Lucia - 39. Bölüm
Aşk, Anlayış ve Aile (1)
Lucia bütün gece Hugo ile cebelleşti ve şafakta zar zor uyuyabildi. Uyandığında, çoktan gün aymıştı.
Hugo'nun bu yeni yöntemine karşıydı. Hugo'nun azimliliği açıklanamazdı ve Lucia onun dayanıklılığını açıklamaktan çoktan vazgeçmişti.
Lucia sürekli yataktan kalkmayı düşündü ama vücudu onu dinlemedi. Bir ay içinde iki gün üst üste o kadar sıkı bir antrenman yaptı ki vücudu halsiz hissetti.
Sığ bir uykuya daldı ve uyandığında saçlarında yumuşak bir dokunuş hissetti ve gözlerini açtı. Ne zaman geldiğini bilmiyordu ama Hugo yatakta oturuyordu, parmağı saçlarında geziniyordu.
Lucia uykulu gözlerle onu izliyordu. Göz göze geldiklerinde Hugo başını eğip hafifçe dudaklarını öptü.
"Ancak kalktığın için endişelendim. İyi misin?"
Dudaklarındaki yumuşak dokunuş Lucia'ya bunun gerçek olduğunu söyledi. Dün gece Hugo'dan biraz nefret ediyordu ama şimdi onu görünce nefreti yok olup gitti.
''…en azından vicdanın var.''
Açıkça onu suçladı, gözlerini tekrar kapattı ve Hugo'nun biraz güldüğünü duydu.
Hugo parmakları saçlarının arasından geçirerek tarak gibi taradı. Lucia iyi ve biraz gıdıklayıcı hissetti.
'Saçlarım tamamen darmadağınık değil mi?'
Bu düşünce aklına gelince, Lucia'nın uykulu hali onu terk etti ve battaniyeyi başının üstüne kaldırdı.
"Sorun nedir?" (Hugo)
"…başım…"
"Ağrıyor mu? Doktor…"
"Hayır, öyle değil."
Lucia battaniyeyi biraz indirdi, Hugo'ya ufaktan göz attı.
''Dün… saçımı düzgün kurutmadım. Muhtemelen bir karmaşadır."
Sevdiği adamın önünde sadece güzel bir figür göstermek isteyen bir kadının kalbiydi bu. Hugo onun sözlerini anlayamadı ve başını yana eğerek battaniyeyi üzerinden çekip aldı. Lucia kısa bir çığlık attı ve Hugo onu dudaklarından hafifçe öptü.
"Ne olmuş yani? Güzel görünüyorsun."
Lucia ona baktı, bakışları niyetle doluydu.
"…Flört."
"…Ne?"
"Hiçbir şey."
Hugo kendini haksızlığa uğramış hissediyordu. Bunu geçmişte söyleseydi, dürüstçe söyleyecek bir şeyi olmazdı. Fakat şimdi değil.
"Vivian, yanlış bir şey mi yaptım?"
"Meşgul değil misin?"
"Konuyu değiştirme. Listende beni böyle tanımladığını biliyorum, ama neden şimdi birdenbire bunu söylüyorsun?''
"Ne listesi?"
"Kafanda yanlış yaptığım şeylerin bir listesinin olduğunu biliyorum."
"Ne?"
Lucia şaşırdı ve kahkahalara boğuldu.
"Kafamda bir liste mi var?" (Lucia)
"Her zaman bir yenisini eklemiyor musun?"
Lucia tekrar gülmeye başladı. Gülmeye başlayınca Hugo acıyla baktı. Söylediklerine neden bu kadar güldüğünü ve kahkahasını anlayamadı.
''Peki, bu listeyi ne zaman yapmışım?'' (Lucia)
"Bunu neden bana soruyorsun? Sen benden daha iyi biliyorsun."
Lucia omuz silkti ve bir kez daha kahkahayı patlattı. Hugo'nun da başkalarının ne düşündüğünü merak ettiği düşüncesi çok eğlenceli ve ilginçti.
'Yanlış yaptığım şeyler.'
Bu sözlerle Hugo ona birçok şeyi yanlış yaptığını itiraf etti. Lucia onun bir hata yapsa bile kabul etmesi pek olası olmayan biri olduğunu düşünüyordu.
"Böyle bir liste yok. Bu kadar karmaşık bir şeye katlanamam.''
"Öyleyse daha önce ortaya çıkan kelime neydi?"
Lucia utanarak dudaklarını büzdü.
"Çünkü bunu birdenbire söyledin."
"Ne dedim ki?"
"…güzel.. göründüğümü."
Lucia bunu kendi söylemekten biraz utandı ve bu yüzden sözleri net değildi. Kendisine nazik ya da sevimli denildiğini duymuştu ama 'güzel' kelimesinin görünüşüne uymadığını düşünüyordu.
"Sadece hissettiklerimi söylemem yanlış mı?" (Hugo)
Lucia ona boş boş baktı. Çapkındı evet, ama bir kadının kulağına tatlı sözler fısıldayan bir tip değildi, bu yüzden sözleri biraz nahoş geldi.
Çok şeyi olan bir adamdı ve bu nedenle kur yapmak kadınların tutunmayı sevdiği şeydi. Lucia elini uzatıp kendi başını ovuşturdu.
Beklendiği gibi, sadece saçına dokunarak dağınık olduğunu hissedebiliyordu. Aynaya bakmadan bile, berbat olduğu belliydi.
"Güzel? Bu görüntü?"
"Sorun ne bilmiyorum, güzel görünüyorsun."
Hugo'nun ifadesi hiç değişmedi. Sanki bir ağaca bakıyor ve onun bir ağaç olduğunu söylüyor gibiydi. Lucia şüpheyle gözlerinin içine bakmaya devam ederken, Hugo'nun ifadesi giderek garipleşti.
"Bu ifade etme tarzını sevmediğin için mi? O zaman, güzelliğin o kadar parlak ki göz kamaştırıyor…''
"Benimle dalga mı geçiyorsun?"
Lucia somurtkan bir şekilde yanıtladı. Hugo iç geçirdi ve bir elini alnına koydu.
"Bana ne yapmamı istediğini söyle."
"…Güzel? Ben mi?"
"Sen güzelsin."
Lucia onun ne düşündüğünü bilmiyordu ama bu konuda daha karmaşık düşünmemeye karar verdi. Boş sözler de olsa duyması güzeldi.
Memnun, mutlu, içi gıdıklanıyor gibi hissetti ve ona baktığında kıkırdamadan edemedi.
Hugo'nun ifadesi biraz çarpıklaştı ve konuştu.
"Öyle gülme. (Seni) yemek istememe neden oluyor.''
Lucia daha da yüksek sesle güldü ve ona bakınca Hugo da kahkahalara boğuldu. Tam olarak ne olduğunu belirtmek zordu ama yine de Lucia'nın kendini rahat hissettiğini görmek güzeldi.
Hugo'yu sevdiğini kendi kendine itiraf ettikten sonra, Lucia'nın kalbi daha huzurluydu ve etrafındaki ruh hali gevşedi.
Hugo, Roam'dan uzaktayken, Lucia hep onun aklındaydı. Ayrılmadan önce barışmış olmalarına rağmen, bunun bir şekilde yetersiz olduğunu ve bundan rahatsız olduğunu hissetmişti.
Görünüşe göre yangını söndürmüyor, sadece göremesinler diye üstünü kapatıyorlardı. Hugo Roam'a geri döndüğünde, mesele tam olarak çözülmediği için Lucia'nın ondan yüz çevireceğinden endişeliydi.
Endişelerinin aksine, çok iyi gidiyordu. Aksine, eskisinden daha da parlak hale geldi.
Lucia'nın onsuz bile tamamen iyi olacağı düşüncesi Hugo'nun kalbini üşütüyordu.
'Onu istiyorum'
Hugo onun tüm bedenine ve zihnine sahip olmak istiyordu.
Ama onu asla sevmeyeceğini ilan eden bir kadına nasıl sahip olabilirdi. Bu, hayatındaki en büyük meydan okumaydı.
Daha önce hiç doğru dürüst aşık olmamıştı. Sevdiği erkek kardeşi onu sevdiğini söyledi ama sonunda ölümü seçti.
Bu Hugo'nun ilk aşkı olacaktı. Ancak, duygusal aşkı bilmeden önce çok fazla fiziksel aşk yaşamış olması bir trajediydi.
Bazen aşk o kadar basitti ki, dürüst bir itiraf sözü anahtar olabilirdi ama Hugo bunu bilmiyordu.
"Burada kalmaya devam etmen uygun mu? Meşgul değil misin?" (Lucia)
Hugo, Lucia'nın sesinin öncekinden çok daha net olduğunu hissedebiliyordu.
'Güzel denilmesinden hoşlanıyor.'
Şimdi, Hugo kendi kafasında bir liste yapmaya başladı.
"Meşgul olayım ya da olmayayım, benim için çalışmanın sonu yok, bu yüzden yapmadığım sürece dinlenebilirim."
"Yani çalışmıyor musun?"
"Öyle değil, yani bunun için endişelenmene gerek yok. Çalışmazsam sorun mu olur?''
"…Olurdu."
"Neden?"
''Bir koca, karısını beslemek zorundadır. Bunu yapmak için de para kazanman gerekiyor.''
Hugo gülmeden edemedi.
****
Lucia kahkaha sesiyle ona bakmak için başını kaldırdı. Bazen Lucia bir şey söylediğinde tuhaf bir şekilde gülüyordu ve Lucia onun hangi kısmına güldüğünü anlayamadı.
"Seni beslemek çok kolay olurdu. Para kazansam bile, gerçekten kullanmıyorsun gibi görünüyor.''
"Kullanıyorum. Bir parti vermek için ne kadar para gerektiğini biliyor musun?''
''Kişisel harcamalar için demek istiyorum.''
''Kişisel harcamalar için de kullanıyorum. Bahçeyi süslemek için çiçek aldım…''
''Elbiseler veya takılar. Bunun gibi şeyler."
"Bunun için de harcadım. Bir elbiseyi tamir etmek için çok para harcadım ama Taran deposu mücevherlerle dolup taşıyor. Ölene kadar hepsini giyemem bile.''
Bunun nedeni, soylu kadınların çok sayıda değerli takı biriktirme eğiliminde olmalarıydı. Oldukça zengin bir aile için nesilden nesile aktarılan değerli süs eşyaları olacak, ayrıca bu süsler ailenin malı olacaktı.
Boşanma davasında, soylu kadınların elde ettikleri değerli süs eşyaları, nafaka haricinde tamamen onların mülkü olarak kabul edildi.
Konuşma, amacını anlatmakta biraz başarısız oldu, bu yüzden Hugo biraz daha doğrudan konuştu.
"Paramı harcamak istemiyor musun?"
Lucia bir an sözlerinin anlamını düşündü, sonra güldü.
"Öyle değil. Öyle mi düşündün?''
Şaşırtıcı bir şekilde, Hugo oldukça hassastı. Bu beklenmedik yanını keşfetmek bir şekilde çok tatlıydı, Lucia gülmeden edemedi. Muazzam bir baskı yaratan iri yarı adamın sevimli olduğunu düşünmek… belki de bu Damian'la birlikte olmanın bir yan etkisiydi.
Uzun bir süre küçük Hugo'ya baktığından, şimdi büyük Hugo'ya baktığında, önceki tehdit seviyesi bir şekilde yarıya inmişti. Bunun Hugo'nun çabasının bir sonucu olabileceği aklına gelmemişti.
Lucia zafer balosunda ilk karşılaşmalarını hatırlasaydı, Hugo'nun o zamandan ne kadar farklı olduğunu anlayabilirdi. Dışarıda olsa, o hala canavarların kralıydı, ama Lucia'nın önünde, daha uysal hale gelerek ivmesini düşürdü.
"Neden gülüyorsun?" (Hugo)
Lucia önünde homurdanan adamda, yalnızca varlığıyla bile insanları bunaltan savaşın kara aslanı Taran Dükü'nün görüntüsünü göremedi.
Ve böylece, küçük tavşan Lucia, büyük Aslan'ın ayaklarının dibine oturmuş, gülüyor ve onun sevimli olduğunu düşünüyordu.
"Sadece çok şaşırdım. Böyle düşünmeni beklemiyordum. Doğrusu, gereksiz yere alışveriş yapmaktan hoşlanmıyorum.''
"Hah... doğru. Bizim hanımefendi hazretleri idareli ve tutumlu olmaya alıştı.''
"Yine de bu iyi bir şey."
"Aksini mi söyledim?"
Hugo bir eşin tutumlu olduğu için eleştirildiğini hiç duymamıştı. Ondan parasını kullanmasını ve harcamasını istemek şimdi biraz şaka gibi görünüyordu.
Karısı kırılgandı, ona biraz daha sıkı sarılırsa ezilecek gibi hissediyordu ama düşüncelerinde kaya gibi sağlam bir iradesi, güveni ve bağımsızlığı vardı. Görünüşü çelişkilerle dolu olsa da kendisiyle çelişmezdi.
Hugo'nun karısının onda tutunacağı bir şeye ihtiyacı vardı. Zaten onları birbirine bağlayan güçlü bir evlilik bağı vardı ama eksikti.
Ondan asla kaçamaması için kişisel arzularına dayalı bir şey bulmak istedi. Para değildi, güç de değildi.
Sosyal aktiviteleri ise yapması gereken minimum miktarla sınırlıydı. Sık sık görüş alışverişinde bulunduğu çok fazla insan yoktu ve kuzeydeki sosyal çevrelerin etkileyicileriyle aktif bir ilişki kurmamıştı.
Çalışmalarına da fazla ilgi göstermedi ve ofisinin yakınlarında bile dolanmadı.
Para ve Güç.
'İkisi çıkarılırsa, insanların sahip olacağı başka ne var?'
Alt tabakanın parası ve gücü yoktu ama aileleri vardı ve sevgiyle çocuk doğuruyorlardı.
Neleri var?
'Çocuk mu?'
Ani düşünceyle, zihninin çerçevesi kasvetli hale geldi. Hugo kendi kanından doğan bir çocuğun var olmasını kesinlikle istemiyordu. Hiçbir sebep olmasa bile, zaten karısına bir çocuk veremezdi.
Dikkatli bir şekilde düşündüğünde, Hugo kendini iyi durumda buldu. Birçok kadın tarafından kanıtlanmıştı ve kendine güveniyordu.
Eğer onsuz yalnız olduğu için geceleri karısını yatakta sağa sola döndürebiliyorsa, bu gerçekten bir taşla iki kuş vurmak olurdu. Biraz içgüdüseldi ama her şeyden önce, arzu ne kadar içgüdüselse, o kadar açgözlüydü.
Sorun, Lucia'nın da hoşuna gidip gitmediğinden emin olamamıştı, bu yüzden Hugo biraz güven kazanmaya karar verdi.
"Benimle yapmayı seviyor musun?"
"…Ha?"
"Yataktan memnun musun?"
Lucia'nın yüzü boynuna kadar yavaş yavaş kızardı. Bir an için adamın küstah yüzüne baktı, sonra arkasını döndü, sırtı ona dönüktü.
"Biraz daha uyumam gerekiyor. Acele etmeli ve işine geri dönmelisin."
Hugo, onun başka yöne dönmesiyle büyük ölçüde şok oldu. Cevap vermek bile istemeyecek kadar korkunç muydu?
Aceleyle onu çekti.
"Vivian, sorun ne? Uzunluk mu? Defalarca olması mı? Yeterince okşama mı yok? Yoksa pozisyon mu…''
Lucia hızla doğruldu ve ona bağırdı.
"Bu kadar yeter, lütfen dur! Nasıl yapabilirsin? Sen…sen…o kelimeler…''
Lucia'nın yüzü bir elma kadar kırmızıydı ve bu Hugo'nun kıkırdamasına neden oldu. Onun utanmış ve sarsılmış görüntüsü, Lucia'yı daha da kızdırmak istemesine neden oldu.
"Birden ne oldu? Bundan çok daha müstehcen şeyler söyledim."
''O.. o…durum farklıydı.''
"Yatak odasındayız. Yataktayız. Bu kadar farklı olan ne?"
"Aynı yerde olsak bile zaman geçti, durum farklı. Şimdi sabah oldu..."
Lucia, Hugo dizlerinin üzerine çıkıp yatağa uzanırken sarsıldı. Kaçacak yeri olmamasına rağmen kaçmayı düşünüyordu. Ancak Hugo daha hızlıydı.
Kolları, kadının vücudunu yatakta yakaladı ve kaçmak için tüm boşlukları kapattı.
"Daha önce sabah yapmadık da değil."
"Sen de uyuyakalmıştın o zaman..."
"Kriterlerin oldukça benzersiz. Bunu geceden sabaha yapmakta sorun yok ama sabah yapınca olmaz mı?"
Hugo başını eğdi ve dudaklarını kendi dudaklarıyla kapattı. Nazikçe başlayan öpücük, dilleri birbirine dolanırken hızla alevlendi.
Dili ağzının içini karıştırdı, diş etlerini okşadı, damağının içini okşadı ve dilini bir top gibi yuvarladı.
Dudakları bir an ayrıldı ve sonra tekrar yapıştırıldı.
Elleri onun göğsüne uçup göğüslerini kavrayıp parmaklarıyla ovuşturduğunda, Lucia aniden kendine geldi.
"Buraya bak hele, Canavar bey."
Hugo'nun kırmızı gözleri şaşkınlıkla büyüdü.
"Bundan daha ileri gidersen, yarın misafirlere gelir gelmez neden geri gitmeleri gerektiğini açıklamak zorunda kalacaksın."
"Ha ha. Gerçekten…"
Hugo bir kahkaha patlattı ve Lucia'yı kollarına aldı. Lucia, onun kahkahasının sesini duyunca vücudunun karıncalandığını hissetti.
'Ah…'
Lucia içini çekti
'Şu an mutluyum.'
O kadar mutluydu ki, kalbi hissizleşti ve karıncalandı. Gözlerinin kenarlarının acıdığını hissetti ve başını onun göğsüne gömdü.
Ç/N: Pambık şekeerr gibi bölümdüüü ayy ayy aayyy ♡(◡ ‿ ◡ ✿)♡