Lucia 64.1
Başkentin Yüksek Sosyetesi (7)
Hugo gece geç saatlerde eve döndü. Eve döndüğünde, onu selamlarken Lucia'nın ifadesi karanlıktı. Bakışları mahzundu ve kasvetli bir aura etrafında dönüyordu.
Hugo onun çenesini tuttu ve onunla göz göze gelmek için yüzünü kaldırdı. Lucia ani temasa şaşırdı ve hizmetçilerin bakışlarının farkına vararak başka tarafa yöneldi.
Hugo, hizmetçinin bakışlarından endişe duymadı ve çenesini sıkıca tuttu. Gözlerinden tekrar tekrar kaçınması çok endişe vericiydi.
"Sorun nedir?"(Hugo)
''…''
"Jerome!"
Jerome, Dük'ün keskin çağrısına çabucak cevap verdi. Uşak Jerome, yetkinliğini geliştirmek için yeni yollar geliştiriyordu ve iki efendisinin etrafındaki ruh hali olağandışı olmaya başladığı için gözleriyle hizmetçileri kovalıyordu.
"Butik tasarımcı uğradığından beri Majesteleri üzgün."
Jerome için hanımının ruh halini anlamak artık her şeyden daha önemli bir öncelikti.
"Sana kaba mı davrandı?" (Hugo)
Lucia başını salladı.
"O zaman ne? Söyle bana. Seni bu kadar üzen ne?"
''…Sanırım büyük bir hata yaptım.''
"Ne hatası?"
“…Şu an bile para iadesi almak mümkün olur mu? Henüz kesinleşmemiş olabilir."
Derhal sorununun köküne inmeye ve onu ortadan kaldırmaya hazır olan Hugo, anında yumuşadı. Hugo'ya, işi kendisine bırakmasını isteyen tasarımcıyı hatırlattı. Görünüşe göre bayan, özgüveninin belirttiği kadar yetenekliydi. Hugo çenesini bırakıp uzaklaşmaya başladığında, Lucia onun kolunu tuttu.
"Nereye gidiyorsun? Büyük bir hata yaptığımı söyledim! Demek istediğim, elbiseye on dokuz kadar kıyafet eklendi!!"
Ayakkabılar, şapkalar vb. doğal olarak elbiselerle birlikte gelirdi. Bu ilavelerin fiyat etiketi, elbisenin fiyatından daha düşük değildi.
190 değil de19 mu? Neden 20'de net bir şekilde çarpıcı olmak yerine belirsiz on dokuz? Hugo'nun Antoine'ın yeteneğini ölçtüğü notu düştü. Antoine bunu duysaydı, üzülürdü. O on dokuz kıyafeti satmak için tüm imkanlarını kullanmıştı. Antoine bunu, dikkatsizce anılmaması gereken Dük'ün onuru ile bile haklı çıkarmıştı.
''Bütün gün ter döktüm, bu yüzden önce yıkanmak istiyorum. Bana hikayeni daha sonra anlatabilirsin.''
''Miktarını duyarsan, o kadar sakin olmayacaksın!''
''Şaşırmazsam, bana ne vereceksin?''
"…vermek?"
"Bir bahsin bir de ödülü olmalı."
''Bahis oynadığımı ne zaman söyledim!''
"Bana ne vereceğini düşün. Ben yıkanıp dışarı çıkana kadar vaktin var.''
Biri konuşurken dinlesene! Lucia itiraz etmek için arkasından seslendi ama Hugo merdivenleri tırmandı. Ah, Tanrı aşkına. Bilinmeyen bir nedenden dolayı ayaklarını hayal kırıklığıyla yere vurdu ve kafasını birinin boğazını temizlemesinin küçük sesine çevirdi.
Lucia utanmıştı. Antoine'ın geride bıraktığı tasarı hâlâ kafasında dönüyordu, bu yüzden hizmetçilerin önünde takındığı tavrını unuttu. Neyse ki, hizmetçiler o fark etmeden dağılmış gibi görünüyordu, o yüzden hiçbir şey görmediler.
Lucia rahatlayarak Jerome'a baktı ve bir şekilde gözleri gülümsüyor gibiydi.
"Banyo hazırlayayım mı?"
"…Neden?"
"Henüz banyo yapmadınız ve efendi çoktan gittiğine göre, ben sadece size haber veriyordum."
Lucia'nın yüzü kızardı ve bakışlarını indirdi. Nedense utandığını hissetti. Jerome gibi saygın bir uşak, herhangi bir niyetle bunu söylemez. Bunu biliyordu ama zamanlama garipti.
Lucia kararsızca durdu ve sonra derin bir iç çekti. Nasıl olsa banyo yapacaktı. Ayrıca vücudu sıcak hava nedeniyle yapış yapıştı. Ancak garip bir isteksizlik duygusu nedeniyle sessizce cevap verdi.
''…Bunu sana bırakacağım.''
"Evet, leydim."
Jerome gülümseyerek cevap verdi. Gerçekten de mükemmel bir uşaktı. Efendisinin aklını okuyabilen bir uşak.
* * *
"Daha önce gerçekten duyularımı kaybetmiş olmalıyım."
Lucia, birinin ödeme alma niyetiyle her şeyini adadığı türden bir hizmeti ilk kez yaşıyordu. Lucia butiği ziyaret etmiş olsaydı, gardını düşürmezdi.
Ancak, kendi evinin güvenliğinde fazla rahattı. Bir misafir, ev sahibine ne yapabilir? Lucia fazla safça düşünüyordu. Roam'da tanıştığı soylu kadınların iltifatlarına alışmıştı. Bu yüzden başka birinin güzel sözlerine kanmayacağından emindi.
Ama şimdi, ürününü satmak isteyen bir tüccarın iltifatını küçümsemenin bedelini ödemek zorundaydı. Antoine'ın tatlı dili, telaşlı soylu kadınların taleplerini karşılamak için işlenmişti ve insan ruhunu ele geçirebilirdi.
Antoine sadece iyi bir konuşmacı değildi. Becerileri de mükemmeldi. Lucia'nın giydiği sade elbiseye bir iki dokundu ve tamamen farklı bir hava vermesini sağladı.
Lucia yüzünü neredeyse unutmuştu ve alkışladı. Antoine önce yeteneğini gösterdi ve Lucia'nın kalbini baştan çıkardı. Antoine'ın rengarenk açıkladığı moda terminolojilerinin yarısını anlayamamıştı ama garip bir şekilde anladığını hissetmişti.
Antoine'ın sözlerine göre Lucia, insanların gözlerinin odak noktası olan hayali güzelliğe yeniden doğdu. Lucia şimdi bunu düşündüğünde çok gülünçtü ama o zamanlar oldukça mantıklı geliyordu.
Antoine, Lucia'nın bildiği bir söylentiden bahsetti - Düşes'in eşsiz bir güzellik olduğu - ve konuşurken Dük'ün onurunu gündeme getirdi. Ayrıca Taran Dükü'nün butiği bizzat ziyaret edecek kadar endişeli olduğunu da vurguladı. Bundan sonra, Lucia'nın her şeyi ona bırakması gerektiğini övünerek ilan etti.
[Majesteleri sadece rahatlamalı, toplumda ortaya çıkana kadar günleri saymalı ve zamanın geçmesini beklemeli. Taran Dükü'nün karısı olarak yüzyılın güzelliğine sahip olduğu söylentisini gerçeğe dönüştüreceğim.]
Lucia söylentileri içten içe umursadı. İnsanların bakışlarından korktuğu için değil, onu ilgilendiren herhangi bir dedikodu aklını kurcalıyordu.
[Majesteleri çok güzel. Ama kaba bir mücevher gibi, bu güzellik ortaya çıkmaz. Kaba bir mücevherin gerçek güzelliği derinlerde gizlidir, ancak düzgün işlenmediği takdirde taşa dönüşebilir. Lütfen Majestelerini bir mücevhere dönüştürmeme izin verin.]
Ç/N: Lucia'ya göre bu savaşı kendi kaybetti ama Antoine'e sorsak o da kendinin kaybettiğini söylerdi herhalde ahahaha Bu arada Jerome'un alttan alttan Lucia'ya sen de git hazırlan imajı vermesine de koptum asdfghjkl Biliyor efendisinin ne istediğini