

"Bu havada ne salgını var?"

"Bildirildiğine göre, tımardaki düzinelerce insan aynı semptomlardan şikayet etti ve hastalık gruplar halinde ortaya çıktı. Atla sadece üç dört saat uzaklıkta olan bir yer olduğu için durumu takip etmeye devam etmedim ve sizinle iletişime geçtim.''

Hugo hemen ayağa kalktı. Gerçekten salgın olsaydı, Roam'a yayılmasının sonucu en kötüsü olurdu.

"Hemen yola çıkacağım. Şövalyeleri hazırda beklet ve ata binebilen doktorlar getir."

"Anlaşıldı. Sör Philip şu anda uygun bir şekilde Roam'da kaldığına göre, Sör Philip'ten hazırlanmasını rica edebilir miyim?"

Hugo kaşlarını çattı.

"Şu yaşlı adam dışında... Philip hariç. Başka bir doktor bul."

Ashin razı oldu ve geri çekildi.

Hugo belgeleri kabaca masasına yerleştirdi ve bir süre sonra ofisinden ayrıldı. Bu haberi alan Jerome, efendisinin isimsiz beyaz atını çabucak dışarı çıkardı ve onu bekledi.

Hugo aceleyle şövalyelerinden birine acilen bir doktor bulup getirmesini emretti, sonra o önce diğer şövalyeleriyle birlikte yola çıktı.

Ç/N: Hugo'ya da bazen üzülmüyorum değil ama bunlar işte hep Lucia'nın o önceki bedduasından işte Hugo ne yapacaksın ahahaha Bu arada bir sonraki bölüm drama var arkadaşlar 

Önceki Bölüm                                                                                                Sonraki Bölüm