Lucia 67.1
Başkentin Yüksek Sosyetesi (10)
Hugo, eve erken gideceği için iyi bir ruh halindeydi.
'Bugün birlikte yemek yiyebilir ve yürüyüşe çıkabiliriz.'
Roam'dayken düzenli olarak birlikte akşam yemeği yerlerdi ama bugünlerde bunu bile yapmak zordu. Gereksiz yere bir şeylerle meşguldü. Eve geldiğinde yapılacak çok işi vardı. Bu düşünceyle, ruh hali biraz karardı ama yine de, eve gitmesi gerçeğini sevdi, bu yüzden ruh hali çabucak aydınlandı.
Koridorun köşesinden döndüğünde belli bir kişiyle karşılaşmasaydı daha da iyi hissedecekti.
'Her nedense, bugün biraz can sıkıcı.'
Hugo, kendisine kocaman açılmış gözlerle bakan Sofia'ya bakarken böyle düşündü. Eve dönüşünün iki kez rahatsız edilmesini istemiyordu.
Sofia, Hugo'nun sadece yanından geçeceğini görünce onu durdurmak için seslendi.
"Majesteleri. Umarım iyisinizdir. Uzun zaman olmuştu."
Hugo, onu toplum içinde açıkça görmezden gelemeyeceği için durmak zorunda kaldı.
"Geç oldu ama evliliğiniz için tebrikler." (Sofia)
"Benden de tebrikler. Bir Kontes olduğunu duydum." (Hugo)
Sofia'nın evlendiği Kont Alvin zengin bir tüccardı. Ekonomik alanda, önem açısından oldukça üst sıralarda yer aldı. Hugo, politika, ekonomi vb. alanlardaki nüfuzlu soylular hakkında sürekli bilgi aldığından, Kont Alvin'in Baron Lawrence'ın kızıyla evlendiğini duymuştu.
"…Evet. Tebriğiniz için teşekkürler. Bugün, Majesteleri Kraliçe ile tanışmak için saraya geldim."
Hugo, Sofia'nın sarayı ne amaçla ziyaret ettiğiyle ilgilenmiyordu. Aklı eve gitmeye odaklanmıştı.
Sofia yine her zamanki gibi güzeldi. Yanından geçenler gözlerini ondan alamıyordu. Sofia'nın güzelliği hem erkeklerin hem de kadınların dikkatini çekti. Kalp kırıklığının acısını yaşadıktan sonra o güzelliğe bir de melankoli duygusu eklendi, erkeklerin yüreğini titretti. Evli olmasına rağmen, Sofia balolara gittiğinde hala birçok erkeğin aşk mektuplarını aldı.
Sofia'nın güzelliği Hugo'nun gözlerine değmedi. Gözleri Sofia'yı görebiliyordu ama kafası karısının düşünceleriyle doluydu. Aksine kadınla konuştukça karısını daha çok özlüyordu. Sofia'nın gözlerinde üzgün bir ifadeyle kendisine baktığını görmedi.
Soğuk kırmızı gözlerini gören Sofia şok oldu. Hala devam eden sevgisini terk etmemişti, her zaman 'belki...' diye düşünüyordu. Belki uzun bir aradan sonra tekrar karşılaşırlarsa, geçmişin anılarıyla biraz sarsılacağı beklentisi içindeydi.
Ancak, evliliğini tebrik ederken tavrı şüphesiz temizdi. Uykusuz uzun geceler geçiren ve evlendikten sonra bile bırakamayan tek kişi oydu.
"O zaman müsadenizle." (Hugo)
Sofia, onun hiç tereddüt etmeden yanından geçtiğini görünce çaresiz hissetti. Bunun gerçekten son olduğuna dair bir his vardı. Yüreğine sığacak yer kalmamıştı. Bunu bilmesine rağmen, eli onu kendi kendine kavradı.
Hugo durup Sofia'nın kolunu tutan eline baktığında, yüzünde gizli olmayan bir sıkıntı vardı. Sofia şaşırdı ve elini bıraktı.
"Mutlu... musun?" (Sofya)
Cevap vermeden kaşlarını çattı.
Sorusu bu kadar tatsız mıydı? Sofia düşündü ve yanaklarından aşağı bir şeyin aktığını hissetti. Kendine rağmen ağlıyordu. Mendiliyle gözyaşlarını silip yukarı baktığında, adam çoktan uzaklaşmıştı. Ağlayan bir kadına tek bir teselli sözü söylemeden çekip giden adam her zamanki gibi zalimdi.
'Neden ben değilim?'
Sofia onun evliliğini duyduğunda, sanki dünya çöküyormuş gibi bir acı yaşadı. Koşarak ona sormak istedi. Hemen kendi bölgesine gitmeseydi, bunu gerçekten yapardı.
Umutsuzluğa düşen Sofia, Kont Alvin'in teklifini kabul etti. Vazgeçmiş gibi hissetmişti. Her şeyi unutmak istiyordu. Ama bir kaçış yolu olarak seçtiği evlilikte mutluluğu bulamamıştı.
Kocasının zenginliği sayesinde elde edebileceği bolluğa rağmen, Sofia'nın kalbi her zaman boştu. Ne yapsa bitmek bilmeyen sevgisini bir türlü bırakamıyordu.
***
Antoine bitmiş elbise üzerinde kısmi bir ara kontrol yapmak için ziyarete gelmişti ve Lucia'nın sarayı ziyaret ettiğini duyunca heyecanlandı.
“İlk saray ziyaretiniz! Yardım etmeliyim." (Antoine)
"Bu zahmete katlanmak zorunda değilsin." (Lucia)
Taran Dükü tekrar ziyaret etmiş ve çift sözleşme teklif etmişti. Antoine, muazzam olması garanti edilen kâr için motivasyonla doluydu. Altın, ruhunu ateşleyen katalizördü. Antoine zaten ayrılmış müşteriler hakkında hiçbir şey yapamasa da, son zamanlarda onu bulmaya gelen tüm müşterileri geri çevirdi.
Antoine, Taran Düşesi'nin özel tasarımcısı olmayı hedefliyordu.
“Sarayın ilk ziyareti, hayatta bir kez yaşanabilecek bir olaydır! Özel olmalı!”
Kişi ne yaparsa yapsın, ilk sefer denilen şey elbette sadece bir kereydi. Üstelik teknik olarak bu, Lucia'nın saraya ilk gelişi değildi. Lucia evlenene kadar sarayda bir prenses olarak yaşadı. Ancak Lucia, Antoine'ın tutkulu safsatasına yenildi.
Saray ziyaretinin sabahının erken saatlerinde Antoine, savaşa giden bir asker gibi ağır silahlarla donanmıştı.
“Düşes'in Kraliçe ile ilk tanışması olduğu için, saf ve zarif bir tarz en iyisi olacaktır. Düşes genç göründüğü için, bunu tamamlamam gerekecek. Zarif ama evli bir Leydi'ye benzemeyen bir tazeliği ifade etmeli.”
Antoine ilham aldıktan sonra sonunda minik ışıltılı boncuklarla süslenmiş açık mor bir elbiseye karar verdi.
İnce beli vurgulayarak bele bağlanan bir bant etkisi verdi ve belin altına bolca yayıldı, muhafazakar bir şekilde vücudun güzel kıvrımlarını ortaya çıkardı.
Üst kısım vücudun şekline yapışmış ve kollar omuzdan kol altına kadar uzanan şeffaf dantelden yapıldı. Dekolteyi ortaya çıkaran son modanın aksine, boyun çizgisi boynun hemen altındaydı ama basmakalıp ya da boğucu görünmüyordu.
Saçları ince ve uzun yakasını gösterecek şekilde bir topuz haline getirilmişti. Kırmızımsı kahverengi saçları küçük beyaz elmas bir iğneyle tutturulmuştu. Son rötuş, Antoine'ın sihirli makyajıydı.
Antoine'ın soylu kadınlar arasında bu kadar popüler olmasının nedeni, elbiselerdeki becerisi kadar mükemmel olan olağanüstü makyajıydı.
Gözlerine mor parıltı uygulandı ve gözlerinin kenarına hafifçe yükselmesi için göz kalemi çekildi. Beyaz teni vurgulandı ve tazeliğini ortaya çıkarmak için yanaklarına allık uygulandı.
Aynadaki Lucia, Antoine'ın dediği gibi hem zarafet hem de canlılık veriyordu.
'Ne kadar hayranlık verici. Ben yaptığımda neden böyle olmuyor?'
Lucia kendini bir güzel olarak görmüyordu. Rüyasında hiç göze batmadı, muhteşem güzelliklerin altına gömüldü. Ama aynada kendine bakan Lucia şöyle düşündü:
'İyi görünüyor. Biraz.. güzel görünüyoum.'
Sadece makyaj ya da giyinme tarzı yüzünden değildi. Lucia'nın görünüşü temelden değişmişti.
Rüyadaki Lucia pasif ve korkmuş; bir balonun tadını çıkarmak yerine, ondan bıkmıştı.
Şu anki Lucia parlak ve kendinden emindi. Canlandırıcı aurası onu öne çıkardı.
Ç/N: Hugo'nun Sofia'ya uyguladığı tarife ileride (olursa tabi) kocamın benden başka herhangi bir kadına uygulaması gereken tarife 😌