29 Aralık 2021 Çarşamba

 Lucia 49.1 Bölüm 

Doğru & Yanlış (4)

Bir süre ara verdikten sonra Lucia, sosyetedeki faaliyetlerine yeniden başladı. Daha önce olduğu gibi, hafif çay partileri açtı. Hiçbir şey değişmedi ve her zaman yaptığı gibi çok sayıda insanı davet etti. Birkaç parti-bozma lideri dışında kalanları istisnasız davet listesine koydu.

Lucia, son bahçe partisinde gözdağı vererek onlara bir Düşes'in otoritesini göstermişti, şimdi bu baskısından sonra onları yatıştırmanın zamanı gelmişti.

Kuzeydeki yüksek sosyete üzerinde hüküm sürmek istemiyordu. Ama nihayetinde, asla hafife alınmaması gereken bir varlık olarak kendini yetiştirmesi gerekiyordu.

"Düşes, geçen seferki gibi büyük çapta bir partiyi ne zaman yapmayı düşünüyorsunuz?"

"Benim düşüncelerim net. O zaman davet edilmemiştim, bu yüzden bir dahaki sefere kesinlikle katılmak istiyorum. Zamanı geldiğinde ben de genç lordla tanışabilir miyim?''

"Malesef çocuk artık Roam'da değil. Ders çalışmak için ayrıldı. Ama bir dahaki sefere fırsat olursa, sizi tanıştırırım."

Lucia gülümseyerek cevap verdi ve gizlice etrafına bir göz attı. Kollanıyor gibi görünen ve yakın zamanda tartışmaya katılmayacak olan hanımların tedirgin ifadelerini inceledi. Bir önceki bahçe partisinin katılımcılarıydılar.

Bu zaten üçüncü çay partisiydi ama insanların davranışları aynı kaldı. Bahçe partisine katılanlar ve katılmayanlar olarak ikiye ayrıldılar.

Katılanların hepsi rahatsız ve çaresiz görünüyordu. Yüzleri katılmaya isteksiz veya kibirli değildi, aksine Lucia'yı selamlarken üzgün ve minnettar görünüyorlardı.

Lucia'nın onları azarlamaya hiç niyeti yoktu. Bir askerin komuta itaatsizliğinin ölümle sonuçlanması gibi, normal kadınların da yüksek sosyetenin önde gelen isimlerine karşı koyacak güçleri yoktu.

Bu yüzden, Lucia onları rahatsız etmemek için bahçe partisindeki olaylardan bahsetmedi ama Lucia'nın ruh haline aşırı derecede dikkat ettiler.

Buna karşılık, bahçe partisine katılmayanlar, Damian konusunu gösteriş yapar gibi gündeme getirdi. Hiçbir isteksizlik göstermediler ve sürekli ve dolaylı olarak çocuğun ''genç lord'' unvanını gündeme getirdiler.

Kadınların ani ters tavırları şaşırtıcıydı.

'Damian'ın resmi olarak sicile kaydedildiğini halka duyurduğu için mi?'

Yapabileceği tek tahmin buydu. Her zamanki gibi, Dük Majesteleri harikaydı. Lucia, kuzeydeki yüksek sosyetenin bahçe partisinden sonra büyük bir kargaşa yaşadığını bilmiyordu.

O sırada bahçe partisine katılan yüksek sosyetenin huysuz yaşlı eşlerinin yanı sıra Galler Kontesi'nin de kendisini eve kapattığı konuşuluyordu ve uzaktan bakılınca da öyle olduğu görünüyordu. Bu kurnaz yaşlı eşler, bir şekilde Düşes'in gururunu kıracak bir şey yapmış ve kendilerini saklamayı düşünmüş gibiydi.

Taran Dükü'nün, aileleri de dahil olmak üzere kendisine isyan eden bölgesel lordların her birini yakalayıp öldürdüğü söylentisi de gizlice yüksek sosyetede yayılıyordu ve bu nedenle kuzeyli soyluların Taran Dükü'ne karşı duydukları korku aşırı yüksek bir seviyeye ulaştı. (1)

Bu nedenle bahçe partisinde bu sırada meydana gelen bozma olayı herkesin yüreğine korku saldı. Taran Dükü'nün Düşes'in aşağılanmasını öğrendiğini ve hepsini dövülerek öldürülmek üzere öfkeyle çağırdığını hayal ettiler. Sonuçta, Evin Hanımı'nın küçük düşürülmesi ile Aile Reisi'nin gururu arasında bir bağlantı vardı.

Dükal çiftin samimi evlilik ilişkisi söylentileri doğru olsun ya da olmasın, Taran Dükü en azından örneklerden birine ait olduğunu kanıtlamıştı. Başlangıçta, Taran Dükü Evi kapatıldı.

Kuşaktan kuşağa Taran Dükleri, kuzeyli soylularla yakın ilişkiler kurmak ve başkentte siyasete girmekle ilgilenmiyorlardı.

Taran Dükü, var olan ancak soyut olan bir hükümdardı. Taran Dükü savaş nedeniyle kuzeyde olmadığında, kuzeyli soylular soyut faaliyette olmayan hükümdarlarına çok az ilgi duyuyorlardı. Ancak, bir güç gösterisi olduğunda ve birisi gerçekten öldüğünde, sosyal çevre sarsıldı ve insanlar çaresiz kaldı.

Hükümdarlarının kalbini kavramak ve güvenliklerini garanti altına almak istediler. Halen, mevcut Dük ile olan tek özel bağlantı, sosyal faaliyetlerde bulunan Düşes idi.

Hanımlara kocalarından veya babalarından özel talimatlar verildi ve Düşes'in çay partisine katıldılar. Düşes üçüncü çay partisini düzenlemeden hemen önce, davetliler listesinde yer almaya çalışan bir kaos sahnesiydi.

Çevresi bir tayfunun saldırısına uğramış gibi olsa da, tayfunun merkezindeki Lucia sakindi. Bununla beraber, ona genellikle olup bitenler hakkında ayrıntılı bilgi veren Kate, ağzını kapatıyor ve durumun gelişmesini izliyordu.

Kesin olmak gerekirse, kesin bir şey olduğu için değil, sosyete ortamının huzursuzlaştığı için Lucia'ya ne söyleyeceği belirsizdi. Lucia'ya, 'kocan çok korkunç, herkes korkudan tir tir titriyor' diyemezdi.

"Günler geçtikçe Düşes daha da güzel parlıyor."

Biri iltifat yağdırdı ve kadınlar arasında havada yükselen rekabetçi bir ruh hissedilebiliyordu.

"Ah, ilk tanıştığımız günden beri Düşes'in güzelliğine hayranım."

"Hoho. Görünüm bir kişi için her şey değildir. Düşes, görünüşün ötesinde güzel bir zihne sahip."

Kadınlar arasında bir ateş yakıldı. Utanmaz ve yumuşak dilli kadınlar istisnasız Düşes'i övüyor, çekingen kadınlar kararsız olduklarından ve müdahale edecek uygun zaman bulamadıklarından öne çıkamıyorlardı. Bu bir savaştı.

Lucia onların aşırı kızışmış ortamına aldırış etmeden çayını tasasızca içti. Birkaç iltifattan dolayı sersemleyecek ve zarafetsiz olacak olgunlaşmamış bir çocuk değildi. Bu durumu rüyasında bıktıracak kadar çok izlemişti.

Rüyasında hiç merkezde olmamıştı. Ayrıca kişiliği alışılmışın dışında olmadığı için takipçi de olamadı. Ancak, bu gülünç manzarayı uzaktan seyrederken, bunu ya eğlenceli ya da acıklı buldu.

'Bir düşesin konumu gerçekten inanılmaz.'

Lucia tepki vermeyince kadınlar birer birer ağızlarını kapatmaya başladılar. İnceliği olanlar, görünüşünün aksine Düşes'in başa çıkılması kolay bir insan olmadığını yavaş yavaş fark ettiler.

"Tüm nazik sözleriniz için gerçekten minnettarım. Bilakis, son zamanlarda çevrelerde ilginç bir şey var mı?''

"Size söyleyeyim. Bir süre önce-"

"Buna ilginç bile denmez. Ben şunu duydum ki…"

Kadınlar bu kez sosyal çevreden sıcak haberlerle üst sıralara tırmanmaya çalışıyordu.

Lucia başını eğdi, 'Bugünün çay partisi gerçekten çok acayip.'

Ç/N: (1): Burada bahsedilen düğünlerinden sonra Hugo'nun kuzeye ilk dönüp bir aylık süreçte gerçekleştirdiği şu olay 

Kuzey sosyetesi hanımlarını hizaya koyup, onlardan son dakika dedikodularını dinleyen Lucia;

Önceki Bölüm                                                                                                 Sonraki Bölüm

28 Aralık 2021 Salı

 Lucia - 48.2 Bölüm 

Doğru & Yanlış (3)

"Yani... demek istediğin, Damian senin abinin oğlu."

"…Doğru."

Hugo, kimin abi, kimin küçük kardeş olduğunu tam olarak bilmiyordu. Hiçbir zaman bir sorun olmamıştı ve hangisi olursa olsun, her türlü kardeştiler, bu yüzden kimin daha büyük veya daha genç olduğu konusunda asla bir tartışmaları olmadı.

Hugo bunu sıralamak zorunda kalırsa, ölen kardeşi, küçük bir kardeşten ziyade büyük bir abiye daha yakındı. Üstünlük ya da güç yüzünden değildi. Kardeşiyle tanıştıktan sonra, insanlar arasındaki ilişkinin öyle her zaman zorla ayrılamayacağını öğrendi.

"Sen... Damian'a daha sonra söylemeyi düşünüyor musun?"

"Önce çocuk bana sormadıkça, söylemeyi istemiyorum."

''Ah… o zaman, ben de sırrı saklayacağım.''

Lucia ciddiyetle başını salladı.

'Öyleyse, Damian onun gayri meşru çocuğu olmadığına göre Damian'a böyle davranılması için bir sebep yok.'

Sonra biraz daha düşündü.

'Önceki Dük'ü öldüren zalim kişinin oğlu olarak bilinmektense Dük'ün gayri meşru oğlu olarak bilinmek daha iyidir.'

Lucia içinde bir anlaşmaya vardı.

"Batı kulesi olayını duyduğunda garip düşündüğünü biliyorum. Olay, bilinenden biraz farklı gerçekleşti. O adam çıkmaza girdi ve kaçınılmaz bir seçim yaptı. Önceki Dük kendi ektiğini biçti.''

Lucia'nın gözleri büyüdü. Lucia Hugo'nun konuşma tarzından birkaç şeyi anlayabiliyordu. Meşhur bir rivayete göre doğumda terk edilen ikiz kardeşi intikam için geri dönmüş ve biyolojik babasını öldürmüştü.

Ama sözde hiç tanışmadığı kardeşine yakınlıklarını ifade ederek 'o adam' dedi ve ölen babasından bahsederken ise 'önceki Dük' dedi ve 'kendi ektiğini biçti' ifadesini seçti.

Lucia bu söylentiyi ilk duyduğunda, ölü dükün kendi çocuğunu terk edebilmek için yaptığı acımasızlığı düşündükçe ürperdi. Kesin detayları bilmiyordu ama nedense abisinin davranışlarından en ufak bir rahatsızlık duymuyordu.

"Abinle yakınsın anlaşılan."

Hugo biraz duraksadıktan sonra başını salladı.

"Oldukça yakın?" (Lucia)

"…Çok." (Hugo)

Lucia'nın kalbi köpürdü. Aile diyebileceği kimsesi olmadan yalnız değildi. Kardeşi artık bu dünyadan olmasa da, bir zamanlar sevgiyi paylaştığı bir aile üyesi vardı. Çocukluğunun yalnız geçtiği düşüncesi Lucia'nın her zaman zihninde ağırlık oluşturmuştu ve kalbini açtığı birisinin olduğu gerçeği Lucia'nın kalbini sıcak bir rahatlama duygusuyla doldurdu.

"Ve böylece Damian'ı kendi oğlun yaptın. Çünkü o, kardeşinin tek kanı.''

''…Tam olarak öyle değildi ama sebebin bu olmadığını da söyleyemem. Kardeşim ve Damian ile ilgili bir sürü karmaşık konu var ama sana her şeyi anlatamam. Demek istediğim, sen olduğun için sana söylemek istemediğimden değil, ama hiç kimseye söylemek istemiyorum. Bunlar öldüğümde bile ortaya çıkarmak istemediğim şeyler.''

Sözleri her zamankinden daha uzundu. Lucia yaklaştı ve elini onun elinin arkasına koydu.

"Tamam. Bana ne yapabileceğini söylemen yeterli.''

Bazen insanların öleceği güne kadar kalplerine gömdükleri sırları vardı. Sevdikleri birine ya da ailelerine olsun, asla paylaşmayacakları bir sır. Lucia'nın da böyle bir sırrı vardı. Geleceği bir rüyada gördüğü, başka bir adamla evlendiği ve böyle yaşadığı gerçeği, hayatının geri kalanında kalbine gömeceği bir sırdı.

"Sırrını bilen biri sana acı veriyorsa, kimseye söylemene gerek yok."

Hugo'nun ona bakışları titredi.

''…Ama sır… acı çekmene neden olabilir.'' (Hugo)

''Bu olursa, cevaplar için sana döneceğim. O zaman tekrar düşünebilirsin. Bana söyleyip söyleyemeyeceğini bir düşünürsün.'' (Lucia)

"…Tamam öyle yapacağım." (Hugo)

Kollarından tuttu ve onu kucağına çekti. Sıkıca sarıldı ve çenesini onun küçük omuzlarına yerleştirdi. Lucia kollarını onun sırtına doladı ve başını onun omzuna yasladı. Bir süre tek kelime etmeden birbirlerine sarılmaya devam ettiler. Bir diğerine ve kendilerine verdikleri bir rahatlıktı bu.

''Damian senin oğlun ve aynı zamanda benim oğlum. Bu değişmeyecek. Bu doğru değil mi?''

"Mmm."

''Damian, ebeveyninin sevgisinden doğan bir çocuk mu?''

"Öyle duydum."

"O zaman Damian büyüdüğünde ve anlayacak yaşa geldiğinde, ona haber ver. Çocuğa da iyi gelecektir.''

"…Tamam."

Hugo'nun geniş göğsüne yaslandı ve hafif bir utanç duygusu hissederek yüzünü omuzlarına gömdü.

'Neden böyleyim...'

Geçmişte sevdiği bir kadından hiç çocuğu olmamış olması, anne babasını gerçekten tanımayan Damian'a duyduğu şefkatten daha büyük bir keyif veriyordu. Damian kalbi için çok değerliydi, daha önce Damian'ın gerçekten onun oğlu olduğunu düşündüğü zaman da olsa, şimdi de gerçeği bildiği için duyguları değişmemişti.

Ancak bazen Damian'a baktığında öz annesinin kim olduğunu merak etmekten kendini alamamıştı ve Hugo'nun çocuğunu doğuran kişiyi merak etti. Aynı zamanda, ona bir çocuk doğuramayacağı düşüncesi kalbini sızlattı. Artık onun bir çocuk için duyduğu isteksiz sözlerini, bunu bir 'iz' olarak tasvir etmesini anlayabiliyordu.

Bu onun samimiyetiydi. Yüreğinde sırlar ve yaralar vardı. Soğuk kalpli bir baba ve o babayı öldüren bir abi. Arkasında bir kan bağı bırakırsa aile geçmişinin yeniden ortaya çıkmasından korkabilirdi.

Tıpkı rüyasında gelecekten nasıl korktuğu ve kendini kısırlaştırmayı seçmesi gibi.

'Kendi çocuğuma anne olamayacağım.'

Belli belirsiz vazgeçmişti. Hala bir şans beklentisi olsa da, Hugo'nun isteksizliğinin nedenini öğrendikten sonra vazgeçmesi anlaşılabilir bir şeydi.

Yaralarının iyileştiği ve baba olmaya hazır olduğu bir gün gelebilir ya da o gün hiç gelmeyebilir ve sonsuza kadar aynı kalpte kalabilirdi. En kötü senaryoyu düşünmek kalp için daha kolaydı.

'Ama ben anne oldum.'

Onu karnında taşımasa da Damian onun oğluydu. O, kederli kalbini özenle düzene koydu. Lucia ruh halini değiştirmeye çalıştı ve göğsünden uzaklaşarak Hugo'ya baktı.

"Damian'ın bir şekilde sana benzemediğini düşünmeme şaşmamalı."

"Bir süre önce tam olarak bana benzediğini söylemedin mi?"

"Görünüşü, evet. Ama içerisi tamamen farklı. Damian nazik ve tatlı. Ama nazik ve tatlı kelimelerin sana yakıştığını düşünmüyorum, sence de öyle değil mi?''

Hugo mutsuz bir surat yaptı, sonra sırıttı, yüzünü çenesinden tutarak kaldırdı ve dudaklarına bir öpücük kondurdu.

"Onun yerine sana karşı nazik ve tatlıyım."

Tatlı konuşması şaşırtıcıydı. Lucia'nın kalbi gıdıklandı ve kahkahalara boğuldu. Hugo "Bu kadar komik olan ne?" diye sorar gibi yüzünün her yerini öpmeye başladı ve Lucia bu sefer gerçekten gıdıklandı ve yeniden gülmeye başladı.

"Damian'ın sana ne kadar benzediğini görünce, merhum kaynım tıpatıp sana benziyor olmalı. Ne kadar hayranlık verici. Senden iki tane vardı.''

"Neden 'iki'yim? O adam dışarıdan iyi görünüyordu ama içi tamamen…''

Lucia'nın onu parlak bir şekilde izlediğini görünce, cümlesinin sonunu geveledi.

''…biraz zayıf fikirliydi…''

Lucia, bunu 'güzel' kelimesinin farklı bir ifadesi olarak aldı. Beklendiği gibi, Damian sevimli ve tatlıydı, gerçek babasına benziyordu.

''Rahmetli kaynımın adını sorabilir miyim?''

Bir süre hiçbir şey söylemeyince, ''Bana söylemesen de olur'' diye ekledi.

''…Hue.''

"Vay canına. Seninkine benziyor."

''Neresi benziyor?''

"Hue, Hue, Hugh. Hızlı söylersen kulağa benzer geliyor.''

''…''

"Hugh. Senin adın ve kardeşininki birbirine benziyor.''

Hugo'nun bakışları ciddi anlamda titredi ve kollarını ona doladı.

"Vivian."

"Evet."

"Vivian."

"Evet."

'Eğer bu kadın giderse, belki de ölürüm.'

Hugo kalbinin artık kendisine ait olmadığını fark etti. Titreyen kalbi acı verici ama aynı zamanda tatlıydı.

Ç/N: Çok yürek ısıtıcı bir sondu (〒﹏〒) Lucia kardeşiyle aynı şeyi söyledi Hugo'ya isim konusunda fark ettiniz miii 

Önceki Bölüm                                                                                                 Sonraki Bölüm

 Lucia - 48.1 Bölüm 

Doğru & Yanlış (3)

Hatırlamadığını söyleseydi, Lucia basitçe kabul ederdi. Ama kadını hiç görmediğini söylemek tuhaftı. Lucia'nın omurgasından yukarı bir ürperti yükseldi.

Hiç görmediğin bir kadından nasıl çocuk yaparsın?

Lucia'nın sessizliği uzadıkça Hugo endişelendi. Dil sürçmesi geri çevrilemezdi. Ona zaten sıkıntılı bir ifade göstermişti ve duraklama bunu düzeltmek için çok uzundu. Şimdi bir bahane uyduracak olsaydı, inanıyormuş gibi yapar ama yine de şüphelenirdi.

"Vivian."

Adını seslendikten sonra bile Hugo uzun bir süre hiçbir şey söylemedi. Tartışmaya nasıl başlayacağını bilmiyordu ve ona ne kadarını anlatabileceğini ve onun ne kadarını kabul edebileceğini bir türlü anlayamıyordu. Kafasındaki düşünceler birbirine karışıyordu.

"Açıklamak zor mu?" (Lucia)

''…''

"…Hadi uyuyalım."

Lucia'nın zihninde, Damian'ın biyolojik annesiyle ne tür bir ilişkisi olursa olsun, müdahale etmeye hakkı yoktu. Onunla evlenmeden önce bir oğlu olduğunu biliyordu ve Damian'ın biyolojik annesiyle olan ilişkisinin evliliklerinden önce geçmişte kaldığını da biliyordu. Ayrıca, Damian'ın biyolojik annesi zaten ölmüştü, bu yüzden konuyu daha yakından sorgulamasına gerek yoktu.

Hugo kasvetli bir rüzgarın göğsünü kapladığını hissetti ve boş boş karanlığa baktı. Kalbi, Lucia'nın net bir çizgi çizme tavrı karşısında sızladı. Dil sürçmesini fark ettiğinde, ona bir şey açıklaması gerektiğini biliyordu ama o anda, şaşkınlık duygusu daha baskın gelmişti.

'Hiçbir şey duymamış gibi davran.' Lucia bu şekilde kararını verdi ve uykuya dalmaya çalıştı ama yapamadı. Sözlerini ne kadar düşünürse düşünsün, herhangi bir tahminde bulunamıyordu. Ona çok benzeyen Damian'ın onun oğlu olmamasına imkan yoktu.

Sadece sıradan tutku dolu bir gece olduğu için hiçbir şey hatırlamadığını söylemenin yolu muydu bu? Ne de olsa, bir çocuk sadece yakın bir ilişkiden doğabilir diye bir kural yoktu, bu yüzden mümkündü. Ama yine de, çocuğunu doğuran kadındı, yüzünü bile bilmemek çok fazlaydı.

Lucia'nın zihninin derinliklerinde kaynayan düşünceler dışarı saçıldı.

"Sanırım... benim yüzümü de sonradan unutacaksın."

Kendini Damian'ın biyolojik annesinin yerine koydu. Sözleri, geçmişindeki kadın çocuğunu doğurmuş olsa bile, onun hatırlamaya değmeyeceğini söylüyor gibiydi. Eğer öyleyse, bir çocuk bile doğuramayan Lucia'nın değeri daha da kötü olacaktı.

Aklı yerinde olmadığı için duyularını toplayamayan Hugo, bu ani bomba patlamasıyla kalbinin göğsünden fırladığını hissetti. Neyden bahsettiğini anlamak için birkaç kez düşünmesi gerekti.

"…Nasıl bu kanıya vardın?" (Hugo)

"Çocuğunu doğuran kadını bile hatırlamıyorsun." (Lucia)

"Öyle değil."

Lucia her zaman kendi kendine, 'Sabırsız olmamalısın' diyordu. Onu sevmenin yolu çok uzun ve bazen zor olacaktı. Yorulmak istemiyorsa, ileriye bakmalı ve adım adım ilerlemeliydi.

Başka herhangi bir şey iyiydi ama onun kalpsiz ve soğuk tarafıyla karşılaştığında kalbinin hala buz gibi olduğunu ve güçlü iradesinin yavaş yavaş sendeleyeceğini anlayacaktı. Damian'a kayıtsız davrandığında da böyleydi.

Artık Hugo'nun duygularını ifade etmediğini biliyordu ama bundan bile ötesi, belki de birine karşı sevgi hissetmeyi bile bilmediğini düşündü.

Bu yüzden Hugo'nun ona karşı tutumunda kafa karışıklığı hissetti. Hugo'nun ondan nefret etmediğini biliyordu. Belki ondan biraz hoşlanıyor bile olabilirdi. Ama tamamen aşık bir adam gibi çok sevecen ve nazik davranıyordu. Lucia zaman zaman onu test edip etmediğini merak ediyordu.

"O zaman onu hiç görmedin de ne demek? Hiç görmediğin bir kadın senin çocuğunu doğurabilir mi?'' (Lucia)

Lucia konuşup doğrulurken öfkesinin arttığını hissetti. Sonra Hugo da oturdu.

"Vivian, sanırım biraz gerginsin..."

"Üzgünüm. Benim yerim olmadığı halde köpürmeye cürret ediyorum.''

Hugo başının ağrıdığını hissetti. Lucia'yı daha önce böyle görmüştü, çok uzun zaman önce değildi. Genelde yumuşak huylu ve nazikti ama üzüldüğünde, sözleri alaycı ve dikenli bir hal aldı. Birini hazırlıksız yakalayıp aniden elini ısırmak gibiydi. Şaşkınlık, ıstıraptan daha büyüktü, bu yüzden üzülmek yerine saçma hissetti.

"Vivian."

Şimdilik, Hugo onu sakinleştirmek için omuzlarından tuttu. Lucia döndü, ellerini silkeledi ve ona arkasını döndü. Ona arkasını döndüğü anda Hugo'nun gözlerinde kıvılcımlar uçuştu. Lucia aniden omzunda güçlü bir tutuş hissetti ve baskı karşısında kaşlarını çattı. Güçlü kuvvet onu geri çekti ve tek bir hızlı hareketle onu yatağa bastırdı. Her şey çok çabuk oldu ve kendine geldiğinde, Hugo onun üstündeydi ve onu tutuyordu.

Hugo'nun ona delici bir bakışla baktığını görünce irkildi.

"O tarafa... dönme."

"…Ha?"

"Bana arkanı dönme."

Sesi düzdü ve oldukça alçak bir tonda konuşuyordu ama Lucia bir şekilde onun duygusal durumunu anlayabiliyordu.

'O... o kızgın.'

Bunu düşündüğünde, Lucia onun sinirlendiğini hiç görmemişti. Sinirlendiğinde, sakin ve oldukça soğuk görünüyordu. Neden sinirlendi?

'Onu silkip geri döndüğüm için mi? Geçmişte birileri tarafından ihanete uğramış olabilir mi?'

"Bir daha yapmayacağım."

Lucia, öfkesini daha da artırmamak için sakince cevap verdi.

"Gitmeme izin ver. Beni şaşırttın." (Lucia)

"…Üzgünüm."

Yükselen öfkesi bir anda çabucak yatıştı. Omuzlarındaki tutuşu da azaldı ve o geri çekilirken Lucia yavaşça doğruldu. Ortam birdenbire durgunlaştı. Bu tuhaf atmosferde ikisi hiçbir şey söylemeden karşı karşıya oturdular.

Lucia aklını başına topladı ve durduk yere Hugo'nun üzerinde gittiğini düşündü.

'Kaba olduğum için özür dilemeliyim… ve uyumalıyım. Onu anlamsız bir psikolojik savaşla sinirlendirmeye gerek yok.'

"Çocuk... o benim biyolojik oğlum değil."

"…Ne?"

Onun devasa ve açık sözlü sözlerini işiten Lucia aniden başının döndüğünü hissetti.

"Damian'ı mı demek istiyorsun? O çocuk… senin oğlun değil mi?''

Lucia duyduğu kelimelerin doğru olup olmadığını kontrol etmeye çalışmaktan kendini alamadı. Hugo derin bir iç çekti ve elini saçlarından geçirdi. Bu konu yüzünden Lucia'nın duygularının incinmesini istemiyordu. Damian'ın sorunu yüzünden onu büyük ölçüde yanlış anlamasını ve kafasında onu daha da kötü hayal etmesini istemiyordu.

"Jerome'a ​​batı kulesi olayını sorduğunu duydum. Bir erkek kardeşim olduğunu duydun mu?"

"…Evet."

''Damian, erkek kardeşimin oğlu. Daha doğrusu, o benim yeğenim.''

Muazzam gerçeğin önünde, Lucia'nın kalbi yüksek sesle çarpıyordu ve ağzı kurumuştu. Aniden aklına onlarca soru geldi ama bir soru formüle etmek için hiçbirini organize edemedi.

"Gerçeği... Damian..."

"Bilmiyor. Ben. Ve şimdi de sen. Bunun dışında kimse bilmiyor'' dedi Hugo.

Daha doğrusu, bir kişi daha biliyordu, Philip ama Hugo'nun ondan bahsetmeye hiç niyeti yoktu.


Ç/N: Sonunda en azından bir gerçek ortaya çıktı.. 💨

Önceki Bölüm                                                                                                 Sonraki Bölüm