13 Nisan 2022 Çarşamba

Meşe Ağacının Altında - Bilgilendirme

Merhaba arkadaşlar.🌸 Bayağı uzun zaman oldu değil mi? 👉👈Çeviri yapamadığım süre boyunca bayağı da bir yeni okuyucu geldi aramıza. İlginiz ve güzel geri dönüşleriniz beni çok ama çok mutlu etti. Gerçekten her bir yorumunuzu okudum. Sadece yorumun hangi bölümün altına yazıldığını göremediğim için benim için yorumları bulup cevap yazmak zor oldu. O yüzden bu yazıyı  hepinize teşekkür etmek için kullanmak istiyorum ve ayrıca birçoğunuzun en çok merak ettiği ve yorumlarda sıkça dile getirdiği soruya da cevap vermek istedim. 




Öncelikle en son nota bıraktığım çeviriye ara verdiğim yazısı biraz yanlış anlaşıldı galiba önce ona açıklık getirmek istiyorum. Ben çeviriye ilk başladığımda ilk okuyanlar genelde twitter'dan takipçilerim olan arkadaşlardı. Novel ile ilgili bilgileri twitter hesabımdan verdiğim için o kesim neler olduğunu biliyordu ama sonradan keşfedip okuyan arkadaşlar serinin neden devam etmediğini bilmiyor ve merak ediyor olabilir. O yüzden daha genel bir açıklama yapmak istiyorum. 

Şimdi daha önceki notlarımda da yazmıştım sürekli yazarın 2. kitabın ortasında sağlık sebebiyle seriye ara verdiğini. Ve bu verdiği ara 2 yıl sürdü. Onun dışında novelin ingilizce çevirisi hala 1.kitaptan gidiyordu ben çeviriye başlarken. Neyse yazar geçen sene Aralık ayında yani bundan 4 ay kadar önce seriye devam etmeye başladı verdiği aradan sonra. Hatta şu an hala devam ediyor korece olarak. Her hafta 2 yeni bölüm geliyor. Ne diyordum, işte yazarın bu ara verdiği dönemde novelin webtoon'u da yapıldı ve  ingilizceye çevrilmesiyle de kitlesi bayağı bir arttı. Yani çok fazla yabancı fan da takip ediyordu seriyi. Ama elbette bildiğiniz üzere bu çevirileri yapan siteler resmi değiller. Fanların çevirisi bunlar. Ve yazar bu illegal çevirilerden zarar gördüğünü söyledi. Yine seriye devam etmeye başladığı 4 ay öncesinde, serinin resmi ingilizce çevirisinin de geleceğini açıkladı. Serinin resmi çevirisi şu an Webnovel uygulamasında mevcut. Belki bilenler vardı webnovel'de noveller coin karşılığı bölüm kilidi açılarak okunuyor. Yani özetle paralı. Ve sitede bulunan ingilizce çeviriden oldukça geriden geliyordu. Böyle olunca webnovel'de okuyan insanlar ilerisini merak edip illegal sitelerden okumaya yöneliyorlar ve bu da bana zarar veriyor dedi yazar. Önce çevirisini yapan siteye uyarı verdi. Site ertesi gün yine bölüm atınca yazar kendi kişisel blogunda bir yazı paylaştı. Yabancı çeviri yapan ve takip eden fanlar yüzünden novel bittikten sonra yazmayı planladığı yan hikayeleri yazmayacağını söyledi. Bayağı bir sert üsluplu dille uyardı. Koreli okuyucular da çok kızdı haliyle. Bunun üzerine siteye tekrar ulaşıldı ve site çeviriyi durdurdu ve noveli komple kaldırdılar sitelerinden. Ben de o ingilizce çeviriyi kullanarak türkçeye çevirdiğim için benim çeviri de kesintiye uğradı haliyle. Bizim kaldığımız yerden sonrasının(2.kitap 14.bölüm) düzgün bir ingilizce çevirisi yok özetle. Sadece 2. kitabın 34. bölümüne kadar bir sitede koreceden translate ingilizce çevirisi var o kadar. İşte ben twitter'dan takip eden arkadaşlara o translate olan ingilizce çeviriyi düzeltmeye çalışarak çevirmeye devam edeyim mi diye sormuştum onlar da olur demişlerdi ki son 2 bölümü fark ettiyseniz öyle çevirdim. Ama yazarın ve koreli okuyucuların çok fazla eleştiri yapıp çeviri yapan siteleri bildirmeleri dolayısıyla translate bile olsa o çeviriye devam edebilmek çok stres verici ve zordu. Çeviriye ara veriyorum demek istediğim bu translate çevirilerdi. Yani aslında devam edebileceğim doğru bir ingilizce çeviri yok. Ama resmi çeviri kaldığımız yere kadar gelirse ben de çeviriye devam etmek istiyorum. Şimdilik ona da var malesef. Çünkü resmi çevirisi de hala 1. kitaptan gidiyor. 



Son olarak ben orjinaline nereden ulaşabilirim diyenler olabilir. Bu bilgilere de sadece blog için açtığım twitter hesabımdan ( @sponge_tr ) ulaşabilirsiniz. Oradan uzun uzun paylaştım novelin yayınlandığı orjinal siteyi, siteye nasıl üye olup ne kadara bölüm satın alıp okuyabileceğinizi vs. Onun dışında yine twitter üzerinden güncel bölümlere dair spoiler'lar paylaşmaya da çalışıyorum. Hesabı takip edebilir ve herhangi bir sorunuz için bana ulaşabilirsiniz arkadaşlar. 💕 UTOT dışında çevirmek istediğim başka noveller de var -ki Lucia çeviriyordum o da yarım kaldı-, bunun için de önerilerinize açığım. Ama yakın zamanda novel çevirebilmem pek mümkün gözükmüyor malesef. KPSS'ye hazırlanmam bir yana kişisel ve ailevi sağlık sorunları da baş gösterdi. O yüzden vakit ayırabilmem pek olası değil. Ama yine de umuyorum ki yine de bir fırsat bulup sizlere güzel sürprizler yapabileyim. Hepinize kucak dolusu sevgiler ve ayrıca unutmadan hayırlı Ramazanlar.. 🙈








Önceki Bölüm                                 Bilgiledirme 

12 Ocak 2022 Çarşamba

 2. Kitap 16. Bölüm

Uslin olduğu yerde dururken, sanki kıyafetlerini değiştirmeyeekmiş gibi başını salladı. Max kuru tükürüğünü yuttu.

"Şi- şimdi... Rikardo Riftan adına Anatol'un  yönetiminden sorumlu değil mi? Daha yapacak çok fazla işim var... Sana bu kadar zahmet veremem..''

"Birkaç gün izin alabilirsinz, ben amtreman yaptıramadığım zamanlarda da  Yurision size koçluk yapacak."

Yurision, bu sanki önceden müzakere edilmemiş gibi şaşkınlıkla ona baktı.

"Be-ben mi?"

"Bir şikayetin mi var?"

Yurision hızla başını salladı. Ama kızaran yüzüne bakınca pek de mutlu görünmüyordu. Max Yurision'un alnıa vurduğu zamanı ya da Riftan'ın ona hançer kullanmayı öğretirkenki zayıf motor becerilerini hatırladı ve utançla sırıttı. Uslin ona bir kaşını kaldırdı.

"Hala ne bekliyorsunuz? Lütfen üzerinde çalışması kolay giysiler giyin ve dışarı çıkın."

"Ben gerçekten...böyle zahmete girmenize gerek yok. Her halükarda, ben savaşta arkadan destek veren yardımcı bir büyücüyüm, bu yüzden doğrudan savaşlar yapmayacağım."

"Savaşta ne olacağını asla bilemezsiniz. Leydi bunu daha önce zaten tecrübe etti değil mi? Yaratıklar tarafından sürpriz bir saldırı olabilir ya da kendinizi büyü kullanamayacağınız bir durumda bulabilirsiniz. Kendinizi korumak için ne kadar çok aracınız olursa o kadar iyi.''

O kadar mantıklıydı ki daha fazla itiraz edemedi. İsteksizce tekrar büyük Salona'a girdi.

Birkaç dakika sonra, Max özensiz elbisesini çıkardı ve dizlerine kadar uzanan kalın yünlü bir tunik ve bol bir pantolon giydi ve yüzünde sersem bir ifadeyle Uslin'in önünde durdu. Uslin sanki puan veriyormuş gibi ona bir aşağı bir yukarı baktı ve sonra hafifçe çenesine dokundu.

"Öncelikle zırh seçmelisiniz."

"Leydi gibi ufak tefek birine göre bir zırh var mı?"

Yurision çenesinin ucuna gelen Max'e aşağı yukarı baktı. Max homurdanarak ona dik dik baktıç

"Ah, büyük olan sensin ben küçük değilim! Ayrıca birkaç yıl önce sen de benim gibiydin!"

"Kesinlikle hayır!"

Yurision ayağa fırladı.

"Sizi ilk gördüğümden beri leydiden çok daha büyüğüm!"

"Çok mu?"

Yurision şok içinde ağzını açtığında gerçekten gücenmiş gibi kızardı.

"En azından Van Hensey daha büyük olduğumu söyledi."

Max öyle olmadığı konusunda itiraz etmek üzereyken, Uslin onlara müdahale etti.

"İşe yaramaz tartışmalara gerek yok. Hemen demirhaneye gidelim. Muhtemelen   çırak şövalyelerin giydiği bir şey olacaktır."

Uslin öne geçip yürümeye başladığında, Max derin bir iç çekti ve figürünü takip etti. Kaleyi geçip çıplak dalların örümcek ağı gibi gölgeler oluşturduğu orman yolunu çok geçmeden çekiç sesleri duyulmaya başlandı.

Max, dumanı tüten bacalara, büyük körüklü fırınlara ve örsün üzerine çelikle vuran demircilere baktı.

Geniş açık kapıdan girdiklerinde, çıraklara yüksek bir sesle bağıran demirci ustası arkasını döndü. Siyah is bulaşmış, sakallı yüzünden belirgin bir sıkıntı ifadesi geçti.

"Burada ne yapıyorsunuz?"

"Leydi Calypse'in kullanması için zırh almak istiyorum."

Uslin, demircinin küstah tavrına alışık görünüyordu ve düz bir ses tonuyla cevap verirken içeri girdi. Max, kömür cızırdayan şömineye, duvarlardaki kum kulelerine ve baş döndürücü bir ekipman yığınına bakarak onu takip etti.

Demirhanenin içinde, Annette ve Armin de dahil olmak üzere bir dizi zanaatkar tüm hızıyla çalışıyordu. Max onların sadece birkaç saat içinde zanaatkarlara doğal bir şekilde karışmış olmalarına nefesi kesildi. Ustalalarla hararetli bir konuşma içinde olan Annette onu gördü ve kuvvetle elini sallayarak ona seslendi.

"Burada çok sayıda faydalı zırh var! Sanırım bunlardan birini seçebilirsiniz."

Annette'in evinde gibi davranması tuhaftı ve demirciler gülünç ifadelerde bulundular.  Ama Annette umursamıyor gibiydi. Bir rafa yığılmış bir miğfer aldı ve döndü.

"Bu çok iyi yapılmış bir şey! Tasarım çok hantal ama cilalı ve ağırlığı inanılmaz derecede hafif."

"Gerçekten iyi bir gözün var."

Miğferi yapan usta gibi görünen adam sıcak bir şekilde gülümsedi ancak Annette onu amansızca attı ve eline başka bir tane aldı.

"Ama görüş alanı çok dar, bu daha iyi."

"Hayır, bu siyah miğfer daha iyi değil mi? Işığı yansıtmaz, bu yüzden saklandığında fark edilmemeni sağlar. Ayrıca daha güçlü görünüyor."

"Çok fazla ağır.. Daha önce denedim ve sanki onu kullanan kişinin boynunu kırmaya kararlıymış gibi geldi."

Sohbetleri devam ederken ustaların yüzleri kıpkırmızı oldu. Onlara bakan demirci şefi başını Max'e çevirdi ve karanlık bir şekilde gülümsedi.

"Bana Madam'ın bir misafiri olduğu söylendi ama... Sizi buradan çıkarabilir miyim? İşime engel oluyor."

"Şe-şey bu..."

Max, utanç verici bir ifadeyle demirci ve Umli büyücüleri arasında gidip geldi. O tereddüt ederken, Anette ve Armin bir zırh seçip önüne getirdiler.

"Bunu giy. bu buradaki en küçük zırf parçası. Bence vücuduna uyacak."

Annette bir göğüs zırhı uzattı. Bunu gören Yurision'ın yüzü sertleşti.

"Bu benim zırhım, ama..."

"Bu senin giymen için çok küçük değil mi?"

"...Çırak şövalyesiyken giyerdim."

"Hey insanlar korkunç bir şekilde büyüyor. Buna sığacak kadar küçük bir adam nasıl bu kadar büyüyebilir."

Armin, hayranlık dolu Annette'nin sırtına vurdu.. Sıradan bir insanın söyleyeceği sözlere benzemiyordu. Ancak Yurision tuhaflığı fark etmedi ve zırhına kasvetli gözlerle baktı. Çok kasvetli görünüyordu bu yüzden Max ona teselli sözlerinde bulundu.

"Buna ne dersin. Tanrım, artık çok büyüdüğüne göre sorun değil. Seni ilk gördüğümde... ne kadar şaşırdım. Başka biri olduğunu düşündüm."

Yurision'ın yüzü hızla aydınlandı.

"Doğru mu? Şimdi Garrow'dan daha büyüğüm! Sör Ricardo ve Sör Caron'u çabucak yakaladım"

Uslin'in yanına yürüdü ve omuzları dik bir şekilde yanında durdu. Uslin'in yüzü hafif çarpıktı ama Yurision hiç fark etmemiş gibiydi. Muzaffer bir şekilde elini kendi başının üzerine koydu, sonra parlak bir şekilde gülümseyerek elini Uslin'in başının üzerine götürdü.

"Şuna bakın! Ben biraz daha büyüğüm."

"...."

"Ama bundan daha büyük olacağını sanmıyorum. Sör Nirta kadar büyük olmasam da, Sör Calypse kadar büyük olmak istedim ama aylarca sürekli boyumu ölçtükten sonra bile bu değişmedi. Ne yazık ki bununla yetinmem gerek ama yine de şövalyeler içinde en iyilerinden biriyim.''

"Lovar."

Uslin kötü bir sesle sözünü kesti. Yurision saf bir yüzle ona baktı.

"Ne oldu, Sör Ricardo?"

"Kapa çeneni."

"Evet! Sör Rikaido, efendim"

Yurision ağzını açtı ve hızla kapattı. Uslin sinirli bir bakışla yanından geçti ve zırhını aldı.

"Buraya gelin. Giymenize yardım edeyim."

Ardından göğüs zırhlarını ustana vücudunun etrafına sardı, deri kemeri iyice sıktı, kol ve bacak desteklerini bağladı. Max, hatırı sayılır bir ağırlık duygusuyla sendeledi. Uslin gözlerini kıstı ve onun şekline yukarı ve aşağı baktı ve Yurision'ın söyleyecek bir şeyi varmış gibi elini şiddetle salladı. Uslin içini çekerek ona baktı.

"Ne?"

"Mümkünse zincir zırh takmak daha iyi olmaz mıydı? Karnınız boş."

"Göğüs için bu kadar yeter"

"Ya bir mızrak ya da ok uzaktan uçarsa! Üstelik goblinler gibi daha küçük yaratıklar, aşağıdan gelen silahları nedeniyle öncelikle alt karınlarını hedef alıyorlar."

Çok geçmeden etki bırakan Uslin, bir şey olup olmadığını anlamak için bir zincir zırh almaya başladı. Max sundukları her ekipmanı sanki bir zırh standıymış gibi giyerek ileri geri yürüdü.

"Bence omuz pedleri giymek de  iyi bir fikir."

"Çok ağır. Böyle ağır silahlarla dayanıklılığım yolculuğun yarısında tükenir. Minimum zırh olması daha iyi."

"Yine de miğferini kullanmak zorunda kalacaksınız! Ya yaratıklar bir çukur kazar ve ardından sopa gibi bir şeyle arkadan saldırırsa."

Yurision'ın sabırsız çığlığı Uslin'i de endişelendirmişe benziyordu ve bu yüzden Max'in tüm vücudunu silahlandırmaya başladı.

Max, artan metal parçalar tarafından yarı yarıya ezildi ve Annette ve Armin'e gözleriyle bir yardım talebi gönderdi. Ama onun zırhını seçme konusundaki ilgilerini çoktan kaybetmişlerdi ve fırının önünde ustalarla güreşiyorlardı.

Sonunda, şövalyenin alevini yenemedi ve tamamen silahlı olarak demirciden dışarı çıktı. Max, daha 10 adım atamadan böyle bir zırhla  asla yola çıkamayacağını  anladı, ancak şövalyelerin memnun ifadesini görünce, itiraz edemedi. Yurision diğerlerinin hızından habersiz neşeyle haykırdı.

"İlk seferiniz olduğu için garip geliyordur ama alışınca iyi olacaksınız. İlk başta bana da zırhım ağır ve rahatsız geliyordu, ancak birkaç gün sonra normal kıyafetler giyiyormuşum hissettim!"

Max, Yurision'a bir yaratıkmış gibi baktı. Gerçekten öyle düşünüyor gibiydi. Uslin ise Yurision'dan daha şüpheci görünüyordu. Yine de, denemek istediğinde, sessizce sendelemesini izledi. Sonunda demirhaneden çok uzakta olmayan boş alana ulaştığında, bir dalla zemine çizim yaparak derslerine başladı.

"Aslında size temelden adım adım öğretmeliyim, ama fazla zamanımız yok, bu yüzden pratikte kullanabilecek tekniklerle başlayacağım. Leydinin fiziksel gücü yok, bu yüzden düşmana karşı uyanık olmayı ve hayati noktasına nişan almayı öğrenmeniz gerekiyor. Genellikle, göğüste bir bıçak en etkilidir. Kaburgalardan bıçaklanmak, kalbinizi delebilir veya akciğerlerde derin bir delik varsa, tek bir bıçakta ölümcül yaralanmaya neden olabilir. Ancak, önemli ölçüde güç ve beceri gerektirir ve alt ırklar genellikle göğüs zırhıyla donanmıştır, bu yüzden kolay değildir.  Bir saldırı başarısız olursa, başka bir saldırı fırsatı yakalamak zordur, bu yüzden en yüksek başarı şansına sahip kısmı seçmeli ve ölümcül bir darbe indirmelisiniz. Görünen hayati nokta.. Başka bir deyişle gözleri, boynu ve karnı hedeflemeniz gerekir. Başarılı bir saldırı düşmanı öldürmese bile leydiye kaçması veya kendini savunması için fırsat verecektir.''

Hünerli maharetiyle toprağa bir insan vücudu çizdi ve her bir bölgeyi işaret etti.

"Alt ırkların vücut yapısı insanınkine çok benzer. Organların konumu benzerdir. Karaciğer ve dalakta oluşan hasarlar ciddi kanamalara neden olabilir. Ayrıca atardamarın geçtiği eklemin iç kısmını kesmek de etkilidir. Atardamarın yanı sıra derin kesikler de ölümcül yaralanmalara neden olabilir. Ancak ciddi bir fiziksel güç gerektirdiğinden, eğitimli bir şövalye olmadıkça derin bir yara açmak zor olacaktır.  Leydi bu bölgelere saldırmak için açıklık bulursa, kesmek yerine bıçaklamalısınız. Ağırlığınızı iki elinize vermelisiniz , kılıçlarınızı olabildiğince derine saplayın ve sonra yarayı bu şekilde açar gibi bıçağı bükün."

Max, yarı şaşkın bir yüzle açıklamasını dinlerken başını salladı. Kask ağırdı, bu yüzden boynunu dik tutmak kolay değildi. Uslin iyi dinlediğinden emin olmak istercesine gözlerini kıstı ve derse yeniden devam etti.

"Şu anda bahsettiğim saldırı yöntemi sadece goblinler ve koboldlar gibi alt sınıf yaratıklar içindir. Olmaz ama eğer bir trolle karşılaşırsanız sakın kimseye saldırmayı düşünmeyin. Trollerin yenilenme gücü muazzamdır. Bir anda yara iyileşir yani tek bir kesikle kafasını kesmeden öldüremezsiniz. Trolle en etkili saldırı ateş büyüsüdür. Ejderha alt türlerinden farklı olarak, canavar alt türlerinin büyüye karşı direnci düşüktür, bu yüzden saldırı büyüsü iyi işe yarar."

"Ben... bu savunma büyüsünde uzmanım.. Böyle güçlü bir ateş özelliğinin saldırı büyüsünü uygulayamam imkansız."

Uslin'in yüzü karardı. Max hızlı bir şekilde ekledi.

"Ama... Savunma büyüme güveniyorum! Ah, gizli büyü de özel bir araçtır."

"Önce uygulamaya geçelim. Uzun kılıçları kullanmak zordur, bu yüzden hançer kullanmak için iyi bir silah olacaktır.."

Önkol uzunluğundaki bir hançeri bel kemerinden çıkardı ve sapı ona doğrulttu.

"En sık kullanılan hançerlerden biri. Bıçağının boyu uzun olduğu için yakın mesafeden saldırırken ölümcül yaralara neden olabilen bir silahtır."

Max, geçmişte Riftan'ın kendisine verdiği hançere benzer bir tasarıma sahip hançere baktı. O hançer, savaşın ortasında bir yerlerde kaybolmuştu. Hançeri iki eliyle sıkıca kavradı. Hala izleyen Yurision yanına koştu ve ona hançeri nasıl tutacağını söyledi.

"Böyle tutarsanız bileğinizi daha az zorlar. Ve hançeri yerleştirirken bileğin ve bıçağın düz olduğundan emin olun. Böylece eklemlerimizi zorlamadan vücudunuzun ağırlığını etkili bir şekilde taşıyabilirsiniz."

"Bunun... gibi mi?"

Uslin onun hançeri tutan figürüne bakarken başını salladı.

"Evet, aferin. Şimdi bununla saldırmaya çalışın. Leydinin nasıl saldırdığına bakıp tek tek düzelteceğim."

Max, Uslin'in uygun tek bir zırh bile giymeden savunmasız halde dikildiğini görünce ona tuhaf bir şekilde baktı.

"Bana.. hayati noktana saldırmamı ve ölümcül yaralar vermemi söylüyorsun! Ya yaralanırsan?"

"O zaman bana büyü yapabilirsin."

Uslin acı acı başını salladı ve biraz uzakta durdu. Max garip bir dejavu duygusuna kapılmıştı. Büyün şövalyeler bu kadar gururlu bir ırk mı? Gözlerini kıstı ve onun ifadesiz yüzüne baktı, iç geçirip kılıcını kaldırdı.

Kesinlikle, Remdragon Şövalyeleri'nin bir üyesine zarar verebileceğini düşünmemişti. Eminim yine gülünecek tek kişi ben olacağım. Ancak, saldırısının boşa gideceğini bilse bile, bir bıçak kapmak için acele etmesi ve rakibinin gözünü veya boynunu bıçaklaması ciddi bir zihinsel yük oluşturuyordu.

Tereddüt etti, gözlerini kapattı ve ona koştu. O anda, vücudun ağırlık merkezi aşağı doğru eğildi. Max üç adım bile atamadı ve sanki zırhının ağırlığı altında gibi ezilmiş gibi yere düştü. Yarı yarıya öngörülen bir durum olmasına rağmen, yüzü alev alev yanıyordu.

Oturduğu yerden kalkmak için hızla doğruldu. Ancak zırh, vücudu kaldıramayacak kadar ağırdı. Devrilmiş bir kaplumbağa gibi mücadele eden Max, ağlayarak şövalyeye seslendi.

"Bana da yardım edin! Zırh yüzünden... nefes alamıyorum!"

"Leydim, size yardım edeceğim."

Yurision hızla koştu ve onu iki eliyle kaldırdı. Uslin, Max'in Yurision'ın kolunda asılı olduğunu görünce derin bir iç çekti.

"Zırhla başlamalıyız."


Ç/N: Ahaha Max ve savunma eğitimleri fiyaskosu hiç değişmiyor 3'te 3 asdfghjk Ve kendisine iyileştirme büyüsü yaptırmayan Uslin'den nerelere geldik 🙈 

Arkadaşlar bu arada seriyi çevirmeye ara vermeye karar verdim. Malesef şimdilik böyle olacak twitter'dan yazdım zaten nedenini. Bu süreçte Lucia'yı bitirmeyi düşünüyorum. Başka novellere de başlarım diye umuyorum. Yine de bir sorunuz vs. olursa bana twitter'dan ulaşın 💟 (@sponge_61)

Önceki Bölüm                                                                                                   Bilgilendirme

10 Ocak 2022 Pazartesi

 Lucia - 60.1 Bölüm

 Başkentin Yüksek Sosyetesi (3)

Akşam yemeği sırasında Hugo Lucia'ya gezisinden bahsetmeye başladı.

"Dışarı çıktığını duydum."

"Evet. Daha önce senden mektup vermeni istediğim bir tanıdığı görmeye gittim. Hatırlıyor musun?"

"Hatırlıyorum."

Hugo sadece hatırlamakla kalmıyor, Fabian son raporu teslim ettiğinden beri kadın romancıyı hem yakından izliyor hem de koruyordu.

Kadın romancının yakında evleneceğini zaten biliyordu ve hatta adamın romancıya bilerek yaklaşıp yaklaşmadığını da araştırmıştı.

Norman'ın haberi yoktu ama, Taran Dükü'nün İstihbarat Birimi tarafından şüpheli olmadığı garanti edilen bir adamla evlenmek üzereydi.

"O benim çok değerli bir arkadaşım. Başkentten ayrılırken, yeni evinde herhangi bir zorlukla karşılaşması durumunda ona yardım edebilmek için bir bağlantı bırakmak istiyorum.''

"Uygun gördüğün gibi yap."

Onun hızlı rızasıyla, Lucia'nın yanakları biraz kızardı. Reddedeceğini düşünmüyordu ama isteğini kabul ettiğinde yine de mutlu oldu.

"Ayrıca... benim hakkımda dolaşan dedikodulardan haberin var mı?"

''Başkentte her zaman birçok söylenti vardır.''

"Bu çok saçma bir söylenti..."

Lucia cümlesine devam etmedi ve çatalıyla yemeğini dürtmeye devam ederek Hugo'nun kaşlarını hafifçe çatmasına neden oldu. Hugo Fabian aracılığıyla onun hakkındaki tüm söylentileri biliyordu. Söylentiler çoğunlukla gülünçtü, bu nedenle kötü niyetli olmadığı sürece hassas bir yanıt ters tepebilirdi.

Neyse ki, onunla ilgili söylentilerde kötü niyetli bir ayrıntı yoktu. Bilmediği bir yerden kötü bir söylenti duymuş olabileceği düşüncesi Hugo'nun moralini bozdu. Öyle olsaydı, işini düzgün yapmayan Fabian'ı arar ve onu yere sererdi.

''Söylentiler genellikle gülünçtür. Söylenti ne diyor?''

Lucia onun sorusuna biraz tereddüt etti, sonra hafifçe kızarmış bir yüzle, utancını bastırırken, ağza alınmaz söylentiyi açıklamaya çalıştı.

"Taran Düşesi harika bir...güzellik... yani sen...beni...bölgene...

"Onu duydum. Ne olmuş ona?''

Söylenti çok önemli değildi. Hugo bunun onu neden bu kadar rahatsız ettiğini anlayamadığı için sordu. Lucia ise Hugo'nun söylentiden nasıl tamamen etkilenmediğini de anlayamıyordu.

''Seni bir tür adam kaçıran gibi gösteriyor.''

"Benim hakkımda bir söylenti için, bu daha çok olumlu tarafta."

Lucia rüyasında onun hakkında her türlü söylentiyi duymuştu. Ayrıca, istemeden doğrudan onun yüzüne karşı kan içtiği söylentisini de iletmişti. O sırada onun sözlerine oldukça neşeli tepkisi göz önüne alındığında, kendisi hakkında söylentilerle karşı karşıya kaldığında sakin görünüyordu.

"Ama demek istediğim, ne eşsiz güzelliği. Bu çok şaşırtıcı… Gerçekte, sosyeteye çıktığımda insanlar konuşmaya başlayacak.''

"Neden konuşacaklarmış?"

Lucia o kadar çok şey söyledikten sonra Hugo'nun neden onu hala anlayamadığını bilmiyordu.

"Biliyorsun, çünkü ben eşsiz bir güzellik değilim."

"Ne demek istiyorsun? Sen güzelsin."

Lucia bir an şaşırdı. Ve bir anda yüzü tamamen kızardı. Hizmetçiler çabucak bakışlarını kaçırdı ve hiçbir şey duymamış gibi davrandılar. Bu durumda ifadeleri hiç değişmeyen hizmetçiler gerçekten takdire şayandı.

''…Bana takılma.''

"Asla yapmadım. Güzel olduğunu söylüyorum çünkü güzelsin."

Arada bir onunla yaramazlık yaparak alay etse de, samimiyetsizce şaka yapan biri değildi. Aynı şeyi daha önce de söylemişti ama o zamanlar sadece ikisiydi. Lucia'nın yüzü o kadar kızardı ki bundan daha fazla kızaramazdı ve yerinde duramadı.

Lucia bu şekilde kalktı ve hızla yemek odasından çıktı. Güçlü bir el kolunu tuttu ve bahçeye çıkmasını engelledi. Bir noktada, Hugo onu yakalamıştı ve hemen arkasındaydı.

"Vivian, yanlış bir şey mi yaptım?"

Hugo karısının ona güzel demesinden hoşlandığını düşünmüştü. Listesine açıkça böyle kaydedilmişti, bu yüzden tepkisine şaşırdı. Lucia öfkeyle başını salladı.

"Hayır. Utandım çünkü bunu hizmetçilerin önünde söyledin."

"Vay. Hizmetçilerin önünde 'dokunma' idi, şimdi hizmetçilerin önünde 'deme' mi oldu?''

Lucia kollarını onun beline doladı ve başını göğsüne gömdü.

"Mm. Böyle şeylerden hoşlanmıyorum."

Hugo hizmetçilerin orada olup olmadığını neden umursaması gerektiği konusunda homurdanırken, Lucia kollarını sırtına sararak ona karşılık verdi. Onun homurdanmalarını dinleyen Lucia, başını göğsüne ovuşturdu ve hafifçe kıkırdadı.

Mutlu musun? Norman'ın soruları zihninde belirdi. Lucia tekrar tekrar 'Mutluyum' cevabını verebilirdi. Ona inanmaya karar verdiğinden beri, biraz daha az endişeli ve biraz daha çok mutluydu.

'Bu lanet dedikodular. Aptalca şeyler söyleyen her ağzı tutup büzemiyorum bile.' (Hugo)

Diğer söylentiler önemli değildi ama bu günlerde Hugo, kadınlarla ilgili asılsız söylentilerin veya geçmişin skandallarının Lucia'nın kulaklarına ulaşmasından çok endişeliydi.

Bu nedenle, bu günlerde Fabian gece gündüz ortalıkta dolaşıp dedikodular topluyordu.

Ç/N: Ahaha çalış Fabian çalış 


Önceki Bölüm                                                                                               Sonraki Bölüm