Lucia - 37. Bölüm
Baba ve Oğul (3)
Bahçede yürürken, Damian sürekli olarak Lucia'ya baktı.
"Söylemek istediğin bir şey mi var?" (Lucia)
"Bu biraz... inanılmaz. Majestelerinden korkmuyorsun..."
''Kocasından korkan kadın olur mu? Damian, büyüyüp evlendiğin zaman karının senden korkmasını ister miydin?"
Damian başını sağa sola salladı. Ancak genç Damian henüz onun sözlerinin anlamını tam olarak kavrayamamıştı.
Lucia'nın uzak bir dağın zirvesinde gibi gördüğü Dük'e çok rahat davranabilmesi Damian için büyük bir şoktu.
Damian'ın gözünde Lucia küçük, nazik bir otoburdu. Öte yandan, Dük büyük, vahşi bir etoburdu.
Normal şartlarda birbiriyle uyuşmayan bu iki varlığın görünüşte mükemmel bir uyum içinde olduğu gerçeği karşısında çocuğun kafası karışmıştı.
"Ve bu arada. Benden sonra tekrar et. Baba." (Lucia)
"…Baba."
"Aferin."
Lucia refleks olarak çocuğun kafasını okşamak için uzandı. Damian şaşırdı ve refleksle uzaklaştı ve Lucia da şaşırdı ve elini geri çekti.
Yürümeyi bıraktılar ve havayı tuhaflık doldurdu.
''…Üzgünüm, vücudum kendi kendine hareket etti…seni üzdüm mü?''
''Ah… hayır. Sadece biraz şaşırdım."
Damian daha önce hiç kimseyle bu kadar yakın temas kurmamıştı.
"Üzgün falan değilim.." (Damian)
''Bir çocuk övgüye değer bir şey yaptığında, biri onu övdüğü gibi sevebilir de. Beğenmezsen yapmam."
Damian biraz tereddüt etti ve sonra tiz bir sesle konuştu.
"Ben bundan... nefret etmem."
"Sahi mi? O zaman, şimdi seni sevsem sorun olur mu?''
Damian başını salladı. Lucia, 'Ben senin düşmanın değilim' dercesine elini yavaşça çocuğa doğru uzattı ve siyah saçlarının tepesini okşadı. Belki de çok genç olduğu için saçları Lucia'nın hayal ettiğinden çok daha yumuşaktı.
Elini çekmeden önce birkaç kez başını okşadı. Sanki bir hediye verilmiş gibi heyecan duydu çünkü çocuğu ilk gördüğü andan beri yapmak istediği şeyi sonunda başarmıştı.
'Yanaklarını ne zaman çimdikleyeceğim ya?'
Lucia neşeli bir kalple yürümeye başladı ve Damian da onu takip ederek onun yanında yürüdü.
"Lucia."
"Hm?"
"Az önce, yemekte neden sinirlendin?"
"Ha? Bu… kızgın değildim… bu… umm, şey…''
Lucia bunu açıklamak istemediği gibi nasıl açıklayacağını da bilmediğinden konuyu doğal olarak nasıl değiştireceği konusunda kafasını meşgul etmeye başladı. Tam o anda, sonunda unuttuğu bir şeyi hatırladı.
"Ah! Damian, partide giyecek bir frağın yok. Bunu düşünemedim. Bir ihtimal, var mı yoksa?
"Yok."
"Doğru. sahip olmana imkan yok, sen hep okuldaydın."
"Lucia, katılmak zorunda değilim..."
Damian bu şansı öyle ya da böyle kullanmak, kendini bu olaydan uzaklaştırmak istiyordu. At binme alanındaki kadınların bakışlarını şimdiden ona yetmişti.
Onu nasıl gördükleri umurunda değildi ama o tuhaf bakışların hedefi Lucia olunca mutsuz oluyordu. Damian kendisi yüzünden Lucia'nın bu bakışları kendisi almasını istemiyordu.
"Hayır, katılmak zorundasın. Mmm…Bunu kime sorabilirim?''
Lucia, Damian'ın isteklerine mümkün olduğunca karşı çıkmak istemiyordu ama bu sefer Damian'ın bahçe partisine katıldığından emin olmak istiyordu. Onu binicilik sahasına götürmüş ve selam vermelerini istemişti ama bu resmi bir durum değildi.
Bahçe partisi resmi bir sosyal toplantı olacaktı. Bu seferki partinin ölçeği büyüktü ve kuzeydeki sosyal çevredeki tüm ünlü asil kadınlar davet edildi.
Eğer o toplantıda Damian'ı resmen tanıtacak olsaydı, Damian'ın pozisyonu değişecekti.
Tabii ki, Damian hala gençti ve sadece kadınlara açık bir bahçe partisi olduğu için, bu onun resmi sosyal çıkışı olamazdı.
Bununla birlikte, çoğu zaman çocuklar, önceden insanların hafızalarına yerleştirilseler, bu daha sonra onlara yardımcı olacağı için sosyal çevrelerde önceden görünürlerdi.
Zahmetli ve pahalı olmasına rağmen asil hanımların parti vermelerinin bir nedeni vardı.
''Çocuklar için hazır frak satın alabilirsin.''
Lucia ve Damian bu sesi duyunca yürümeyi bırakıp geriye baktılar. Bir ara Hugo onların arkasından yürümeye başlamış gibiydi. Durduklarını gören Hugo, aralarındaki mesafeyi kapattı.
Roam'a geldiğinden beri ilk kez Damian babasının yanında duruyordu, bu yüzden afalladı ve güçlü babasına baktı. Babasını bu kadar yakından görmeyeli ne kadar zaman olduğunu hatırlayamıyordu.
"Bahçe partisi olduğu için bu kadar karmaşık düşünmeye gerek yok." (Hugo)
"Ne büyük rahatlık, haber verdiğin için teşekkürler. Hazır giyim ise o zaman… Damian için on iki yaş civarındaki çocuklar için giysi almalıyız.''
"O sekiz yaşında."
''Damian normal sekiz yaşındakilerden çok daha büyük. Akranlarına kıyasla o bir dev.''
Hugo'nun bakışları hareket etti ve Damian'a kaydı. 'Bu küçük adam mı?' Bakışları bunu söylüyordu.
"Asla bilemezsin, bir gün senden daha büyük olabilir."
"Hmm…"
Hugo'nun mırıldanmasının tonu biraz tuhaftı ama Lucia anlamadı, ama Damian fark etti.
'Babamdan daha büyük olmamın imkanı yok.'
Damian bunu düşünürken, Lucia babasını kızdırmış olabilir mi diye endişelenmeye başladı.
"Bence sen onun yaşındayken olduğundan çok daha büyüktün, değil mi?"
"…Bilmiyorum."
Hugo'nun kaderinde yaşıtlarıyla boylarını karşılaştırdığı iyi bir hayat yoktu. Damian'ın yaşlarındayken, etrafındaki köle çocukların çoğu onun yaşını bilmiyordu ve bu onun için de geçerliydi. O da şu anda ölü olan Dük tarafından kaçırılıp Roam'a geri getirilene kadar tam yaşını bilmiyordu.
"Senin çok işin yok muydu? Hemen ofise dönersin diye düşünmüştüm.'' (Lucia)
"Muhabbetinizi mi bölüyorum?"
Hugo somurtkan bir şekilde yanıtladı.
''Genellikle bir süreliğine ayrılıp geri döndüğünde daha yoğun oluyorsun da. Aslında tam zamanında geldin. Damian'ın seni resmen selamladığını sanmıyorum. Damian, devam et.''
Damian tereddütle Lucia'ya baktı ve sonra başını eğdi.
''Selamlarımı iletmek istiyorum, uzun zaman oldu, iyi misiniz?'' (Damian)
Eğilmiş başını kaldırdı ve gizlice Lucia'ya baktı ve Lucia'nın "baba" kelimelerini sessizce ağzından çıkardığını gördü.
Damian cesaretini topladı.
"…Baba."
Hugo'nun kaşları kalktı. Bu unvan onu tam olarak rahatsız etmedi ya da memnun etmedi ama buna alışık değildi.
Belki de Hugo'nun bir babanın varlığına duyduğu nefret ve iğrenme yüzünden kendi ağzından hiç çıkmamış bir kelimeydi bu.
Önceki Dük'ün altında yaşarken bile, adama resmi olarak baba dememişti.
Sessizliği uzarken, Lucia gizlice kolunu çekti. Onunla göz göze geldi ve Lucia o kadar aşırı gülümsüyordu ki, bu bir çeşit dile getirilmeyen baskı yarattı.
Kayıtsız olmasına rağmen, o kadar da değildi. Ağzını açtı ve yumuşak bir cevap verdi.
"…Evet."
Çocuğun boynu kıpkırmızı oldu ve bunu gören Lucia memnun oldu.
'Keşke Damian'ın sevimliliğini bir an önce öğrense.'
Ama bugün için iyiydi. Daha çok zaman vardı, bu yüzden ağırdan alacaktı.
"Yani yürüyüşe mi çıkıyorsun? Meşgul değil misin?" (Lucia)
"Yürüyüşe çıkıyorum."
Hugo, Lucia ondan tekrar kurtulmaya çalışıyormuş gibi hissederek, ekşi bir şekilde cevap verdi. Öte yandan, Lucia, bütün gün toplantı yaptığı için belki yorgun olduğunu düşünüyordu, bu yüzden vazgeçti ve bunu aklından çıkardı.
"O zaman üçümüz birlikte yürüyebiliriz. Bu üçümüz için ilk sefer olacak.''
"…Birlikte?"
Hugo, Damian'a baktı. Babasının gözleri onun üzerine düştüğünde, çocuk irkildi. Damian nedenini bilmiyordu ama orada kalmaya devam etmenin iyi olmayacağını hissetti.
Nadir bir otobur türü olan Lucia, yanlış bir şey hissetmedi, ancak etçil yavru Damian, büyük aslanın ince hırlamasını hissedebildi.
"Ben içeri döneceğim. Okumam gereken bir kitap var…'' (Damian)
"Damian, yemekten hemen sonra masana gidersen bu senin için iyi olmaz. Yediklerinin sindirilmesi gerekiyor.'' (Lucia)
"Yediklerimi sindirdim. Bugün bu kitabı okumalıyım.''
Damian başını eğdi ve ardından kaçıyormuş gibi hızla gözden kayboldu. Lucia, Damian'ın geri dönüşünü özlemle izledi, bu arada Hugo'nun yüzünde memnuniyet dolu bir ifade vardı.
'Bu çocuk, hiç de işe yaramaz değil.'
Çocuğun babasından almak istediği tanınma çok kolay elde edildi.
****
Damian gittikten sonra Hugo ağzını açtı.
"Çocukla ilişkiniz oldukça iyi."
''Damian'la iyi geçinmemi istediğini sanıyordum.''
Hugo, Damian'ı geri çağırmayı en azından birbirlerinin yüzlerini tanımaları gerektiği için düşünmüştü ama özellikle ilişkileri konusunda herhangi bir niyeti yoktu.
Karısı hala gençti ve sekiz yaşındaki bir çocuğa tahammül etmesinin onun için biraz zor olacağını düşünmüştü, ayrıca Damian sert bir çocuk olduğu için, ikisi de bilerek bir araya getirilmeseydi, asla birbirine ilgili olmazlardı.
"Neden onu bahçe partisine götürüyorsun?" (Hugo)
"Çünkü onu başkalarıyla tanıştırmak için pek şansı yok. O senin oğlun ve şimdi benim de oğlum, bu yüzden insanlar onun yüzünü bile tanımıyorsa bu sorun olur.''
"…Kolay."
"Ne?"
"Ona oğlum demek senin için çok kolay."
Lucia onun sözlerinin ardındaki tam niyeti bilmiyordu bu yüzden yürümeyi bırakıp ona baktı. Lucia yürümeyi bıraktığında, Hugo da adımlarını durdurdu.
''Damian'a olan ilgimden hoşlanmıyor musun? Bunun arkasında başka bir niyetim olduğunu mu düşünüyorsun-"
"Hayır, Vivian. Öyle değil."
Hugo yumuşak bir şekilde içini çekti.
"Dürüst olmak gerekirse, ikinizin bu kadar iyi anlaşacağınızı düşünmemiştim."
Hugo, Lucia'nın Damian'ın kafasını okşadığı sahneyi hatırladı. Damian'ın başını masum bir köpek yavrusu gibi uzatırken ki görüntüsü, Hugo'nun durup ona bakmasına neden olan tanıdık olmayan ama yine de tanıdık gelen bir sahneydi.
Birdenbire, geçmişinden bir hatıra, zihninde su yüzüne çıktı.
[Hey! Kafama dokunma dedim!]
Hugh, dikkatsizce kafasına dokunan Hugo'ya çılgınca bağırdı.
Başı, bir insanın en önemli zaafıydı. Düşmana maruz kaldığı an, doğrudan ölüme açılan bir kapıydı.
Paralı askerler, bileklerinin uçup gitmesini istemedikçe asla birbirlerinin başlarına dokunmazlardı.
[Bu arkadaş olduğumuzun bir işareti.]
Hugh çılgınca çığlık atsa da, Hugo güldü ve her zamanki gibi cevap verdi.
[Düşüncesiz pislik. Her gün kıs kıs gülmen ne kadar komik?]
[Gülümsemek. Gülersen şansın olur, Hugh.]
[Ha…zayıf şey.]
Hugo aniden başını Hugh'un önüne itti.
[Sen de benimkine dokunabilirsin.]
[O şeyi uzaklaştır.]
[Sadece dene. Anne babaların çocukları için genelde böyle yaptığını duydum ama bizim bunu yapacak kimsemiz olmadığı için birbirimiz için yapmalıyız.]
[Bu saçmalık olmadan iyiyim ben.]
[Ama birinin benim için yapmasını istiyorum. Hadi.]
Hugh ellerini uzattı, ifadesi bunun ne kadar sıkıntı verici olduğunu söyledi ve Hugo'nun başını okşadı.
Hugo'nun keyifle gülmesini izleyen Hugh, Hugo'nun başını okşamasının iyi hissettirdiğini düşünmeden edemedi.
"Demek istediğim...söylemeye çalıştığım şey, sana karşı kaba olup olmadığını söylemen yeterli." (Hugo)
"Bu olmayacak!" (Lucia)
Hugo şiddetle onun kollarını tuttu ve onu kucağına çekti. Lucia'nın küçük bedenine sıkıca sarıldı.
Lucia biraz şaşırmış olsa da, sarılmaya karşılık verdi ve ellerini Hugo'nun sırtına koydu. Küçük ellerini sırtında tuttuğunu hisseden Hugo, gülümsemeden edemedi.
Zaman zaman kardeşinin anıları su yüzüne çıktığında hem tatlı bir mutluluk hem de yüreğini acıtan bir işkence hissederdi.
Acısı her zamanki gibiydi ama Lucia'nın vücut ısısını hissedince kalbindeki yürek burkucu ağrı bir nebze olsun hafifledi.
[Evlenmek istediğim bir kadın var. Onu bir gün seninle tanıştıracağım.]
Bir gün kardeşi ona mutlu bir şekilde gülerek böyle demişti.
Kardeşi hayatta olsaydı, Hugo da ona şöyle söylerdi.
[Benim için de öyle biri var. Gerçi biz zaten evliyiz.]
***
O akşam Hugo, bütün gün yaptığı toplantının verilerini sıraladı ve sonra Fabian'ın raporuna baktı.
Fabian'ın raporları genellikle başkent hakkındaydı. Büyük güçlerin hareketleri, yabancı kilit isimlerin gelişi, kiminle temasa geçtikleri vb. hakkında bilgiler içeriyorlardı. Zaman zaman, ticaret devlerinin görünür durumu da dahil edildi.
Fabian, efendisinin bu tür şeylerle pek ilgilenmediğini bilmesine rağmen, yine de sosyal çevrelerde dolaşan söylentilere baktı ve hala resmi bir rapor olduğu için dahil etti.
İşi söz konusu olduğunda Fabian gerçekten çok titizdi. Söylentiler hakkında bilgi toplarken bile boşluklar yoktu ve Dük'ün hoşuna gitmeyecek bir söylenti olsa bile bunu dışlamadı.
Fabian dükle ilgili işlerle dolup taşıyor ve gece boyunca tekrar tekrar çalışıyorsa da, yine de Dük için söylentileri daha da özenle toplardı. Bu tür işler onun için daha çok stres giderici gibiydi.
Ve böylece, Hugo onunla ilgili söylentiler hakkında çoğunlukla günceldi.
Hugo her zamanki gibi gelişigüzel bir şekilde söylentilerin içeriğini gözden geçirdi ve sonra aniden kaşlarını çattı. Belgenin içeriğinde, çeyiziyle ilgili söylentilerin başkentte yayıldığı yazıyordu.
"Tsk."
Hugo mutsuz bir şekilde dilini şaklattı. Kralın dudakları çok açıktı.
'Eğer o yaşlı adam onurlu bir şekilde davranırsa kesinlikle kıyamet alameti falan olur bu.'
Kwiz bir keresinde Kral'a böyle bir eleştiri yapmıştı. Sonra dedi ki,
'Yani, sadece kıyamet kopsa bir şey değil cehennemi de bozardı bu adam.'
Bunu söyledikten sonra, Kwiz şeytani bir yeraltı patronu gibi gülmeye başladı.
Aşağıdaki söylentileri okurken Hugo'nun ifadesi giderek garipleşti. Okuduğu içerik, Düşes'in göksel bir güzellik olduğunu ve o kadar ki Dük'ün onu başka kimse görmesin diye malikanesine sürüklediğini söylüyordu.
"Hmm…"
Hugo, onu muazzam bir güzellik olarak gösteren söylentiden hafif bir rahatsızlık hissetse de…
'Eh, tamamen temelsiz de değiller...'
Düşündüğü şey buydu. Söylentilere göre, kimse onu görmesin diye gizlice evlendiler.
'Gerçeklerle tam olarak uyuşmuyor ama oldukça yakınlar.'
Bir binicilik alanı inşa etmek veya başka hiçbir erkeğin onu görmemesi için tekne gezintisini kısıtlamak gibi eylemleri devam eden bir süreçti.
Düşesi malikânesine sürüklediği söylentisi de tamamen yanlış değildi çünkü evlendikten hemen sonra onun malikanesine geldi.
'Önemli olan bir söylenti değil.'
Bu yargıya vardı ve belgeyi kapattı.
Ç/N: Ufak hatırlatma; geçmiş anılardan bahsedildiğinde Hugo olan ölen nazik kardeş, Hugh olan ise bizimki. Hatırlatma sonu tamam devam edebilirsiniz 📜