film yorumu etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
film yorumu etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

3 Aralık 2019 Salı

BARFİ! AŞKIN DİLE İHTİYACI YOKTUR (2013)

Bugün sizlere güzel mi güzel, ilk kez izlediğimde biter bitmez başa sarıp tekrar izleyecek kadar sevdiğim bir Hint filmi ile geldim. Ki bu bahsettiğim olayın söz konusu Bollywood sineması olunca öyle hafife alınacak bir şey olmadığını sektöre aşina olanlar bilir. Çünkü film 2 buçuk saat arkadaşlar bildiğiniz 2 buçuk saat. Yani totalde 5 saatimi bu filme  ayırdım ve bundan mutluluk duyuyorum. Ve filmi sonrasında birkaç defa daha izledim yine. Neyse lafı uzatmadan hemen sizleri bu güzel filmle tanıştırmak istiyorum.


Söz konusu filmimiz Ranbir Kapoor, Priyanka Chopra gibi şahane Hintli oyuncuları içeriyor. Özellikle Ranbir Kapoor'a hayranlık duymamı sağlayan bir film desem de yeridir. Yayınlandığı yıl Hint sinemasına damgasını vurup ne kadan ödül varsa silip süpürmüşler haliyle.


Hemen konusuna geçecek olursak. Direkt filme de adını vermiş olan Barfi karakterimiz; annesini küçük yaşta kaybetmiş ve babası tarafından büyütülmüş bir oğlancağız. Aynı zamanda doğuştan dilsiz ve sağır. Aslında adı da Murphy ama telafuz edemediği için ağzından Barfi olarak çıkıyor.  Neyse şimdi böyle bahsettiğimde karakterimizin depresif biri olduğunu düşünmeyin. Barfi aşırı derecede hayat dolu, pozitif ve tabiri yerindeyse hiperaktif bir çocuk. Daha doğrusu eskilerimizin 'dötünde kurt mu var oğlum otur iki dakika yerinde' dediği cinsten biri işte. Şehrin altını üstüne getirmeyi biliyor. Hal böyle olunca da her komşunun zilini çalıp kaçan yaramaz çocuk misali şikayetleneni de çok oluyor. 


Bir gün yaşadığı şehre Shruti Ghosh adında güzel mi güzel bir kız geliyor. Bizim Barfi kızı gördüğü gibi etkileniyor haliyle. Kızın ilgisini çekmek için elinden geleni yapıyor ve başarıyor da ama malesef kızımız hali hazırda nişanlı ve üç ay içinde evlenecek. Şimdi eğri oturup doğru konuşalım öyle işi gücü olmayan, haylaz çocuğa da aile kızlarını vermez. Haliyle kız ne kadar Barfi'ye karşı bir hoşlantı içinde olsa da , bizim Barfi boynu bükük vazgeçmek zorunda kalıyor. 


Sonrasında Barfi'nin babası rahatsızlanıyor ve acil ameliyat olması gerekiyor. Eee haliyle bu ameliyat için de Barfi'nin de para bulması.. Bu arada Barfi'nin çocukluğundan beri tanıdığı ve ona koşulsuz güvenen, zengin bir ailenin otistik kızı olan Jhilmil adında bir kızımız var. Haliyle Barfi de bu kızımızdan medet umuyor. Son çare kızın ailesinden sahte bir mektupla kızı kaçırmış gibi davranarak para isteyecekken, kızı gerçekte de kaçırmak isteyen birilerinin olmasıyla olaylar karmaşık bir hal oluyor. 

Şimdi efenim konunun bundan sonrasına yahut daha fazla detayına girmiyorum.Filmden izlerken etkilenin istiyorum. Gazı kaçmış kola gibi olmasın yani asdfghjkl Ama yine de tüm söyleyeceklerim bundan ibaret değil.

Şimdi konusuna da değindikten sonra filmin öyle çok fazla diyalog içermeyen bir film olacağını fark etmişsinizdir. Eee bir de üstüne 2 buçuk saat. Peki sıkıyor mu sizce? İşte filmin en güzel yanı da bu arkadaşlar. Filmin komedisi, oyunculukları o kadar iyi ki asla ve asla sıkılmıyorsunuz izlerken. Bir tarafta otistik bir genç kız diğer tarafta dilsiz ve sağır bir oğlan. İşte bu noktada neden 'Aşkın Dile İhtiyacı Yoktur' kısmını çok iyi anlayacaksınız. Aynı zamanda ne kadar komedinin arkasına gizlenmiş olsa da sağır ve dilsiz birinin hayatında yaşayacağı zorluklara da bir pencereden bakmanızı sağlıyor. Ve Barfi karakteri sempatikliğiyle ve yaşam tarzıyla  tamamen kendinizi iyi hissetmenizi sağlayacak.

                           

Bu arada tekrar değinmek istiyorum filmde ki oyunculuklar şahane. Priyanka Chopra, Jhilmil karakteriyle bir harikalar yarattı resmen. Ama filmin asıl yıldızı kesin ve kesin Ranbir Kapoor. O ne muntazam bir oyunculuktur. Dilsiz birini canlandırarak karakteri, aşkı, hüznü vb. her türlü duyguyu sadece oyunculuğuyla o kadar kusursuz bir şekilde aktarmış ki. Hiçbir repliğe ihtiyaç duymayan bir oyuncunun yeteneğini sorgulanamaz bile. İnanın her şeyini geçtim sadece bu oyunculuk için bile izlemeniz gereken filmlerden biri olduğunu düşünüyorum. 



Sonuç olarak Bollywood sinemasının bizim milletimiz tarafından sevilmesinin yegane sebeplerinden birinin de samimiyeti çok iyi yansıtabilmeleri olduğunu düşünüyorum. Yine bu filmimiz de hem eğlenceli, hem duygusal hem de buram buram samimiyet kokan bir film. Çok fazla kişisel fikrimi sunuyor olabilirim ama izlemezseniz çok şey kaçırırsınız demeden de edemiyorum arkadaşlar. İzleyin sonrasında fikirlerinizi benimle paylaşın iyi yada kötü. Haksız çıkmayacağımı düşünüyorum 🙈

 İyi seyirler, iyi eğlenceler diliyor ve başka yazılarda görüşmek üzere diyorum. Sağlıcakla kalın.💕

(Not: Blog veya yazılarım hakkında herhangi bir düşünce veya tavsiyeniz varsa lütfen çekinmeden belirtin. Henüz yeni olduğum için severek dikkate alacağım. Yorumlarınız o yüzden benim için çok önemli )

27 Kasım 2019 Çarşamba

Ao Haru Ride ( Blue Spring Ride ) /2014

Nasılsınız arkadaşlar? Neler yapıyorsunuz? Yoksa benim gibi boş boş oturuyor musunuz  😅 Valla ne yalan söyleyeyim böyle otura otura canım sıkıldı bende yazayım dedim buralara. Ama ne yazsam ne yazsam diye düşünürken en sonunda  sevdiğim Japon filmlerden biri olan Ao Haru Ride'ı yazmaya karar verdim. Bu benim Japon filmleri izleme serüvenime başlarken izlediğim ilk filmdir. Yeri bende bir ayrı yani. Sizin de seveceğinizi umuyorum. Lafı uzatmadan başlayalım o zaman. Let's go!


Öncelikle belirtmek isterim ki filmin aynı isimde mangası ve animesi de mevcuttur. Hatta ve hatta mangası Gerekli Şeyler yayınevi  tarafından 'Gençlik Yolculuğu' adıyla Türkçe olarak basılmış ve kitapçılarda bulunmaktadır. Yani alıp okuyabilirsiniz efenim 🙈 Bana henüz nasip olmadı gerçi
                                           
Konusuna gelirsek henüz ortaokul çağında olan kızımız Futaba Yoshioka sevimli mi sevimli bir kızdır. Erkeklerden pek hoşlanmasa da diğer erkeklerden daha narin olan Kou Tanaka adlı çocuğumuzdan hoşlanmaktadır. Hani vardır ya bağıra çağıra sohbet edip birbirini öldürecekmiş gibi şakalaşıp takılan erkek grupları, hani bir de onlardan olmayan daha mülaim ne bileyim şöyle sakin, efendi hoş olan çocuk vardır.Ha işte Kou o çocuk. İşte efenim çocuğumuzla kızımız birbirlerinden hoşlanıyorlar. Bir baktım, bir daha bakayım, ehehehe utandım tarzı her ortaokul öğrencisinin yapacağı cinsten masum bir şekilde hoşlaşadursunlar yaz tatilinde bir havaifişek festivaline gitmek üzere de sözleşiyorlar. Kızımız bekliyor bekliyor ama yok oğlan gelmiyor. Sonra ki dönem okula başladığında ne görsün Kou Tanaka okuldan transfer olmuş, evinden taşınmış. 


Gel gelelim zaman geçiyor ve ilk aşkını kalbine gömen Futaba'mız liseli bir genç kız oluyor. Ortaokulda şirin bir kız olmanın ceremesini çeken Futaba  'erkeklerin ... ne varsa kız kankilerimde var' diyerekten şirin tarafını bir kenara bırakıp saldım çayıra mevlam kayıra tarzı bir kız oluyor. Ancak lise birinci sınıfın son dönemine geldiğinde fark edecektir ki Kou ile aynı okuldadır aslında. Kou eski evine geri dönmüştür. Ama artık Kou Tanaka değil Kou Mabuchi'dir. Tek bu da değil kişiliği de tamamen değişmiştir. Gerçi giden değişti de kalan aynı mı kaldı canım ya neyse. Tsundere doğulmaz tsundere olunur felsefesini benimseyen Kou çekilmez, aksi, nalet bir adam olmuştur. Şaka şaka Volkan Konak abimizin belirttiği kadar da olmadı canım asdfghjkl
{Not:Tsundere;dışarıdan sert gözükse de içinde sevgi dolu olan kişilere yönelik bir tabir}

                         

Bu 180 derecelik değişimin ardından Futaba şok Futaba vefat tabii. Bulduğu her köşede 'nerede eski sen hani nerde nerde, nireye gizledin eski Kou'yu çabık söyle' diyerekten Kou'yu sıkıştırmaktadır. Kou da 'eski ben öldü artık yenisiylen idare etcen kıığzıımm ' diyerekten bir atarlar bir giderler sormayın.  
                          

Dediğim gibi Kou resmen bir tsundere. Dışarıdan sert gibi gözükse de içten içe Futaba'ya hala yardım etmekte ve iyi davranmaktadır. Bu sebeple yalnız bizi değil Futaba'yı da duygusal anlamda ikilemde bırakıyor haliyle. Lisenin ikinci yılında aynı sınıfa düşecek olan başrollerimiz yine aynı sınıfa düşen yan rollerimizle bir araya gelerek beşli arkadaş grubunu oluştururlar. Bundan sonra kimin kime aşık olduğunu sezinlemek için bir tabloya ihtiyacımız oluyor. Şimdi düşününce Kou'ya totalde 3 kız aşık, Futaba'ya da ikinci erkeğin olaya dahiliyetiyle 2 oğlan aşık. Yine bu beşli grup içinden Aya oğlumuz Murao kızımıza aşık. Murao kızımız da yine aynı okulda öğretmen olan Kou'nun abisine aşık. Eee bende Kou'nun abisine aşığım. Çık bakalım işin içinden çıkabiliyorsan şimdi asdfghjkl Belli arada biri kaydırma yapmış. Kimse çıksın ortaya da mutlu son görelim canım aaaaaa.

Sırasıyla; Murao,Aya,Kou,Futaba,Yuri
Her şey bir yana Kou'nun böylesine değişmesinin bir sebebi vardır elbette.Bunu burada anlatmayacağım şimcik spoiler olmasın siz izleyin o kadarını da canım 🙈 Neyse efenim sankim bu Kou oğlumuzun kalbinin kapıları kilitli ve anahtarını saklıyor gibi. Zamanla 'yok anacım bunun kapıda kilit milit kapı kulpu falan anlaşıldı' diye anahtarın falan hikaye olduğunu fark eden Futaba kızımız madem öyle bende Allah ne verdiyse dalarım o kapıya yıkar geçerim diyor. Ve öyle de yapıyor. Yıkıp geçiyor oğlanı öhöm öhöm pardon kapıyı. Tam kapıyı kırdık derken bir de karşımıza duvar çıkıyor. Duvar dediğime bakmayın efenim bir musibet ki sormayın. Filmde eksik olan şeyi fark etmediniz mi yoksa şimdiye kadar. Evet  bin türlü yılanlıkla başrol oğlanı elde etmeye çalışan cadolozumuz geldi. Kendisi Narumi olmakla birlikte Kou'nun ortaokuldayken transfer olduğu okuldan arkadaşı. 'Biz aynı acıları çekiyoz bir kerem, Kou'yu ancak ben anlarım bende yanlış anlarım taam mııı' diye diye Kou'yu hassas noktasından yakalayıp çekiyor kendi tarafına. Derken sol kroşeden de ikinci erkek atağı geliyor haliyle o da Futaba kızımızı kapıyor. İkilinin arasına girmeyen bir kara kedi kalıyor resmen. Sonra gelsin açlık oyunları.
                                         
                                   

Eee giden değişti, kalan değişti. Peki ya duygular, onlar aynı kaldı mı? Hele araya başka insanlar girdikten sonra da aynı kalabilirler mi? İşte bu soruların cevabını öğrenmek siz izlemek isteyenlere kaldı. 

       

Aslında sıradan bir gençlik filmi gibi gözükebilir, ama bu tarz filmleri sevenler için oldukça iyi bir filmdir. Kalbinizi hop hop ettirecek çok güzel sahneler var filmde. Aynı zamanda gözyaşlarınızı pıt pıt ettirecek sahneler de. Ben şahsen bu filmin iyi bir uyarlama olduğunu düşünüyorum. Yer yer karakterlere kızıp yer yer ise empati kuracaksınız. Ve filmden aklımda kalan ve çok hoşuma giden güzel bir sahne var. Okul gezisi sırasında Kou ve Futaba sabah güneşin doğuşunu izlerlerken Futaba gökyüzüne bakıp ; ''Çok güzel. Sabah mı akşam mı  anlaşılmıyor. Tıpkı senin gibi. Acımaz mısın.. kibar mı.. anlayamıyorum'' diyor. Bu tabir gerçekten çok hoşuma gitti. (Gerçi cevap veriyorum Futaba'cığım tsundere tsundere asdfghjkl)


Kısaca filmi özetleyecek olursak;

''O eski halimden eser yok şimdi
Izdırap içinde yorgunum şimdi
  Tutun kollarımdan düşerim şimdi
           Yalnızım dostlarım yalnızım yalnız''       
                                       Kou Tanaka 

''Hangi rüzgar attı seni, niye döndün ki geri
          Kimseler seni sevmedi mi umduğun gibi deli deli''
                                            Futaba Yoshioka


Umarım bu yazıyı ve izlerseniz de eğer filmi beğenirsiniz. Eğer filmi beğenip hızınızı alamazsanız animesini izlemenizi de öneririm. En iyi shoujo animelerden biridir. Neyse sürçü lisan ettiysem de affola. Lütfen yorumlarınızı ve kendi düşüncelerinizi de benimle /bizlerle paylaşın. Çok müteşekkir olurum. Başka yazılarda görüşmek üzere cici kalın 💕

4 Ekim 2019 Cuma

THE CLASSIC (KLASİK)


Bugün sizlere Kore yapımı romantik film deyince akla ilk gelenlerden olan The Classic filminden bahsedeceğim. 2003 yapımı romantik melodram türünde olan bu film izleyenler tarafından oldukça beğeniliyor. Açıkcası bu film Kore yapımı romantik film öner dediklerinde aklıma ilk gelenlerden. Eğer izlerseniz eminim aynı şekilde sizinde filmler listenizde gayet üst sıralarda yerini alacaktır bu yapım.



Filmin başrolünde Son Ye Jin oynuyor. Kendisini Personel Taste dizisiyle tanıdım aslında ve kdrama izleyenlerin yabancı olmadığı bir isim. Ama dizi dünyasından çok Kore sineması için önemli isimlerden biri. Kore yapımı bir film izleyecekseniz muhakkak en az bir filmine rastlayacaksınızdır. The Classic filmi ile en iyi yeni kadın oyuncu ödüllerini o sene toplamış kendisi. En önemlisi de bu filmi ile gönlümde en güzel koreli kadın oyuncu olarak yerini almıştır 🙈 Açıkcası Son Ye Jin bugün bile hala en güzel bulduğu Korelilerin başında geliyor. Sizce de öyle değil mi 😍  Aynı zamanda filmde yine gözünüze özellikle It's okay that's love dizisiyle aşina olan Jo In Sung'ta oynuyor.



Film henüz genç yaşta babasını kaybetmiş ve annesi de yurt dışında çalışan Ji Hae'nin evde anne ve babasının eski flört mektuplarını okumasıyla başlar. Kendisi edebiyat seven ve biraz da duygusal bir kızdır. Fakat bu mektupları okumaktan hoşlanmasının farklı bir nedeni daha vardır. Kendisi aslında arkadaşına hoşlandığı çocuk konusunda yardımcı olsa da aslında kendisi de çocuktan hoşlanmaya başlamıştır. Mektuplar aracılığıyla geçmişin hatıralarına yolculuğa çıkarken aynı zamanda  kendi duygularıyla baş etmenin yollarını bulacaktır.


(Bu yağmurda koştukları sahne çoook güzeldi gerçekten 😍)

Filmin en sevdiğim yanı hikayesi. Geçmiş ve bugünün arasında ki kader örgüsünü o kadar çok güzel işlemişler ki. Eminim bu sizi de en çok şaşırtacak kısım olacaktır. En sevdiğim bir diğer yanı ise çekim mekanları. Hani bazı filmler vardır ya izlerken size de filmin içinde ki zamanda yaşama isteği yaşatan. Ha bu film benim için de aynen öyle. Özellikle benim gibi filmler içinde geçmiş dönem esintilerini görmekten hoşlananlar için birebir bu film.



Filmi izlerken 2 saatin nasıl geçtiğini fark etmeyeceğiniz, kaderin cilvesine şaşıp zaman zaman da hüzünlenmenize sebep olacak, her sahnesinden oldukça keyif alacağınız mükemmel bir film. Ne geçmişte ki hikayeden günümüzde ki hikayeye geçsin isteyeceksiniz ne de günümüzde ki hikayeden  geçmişte ki hikayeye. Aslında filmi nasıl tarif etmem gerektiğini biliyorum o yüzden sadece izlemeniz gerekiyor. Az önce de belirttiğim gibi bu film her zaman önereceğim film listesinde üst sıralarda yer alıyor. Gerçekten iyi bir film izleyeyim diyorsanız bu filmi es geçmemenizi tavsiye ediyorum.



Eğer filmi izlediyseniz tavsiye ve düşüncelerinizi bizlerle paylaşabilir, eğer izleyecekseniz de izledikten sonra ki görüşlerinizi belirtebilirsiniz. Şimdiden iyi seyirler 💕


3 Ekim 2019 Perşembe

SECRET (SIR ) / 2007


Merhaba. Bugün sizlere 2007 yapımı etkileyici bir Tayvan filmi olan Secret'tan bahsedeceğim. Asya yapımı romantik bir film deyince akla ilk gelenlerden. Hem sanata doyacağınız hem de gizemli bir aşkın serüvenine eşlik edeceğiniz bu film oldukça meşhur.  Film gerek görseli, gerek konusu itibariyle içinde barındırdığı sanatsal ögeleri, gerek de kurgusu bakımından oldukça etkileyici diyebilirim. Gerçi kurgu bakımından daha iyi olabilir miydi belki evet ama yine de izlerken insanı şaşırtan bir etkiye sahip. Kısaca sonu şaşırtan filmler kategorisine de alabiliriz bu filmi. 


Ben filmi ilk izlediğimde başrol oyuncuyu araştırma gereği duymuştum. Çünkü filmde çok iyi piyano çalan birini canlandırıyordu ve merak etmiştim. Jay Chou 1979 doğumlu yani şuan 40 yaşında. Filmde çekildiği sıralarda ise 28 yaşındaydı ve liseli bir öğrenciyi canlandırıyordu. Yaşı hiç sırıtmıyordu doğrusu 😊 Kendisi şarkıcı, müzisyen, aktör, film yapımcısı ve film yönetmeni. Yani aslında filmde değil gerçek hayatta on parmağında on marifet olan sanat insanı. Gerçekten ama gerçekten çok yetenekli bir müzisyen. Ve ve ve en önemli nokta ise bu filmde başrol olmasının yanı sıra filmin yönetmeni de kendisi ve ayrıyeten filmin iki senaristinden biri. Yani yazmış yönetmiş ve oynamış. Ortaya da böyle güzel bir şey çıkmış. Ve bize özel bir bilgi daha vereyim kendisinin İstanbul için yazıp söylediği bir şarkısı da mevcut. Dinlemek isteyenleri böyle alayım 🙈 https://www.youtube.com/watch?v=gSh73OOOTSI


Neyse bu kadar kültürel bilgi yeter artık filmin konusuna girelim. Film Ye Lun'un eski okulundan, babasının öğretmen olarak görev aldığı sanat okuluna transfer olmasıyla başlar. Kendisi piyona çalma konusunda oldukça yeteneklidir. Okulu keşfi sırasında yakında yıkılacak olan eski bir çalışma binasında piyona sesi duymasıyla birlikte piyanoyu çalan Rain ile tanışır. Çaldığı parçadan çok etkilenir ve bestenin adını sorduğunda Rain kendisine 'SIR' cevabını verir. Sonrasında Rain ile Lee Yun arasında zamanla aşka dönüşecek olan ilişki başlar. Fakat aynı okulda Ye Lun'dan hoşlanan Sky adında bir kız daha vardır. Ve işler bir noktadan sonra karmaşık hale gelir. Peki ya Rain'in 'Sır' dediği şeyin arkasında ne vardır? Buradan sonrasını öğrenmek izlemek isteyenlere kalmış.


Film hakkında kendi görüşüme gelecek olursak hem romantizm hem de müziksel öğelerden hoşlanan kişilerin asla kaçırmaması gereken bir film olduğunu söyleyebilirim. Konusu gereği içinde bolca güzel piyano sahnesine yer veriyor. Aynı zamanda içinde tatlı mı tatlı bir de aşk hikayesi barındırıyor. Ve filmin asıl ikinci yarısından sonra başladığını söyleyebilirim. O yüzden sıkılmadan sabrederseniz sonuna doğru konu daha farklı bir şekilde ilerleyerek şaşırtıyor. 


Secret sizlere kesinlikle tavsiye edeceğim bir film. Umarım sizler de izlediğinizde beğenirsiniz. 
Ve lütfen yorum yapmayı unutmayın 😉 Şimdiden iyi seyirler 💕

27 Eylül 2019 Cuma

Yürekli Olan Gelini Alır ( Dilwale Dulhania Le Jayenge )


Bu blog'ta bahsedeceğim ilk film Hindistan'ın en kült filmlerinde başı çeken Dilwale Dulhanie Le Jayenge yani türkçesi ''Yürekli Olan Gelini Alır'' filmi olacak.Neden bu filmden başladım derseniz henüz bugün 3 saatimi ayırıp ( arada dinlenmelerimi de sayarsak daha uzun sürüyor ya neyse ) izlediğim film olduğu için taze taze yazayım dedim. 🙈

Aslında uzun zamandır merak edip izlemek istediğim filmlerden biriydi. Özellikle Shahrukh Khan'ın oynaması ve Hindistan'ın en uzun süre sinemalarda kalan filmi olması özelliklerini taşıdığından fazlaca merak ettiğim bir filmdi. Evet filmin en önemli özelliklerinden biri budur ki yanlış bilmiyorsam  hala ilk vizyona girdiği sinema salonunda günde bir seans oynatılıyor olması. Ve filmin 1995 yapımı olduğunu hesaba katarsak ( benle yaşıt oluyor hehehe ) 24 senedir vizyonda olan bir film. Cidden şok edici değil mi?  Aslında öyle aşırı olağanüstü bir konusu yok belki ama samimiyeti seyircilere çok iyi hissettiriyor olmalı ki Hint halkı bu filmi çok seviyor. İnanır mısınız birçok Hintli bu filmi en az 10 kez falan izlemiş ve canı sıkıldıkça hala izlemeye devam ediyor. Filmin en önemli özelliklerinden bir diğeri ise Shahrukh Khan ve Kajol ikilisi. Bilen bilir bu ikili Bollywood'un rüya çiftidir. Çok iyi arkadaş olan bu ikili birçok filmde birlikte rol aldı ve Hindistan tarafından çokca sevililiyor.

                                    

Gel gelelim filmin konusuna. Film başlangıçta İngiltere'de geçiyor. Başrol oğlumuz Raj okulundan mezun olamamış ama buna rağmen onunla gurur duyan zengin ve modern bir babaya sahip, aklı biraz havada bir gençtir. Kızımız Simran ise aşık olacağı erkeğin hayallerini kuran ve yine Londra'da yaşayan ve kendi halinde bir dükkan işleten Hintli bir ailenin büyük kızıdır. İngiltere'de yaşamalarına rağmen Hindistan özlemi hep içinde barınan, geleneklerine sağdık ve kızlarını Hint kültürüyle yetiştirmiş bir babaya sahiptir. Okulunu bitiremeyen Raj babasının işinin başına geçmesi gerekirken öncesinde biraz gezip tozmalıyım der ve babasından Avrupa'da arkadaşlarıyla 1 aylık gezi için izin ister. Diğer tarafta Simran'ın babasının Hindistan'da bulunan arkadaşından bir mektup gelir. Ve iki arkadaş söz verdikleri gibi çocuklarını evlendirmek ister. Hiç görmediği biriyle evlenmek zorunda kalan Simran evlenmeden önce 1 aylığına özgür olabilmek için arkadaşlarıyla Avrupa gezisine gitmek için babasından zoraki bir izin koparır.
Ve ikilinin yolları bu noktada elbette ki keşisecektir. Yolculuğa başlayacakları ilk trende tesadüf eseri karşılaşmaları başlar. Buradan sonra yolculuk sırasında başlarına bir takım işler gelen ikili birlikte birçok an yaşayacaklardır.

                                
 (Ve burada itiraf etmeliyim ki Kajol'un Avrupa kısmında ki giyimi kuşamı çok hoşuma gitti. Yıl 95 ama çok modern ve tatlı giyiniyor 😊 )

Gezi esnasında birbirlerine itiraf edemeyip ancak ayrıldıkları vakit anlayacaklardır ki ikisi de birbirlerine karşı hisler beslemişlerdir. Daha sonra kızının gezi esnasında başka bir çocuğa aşık olduğunu öğrenen baba kızını ve ailesini alıp düğün için apar topar Hindistan'a gider.
                                

Peki oğlan ne yapacaktır? Aşkının peşinden gidebilecek midir? Sert bir babanın elinden gelinini nasıl alacaktır? Ya da alabilecek midir? Buradan sonrasını görmek, izlemek isteyenlere kalmış. 😶


Film ve oyunculuklar hakkında görüşüme gelirsek öncelikle film çok uzun arkadaşlar. Gerçi Bollywood filmlerine aşikar olanlar bu duruma alışıktır. Öncelikle filmi izlemek istiyorsanız koca bir 3 saatinizi ayırmalısınız ( arada benim gibi mola da verirseniz daha da fazlasını hatta 😂 ). Öncelikle Simran karakterini ben çok tatlı buldum. Biraz sert bir kız gibi görünse de tatlı bir yanı da var.  Kajol bu role çok yakışmış. Raj ise başta biraz playboy biri olsa da sevdim mi tam severim uleyn diyen bir karakter. Ve oldukça da eğlenceli birisi. Ve ne kadar başta vurdumduymaz biri gibi gözükse de filmin en sağlam mesajını o veriyor.Ve ben aynı zamanda yan karakterlerden Simran'ın kız kardeşini ve Raj'ın babasını çok sevdim.😂  Çok farklı bir konusu olmasa da dediğim gibi oyunculardan yansıyan o samimiyeti hissedebileceğiniz bir film kesinlikle. Bu noktada tavsiye ederim.

                              

Eğer filmi daha önce izlemiş iseniz film izleyecek olanlara kendi tavsiyelerinizi paylaşabilir, ve ya filmi izleyecekseniz izledikten sonra görüşlerinizi yorum kısmında bildirebilirsiniz. Şimdiden iyi seyirler. 🌸

Bu ilk yazım olduğu için bir kusurum olduysa şimdiden affola. Ne demişler efenim ilkin gühanı olmazmış hehehe 🙈