blog etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
blog etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

13 Ekim 2019 Pazar

HER OKUL TEMALI SHOUJO MANGA / ANİMEDE MUTLAKA RASTLAYACAĞINIZ 10 ŞEY

Efenim sizler de benim gibi o shoujo manga senin bu shoujo anime benim izleyip okumayı sevenlerden misiniz 😊 O zaman sizlerde benim gibi shoujo mangaların/animelerin çoğunun okul temalı olduğunu az çok bilirsiniz. Genel hikaye değişse de her mangada karşısınıza az çok çıkacak benzer birçok nokta var. Artık neler olacağını az çok bilmeme rağmen okumaktan/izlemekten de geri duramıyorum ben açıkcası. Kısaca klişe manyağıyım azıcık galiba 😅 O zaman hadi hep birlikte okul temalı shoujo manga ve animlerde sık sık göreceğimiz şeylerden bahsedelim birlikte olur mu. Hem bakalım sizler de benim bu çıkarımlarıma katılacak mısınız 🙈 ( Not: Bilmeyenler için shoujo daha çok genç kız kesimine hitap eden manga türlerine denir.)


1.Okulun En Popüler Erkeği
Efenim bir shoujo manga okuyorsanız başrol erkeğin genellikle okulun en yakışıklı ve gözde erkeği olduğunu bilirsiniz. Derslerde iyilerdir, hatta sporda da öyle. Eğer şanslıysanız basketbolda iyi olduğu sahneleri izlemek de oldukça hoştur 🙈 Okulda ki bütün kızlar kendisine aşıktır. (Ki bu kızlar genelde takıntı derecesinde ve çoğunlukla birimizin olamıyorsa hepimizin olsun kafasındadırlar.Oppacılık mode on yani asdfghjkl ). Hatta içlerinden bazıları cesaret edip kendisine açılsa da reddedilir. Çünkü bu başrol karakterler biraz kendine münhasırdır. Başlangıçta kendilerini çözmek zordur. Öyle kimseye yüz vermez, ulaşılmaz gözükürler ve sıradan kızlar ilgilerini çekmez. Aşk mı istemem yan cebime koy modundadırlar. Bu durum kimisinin çok çapkın oluşu kimisininse geçmişte ki aşk veya aile travması yüzündendir.  İşin sonunda hepsi hafif salak öhöm öhöm pardon saf başrol kızımıza 'yaaaağ sen diğer kızlardan farklısın taam mı' diyerek aşık olacaktır merak etmeyin. Neyse bizler de seviyoruz kendilerini 💕

Manga: High School Debut 
2.Masum Kız Başrol
Kız başrollerimiz tahmin edececeğiniz üzere hafiften, tamam tamam fazlasıyla saf olmaktadırlar. Genellikle içine kapanık ve ortama uyum sağlamakta zorlanan karakterler olmalarının yanı sıra aşk konusunda hiç tecrübeleri yoktur. Bazıları lise hayatlarında aşkı yaşayıp tatmak isteseler de bazıları da var ki 'aşk ne ya yeniyor mu o' derecesinde bu konudan uzaktırlar. Öyle aşırı güzel olmasalar da kendilerine has bir yanları vardır.Sevimliler desem yeri olur. İşte bu noktada erkek başrol kendisinde 'farklı' bir yan görüp onlara aşık olacaktır. Hatta bir tek o mu okulun en popüler ikinci çocuğu da kendisine aşık olacaktır. ( Sonra bir bakmışsınız 3. bir çocuk da aşık olacaktır oooo 3 de yetmez 5.çocuk da 5 de yetmez 7. çocuk da şaka şaka buradan sonrası harem türüne giriyor zaten 😜 ) Şaka bir yana eğer sadece 2 çocuk aşık olacaksa şanslısınız bazen 3 tane bile olabiliyor..Kıza biri aşık olmaya görsün yoldan geçen kızı ismini duyan damlıyo resmen asdfghjk

Manga: Last Game
3.İkinci Erkek Karakter
Geldik olmazsa olmazlarımızda 3'e. İkinci erkek başrolümüz. Çok seviyoruz onları çook.  Kendileri popülerlik ve yakışıklılık konusunda başrol erkek ile kıyasıya yarışır. Başrol kızımızda ki 'farklı' yanı nedense ilk kendileri görür. Erkek başrol hala hebele hübele yaparken ikinci başroller boş durmaz yapıştırır hemen ' yaağğ sen çokk farklısın ben senden hoşlanıyorum taam mı' yı. Başrol kız şok başrol kız vefat. Yaa benim başka hoşlandığım var cık olmaz moduna girer hemen. Ama ikinci başrol zaten kızın duygularına kızdan önce hakimdir. Kızın kimden hoşlandığını kız daha 'ayy ....'yı görünce kalbim küt küt oluyor neden acaba tansiyon falan mı var bende acaba' diye düşünürken dahi  bilmektedir. Yine de  'ee olsunn ben seni yine de seviyomm' diyerek son ana kadar kızı elde edebilmek için her şeyi yaparlar. Ahhh ikinci erkekler ahh malesef aşk konusunda eli en boşta kalan hep onlar olacaktır. Ne olurduu bir kere de ikinci başrol kazanaydı yanii mangakalar lütfen. Neyse biz yine de kendilerine boşver o kızı bana gel demeye devam ediyoruz. Çok seviyoruz onları.

Manga: Strobe Edge 
4. Revir Sahnesi
Okul temalı bir manganın olmazsa olmazlarından biridir. Genellikle beden derslerinde başına bir şeyler gelen,  hafif burkulmayla hemen ayağını inciten yahut 'bir de bayıl istersen Feriha' tarzı bir sebepten bayılan başrol kızımızı yakışıklı oğlumuz kucakladığı gibi revire götürür hemen. Genelde revir sahneleri oldukça romantiktir. İzleyiciye ilk hoşlantı mesajları burada verilir. Yani başroller arasında ay kalbim sıkışıyor dur yüzüm kızardı tarzı hoşlanma belirtileri bu sahnede kesinlikle baş gösterecektir. Benim sevdiğim sahnelerin başında gelir. Çünkü başrol oğlumuzun kız için endişelendiğini görmek hoşuma gidiyor yani yalan yok 😳 Seviyoz hacılar

Anime: Kaichou wa maid sama
5. Spor / Kültür Festivali
Okul temalı bir manga okuyor veya anime izliyorsanız zamanla Japon eğitim sisteminde ki bazı şeylere sizler de aşina olacaksınızdır. Okulların yapısına, okula girişte dışarı ayakkabılarının çıkartılıp okul için özel olan ayakkabıların giyildiğine, her öğrencinin girişte kendine ait dolabı olduğuna, sınıflarının şekline veya ne bileyim sınıfların önden ve arkadan olmak üzere ayrı ayrı kapıları olduğuna vb. şeylere izledikçe sizlerde şahit olup, bu tarz küçük kültürel detayları yakalayacaksınız. Ve en önemli şeylerden biri de okul genelinde kendi aralarında düzenledikleri sporsal yarışmalar veya  her bir sınıfın kendince özel etkinlik üstlendiği ve dışarıdan başka öğrencilerinde gelip ziyaret edilebileceği kültürel festivaller. Açıkcası her gördüğümde ay keşke bizde olaydı böyle şeyler azucuk eğlenirdik şu lise hayatında diye geçirmiyor değilim.(liseden mezun olalı 7 sene olacak 😅) Gerçi bizim lisede de yaz şenliği adı altında bir eğlence vardı ama bunlarla yarışmaz bile. Neyse efenim gel gelelim konumuza okullarda düzenlenen bu festivaller bu shoujo mangalar bulunmaz nimetlerdir. Olmazsa olmaz diyebilirim. İlk birinin diğerine açılma atağı genelde buralarda gerçekleşiyor yahut kıskanma şeyleri falan anladınız siz asdfghjk Ha eğer başroller birbirine açılmadıysa o zaman açılan kesin ikinci erkektir. Yani her halükarda bu festivallerde itiraf neyin oluyor sayın seyirciler. O yüzden de bu festivalleri çokca severiz 🙈

Manga: Bokura Ga Ita
6.Havai Fişek Festivali
Japonya'da gelenek haline gelen ve her yaz düzenlenen bir festival var ki bu da havai fişek festivalidir. Özellikle festivalde geleneksel kıyafetler giyilmesi tercih edilir. Kızlar kimono erkekler yukata vb. şeyler giyerler. Neredeyse her shoujo da az çok rastladığımız için zamanla buna da aşina olacağız. Ve yine romantik kıpırdanmaların olduğu özel sahneler de hep buralarda gelir. Ne bileyim kimono giyip de güzel olmayan bir kadın başrole rastlamamız pek mümkün değil. Bu sebeple de başrol çocuğun gözlerini yüzüne far tutulan tavşan misali belerttiği sahne genelde burada gerçekleşir. 'Aman ne kadan farklı ne kadan güzel bir kız' diye içinden geçirip utanmasını burada görmezsek gözlerimiz açık gidebilir. Aha kesin aşık dediğimiz sahne genelde bunlar oluyor çünkü. Ne bileyim kızımızı kalabalık içinde korumalar, birlikte yemekler yemeler, oyunlar oynamalar derken genellikle işin sonunda ilk kiss sahnesinin buralarda gelmesi olasılığı yüksektir. Bunlar olmasa bile her halükarda kilit olaylar kesinlikle bu festivallerde gerçekleşir. Neyse efenim bir havai fişekte bizim olmayan aşkımız için patlayıverin bakem. Seviyoz havai fişekleri

Anime: Lovely Complex 
7. Sevgililer Günü / Beyaz Gün
İyi de sevgililer günü bizde yoğ mu yaaaağğ dediğinizi duyar gibiyim. Evet var var da iş Japonya'ya gelince gelenekler biraz değişiyor. Japonya da sevgililer günü genelde kızlar erkeklere çikolata veriyorlar. Öyle sadece sevgili olanlar da değil kızlar genelde hoşlandığı erkeklere, veya sadece arkadaşları olduğu için de çikolata verebiliyorlar. Üstelik hazır olmasından ziyade bu çikolataları kendileri yapıyorlar. Nasıl mı derseniz tam olarak şöyle : https://www.youtube.com/watch?v=thxuNyrSrSc Neyse bu bölümler genelde bizleri kanser etmekle ünlü. Hanım kızımızın ayy çikolata yapsam mı yapmasam mı ay versem mi vermesem mi ikilemlerinden sonra ayy verecek mi veremeyecek mi saç yolması da biz izleyenlere kalıyor efenim. Başrol oğlanımız popüler olmasından mütevellit her karşı cinsinden çikolata almasının yanında başrol kızımızın 'ayy canım ne olacak öylesine veriyoruuuğğmm ayy yok yok veremiyoğğğrumm' triplerine girdiği ama nihayetinde konunun özü tatlı olunca tatlıya bağlanan bir gün olarak az çok karşımıza çıkıyor bu sevgililer günü de. İşte beyaz gün de bunun tam tersi erkeklerin kızlar için bir şeyler verdiği gün olarak kayıtlarımıza geçiyor. Ama genelde sevgililer günü beyaz güne nazaran daha çok işleniyor. Seviyoz mu seviyoz efenim.

Anime: Ookami Shoujo to Kuro Ouji
8. Bento
Eğer manga/anime bilginiz varsa bunu bilmiyor olmanıza imkan olmayan şeylerden biri de bentodur. Bento bizde ki sefer tası geleneği gibi düşünülebilir. Okul, iş vb yerlere giderken hazır yemek yerine genelde kendileri evde hazırladıkları yemekleri yemeyi tercih ediyorlar. Ve bu benim uzak doğu asyaya dair en sevdiğim geleneklerden biri açıkcası. Söz konusu okul teması olunca bentosuz oluyor mu peki cık olmuyor. Okuduğumuz mangada ki eğer şanslıysak finalden önce sevgili olmuşlarsa kızın erkek arkadaşı için bento hazırladığı yakut kendi bentosunu onunla paylaştığı minnoş bir sahneden marum kalmıyoruz genelde. Klasik de olsa sevdiği kızın hazırladığı yemeği yeyip 'çoooğğ lezzetli' diyerek gözlerinden kalp kışfırtan oğlanımızı görmek oldukça tatlı oluyor yani itiraf edelim. Neyse bu klişeyi de seviyoz.

Anime: Toradora 
9. İlk Randevu
Eğer beni gibi çokca shoujo manga okumuşssanız artık bu tarz sahneleri görmekten gına gelse de yine de klişelerin köpeğiyiz ulan deyip bağrımıza bastığımız klasiklerimizden birdir bu ilk randevu.. Özellikle liseli aşıklar buna çok önem veriyorlar anladığım kadarıyla. Oğlanın kızımıza hafta sonu bir yere gidelim demesiyle kızın iç sesinin 'ay bu bizim ilk randevumuz olacak' demesi genelde hep birbirini kovalıyor olacak. Kızımız tabii heyecanlı, hala aşkta oldukça acemiyken çevresine adeta görünmez kale ören buzdan prensin gönlünü çalmış, ne yapsam ne giysem diye karalar bağlıyor. Bakın istisnasız söylüyorum her ilk randevu konulu bölümlerde şunlar yaşanıyor. Heyecanlı mı heyecanlı kızımız ile cool gibi gözüken oğlumuz buluşuyor. Büyük olasılıkla kızımız o gün ilk defa topluklu giymiş ve topuklular ayağını vuruyor ama yine de ' ayy bu benim ilk randevum kesinlikle kusursuz geçmeli elimden geleni yapmalıyım' tarzı gereksiz bir edayla yoluna devam ediyor. Yahut her dakika başı 'yaa acaba tek heyecanlı olan ben miyim', 'ay acaba o hiç eğlenmiyor mu', ' ay bu dondurmam neden gaymaklı değil' gibi saçma tavırları kafasında kuruyor da kuruyor ve gün sonunda oğlanla arasında anlaşmazlığa yol açıyor. Daha sonra oğlanımızın 'bende bugün çok heyecanlıydım ondan biraz cool takılıp belli etmemeye çalıştım' demesiyle kızımızın tüm yelkenler suya iniyor sonrasında mükemmel bir kiss sahnesi ve kapanış. Neyse efenim ne diyoruz bunlarıı da seviyoruzzz

Manga: Kimi ni Todoke
10. İlk Öpücük Takıntısıııı
Efenim bu asyalılar da ilk aşk takıntısı var zaten ilk öpücük takıntısı olmasın mı. O da var. Eğer başrol erkek karakterimiz manganın/animenin başında gerçekten karaktersizse yani çapkınsa demek istedim genelde kızımızın ilk kiss'ini onların deyimiyle onlardan çalıyor. Veyahut başrol erkeğimiz biraz daha efendi bir tiplemeyse bu ilk kiss genelde ikinci erkek tarafından çalınıyor. Bir de diyorlar ki ilk öpücüğümü geri ver. İşte bu kısımda biz izleyenlerin beyni 404 error sinyalleri veriyor. Eee nasıl olacak o bacım? Neyse bu iki durumun da sonunda ( ki bir kızın onun izni olmadan öpülmesini tasvip de etmiyorum yaa neyseee elimiz kolumuz bağlı bu konuda ) kızımız bu benim ilk öpücüğümdü bunu gerçekten sevdiğim birine vermek istiyordum triplerine de giriyorlar.   İşin sonunda zaten sevdikleri ilk erkek de o oluyor hatta bir iki bölüm sonra falan asdfghjkl Yani kısacası ilk öpücüğümü çaldın muhabbetinin geçmediği bir shoujo manga/anime görmek çok zor aa dostlar. Napalım yine de seviyoz.

Manga: L-DK

Yani özetleyecek olursak popüler mi popüler, yakışıklı mı yakışıklı, okulda ki tüm kız öğrenci rezervini kendine istemeden de aşık etmiş, hiçbir kızın ilgisini çekemediği, Ali Ağoğlu misali  bu değil bu hiç değil bunlar sıradan ben farklı bir şeyler istiyorum edası takınıp en sonunda 'işte bu' diyerek saf mı saf masum mu masum dışarıdan gayet sıradan gözükse de sinyalleri açık olan erkeklere 'ben farklıyım' ambiyansını verebilen başrol kızımıza aşık olması hemen hemen her shoujo mangada karşınıza çıkacak. Hikayeyi ne kadar değiştirirseniz değiştirin bu klişe zeytinyağlı yemekte ki yağ soğan salça üçlüsü gibi bir şey üzerine ne katsanız yemek olur zaten pardon shoujo manga olur diyecektim. Eğer şanslıysak finalden önce itiraf sahnelerini görüp biraz da sevgili olduktan sonra olan klişe sahneleri görebiliriz, değilse bilmem kaç bin küsür bölüm 'ulan bu ikisi dışında herkes bunların birbirinden hoşlandığını biliyor bir tek bu salaklar adam akıllı birbirlerine itiraf edemiyorlar' diye diye saçımızı yola yola okumaya/izlemeye devam ederiz. Ama yine de seviyoruz mu seviyoruz. Ben çok seviyorum mesela cidden bu kadar yeriyor gibi görünmeme bakmayın 🙈😂😂


Neyse efenim eğer sizler de benim bu çıkarımlarıma katılıyorsanız yahut kendi eklemek istediğiniz farklı unsurlar varsa yorum olarak belirtmeyi unutmayın lütfen. Sizler de seviliyorsunuz 💕



12 Ekim 2019 Cumartesi

The Stoning of Soraya M. (Soraya'yı Taşlamak) / 2008

Bu blogta elimden geldiğince farklı türlere yer vermeye çalışıyorum. Genellikle romantik komedi tarzını tercih etsem de, birçok türden filmi izlemekten zevk alıyorum. Aslında dram türünde filmleri nadir ve az tercih ediyorum. Bunun sebebi sevmemem değil bazı filmlerin etkisinden kolay kolay çıkamıyor olmam. Şimdi bahsedeceğim film de o filmlerden biri. İzleyince sizlerin de etkisinden kolay kolay çıkamayacağınızı tahmin ediyorum. O yüzden filmi izlemeden önce zihninizi boşaltın ve yanınıza peçetelerinizi alın. Mutlak ki bu film benim gibi sizleri de ağlatacak. (Not: Filmin bazı şiddet içerikli sahnelerinden ötürü +18 olduğunu da belirtmek isterim. Lütfen daha küçük yaşta olanlar izlemesin.)

Film Fransız asıllı İranlı bir gazetecenin yolda arabası bozulunca uğramak zorunda kaldığı köyde başlıyor. Freidoune isimli bu adamın bir gazeteci olduğunu anlayan Zehra adında ki bir kadın yanına gelir ve kendisine bir şeyler anlatması gerektiğini söyler. Diğer herkes Zehra adında ki kadının deli olduğunu söyleyerek uzaklaştırmaya çalışsa da Zehra ısrarla gazetecinin peşine takılır ve ona sadece bir gün önce şehirde yaşayan korkunç olayı anlatır. Yeğeni Süreyya (Soraya) önce ki gün  köy tarafından vahşice öldürülmüştür ve Zehra bu vahşetin köyün sınırları içinde saklanmasını istemeyerek tüm dünyaya duyurmak istemektedir.

 

 Malesef birçoğumuzun uzak olmadığı konulardan biridir bu. Kadının uğradığı zulüm ve haksızlıklar. Özellikle İslam'ı belli kalıplara ve erkek egemenliği fikrinin sınırlarına alan bazı şeriatçı toplumlarda kadın olmak daha da zordur. İşte Süreyya'nın hikayesı tam olarak da bu. 'Allah için' ve 'İslam adına' sözlerinin arkasında erkekliklerini yücelten toplumlarda kadın olmanın hikayesi. Daha doğrusu olamamanın...


Filmi izlerken sinirlerimin bütün vücudumdan parmak uçlarıma doğru boşaldığını hissettim. Zaten artık sonlara doğru sinirle birlikte gözyaşlarım sel oldu. Filmi izledikten sonra sizlerin de etkileceğini biliyorum ama filmin 'gerçek bir hikayeden' esinlenildiğini bilmek sizi iki kat fazla derinden etkileyecek. Malesef bugün bile hala bazı toplumlarda nice kadınlar Süreyya gibi recm ediliyor. Bunu biliyor olmak bile insanın içini parçalıyor.

Beni en etkileyen kısımlardan biri de Süreyya'ya son söz hakkı tanındığında Süreyya'nın 'Bunu bana nasıl yapabildiniz? Sizler benim dostum, arkadaşımdınız.Birlikte aynı sofraya oturduk,aynı yemekten yedik.Sen benim babamdın, sizler benim oğullarımdınız, sen benim kocamdın! Bunu bana nasıl yapabildiniz?BUNU HERHANGİ BİR İNSANA NASIL YAPABİLİYORSUNUZ?'  sözleri oldu.
İçimden avaz avaz aynı ses yükseldi. Bir insan oğlu başka bir insana bunu nasıl yapabilir. 
Ve taşlanmadan önce ağlamayacağına söz veren Süreyya o alnını delen taş darbesiyle birlikte ağlamaya başlıyor ya işte o kısım içerime öyle derin bir şekilde oturdu ki tarifi mümkün değil. 

 
Recm denen şeyin ne denli korkunç olduğunu bir kez daha fark etmenizi sağlayacak bu film. Filmi izledikten sonra şöyle bir soru belirdi beynimde. Peki ya Süreyya'yı öldüren ona atılan taşlar mıydı gerçekten? Kocasının, babasının hatta kendi oğullarının ona yaptıkları Süreyya'yı zaten taş darbelerinden önce öldürmüştü.  Bu zihniyet Süreyya'yı da ve dahasını da öldürdü ve hala öldürmeye devam ediyor. 

Bu filmi kesinlikle izleyin ama eğer kaldırabilecekseniz izleyin. 

BRAVE (CESUR) / 2012


Benim gibi animasyon film sevenlerden misiniz? Sizlere cesur mu cesur alev saçlı bir prensesin hikayesini getirdim. Aslında animasyon film deyip geçmemek gerekiyor.İçlerinde barındırdıkları mesajlar ve hikayelerle anlamak isteyene çok fazla şey kattığı kesin. Cesur filmi kafanızda ki o klasik prenses algısını tamamen yıkıyor. O narin ve beyaz atlı prensini arayan prensesleri unutun. Merida karakteri kıvırcık kabarık saçlarıyla, deli fişek tavırlarıyla ve elinden düşürmediği okuyla tamamen kendine has bir karakter olup sizlere kader kavramını ve bununla nasıl baş edeceğinizi anlatacak. 
Bana göre Cesur Pixar filmleri arasında en sevdiklerimden biri. Zaten çıktığı sene de En İyi Animasyon Filmi Akademi Ödülünü de almış bulunmakta. 


Gelelim konusuna. Merida çocukluğundan beri okçuluğu çok seven, klasik bir prensesin yapması zorunlu tutulduğu şeylerden ziyade verin bana okumu atımı dağ bayır gezeyim özgür olayım diyen bir prensestir. İşte tam da bu noktada Merida'yı düzgün bir prenses olarak yetiştirmeye çalışan annesi Kraliçe Elinor ile çatışır.

Uzun yıllar süren geleneklere bağlı olarak Merida'nın üç klandan birinin oğluyla evlenmesi gerekir. Merida kutsal sayılan  geleneklere karşı çıkar ve bu hareketi krallıkta kargaşa ve öfkeye neden olur. Merida'nın bu davranışları özellikle annesini tedirgin eder. Bu nedenle Merida annesinin değişmesini dilemektedir. 

Bu noktadan sonra Merida'nın attığı yanlış adım bazı şeyleri değiştirecektir. Merida hem bu yanlışı düzeltmek için bütün cesaretini ortaya koyacak hem de anne ve babasıyla arasında ki sorunları düzeltmeye çalışıp kendi kaderinin dizginlerini eline alacaktır. 


Kişisel fikrime gelecek olursak ben Merida'yı çok sevdim. Tabii saçlarının kıvırıklığı ve kabarıklığının benimkiyle tamamen aynı olmasının buna bir etkisi yok canım 😏 Şu ok tutuşa şu asalete bakar mısınız ama. Merida'yı gördükçe okumu yayımı ve atımı alıp benim de dağ bayır gezesim geliyor her seferinde. Çoğu animasyon gibi içinde optimum düzeyde komik sahne de barındırıyor.Yani izlerken eğleneceksiniz de. Animasyonların çoğunda özellikle dost, sevgili , aile gibi birçok bağ ana unsurdur. Bu animasyonda da asıl hikaye anne-kız ve onların ilişkileri etrafında dönüyor. Ama filmin vermek istediği asıl mesaj kader ve cesaretle ilgili. Her birimiz kendimize münhasır hayatlar yaşıyoruz. Bazen bu hayat benim kaderim mi diye düşündüğümüz de olmuyor değil. Peki yaşadığım bu hayat sadece kader mi yoksa bu kader kendi elimiz de mi? Hepimizin benzer düşüncelere sahip olduğu zamanlar olmuyor değil. Ve bu hikaye az çok bunun üzerine kurulu.


Alev saçlı kızımız Merida en sonunda diyor ki  'Kader bizim içimizdedir. Bunu görebilmek için daha cesur olmak gerekiyor'. Umarım bir gün gerektiği kadar cesur olup kendi içimizde ki kaderi yaşayabiliriz sevgili okurlar. 

Eee ne diyoruz eğer filmi izlerseniz yorumlarınızı bırakmayı unutmayın. İyi seyirler💕

4 Ekim 2019 Cuma

THE CLASSIC (KLASİK)


Bugün sizlere Kore yapımı romantik film deyince akla ilk gelenlerden olan The Classic filminden bahsedeceğim. 2003 yapımı romantik melodram türünde olan bu film izleyenler tarafından oldukça beğeniliyor. Açıkcası bu film Kore yapımı romantik film öner dediklerinde aklıma ilk gelenlerden. Eğer izlerseniz eminim aynı şekilde sizinde filmler listenizde gayet üst sıralarda yerini alacaktır bu yapım.



Filmin başrolünde Son Ye Jin oynuyor. Kendisini Personel Taste dizisiyle tanıdım aslında ve kdrama izleyenlerin yabancı olmadığı bir isim. Ama dizi dünyasından çok Kore sineması için önemli isimlerden biri. Kore yapımı bir film izleyecekseniz muhakkak en az bir filmine rastlayacaksınızdır. The Classic filmi ile en iyi yeni kadın oyuncu ödüllerini o sene toplamış kendisi. En önemlisi de bu filmi ile gönlümde en güzel koreli kadın oyuncu olarak yerini almıştır 🙈 Açıkcası Son Ye Jin bugün bile hala en güzel bulduğu Korelilerin başında geliyor. Sizce de öyle değil mi 😍  Aynı zamanda filmde yine gözünüze özellikle It's okay that's love dizisiyle aşina olan Jo In Sung'ta oynuyor.



Film henüz genç yaşta babasını kaybetmiş ve annesi de yurt dışında çalışan Ji Hae'nin evde anne ve babasının eski flört mektuplarını okumasıyla başlar. Kendisi edebiyat seven ve biraz da duygusal bir kızdır. Fakat bu mektupları okumaktan hoşlanmasının farklı bir nedeni daha vardır. Kendisi aslında arkadaşına hoşlandığı çocuk konusunda yardımcı olsa da aslında kendisi de çocuktan hoşlanmaya başlamıştır. Mektuplar aracılığıyla geçmişin hatıralarına yolculuğa çıkarken aynı zamanda  kendi duygularıyla baş etmenin yollarını bulacaktır.


(Bu yağmurda koştukları sahne çoook güzeldi gerçekten 😍)

Filmin en sevdiğim yanı hikayesi. Geçmiş ve bugünün arasında ki kader örgüsünü o kadar çok güzel işlemişler ki. Eminim bu sizi de en çok şaşırtacak kısım olacaktır. En sevdiğim bir diğer yanı ise çekim mekanları. Hani bazı filmler vardır ya izlerken size de filmin içinde ki zamanda yaşama isteği yaşatan. Ha bu film benim için de aynen öyle. Özellikle benim gibi filmler içinde geçmiş dönem esintilerini görmekten hoşlananlar için birebir bu film.



Filmi izlerken 2 saatin nasıl geçtiğini fark etmeyeceğiniz, kaderin cilvesine şaşıp zaman zaman da hüzünlenmenize sebep olacak, her sahnesinden oldukça keyif alacağınız mükemmel bir film. Ne geçmişte ki hikayeden günümüzde ki hikayeye geçsin isteyeceksiniz ne de günümüzde ki hikayeden  geçmişte ki hikayeye. Aslında filmi nasıl tarif etmem gerektiğini biliyorum o yüzden sadece izlemeniz gerekiyor. Az önce de belirttiğim gibi bu film her zaman önereceğim film listesinde üst sıralarda yer alıyor. Gerçekten iyi bir film izleyeyim diyorsanız bu filmi es geçmemenizi tavsiye ediyorum.



Eğer filmi izlediyseniz tavsiye ve düşüncelerinizi bizlerle paylaşabilir, eğer izleyecekseniz de izledikten sonra ki görüşlerinizi belirtebilirsiniz. Şimdiden iyi seyirler 💕


3 Ekim 2019 Perşembe

SECRET (SIR ) / 2007


Merhaba. Bugün sizlere 2007 yapımı etkileyici bir Tayvan filmi olan Secret'tan bahsedeceğim. Asya yapımı romantik bir film deyince akla ilk gelenlerden. Hem sanata doyacağınız hem de gizemli bir aşkın serüvenine eşlik edeceğiniz bu film oldukça meşhur.  Film gerek görseli, gerek konusu itibariyle içinde barındırdığı sanatsal ögeleri, gerek de kurgusu bakımından oldukça etkileyici diyebilirim. Gerçi kurgu bakımından daha iyi olabilir miydi belki evet ama yine de izlerken insanı şaşırtan bir etkiye sahip. Kısaca sonu şaşırtan filmler kategorisine de alabiliriz bu filmi. 


Ben filmi ilk izlediğimde başrol oyuncuyu araştırma gereği duymuştum. Çünkü filmde çok iyi piyano çalan birini canlandırıyordu ve merak etmiştim. Jay Chou 1979 doğumlu yani şuan 40 yaşında. Filmde çekildiği sıralarda ise 28 yaşındaydı ve liseli bir öğrenciyi canlandırıyordu. Yaşı hiç sırıtmıyordu doğrusu 😊 Kendisi şarkıcı, müzisyen, aktör, film yapımcısı ve film yönetmeni. Yani aslında filmde değil gerçek hayatta on parmağında on marifet olan sanat insanı. Gerçekten ama gerçekten çok yetenekli bir müzisyen. Ve ve ve en önemli nokta ise bu filmde başrol olmasının yanı sıra filmin yönetmeni de kendisi ve ayrıyeten filmin iki senaristinden biri. Yani yazmış yönetmiş ve oynamış. Ortaya da böyle güzel bir şey çıkmış. Ve bize özel bir bilgi daha vereyim kendisinin İstanbul için yazıp söylediği bir şarkısı da mevcut. Dinlemek isteyenleri böyle alayım 🙈 https://www.youtube.com/watch?v=gSh73OOOTSI


Neyse bu kadar kültürel bilgi yeter artık filmin konusuna girelim. Film Ye Lun'un eski okulundan, babasının öğretmen olarak görev aldığı sanat okuluna transfer olmasıyla başlar. Kendisi piyona çalma konusunda oldukça yeteneklidir. Okulu keşfi sırasında yakında yıkılacak olan eski bir çalışma binasında piyona sesi duymasıyla birlikte piyanoyu çalan Rain ile tanışır. Çaldığı parçadan çok etkilenir ve bestenin adını sorduğunda Rain kendisine 'SIR' cevabını verir. Sonrasında Rain ile Lee Yun arasında zamanla aşka dönüşecek olan ilişki başlar. Fakat aynı okulda Ye Lun'dan hoşlanan Sky adında bir kız daha vardır. Ve işler bir noktadan sonra karmaşık hale gelir. Peki ya Rain'in 'Sır' dediği şeyin arkasında ne vardır? Buradan sonrasını öğrenmek izlemek isteyenlere kalmış.


Film hakkında kendi görüşüme gelecek olursak hem romantizm hem de müziksel öğelerden hoşlanan kişilerin asla kaçırmaması gereken bir film olduğunu söyleyebilirim. Konusu gereği içinde bolca güzel piyano sahnesine yer veriyor. Aynı zamanda içinde tatlı mı tatlı bir de aşk hikayesi barındırıyor. Ve filmin asıl ikinci yarısından sonra başladığını söyleyebilirim. O yüzden sıkılmadan sabrederseniz sonuna doğru konu daha farklı bir şekilde ilerleyerek şaşırtıyor. 


Secret sizlere kesinlikle tavsiye edeceğim bir film. Umarım sizler de izlediğinizde beğenirsiniz. 
Ve lütfen yorum yapmayı unutmayın 😉 Şimdiden iyi seyirler 💕

27 Eylül 2019 Cuma

Yürekli Olan Gelini Alır ( Dilwale Dulhania Le Jayenge )


Bu blog'ta bahsedeceğim ilk film Hindistan'ın en kült filmlerinde başı çeken Dilwale Dulhanie Le Jayenge yani türkçesi ''Yürekli Olan Gelini Alır'' filmi olacak.Neden bu filmden başladım derseniz henüz bugün 3 saatimi ayırıp ( arada dinlenmelerimi de sayarsak daha uzun sürüyor ya neyse ) izlediğim film olduğu için taze taze yazayım dedim. 🙈

Aslında uzun zamandır merak edip izlemek istediğim filmlerden biriydi. Özellikle Shahrukh Khan'ın oynaması ve Hindistan'ın en uzun süre sinemalarda kalan filmi olması özelliklerini taşıdığından fazlaca merak ettiğim bir filmdi. Evet filmin en önemli özelliklerinden biri budur ki yanlış bilmiyorsam  hala ilk vizyona girdiği sinema salonunda günde bir seans oynatılıyor olması. Ve filmin 1995 yapımı olduğunu hesaba katarsak ( benle yaşıt oluyor hehehe ) 24 senedir vizyonda olan bir film. Cidden şok edici değil mi?  Aslında öyle aşırı olağanüstü bir konusu yok belki ama samimiyeti seyircilere çok iyi hissettiriyor olmalı ki Hint halkı bu filmi çok seviyor. İnanır mısınız birçok Hintli bu filmi en az 10 kez falan izlemiş ve canı sıkıldıkça hala izlemeye devam ediyor. Filmin en önemli özelliklerinden bir diğeri ise Shahrukh Khan ve Kajol ikilisi. Bilen bilir bu ikili Bollywood'un rüya çiftidir. Çok iyi arkadaş olan bu ikili birçok filmde birlikte rol aldı ve Hindistan tarafından çokca sevililiyor.

                                    

Gel gelelim filmin konusuna. Film başlangıçta İngiltere'de geçiyor. Başrol oğlumuz Raj okulundan mezun olamamış ama buna rağmen onunla gurur duyan zengin ve modern bir babaya sahip, aklı biraz havada bir gençtir. Kızımız Simran ise aşık olacağı erkeğin hayallerini kuran ve yine Londra'da yaşayan ve kendi halinde bir dükkan işleten Hintli bir ailenin büyük kızıdır. İngiltere'de yaşamalarına rağmen Hindistan özlemi hep içinde barınan, geleneklerine sağdık ve kızlarını Hint kültürüyle yetiştirmiş bir babaya sahiptir. Okulunu bitiremeyen Raj babasının işinin başına geçmesi gerekirken öncesinde biraz gezip tozmalıyım der ve babasından Avrupa'da arkadaşlarıyla 1 aylık gezi için izin ister. Diğer tarafta Simran'ın babasının Hindistan'da bulunan arkadaşından bir mektup gelir. Ve iki arkadaş söz verdikleri gibi çocuklarını evlendirmek ister. Hiç görmediği biriyle evlenmek zorunda kalan Simran evlenmeden önce 1 aylığına özgür olabilmek için arkadaşlarıyla Avrupa gezisine gitmek için babasından zoraki bir izin koparır.
Ve ikilinin yolları bu noktada elbette ki keşisecektir. Yolculuğa başlayacakları ilk trende tesadüf eseri karşılaşmaları başlar. Buradan sonra yolculuk sırasında başlarına bir takım işler gelen ikili birlikte birçok an yaşayacaklardır.

                                
 (Ve burada itiraf etmeliyim ki Kajol'un Avrupa kısmında ki giyimi kuşamı çok hoşuma gitti. Yıl 95 ama çok modern ve tatlı giyiniyor 😊 )

Gezi esnasında birbirlerine itiraf edemeyip ancak ayrıldıkları vakit anlayacaklardır ki ikisi de birbirlerine karşı hisler beslemişlerdir. Daha sonra kızının gezi esnasında başka bir çocuğa aşık olduğunu öğrenen baba kızını ve ailesini alıp düğün için apar topar Hindistan'a gider.
                                

Peki oğlan ne yapacaktır? Aşkının peşinden gidebilecek midir? Sert bir babanın elinden gelinini nasıl alacaktır? Ya da alabilecek midir? Buradan sonrasını görmek, izlemek isteyenlere kalmış. 😶


Film ve oyunculuklar hakkında görüşüme gelirsek öncelikle film çok uzun arkadaşlar. Gerçi Bollywood filmlerine aşikar olanlar bu duruma alışıktır. Öncelikle filmi izlemek istiyorsanız koca bir 3 saatinizi ayırmalısınız ( arada benim gibi mola da verirseniz daha da fazlasını hatta 😂 ). Öncelikle Simran karakterini ben çok tatlı buldum. Biraz sert bir kız gibi görünse de tatlı bir yanı da var.  Kajol bu role çok yakışmış. Raj ise başta biraz playboy biri olsa da sevdim mi tam severim uleyn diyen bir karakter. Ve oldukça da eğlenceli birisi. Ve ne kadar başta vurdumduymaz biri gibi gözükse de filmin en sağlam mesajını o veriyor.Ve ben aynı zamanda yan karakterlerden Simran'ın kız kardeşini ve Raj'ın babasını çok sevdim.😂  Çok farklı bir konusu olmasa da dediğim gibi oyunculardan yansıyan o samimiyeti hissedebileceğiniz bir film kesinlikle. Bu noktada tavsiye ederim.

                              

Eğer filmi daha önce izlemiş iseniz film izleyecek olanlara kendi tavsiyelerinizi paylaşabilir, ve ya filmi izleyecekseniz izledikten sonra görüşlerinizi yorum kısmında bildirebilirsiniz. Şimdiden iyi seyirler. 🌸

Bu ilk yazım olduğu için bir kusurum olduysa şimdiden affola. Ne demişler efenim ilkin gühanı olmazmış hehehe 🙈