Lucia - 36. Bölüm
Baba ve Oğul (2)
Sessiz yatak odasında sadece iki kişinin nefes alma sesi duyulabiliyordu. Lucia'nın nefesi eşit bir hızda sakinleşiyordu ve Hugo başını indirdi, Lucia'nın vücudunu yana çevirdi, sonra kollarını beline sararak onu kollarına çekti.
Bir süre onu kucakladı, sonra dudaklarını, gözlerini ve alnını öpücüklerle doldurmaya başladı.
"Ha-ha, bu gıdıklıyor" [Lucia]
"Gıdıklamayacak şekilde yapayım mı?"
Hugo hafifçe fısıldadı ve sonra boynunu ısırdı. Eli gizlice onun sırtından beline kaydı ama Lucia vücudunu büktü ve doğal olarak Hugo'nun elini geri itti.
Teninin pürüzsüz hissi avucundan kaybolduğunda, Hugo inatla uzandı ve kalçalarını tuttu. Bu sefer Lucia göğsünden uzaklaştı.
"Yapamayız. Yapacak çok işim var, yarın sabah erken kalkmam gerekiyor."
"Yapman gereken şey ne?"
"Üç gün sonra bahçe partisi yapmayı planlıyorum ve bahçemi insanlara gösterdiğim bir durum olduğu için ölçeği biraz artırmak istiyorum. O yüzden yarından itibaren bahçeyi düzenlemem, hazırlamam gerekiyor ve tabii halletmem gereken bir sürü başka şey var.''
'Yanında olmamama rağmen o tamamen iyiydi.'
Hugo içten bir şekilde homurdandı.
"Bahçe partisi mi? Havalar soğumaya başladı, hala çiçek var mı ki?''
"Sonbahar çiçekleri var. İlkbahar ya da yaz kadar parlak olmasalar da yıl bitmeden bir bahçe partisi yapmak istedim.''
"Yani partin, yeni dönen kocandan daha önemli. Önceliğin hangisi?''
Elleri yine gizlice kadının beline kaydı ve dudakları boynuna yapıştı. Lucia omuzlarını patakladı.
"Mantıksız olma. Kulağa ne kadar çocukça geldiğinin farkında mısın?"
"Oh-ho. Şimdi de kocanı mı pataklıyorsun?"
Lucia ona sert davranmaya çalışırken Hugo alaycı bir şekilde yuhaladı. Hugo'nun gözleri garip bir şekilde parladı, sonra büyük hareketlerle ona doğru atıldı ama Lucia'nın küçük bedeni hızla yuvarlandı ve ondan kaçtı.
Küçük çığlıklarla harmanlanmış kahkaha patlamaları oldu ve yatak, ikisinin sağa sola savrulup dönmesiyle çabucak darmadağınık oldu.
Çok geçmeden, Lucia nefes nefese kaldı ve hızlı hızlı solumaya başladı, sonra Hugo onu sıkıca yakaladı. Dar yatakta ondan bir kez bile kaçabilmesi, Hugo'nun ona kolay davrandığı anlamına geliyordu, yoksa bu imkansız olurdu.
Hugo onu arkadan kucakladı, bacaklarını onunkilerin arasına kaydırdı, sonra bir elini göğsüne koyarak sırtını öptü. Lucia hareket etmeye çalıştı ama sıkıca yerinde tutulduğunu görünce vazgeçti. Elleri göğüslerini okşamaya devam etse de, onu yalnız bıraktı.
"Vasallarınla olan görevin iyi gitti mi?"
"Hıhımm. Ya sen? Neler yapıyordun?"
''Pek bir şey olma… ah, hayır, bir şey oldu. Damian geri geldi."
Sadece bir an için, Hugo'nun vücudu kasıldı. Lucia onun kucağına sarıldığında bunu hissedebiliyordu.
"…Biliyorum." (Hugo)
Damian onun için ne ifade ediyordu? Lucia'nın sormak istediği çok şey vardı ama ağırdan alıp, oturup uzun uzun sohbet edebilecekleri zamanı beklemeye karar verdi.
Jerome bile sözlerini ölçüp biçtiği için erkenden yaklaşmak istemiyordu. Tüm bu süre boyunca Damian'la etkileşime girmişti ve çocuğun babasına içerlemediğini anlayabiliyordu.
Çocuğun durumundan ve gayrimeşruluğundan duyduğu utançtan duygularını çarpıtsa garip olmazdı ama Damian'ın dürüst ve masum bir çocuk olduğu ortaya çıktı.
Damian gibi bir oğlu olsaydı, doğurduğu çocuk olmasa bile, onu büyütmek için tüm çabasını gösterirdi.
Şimdi, Hugo'nun Damian hakkında ne düşündüğünü bilmek istiyordu. Birbirlerine karşı düşmanlıkları yoksa böylesine soğuk bir ilişki sürdürmeleri yazık olurdu.
Aralarındaki ilişki sadece aynı kanı paylaşmalarından mı ibaretti?
Lucia, bir erkek ve bir kadın arasındaki sevgi kadar yoğun olmasa da, kan bağları arasındaki sevginin kolay kırılmayan bir iple bağlı olduğuna inanıyordu.
"Ne düşünürsün? Öğle yemeği? Mümkünse birlikte yemek yiyelim."
Lucia önemli bir şey değilmiş gibi konuşmasına rağmen, reddedilirse ne yapacağı konusunda içten içe endişeliydi. Hugo çocukla yemek yemek bile istemiyorsa, bu olabilecek en kötü durumdu.
"Olsun yemek yiyelim, sabah toplantım var."
Neyse ki, cevabı olumluydu. Lucia rahat bir nefes verdi.
"Herhangi bir kabalık var mıydı?" (Hugo)
Lucia biraz düşündü, sonra sözlerinin konusunun Damian olduğunu fark etti ama kendini tutamadı, 'ah, oğlunu gerçekten tanımıyor' diye düşündü. Damian'ı biraz da olsa tanısaydı, bu soruyu sormazdı.
"Hiç de bile. Çok kibar ve olgundu ve tavırları ve görgüsünden bahsetmiyorum bile. Damian'la birlikte güzelce yaşayacağım, bunun için endişelenmene gerek yok-"
"Bunun için endişelenmiyorum. Sana karşı kaba olup olmadığını söyle.''
Lucia'nın arkasından, Hugo'nun bir subayın bir acemiden bahseder gibi çıkan sesini dinlerken gözleri kısıldı.
"Öyle olsa ne yapacaktın?"
"Ona tavsiye vereceğim."
Ancak, Hugo'nun tavsiye dediği şey sözlerden ibaret bir şey değildi.
"Bu olmayacak. Sen yokken biz çok iyi anlaştık…''
Sesi gitgide uykulu hale geliyordu.
"…Biz?" (Hugo)
Ağır ağır uzaklaşan soruyu Lucia'nın uykuya dalan kulağı duymadı.
''Ah… selamlamam… geç kaldı… Tekrar hoş geldin…'' (Lucia)
Mırıldanmasının sonlarına doğru Hugo onun dudaklarını öptü. Çok geçmeden Lucia uykuya daldı, nefesi sakin ve dengeliydi.
"Geri döndüm."
Hugo bir kez daha dudaklarını hafifçe öptü, sonra uyumak için gözlerini kapattı.
***
Lucia sabah uyandığında yalnızdı. Hugo'nun uyanma saatleri oldukça erken olduğu için yalnız uyanmaya alışmıştı.
Vücudundaki kalıcı his ona dün gecenin bir rüya olmadığını söyledi. Birleşmeyeli uzun zaman olmuştu, bu yüzden vücudunda güç kalmamıştı. Vücudunu doğrultmak için kollarını kullanmak zorunda kaldı.
"Ah…"
Ayağa kalktıktan sonra, adamın akışkan vücut sıvıları Lucia'nın uyluklarının arasından dışarı aktı. Bunu ne kadar deneyimlemiş olursa olsun, Lucia utandığı için yüzünü kapattı.
Sakinleşince hizmetçiyi çağırdı ve banyo yapılmasını emretti. Hizmetçiler, Lucia ılık suyla dolu küvete girerken onu beklediler.
Parlak sabah güneşinin daha da güzelleştirdiği göz kamaştırıcı teni kırmızı lekelerle doluydu. Hizmetçiler o kırmızı izlere bakakaldılar ve yüzleri kızardı.
Efendileri dün gece geç dönmüş ve kimse onu görememişti ama şimdi onun hanımlarının odasına gittiğini biliyorlardı. Banyodan sonra bu söylentinin hizmetçiler arasında yayılacağı neredeyse kesindi.
"O ofiste mi?" (Lucia)
"Majesteleri bir toplantıda."
"Şimdiden mi?"
"Majesteleri güneş doğmadan aniden bir çağrı yayınladı."
Gerçekten enerjik bir adamdı. Onun altında çalışanlar sadece acı çekebilirdi. Hugo'ya göre, kaleye döner dönmez bir toplantı yapmak sadece doğal bir prosedürdü. En çok işi o yapmasına rağmen, en enerjik olanıydı.
Lucia'nın yüzü, önceki gecenin olayları aklının tepesine süzülürken kızardı. Onu tekrar gördüğüne sevindi ve onu hâlâ aynı tutkuyla istediği için mutluydu. Ruh hali, suda yüzen yapraklar kadar hafifledi.
****
Bu, aile haline gelen üç kişinin birlikte ilk akşam yemeğiydi. Yemek odasına ilk gelen Damian oldu ve oturup bekledi. Lucia geldiğinde, ayağa kalktı ve her zamanki gibi onun yerine oturmasına yardım etti.
"Damian, babanı gördün mü?"
"Henüz selamımı göndermedim. Majesteleri sürekli meşguldü.''
"Haklısın. Bugün çok meşgul görünüyor."
Lucia yanıtlarken hafifçe somurttu.
Ne kadar meşgul olursa olsun, çocuğu kısa bir selamlama için çağırmak çok zor olmazdı. 'Şimdi bakınca, bu yemek onların ilk karşılaşması oluyor.'
Gerçekten, çok düşüncesizdi. Damian'ın çarpık bir zihin olmadan bu kadar büyümeyi başarması gerçekten takdire şayandı.
Lucia da bugün meşguldü ve her zamanki gibi Damian'la öğle yemeği yiyemediği gerçeği sürekli aklındaydı.
"Öğle yemeğini ne yaptın? Atlamadın, değil mi? Bugün çok işim vardı ve dikkat edemedim.''
"Yedim ve partine hazırlanmakla meşgul olduğunu biliyorum."
Bir süre sonra Hugo geldi. Bakışları Damian'a kaydı, bir süre üzerinde oyalandı, sonra yerine oturdu.
Basit bir selamlama sözcüğü olmadan, ilk aile yemeği başladı. Lucia, boğucu derecede sessiz yemek odasında, baba ve oğul arasında dönüşümlü bakışlar atmaya başladı.
'Her ikisi de oldukça aşırı.'
Dostane, samimi bir ilişki beklemiyordu ve Lucia, Damian yatılı okula başladığından beri birbirlerini görmediklerini de bilmiyordu ama buna rağmen bu özdeş baba ve oğul çiftinin birbirlerini uzun zamandır görmedikleri aşikardı yine de gözleri bile buluşmuyordu.
'Damian babasına hayran olduğunu söyledi ve... ayrıca Hugo da ondan nefret etseydi Damian'ı halefi yapmazdı...'
İkisi arasındaki kasvetli atmosfer hava kadar soğuktu ama Lucia ne yapacağını bilemediği için endişelenmemeye karar verdi.
Aralarındaki atmosfer öldürücü ya da tehditkar değildi ve Lucia'nın ikisiyle de herhangi bir sorunu yoktu, bu yüzden ciddi olduğu düşüncesi aklına gelmedi.
'Arayı bulsam muhtemelen daha iyi olur.'
Lucia, böyle bir ilişkinin bir gecede değişebileceğini düşünmemişti. Bir kişi bir ilişkiyi zorla geliştirmeye çalışırsa, yan etkileri çok büyük olabilirdi.
Damian yatılı okula döndüğünde, burada geçirdiği zamanın hatırası güzel kalır ve Hugo oğlu hakkında eskisinden daha bilinçli olursa, bu da iyi olurdu. Şimdilik, bunu ilk adım olarak görecekti.
'Yine de... onları yan yana görmek gerçekten güzel.'
Sanki birlikte büyük bir Hugo ve küçük bir Hugo varmış gibi hissetti. İkisine bakmak bile onu mutlu hissettirdi. Bu arada çalışanlar, evin hanımının böyle boğucu bir ortamda sakince yemek yemesinin inanılmaz olduğunu hissettiler.
"Bahçe partisi için hazırlıklar iyi gidiyor mu?"
Hugo, yemeklerini bitirdikten birkaç dakika sonra sordu.
"Evet, sorunsuz gidiyor. Ve bu konuda, sana söylemem gereken bir şey var. Damian'ın da katılmasını düşünüyordum, ne düşünüyorsun?"
Su içen Damian küçük bir boğulma sesi çıkardı. Hugo yan yan Damian'a baktı ve sonra bakışlarını Lucia'ya çevirdi.
''Kadınlar için bir parti değil mi?''
"Ama Damian bir erkek değil, o sadece 8 yaşında."
Bir an sessizlik oldu, sonra Hugo küçük bir kahkaha patlatırken Damian'ın kulakları kıpkırmızı oldu.
"Dediğin gibi, Damian erkek değil. Dilediğin gibi yap."
"Damian, sen ne düşünüyorsun?"
"Ben-!"
Damian aniden ağzını açtı ama Hugo'nun sakin bakışları ona yöneldiğinde ağzını kapatıp başını eğdi.
"…Evet. Öyle yapacağım."
'Vay canına.' (Lucia)
Lucia, baba ve oğul arasındaki mutlak güç farkını hissedebiliyordu. Bazen Damian o kadar olgundu ki sadece sekiz yaşında olduğuna inanmak zordu.
İri, sağlam yapısı, sert ama kibar konuşma tarzı ve bir yetişkin seviyesindeki kelime dağarcığı ile çocuk olduğunun işaretleri zar zor görülüyordu.
Lucia, sekiz yaşındaki çocukluğunu hatırlamaya çalıştı ama zar zor hatırladığını fark etti. Belki de zamanını mahalledeki diğer çocuklarla oynayarak geçirmişti.
Ama Hugo'nun yanında Damian, yavru bir aslan oldu. Karşılaştırıldığında, Hugo en yüksek tahtta oturan ve aşağıya bakan aslan kraldı. Sanki Hugo'nun dev pençesi ona bastırsa bile Damian ses çıkarmayacakmış gibi görünüyordu.
'Bir oğul için babasına hayran olmak iyi bir şey ama bir dereceye kadar zorluklar da yaşayabilirler.'
Lucia'nın ruh hali, ilişkilerinde bir iyileşme olasılığı olduğunu düşünmeye başladığında düzeldi.
'Büyük aslan kral ve yavrusu aslan... şimdi düşününce, Taran ailesinin sancağı siyah bir aslan. Ne kadar da uygun.'
"Yemekten sonra bir şeyler planladın mı?" (Hugo)
"Özel bir şey yok, çalışma odasına gidip kitap okumak istedim." (Lucia)
''Bugün okuman gereken bir kitap mı?''
"Pek sayılmaz. Misafirimiz mi var?"
"Şu anda mı? Böyle kaba konuklarla ilgilenmeye gerek yok."
"O zaman…?"
"Yemeğini sindirmek için hafif bir gezintiye çık ve banyonu yap."
"…Ne?"
"Yarın erken kalkmak istiyorsan erken yatmalısın diyorum."
Lucia, Hugo'suna bakarken yüzü yavaş yavaş kızardı.
'Yani birinin yüzü bu kadar kızarabilir.'
Damian ifadesiz bir yüzle düşündü.
''… çocuğun önünde ne diyorsun sen?''
Lucia'nın yüzü kıpkırmızıydı ve alçak sesle konuşuyordu. Lucia'yı bu şekilde gören Hugo gülmeden edemedi.
"Ne dedim ben?" (Hugo)
"Sen-!"
Lucia ona baktıktan sonra ayağa kalktı. O uzaklaşırken Hugo arkasından seslendi.
"Nereye gidiyorsun?"
"Yürüyüşe!"
Lucia büyük adımlarla salondan çıkarken ayak sesleri gümbürdüyordu.
Damian onun arkasından ayrılışına boş boş baktı. Çocuk durumun kendisini anlayamadı.
Bu konuşmanın hangi kısmı Lucia'nın bu kadar aşırı tepki vermesine neden oldu? Akıllı çocuk bunu hiç çözemedi.
Çocuk kafasında bunu düşünürken, küçük bir kahkaha sesi duydu ve başını o yöne çevirdi, sadece Dük'ün oldukça hoş bir şekilde güldüğünü gördü.
Çocuk, Dük'ün soğuk gülümsemesini ya da alaycı gülümsemesini görmüştü ama Dük'ün böyle güldüğünü ilk kez görüyordu.
Bunu görmek büyüleyici ve aynı zamanda şok ediciydi. Kılıç kadar sert olan babası birdenbire insan gibi göründü.
Bir süre sonra Lucia yemek odasına geri geldi.
"Damian, gel biz birlikte gidelim."
Damian, Dük'e yan yan baktı, sonra ayağa kalktı ve Lucia'nın peşinden gitti. Birdenbire yalnız kalan Hugo'nun ifadesi pek iyi görünmüyordu.
Önceki gece söylediği kelime.
'Biz.'
Hugo bu kelime için endişelenmeye başladı. Damian'ı herhangi bir çekingenlik ya da tereddüt olmadan çağırdığındaki Lucia'nın görünüşünü hatırladı ve o yokken ikisi oldukça arkadaş canlısı olmuş gibi görünüyordu.
Korkunç bir ilişki yaşamalarını istiyormuş gibi değildi ama nedense bundan pek hoşlanmamıştı.
Ç/N: Büyüyünce anlarsın Damian'ım ahahaha