Lucia - 60.2
Başkentin Yüksek Sosyetesi (3)
Lucia ve beraberindekiler başkente geleli birkaç gün olmuştu ama geldiklerine dair hiçbir söylenti yayılmamıştı. Hugo, Lucia'dan dinlenmesini ve bir süre daha toplumdan uzak durmasını istedi. Lucia bu birkaç günü çok rahat bir şekilde geçirdi.
Lucia bu aranın uzun sürmeyeceğini biliyordu, bu yüzden elinden geldiğince zevkine varmaya baktı. Öğle yemeğini yedi, köşkün etrafında gezindi ve bahçede yürüyüşe çıktı.
Kapılar ile konağın girişi arasında oldukça geniş bir arazi vardı. Konağın içinin görülmemesi için bahçeye çok sayıda ağaç dikilmişti. Ve arada küçük bir patika olduğu için yürüyüş yapmak güzeldi.
"Ooh!"
Aniden gelen yüksek ses Lucia'yı şaşkınlıkla yerinden sıçrattı. Önünde beklenmedik bir şekilde göz alıcı bir adam belirdiğinde, Lucia olduğu yerde yere yığıldı.
"Ah, seni şaşırttım mı? Benim. Ben. Uzun zamandır görüşmüyoruz, değil mi?"
Göz alıcı adam Roy Krotin'di. Lucia onun elini tuttu ve ayağa kalktı. Lucia için Roy özel bir bağlantıydı. O zamanlar bilmiyordu ama Roy olmasaydı Hugo ile tanışamayacaktı.
Misafirleri yönetmek Jerome'un göreviydi ve Jerome'un kurnaz kişiliğiyle, uygun bir konuk olduğuna karar verilene kadar Hugo ile tanışmasına izin vermesinin hiçbir yolu yoktu. O zamanlar Jerome şans eseri orada değildi ve Roy istediği gibi davranarak Lucia'nın Hugo ile buluşmasına izin verdi.
O sırada Lucia, Hugo ile görüşemeyip geri çevrilmiş olsaydı, tekrar ziyaret etmeye cesareti olmazdı. Göklerden gelen bir yardımdı ama aynı zamanda Roy'un da yardımıydı.
"Artık Düşes olduğunuza göre, biraz farklı olmalı mıyım? Ama ben bu işi tam olarak bilmiyorum."
Roy'un sırıtan ifadesinde hiçbir kötülük yoktu. Lucia sırıtarak karşılık verdi.
"Sorun yok. Rahat olduğun şeyi yap. Uzun bir aradan sonra seninle bu şekilde karşılaşmak benim için bir zevk. Sana teşekkür etmek istiyordum.''
"Teşekkür mü? Ne için?"
"Sör Krotin olmasaydı, Majesteleri Dük ile nasıl tanışabilirdim? Sör sayesinde Düşes oldum.''
''Ne… ben… pek bir şey yapmadım…''
Roy mahçupça çenesini kaşıdı. Aslında, Lucia'nın Hugo'ya evlenme teklif ettiğinde kahkahalarla gülmesi Roy'un aklını hep meşgul etmişti. Onunla alay etmeyi asla düşünmedi. Sadece durumun kendisi çok komikti ama insanlar genellikle onun sözlerinin ve eylemlerinin tersini algılamaya meyilliydi.
Ama yanlış anlamak bir yana dursun bunun yerine Lucia'nın minnettarlığını duyduğunda, biraz garip ve mutlu hissetti.
'Bu adamın neden öyle kötü bir ünü var ki?'
Rüyasında, Roy Krotin 'Deli Köpek' olarak ünlüydü ve Lucia'nın Roy ile kesin bir bağlantısı yoktu, bu yüzden onu sadece söylentilerden tanıyordu. Ancak Roy ile şahsen tanıştıktan sonra, onun tarif edilen kötü şöhretli kişiden çok uzak olduğunu fark etti.
Neşeli, açık sözlüydü ve eğer biri ona iyi niyetle davranırsa, iyiliğinin karşılığını vereceğinden emindi.
'Bu söylentilerde güvenilecek çok az şey var, ha.'
Taran Dükü'nü çevreleyen söylentilere göre, kan ve gözyaşı olmayan acımasız bir canavardı. Ve şimdi, onu çevreleyen söylentiler tamamen asılsızdı.
Rüyasında çevreler hakkında söylentilerden bir sürü bilgi edinmişti ama şimdi çoğunun muhtemelen yalan olduğunu düşündü.
Lucia, ilgili kişiyle doğrudan tanışmadıkça gelecekte söylentileri dinlemeyeceğine dair kendine küçük bir taahhütte bulundu.
"Majesteleri Veliaht Prens'in refakatçisi olduğunuzu duydum. Bu saatte burada olman sorun olur mu?" (Lucia)
"Olsun ya da olmasın, bir daha yapmayacağım. Lord'un emri olsa bile, yapmayacağım! Bir yıldan fazla bir süre boyunca hiçbir yere gitmemek ve sadece birine eşlik etmek ne kadar zordu biliyor musun? Zaman zaman suikastçıları öldürmek eğlenceli olsa da, hemen şimdi bırakmak istiyorum.'' (Roy)
"…Ah, anlıyorum. Zor olmuş olmalı."
"Ama ya Lord'um?"
"İçeride değil. Dışarı çıktı."
"Lanet olsun. Efendimle bir raunt atmak için koştum çünkü yapmayalı epey vakit olmuştu."
"…Raunt? Majesteleri Dük ile savaşmayı mı kastediyorsun?''
"Hm? Hahaha! Bunu kavga olarak adlandırmak doğru. Düello da bir dövüştür.''
''Ah… bir düello. Bu tehlikeli değil mi?''
"Tehlikesi yok. Biz de amatör değiliz. Kılıcı dikkatsizce sallayanlar için tehlikelidir. Hiç düello izlemediniz mi?"
"İzlemedim. Ama Majesteleri yaralanabilir..."
Puahahaha! Roy yüksek sesle kahkaha attı.
"Yaralanmak mı? Ah, bunu dile getirmek bile saçma. Lordumun parmaklarını bile incitebilecek kimse yok bu dünyada.'' (Roy)
'Gerçekten bu kadar harika bir şövalye mi?' (Lucia)
Hugo'nun fiziği bir şövalyeninkine kıyasla baskındı. Ama belki de Lucia onun kılıç kullandığını hiç görmediği için ona gerçek gibi gelmedi. Lucia rüyasında bir atölye işletiyordu, bu yüzden Şövalye denilenler hakkında biraz bilgi sahibiydi.
Katı ve sıradan birileri iken, bazen öfkeleri patlardı ve sonra gözü kimseyi görmeyen öfkeli bizonlara dönerlerdi.
'O (Hugo) hiç de böyle bir şövalye gibi değil.'
Bir şövalyenin sahip olduğu tuhaf kaba tavrı Hugo'dan hiç hissedemiyordu.
'Şövalyeden ziyade Dük olduğu için olabilir mi?'
Rüyasında hatırı sayılır sayıda şövalyeyle tanışmış olmasına rağmen, nadiren asil şövalyelerle karşılaşmıştı. Buna Dük olan bir şövalye de dahil.
Bu yüzden biraz şüpheliydi. Belki de askeri eylemleriyle ilgili söylentiler, o bir Dük olduğu için daha abartılı idi. İlk etapta, söylentiler asılsız şeylerdi, bu yüzden mümkündü. Taran Dükü'nü tanıyan herhangi biri Lucia'nın bu düşüncelerini duysaydı, ağzı açık kalırdı.
''Sör Krotin!''
Gün gibi keskin bir ses onları böldü. Jerome sert bir ifadeyle ikisine yaklaştı. Roy aptalca bir gülümseme sergiledi ve konuşurken ifadesi garipti.
"Selam. Uzun zaman oldu."
Jerome, Roy'a keskin bir bakış attıktan sonra Lucia ile kibarca konuştu.
"Leydim. Hizmetçi olmadan dışarı çıkarsanız, bazı sorunlarla karşılaşabilirsiniz.''
"Ah, bunu daha önce de söylemiştin. Dikkatli olmaya özen göstereceğim."
Lucia düşüncesizliği için içten içe kendini azarladı, sonra Roy'a hafifçe başını salladı ve iki adamı yalnız bırakarak malikaneye gitmeye başladı. Jerome, Lucia malikaneye girene kadar onu izledi, sonra dönüp Roy'a baktı.
"Bu ne küstahlık! Bu Taran Hanedanının Hanımı. Etrafta kimsenin olmadığı bir yerde karşılaşabileceğin biri değil!''
Burası gözlerin nerede saklandığının bilinmediği başkentti. Başkentteki her türlü skandal, başlangıçta pek bir önemi olmayan olaylardan kaynaklanırdı.
"Üzgünüm."
"Biraz daha dikkatli olman gerektiğini söylüyorum."
"Ah, üzgünüm dedim. Onu uzun zamandır görmesem de gerçekten değişmedi, bu yüzden Düşes'i gördüğüme sevindim."
''Kişisel duygular, ne olursa olsun, kocası olan bir kadına dikkatsizce ifade edilmemelidir. Efedinin sonsuza kadar cömert olacağını varsaymayın. Sör Krotin yüzünden Milady hakkında korkunç bir söylenti çıkarsa Efendi çok kızacaktır.''
"Hmm. Ama Lord bir kadın yüzünden hiç sinirlenmedi."
''Bu herhangi bir kadın değil, Madam. Sözlerine dikkat et.''
Jerome'un yavrusunu koruyan bir anne gibi davranması o kadar yabancıydı ki Roy şaşkınlıkla gözlerini kırpıştırdı. Jerome, Dük'ün kadınlarına kaba davranma konusunda Roy'dan aşağı değildi.
Açık sözlü olan kişi Roy ise, sessizce onları çöpe atmayı düşünen de Jerome idi. Bu anlamda, ikisi garip bir şekilde büyük bir uyum içindeydi.
Ama bunun dışında aralarında büyük bir fark vardı. Roy eğleniyor ve huysuzlaşıyordu, Jerome ise kadınlara görevini unutmuş bir düşes gibi tam bir soğuklukla bakıyordu.
Bunun dışında, iki adam uyumsuzdu. Kedi ve fare gibiydiler. Komik olan, Roy'un çok daha güçlü olmasına rağmen kedi olanın Jerome olmasıydı. Roy ne zaman sorun çıkarsa, Jerome muazzam bir dırdır ve eleştiriyle ortaya çıkardı.
Hugo'nun delirdiğinde kendisini dövmesinde bir sorun görmeyen Roy, sadece Jerome'un önünde küçülürdü. Roy istediği gibi davrandı, korkacak hiçbir şey yoktu ve eylemlerinde her zaman kesin ve boyun eğmez olan Jerome'a duyulan hayranlığa benzer bir aşağılık duygusu hissetti.
''Lord o kadından…''
Jerome'un sert bakışları karşısında Roy sözlerini çabucak değiştirdi.
"Lord... Düşes'ten hoşlanıyor mu?"
"Evet."
"Çok mu?"
"Çok."
"Mm. O zaman eskisi gibi olursam Efendi sinirlenir mi?''
"Son derece sinirlenir."
Sadece öfkeyle sona erse şükür bile edebilirdi. Jerome, Roy için içtenlikle endişeleniyordu ve ona güçlü bir uyarı veriyordu. Başka bir şey olsaydı, Efendi Roy'u cömertçe affederdi. Ama bu hanımefendiyi ilgilendiriyorsa, hiç af olmayacaktı.
"Peki. Pekala, sorun değil, ben de o kadınd... Düşes'ten hoşlanmıyor değilim."
"…Neden?"
"Bunu nasıl tarif etsem. Kötü koku yaymıyor"
"Koku? Parfüm mü demek istiyorsun?''
Madam aşırı parfüm sıkacak biri değildi. Aslında, Jerome da onun bu noktasını seviyordu. Asil hanımların parfümü genellikle o kadar güçlüydü ki, sadece iki kişi bile olsa kokular karışıp birinin baş ağrısına neden oluyordu.
"Öyle değil…"
Roy, onlarla uğraşırken bir kişinin genel mizacını içgüdüsel olarak kavramaya alışıktı. Bu nedenle, Roy lordunun emirleri nedeniyle Veliaht Prens'in yanında kalmasına rağmen, Veliaht Prens ondan hoşlandı.
Roy da benzer bir nedenle kendisini Hugo'ya bağlamıştı. Bunun en büyük nedeni, efendisini gerçekten sevmesiydi ve bundan sonraki sebep, efendisinin etrafındaki kimseden özellikle nefret etmemesiydi.
"Her neyse, böyle bir şey. Şimdi anladım, bu yüzden dikkatli olacağım. Lord gelene kadar uyumak istiyorum. Nerede uyuyabilirim?''
"…Beni takip et."
Ç/N: Arkadaaaşşlarr selam 🙋 Uzun zaman oldu değil mi 😅 Benim için çok yoğun ve yorucu bir süreçti bu verdiğim ara açıkcası. Geçti mi peki bu süreç derseniz tam geçmedi açıkcası, bir ara uzun uzun anlatırım lakin en azından KPSS belasından kurtuldum 😇 Şimdi hedefim Lucia'yı bitirmek. Umarım hala devamını bekleyenler vardır aramızda 👉👈👀 Neyse yoksa da sorun yok aynen devam 😂