26 Eylül 2022 Pazartesi

 Lucia - 63.1
Başkentin Yüksek Sosyetesi (6)

Yemeklerinden sonra, Lucia Hugo'yla bahçede yürüyüşe çıktı. Roam'dayken, Hugo ne zaman vakit bulsa onunla akşam yürüyüşleri yapardı. Kocası meşgul ve çalışkan bir adamdı.

Yatağa çekilmelerinden önce çok fazla zamanı yoktu. Bu yüzden Lucia, pahalı bir hediye almaktansa onunla böyle birlikte yürümekten çok daha mutluydu.

''Hepsi ayrı ayrı güzel ve sevimliydi. Her şeyi kendin mi seçtin?'' (Lucia)

"Evet." (Hugo)

Hugo onları bir bakışta toplamıştı ama her şeyi kendisinin seçtiğini söylemek doğru sayılırdı.

"Hoşuna gitti mi?" (Hugo)

"Evet teşekkür ederim."

Lucia herhangi bir mücevherden çok, onları alan yüreği için minnettardı.

''Kadın takıları hakkında çok şey biliyor gibisin. Sanırım çok fazla hediye ettiğin için."

Lucia bu sözleri ağzından çıktıktan sonra geri almak istedi. Onu eleştirmeye hiç niyeti yoktu ve sözlerinin sınırı aştığını düşündü. Rahatsız olacağını hissetti ve dil sürçmesi için özür dilemek üzereydi ama önce Hugo konuştu.

"Vivian."

Hugo derin bir iç çekti, Lucia'nın bileklerini tutmak için uzandı ve yürümeyi bıraktı.

"Evlenmeden önce olanları unutamaz mısın?"

Lucia Hugo'nun sinirlenebileceğini düşünmüştü ama beklenmedik bir şekilde savunmasız görünüyordu. Ona boş boş baktı.

''Evliliğimizden önceki şeylerden bahsetmeye devam edip duruyor muyum? Gelecekte dikkatli olacağım."

"Demek istediğim bu değildi. Kısa bir süre önceydi ama sözleşmemizi değiştirmek istediğinde ne söylediğini hatırlıyor musun?”

[Lütfen benim bilgim olmadan sevgili yapma. Benden bıktıysan veya tiksindiysen ve beni başka bir kadın için terk etmek istiyorsan, lütfen önce bana söyle. Başka birinin ağzından duymak istemiyorum.] 

"Evet. Hatırlıyorum."

"Senin haberin olmadan sevgilim olmayacak ve senden bıktığım ya da iğrendiğim için seni terk etmeyeceğim, bana güvenirsen sevinirim."

Lucia'nın kalbi hızla çarpmaya başladı. Sözlerinin arkasındaki niyeti bilmiyordu. Aklından büyük bir kasırga geçmeye başladı. Hata yapan kendisiydi. Evliliklerinden önceki geçmiş eylemlerini eleştirmek veya bunlardan bahsetmek için herhangi bir nedeni veya hakkı yoktu.

Kurallara saplanmış kalmış bir kişiliğe sahip olması mümkündü. Bu nedenle, yasal evlilik sözleşmesi kurulduktan sonra buna sıkı sıkıya bağlı kaldı.

Ancak bu, Lucia'nın bunca zamandır izlediği kişiyle uyuşmuyordu. Mevcut kuralları kendine göre değiştirmekten çekinmeyen, inatçı bir adamdı.

"…Neden?"

Lucia onun ne düşündüğünü anlayamadı ve ona bakarken dalgın dalgın mırıldandı. Bir şey, herhangi bir şey söylemesini istedi, böylece 'ah, bu anlamsız bir açıklamaydı' sonucuna varabilirdi.

Ancak, Hugo'nun gözbebekleri hayal kırıklığıyla titredi. Ne diyeceğini bilmediğini belirten bir yüz ifadesi takındı. Sanki bir şey söyleyecekmiş gibi ağzını defalarca açtı, sonra kapattı.

'Neden…?' (Lucia)

Lucia parmaklarının uyuştuğunu hissetti, bu yüzden yumruklarını sıktı ve açtı. Önündeki bu adam. O yaralanmıştı.

Sör Krotin'in gökyüzünün altında kimsenin parmaklarını bile incitemeyeceğinden o kadar emin olduğu adam, şimdi onun kısa sözlerinden dolayı acı içindeydi.

Uzun zaman önce, Lucia yine böyle hissetmişti. Ona asla âşık olmayacağını kesin bir dille söylediğinde, kısa bir an için acısına bakmıştı.

O sırada derin düşünecek durumda değildi, bu yüzden o anı bir kenara itti. O kadar uzun zaman önceydi ki, o zamanki hissini neredeyse unutmuştu. Ama şimdi ağzında acı bir tat kalmıştı.

'Öyle düşünebilir miyim…'

Lucia'nın kalbi kelimeler için fazla doluydu ve suçluymuş gibi ağrıyordu. Acıttı ama hiç bitmeyeceğini umduğu bir acıydı.

'Ben... senin için bir anlam ifade ediyor muyum?' (Lucia)

Hugo sözlerini dikkatle seçtikten sonra ağzını açtı.

"Bana inanamayacağını biliyorum. Ve nedenini anlıyorum."

Hugo onunla çok hata yapmıştı. Sofia Lawrence ile karşılaşmalarından başlayarak ki o en kötüsüydü. Evlenmeden önce evrakları getirmiş ve özel hayatına karışmamasını söylemişti.

Can sıkıcı bulduğu için sadece nikah kıydı, ilk düğün gecesinde yalnızca kendi açgözlülüğünü tatmin etti ve onu dikkate almadı. Vücudunu baştan sona arayan kendisiydi.

"Deneyeceğim. O yüzden bana ılımlı bak."

'Neden? Neden ve ne sebeple deniyorsun?'

Lucia, yanıtlanmayan sorusu için sessizce ona baktı. Lucia'nın sessizliği uzadıkça, Hugo içini çekti ve arkasını döndü, elini saçlarından geçirdi.

Kıpırdanarak ona bakan Lucia'nın gözleri yavaş yavaş daha net ve parlak olmaya başladı.

'Bu bir heves mi?'

Diğer aşıklarına ne yaptığını bilmiyordu. Bir zamanlar en sevecen olduğu kişiye aşk sözlerini nasıl fısıldadığını bilmiyordu.

Lucia'nın gördüğü tek şey, sevgilisini kalpsizce reddettiği sahneydi. Ve bu sahne, temel bir korku olarak kalbinde derinden kök salmıştı. Bir gün Sofia Lawrence'ın yerinde olabileceğini düşündü.

''…Evliliğimizden önce ne olduğu umurumda değil.'' (Lucia)

"Gerçekten mi?" (Hugo)

"Buna hakkım yok."

''…''

Deliriyorum. Hugo nefesinin altından mırıldandı. Bundan daha güçlü bir duvar olabilir mi? Kendi etrafına çizdiği çizgiden bir an bile uzaklaşmadı.

"Sana inanıyorum." (Lucia)

"…İnanıyor musun…?"

"Bir sevgilin olursa bana söyleyeceğine ve gizlice buluşmayacağına inanıyorum. Sen sözlerini tut."

Hakikaten o bir cadıydı. Kısa bir zamanda onu bir uçurumdan aşağı itti ve sonra tekrar yukarı çekti. Hugo kendini kasvetli hissetti. Bükülmüş ipleri çözmek için nereden başlayacağını bilmiyordu. Bükülmüş ipleri çözmek yerine kesmeye yönelik önceki çözümleri bu durumda yardımcı olmadı.

"Neden sana güvenmemi istiyorsun?" (Lucia)

Hugo ne diyeceğini bilemedi. Nedenini düşünmemişti. Bir bahane bulmayı zar zor başardı.

''…Güvenmediğin biriyle aynı evde yaşayamazsın.''

Lucia onu tekrar sessizce izlemeye başladığında, Hugo bir hata yapıp yapmadığını merak ederek gerginleşti.

'Hiçbir fikrim yok.' (Lucia)

Biliyor gibiydi ama ama bilmiyordu da. Cevaba yaklaşıyor gibiydi ama aynı zamanda en başa dönmüş gibiydi.

'O benden…?'

Çok hafif bir şüpheydi ama Lucia bunun mümkün olduğunu düşünmüyordu.

Lucia, bir gün onun sevgisini alacağına dair beklentileri vardı. Ne zaman gerçekleşeceğini bilmediği belirsiz ve büyük bir arzuydu. Bu kadar basit olamazdı. Bu yüzden, neden böyle olduğunun nedenini ararken bu seçeneği hariç tuttu.

'Benden oldukça hoşlanıyor.'

Eylemleri sadece bir koca olarak saygılı olması değildi. Elbette, onu hoşnut gördüğünü ve ona iyi davrandığını biliyordu.

'Bana düşkün olduğu için mi güvene ihtiyacı var?'

O bir şövalyeydi, bir ailenin efendisi ve geniş bir bölgenin lorduydu. Güvenmediği birini yanına alamayacağı bir durumdaydı. Güven, diğeriyle paylaşıldığında tamamlanmış olur. Böyle düşündüğünde, tamamen olmasa da biraz anlayabiliyordu.

''Söylediğin şey… demek istediğin, bir koca olarak sadık olacaksın, bu yüzden sana güvenmeliyim, değil mi?''

Böyle söylediğinde, doğru gibi görünüyordu ama aynı zamanda değildi. Hugo parmağını tam olarak üzerine koyamadı, bu yüzden sadece başını salladı.

"Tamam yapacağım." (Lucia)

Cevabı kısaydı ve şimdiye kadar içinde bulunduğu şüpheyle çelişiyordu. Hugo ona şüpheyle baktı. Bir şey söyleyip onu tekrar sırtından bıçaklayacağından korktu.

"Nasıl yaptığına bağlı." (Lucia)

İşte yine, onun huzursuz beklentilerine ihanet etmedi.

''…Şakaysa, eğlenceli değil.'' (Hugo)

"Şaka yapmıyorum."

Aslında şaka amaçlı söylemişti ama o kadar ciddiye alınca utandı. Bu sözleri ihtiyatlı bir şekilde ağzından çıkardı, döndü ve ilerlemeye başladı.

Hugo dalgın gözlerle ona baktıktan sonra bir adım attı. Lucia'nın ona güvenmesi için ne yapması gerektiğini bilmiyordu. İşlerin gidişatına göre, saçma sapan bir söylenti duyup fikrini değiştirip değiştirmeyeceğini merak etti.

'Fabian'ı çağırmalıyım.'

Fabian'ın bugün yine fazla mesai yapacağı aşikardı.


Ç/N: Lucia ha anladı anlayacak ha gayret asdfghjkl Ah o ilk Sofia karşılaşması olmasa 
Hugo da çabalıyor ama şimdi Allah var 😌 Bu arada hikayenin kaç bölüm olduğunu soran bir arkadaş vardı. Herkesi bilgilensin diye genel yazayım dedim.  124 bölüm sürüyor hikaye. Ondan sonra da yan hikayeler olacak. Daha yarıladık sayılır diyelim biz 😇

Önceki Bölüm                                                                                             Sonraki Bölüm

22 Eylül 2022 Perşembe

 Lucia 62.2
Başkentin Yüksek Sosyetesi (5)

[Dikkat!!: Yetişkin İçerik]

Arkadan gelen her şiddetli itişte Lucia'nın vücudu muazzam bir şekilde sallandı. Çarşafları sıkıca sıktı, tutunmaya çalıştı ama kolları titriyordu.

"Ah-! Ah!''

Hugo belinden tuttu ve acımasızca penisini içine ve dışına itti. Pozisyonları nedeniyle, hamleleri daha derine inebiliyor ve kadının içi gergin hissediyordu. Çok derindi. Lucia cilveli bir şekilde çığlık atarken bunun acıdan mı yoksa zevkten mi olduğunu anlayamadı.

"Ah! An!"

Kalçası onun poposuna her vurduğunda vücudu sallanıyor ve gözleri yaşlarla parlıyordu. Amansız hamleleri hiçbir sona erme belirtisi göstermiyordu. Lucia daha fazla baskıya dayanamayarak kolları düştü ve üst bedeni çöktü.

Dizleri onu güçlükle taşıyabiliyordu ve yorgunluktan titriyordu. Yanakları çarşaflara sürtündüğünde nefesinin tükendiğini hissetti. Gözleri ısındı ve gözlerinden yaşlar çarşafların üzerine düştü.

''Hayır… Daha fazla olmaz. hk…''

Onun yalvarmasına rağmen, poposuna çarptı ve daha da derine itti. Uyarımla, iç organları penisini sıkıca sıktı ve Hugo'nun irkilmesine neden oldu, ardından yoğun itişlerine devam etti.

Sert erkekliğinin onun derinliklerine dalması hissi, vücudunun sarsılmasına ve seğirmesine neden oldu. Ne zaman içini harap etse, omurgasından bir heyecan yükseliyor ve görüşü tekrar tekrar titriyordu.

''Hugh…Haa…Yorgun…Yorgunum.''

"İyi kız. Neredeyse… bitti. Birazcık daha."

Hugo sakinleştirici bir şekilde konuşurken sesi çatallı ve ağır bir şekilde bastırılmıştı. Lucia deneyimlerinden biliyordu. O an sanki kocasının beyninde bir şey kopmuş gibiydi. Yalvarmalar ona ulaşmazdı.

Arada bir oluyordu ama acımasızca zorlamaya devam ettiği zamanlar da oluyordu. Bunun olduğu her seferde, Lucia büyük bir diş tarafından ısırıldığını ve kanının çekildiğini hissedecekti.

"…Zor durumdayım. O kadar sıkıyorsun ki… nefes bile alamıyorum.'' (Hugo)

"Hk. Öyle söyleme...''

Lucia kulaklarını tıkamak istedi. Erotik alayları utanç verici olsa da, onun sözleriyle vücudunu saran heyecandan daha çok utandı.

Ona her çarptığında, vücudu sanki düşecekmiş gibi tehditkar bir şekilde titriyordu. Kalçalarını ve uyluklarını tutan güçlü elleri olmasaydı, çoktan düşmüş olacaktı. Son derece yorgun olmasına rağmen vajina duvarlarının spazmlara girdiğini hissedebiliyordu.

Ne zaman iç duvarları kalp atışı gibi atsa, nefesi sertleşiyordu. Kaslı vücudu kıvrımlı vücudunu harekete geçirdi ve akan teri sırtına düştü.

Bu pozisyonda alınırken ilk defa bu kadar çok doruğa götürüldü. Lucia için yorucu bir pozisyon olduğundan, genellikle uzun süre korudukları bir pozisyon değildi.

Titreyip penisini kabul ederken gözyaşları ve yakarışları, onun canavar gibi fethetme ve sahip olma arzusunu harekete geçirdi. O onundu. Onun kadınıydı. Ona ne kadar sahip olursa olsun, yeterli değildi.

''Hugh. Lütfen…Hhh!''

''Eğer durmamı istiyorsan…..sıkmayı bırak. Gitmeme izin vermiyorsun"

Ellerinden biri Lucia'nın göğsünü yoğurmaya başladı ve ensesini ısırdığı için Lucia sızı veren bir acı hissetti. Bu sefer mırıldandı. Belini hareket ettirecek gücü yoktu. Sert ereksiyonunda azalma belirtisi yoktu ve defalarca büyük bir güçle kadının vücuduna girdi.

Daha önceki birkaç boşalmasından kalan meni, her acımasız vuruşta kadının uyluklarından aşağı akıyordu. Kalçaları defalarca kadının kalçalarıyla buluştuğunda, boğuşma ve şapırdama sesi sürekli olarak duyulabiliyordu.

Lucia sürekli titreyen görüşünden dolayı başının döndüğünü hissetti ve gözlerini kapadı. Hugo onu incitmemek için gücünü kontrol ederek saçlarını tuttu.

Diğer eli karnını sardı ve kalçalarını yükseltmek için onu kaldırdı. Lucia'nın elleri çarşafın etrafında kapandı ve sıkıca kavradı.

"Hm!"

Hugo ağır bir hamle yaptı ve kendini serbest bıraktı. Vajinasına dökülen yakıcı sıcak sıvıyı hissedince, Lucia'nın tüm vücudu sarsıldı ve titredi.

Cinsel hazdan zevk alan Hugo, bastırılmış bir inilti çıkardı. Tohumlarını onun rahminin derinliklerine ekmek istedi. Eğer tohumları vücudunun derinliklerinde kök salıp filizlenseydi, tamamen onun olabilirdi.

'Lanet olsun.'

Bu imkansızdı.

Sonunda Lucia'nın iç duvarlarının sarsılması durduğunda ve biraz gevşediğinde, Hugo yavaşça kendini çekmeye başladı. Vücudunu destekleyen elini bıraktı ve bu şekilde sessizce yatağa düştü.

Nefes alırken omuzlarının aşağı yukarı hareket etmesi dışında Lucia bir santim kıpırdamadı. Vajina tarafından yutulmayan bulutlu sıvı uyluklarından aşağı aktı. Bunu görünce, Hugo'nun kırmızı gözleri ateşe verilmiş gibi alev aldı.

Hugo'nun boğazı kurumuştu. Kişinin susuzluğunu gidermek için tuzlu su içmesine benziyordu; ona sarılırsa susuzluğu azalacak gibi görünüyordu ama onun yerine daha da kötüleşti. İçinde hüküm sürmek son derece zordu.

Hugo yavaşça gözlerini kapattı ve yeniden açtı. Bunu yapınca, arzuyla kararan gözleri daha da netleşmişti. Bu yeterliydi. Çalkantılı arzularını bastırdı. Lucia'nın terden ıslanan saçlarını taradı ve yuvarlak alnını ortaya çıkardı.

Lucia'nın gözleri kapalıydı ve derin derin nefes alıyordu. Islak kirpikleri titreyerek yükselirken uyumakta olup olmadığı bilinmiyordu. Gözlerini kapatmadan önce, ona sitem dolu bir bakış atmıştı.

Hugo'nun dudakları nazikçe kıvrıldı ve özür diler gibi saçlarını okşadı. Hassas alnındaki hafif kırışık yavaşça açıldı.

Bornozunu giydi, vücudunu çarşaflarla sardı ve  onu kollarına aldı. Lucia gözlerini hafifçe açtı ve tekrar kapadı. Cevap verecek gücü yoktu ve vücudu kollarından sarkıyordu.

Hugo yatak odasından çıkıp banyoya yöneldi. Hazırlanmış ılık bir banyo hala mevcut olmalıydı.

* * *

Lucia ölü gibi uyudu ve güneş gökyüzünde yükseldiğinde uyandı.

'Kaslarım gerginleşmiş.'

Kocasının dayanıklı bir adam olması kötü bir şey değildi ama bazen sınırı aştığında sorun oluyordu.

İnleyerek ve nihayet yataktan ayağa kalktıktan sonra, Lucia sabah teslim edilen küçük bir mücevher yığını ile karşılandı.

Kabul odasında, sanki kendilerini Lucia'ya takdim ediyormuş gibi masanın üzerine yığılmış bir mücevher yığını vardı. Hizmetçinin gözleri 'acele et ve onlara bak' dercesine gururla parladı.

'Bu adam, gerçekten.'

Lucia şaşkına dönmüştü ve gözlerine inanamadı. Hediyeler için bile bir sınır vardı. Bütün bunların fiyatı ne kadar olurdu? Başının ağrıdığını hissetti.

Akşam döndüğünde aşırı harcaması hakkındaki düşüncelerini ona söylemeyi düşündü ama önceki geceki olaylar aklına geldi.

'…Üzülecektir.'

Kesinlikle yapardı. Dün, kolyesini isteksizce aldığı için somurtuyordu, bu yüzden onları geri vermesini isterse kızabilirdi. Ona bir hediye vermek için kendi yolunun dışına çıktıktan sonra ona kendini kötü hissettirmesine gerek yoktu.

[Sana bir tek çiçek bile hediye edilse, onu kucakla ve dünyada daha kıymetli bir hediye yokmuş gibi şükret, bir ihtiras varsa o hırs taşar.] 

Kuzeyli soylu kadınlardan duyduğu tavsiye aklına geldi.

'Tamam. Zaten hediye edilmişler, çürümeye bırakmaktansa kabul edelim. Ayrıca, satarsak para almamız da mümkün.'

Sadece bakmakla hediyelerin tüm içeriğini göremediği için kutuların içindekileri tek tek dikkatlice açtı ve öğleden sonrayı her birini kendi üzerinde deneyerek geçirdi.

Akşam erkenden geldi ve birlikte yemek yiyebildiler.

Yemek sırasında, ''Yarın bir tasarımcı ziyarete gelecek. Bence bir elbiseye ihtiyacın var."

''…bir elbise mi?''

"Burası başkent. Roam'daki gibi modası geçmiş elbiseler giyerseniz alay konusu olursunuz. Evin Hanımının prestiji, ailenin prestijidir.''

Lucia buna bir şey söylemedi çünkü sözleri doğruydu. Başkentin soyluları modaya özellikle duyarlıydı. Özellikle, yüksek rütbeli soylu kadınların kıyafetleri birçok kadının ana dedikodusuydu.

Bir moda lideri olamasa bile, kılık kıyafetiyle kendini alaya alsa zor olurdu. Gerçekten de, şu anda sahip olduğu elbiselerin başkentte yapacağı sosyal aktiviteler için uygun olmadığı anlaşılır bir şeydi.

Ç/N: Uzun zaman mı olmuştu ne böyle bölümler çevirmeyelii 👀 Neyse bu arada pozisyonlarını anladınız diye şeyy ediyorumm ben ¬‿¬

Önceki Bölüm                                                                                             Sonraki Bölüm

 Lucia - 62.1 
Başkentin Yüksek Sosyetesi (5)

Dikkat!! : Hafif yetişkin içerik

Efendisi köşke döndüğünde, Jerome efendisinin paltosunu aldı ve günün erken saatlerinde meydana gelen küçük olayı bildirdi.

"Yani. Özetle, o adamın nerede olduğunu bilmiyorsunuz.''

"Evet, Majesteleri. Üzgünüm."

Roy uzun ve tembel bir uykudan sonra uyandı ve gizlice sıvıştı. Belki de Hugo geri dönmek üzere olduğundan korkmuştur. O adam kaçmaya karar verdiyse, kimse onu bulamazdı ve nerede olduğunu bilseler bile, Hugo bizzat oraya gitmediği sürece onu geri getirebilecek kimse yoktu.

"Daha sonra kendini gösterdiğinde, ona olduğu yerde kalması gerektiğini söylediğimi ilet. Onu zorla yakalamaya çalışmayın.''

"Evet, Majesteleri."

Hugo banyo yaptıktan sonra karısının yatak odasına girdi. Karısı makyaj masasının önüne otururken Hugo arkasına geçti, ensesini öptü ve satın aldığı kolyeyi boynuna taktı.

Boynundaki soğukluk karşısında Lucia irkildi ve boynunda ne olduğunu görmek için aynaya baktı, sonra gözleri şaşkınlıkla açıldı. Gözyaşı damlası şeklindeki mücevher aynada parlak bir şekilde parıldıyordu.

"Beğenmedin mi?"

"Ah hayır, o değil. Bu güzel. Sadece hangi gün olduğunu merak ediyordum."

"Hediyeler sadece özel günler için değildir."

"Gerçekten bilmediğim için soruyorum ama... bu fahiş fiyatlı bir mücevher değil, değil mi?"

Lucia Hugo'nun ilkbaharda ona doğum günü için verdiği hediyeyi düşündüğünde, midesi hala altüst olmuş gibi bunalmış hissetti. İlk hediyesi olan beyaz pırlanta kolyesinin ardından ilkbaharda ona kırmızı pırlanta kolye takdim etti.

Elmasları beyaz elmas kolyedekiler kadar ağır olmadığı için onu bir sonraki çay partisinde takmıştı. Özellikle mücevherlerle ilgilenen asil bir hanım, kırmızı elmas kolyeyi anında tanıdı ve bir mücevher müzayedesinde ne kadar kazanılabileceği hakkında ağızdan ağıza konuştu.

Muazzam miktarı işiten Lucia, kendini baygın hissetmişti. Pahalı olmasını bekliyordu ama fiyat beklentilerinin çok üzerindeydi.

"Böyle bir şey ister misin? Belki gelecek ayki mücevher müzayedesinde…”''(Hugo)

"Hayır!" (Lucia)

Yüzündeki ciddi ifadeyi gören Hugo kıkırdadı ve arkasını döndü. Yatağa tırmandı ve ellerini yastığa koydu.

"Kocan zengin. Zengin kocası olan bir kadın olmanın tadını çıkarmaya çalış.''

Lucia cevap vermek yerine hafifçe gülümsedi. Fakir doğdu. Kont Matin'in karısı olarak yaşarken bile lüksün tadını çıkaramadı. Rüyada açlıktan ölmekten endişe etmesine gerek yoktu ama her zaman geçim kaynağı için endişeleniyordu.

Yoksulluk sınırında yaşıyor olmasından dolayı değildi, koşullarının iyi olmamasındandı.

Ancak Lucia rüyasında gördüğü Düşesi¹ bir türlü unutamamıştı. Düşes pahalı giysiler ve süs eşyaları giymişti ama hiç de mutlu görünmüyordu. Lucia, Hugo onu terk ederse değişeceğini ve rüyasındaki Düşes gibi olacağını hissetti; Bir zamanlar tadına varılan lüksten kurtulamayan ve kalbindeki boşluğu onunla doldurmaya çalışan biri.

Bu kaçınılmaz bataklığa adım atmak istemiyordu.

"Mücevherleri sevmiyor musun? Yoksa verenden dolayı mı beğenmedin?''

"Neden öyle diyorsun? Minnettarım. Güzeller ve hoşuma gidiyor."

"Samimi olmadığını biliyorum."

Hugo diğer kadınlar gibi dramatik bir tepki vermesini beklemiyordu ama hediyesiyle garip bir şekilde sırtında ağır bir yükmüş görünmesine üzüldü.

Ona başkentte onu aldatıp aldatmayacağını sorduğunda defalarca şok oldu. Sanki açılıp onu tamamen kabul ettiğinde ona her şeyi verecek gibiydi ama gerçekte kalbi kapalıydı ve ona güvenmiyordu. Hediyelerini bile reddederse başka ne yolu olabilirdi ki?

Kalbini elde etmek için gösterdiği ısrarlı çabayı kabul etmedi. Lucia'yı görmek bile Hugo'ya onun kıymetini hissettirdi ve sadece onu düşünmek bile içini gerginleştirdi, yine de buz cadısı erimeyi hiç düşünmedi bile.

"Kızgın mısın?" (Lucia)

"Değilim."

Sözlerinin aksine Hugo bozulmuş bir şekilde cevap verdi. Lucia düşünceli gözlerle ona baktı.

'Geçmişte olsaydı, onun dürüst sözleri beni incitebilirdi.'

Muhtemelen tek kelime etmeyecek ve sessizce acı çekerdi. Ancak şimdi, o homurdanıyor olsa bile Lucia çok fazla endişelenmemeyi göze alabilirdi. Ne zaman kendinden emin bir şekilde 'bugün gidip odanda uyuyabilirsin' diyebilecek hale geldi.

Lucia ayağa kalktı, bakışları ona sabitlendi. Yavaşça bornozunu çıkardı ve yere bıraktı ve altındaki çıplak vücudu ortaya çıktı. Kayıtsız bir şekilde yatan Hugo, bu manzara karşısında dimdik doğruldu.

Şaşkın kırmızı gözlerinin ona yoğun bir şekilde baktığını hissederek ona baktı ve gülümserken gözleri güzelce kıvrıldı. Kehribar kolye onun açık çıplak teninde parıldarken bir büyücü gibi gülümseyen karısına bakan Hugo'nun zihni boşaldı.

Lucia, Hugo'nun sertleşmiş bölgesinden gözlerini ayırmadan yatağa doğru yürüdü. Cesareti kendisini bile şaşırttı.

Hugo ona her zaman tutkuyla baktı. Bakışları, söylentilerdeki fantastik güzelliği görüyormuş gibiydi. İlk başta utandı ama Hugo'nun bakışlarına alışınca 'belki biraz çekiciyim' diye düşünmeye başladı Lucia.

Ve onu baştan çıkardığında, ilerleyebileceğinden emin oldu. Yatağa tırmandı ve dizlerinin üzerinde yavaşça ona yaklaştı. Sanki onları yakalamış gibi titreyen kırmızı gözlerine baktı ve gülümsedi.

Bu, Lucia'nın kendisinin bile farkında olmadığı kurnaz bir gülümsemeydi. Hugo, onun vücudunun üzerinden tırmanıp üzerine çıkmasını izlerken donup kaldı. Uyluklarının ortasına mümkün olduğunca sıkı oturdu.

Sertliği bornozunun altından doruğa çıktı ve arkasına sertçe bastırdı. Adem elması irkilerek hareket etti. Lucia boynundaki kolyeyi kavradı ve sarı safir kolyeyi dudaklarına götürdü, öptü, sonra ona tuhaf bir gülümseme gönderdi.

"Kolye, bana yakıştı mı?"

"…Çok."

Hugo'nun sesi gergin çıktı.

''Hediyeyi beğenmediğimden değil ama sıkı bir elim var. Lütfen iflas etmenden endişe ettiğimi anla.''

"Gökyüzü ikiye ayrılsa bile, bu olmayacak."

Lucia ellerini bornozunun içine kaydırdı ve yavaşça sert göğsünü okşadı. Onun titreyen bakışlarıyla karşılaşınca, Lucia içinde bulunduğu durumdan dolayı bir heyecan titreşimi hissetti.

"Bir kadının lüksünün bir ulusun temelini sarsabileceğini söylüyorlar."

Bir aile bir kenara dursun. Hugo onun ne demek istediğini bilse de aklında isteseydi bir ulus kurar ve ona verirdi.

"İstediğin kadar sars."

Taran ailesi bu kadarını kaldırabilirdi. Hugo, ailesinin iğrenç geçmişine dişlerini gıcırdatsa da, verdiği gücü de kabul etti. Onun kibirli özgüveni karşısında Lucia, elinden bir şey gelmezmiş gibi gülümsedi. Alçakgönüllülük Hugo Taran'ın erdemi değildi.

Hugo onu öpmek için çekti ama Lucia başını hafifçe geriye doğru eğdi. Hugo tekrar denedi, ama o yine kaçındı.

Onun kaynayan ifadesi, Lucia'nın hareketlerinden duyduğu şaşkınlığını ortaya çıkardı ve Lucia dudaklarını öperek Hugo'yu şaşırttı, sonra hızla çekildi. Hugo'nun nefes nefese kalırken gözlerinin alev alev yandığını gören Lucia kahkahalara boğuldu. Ona saldırmanın eşiğindeydi.

Yanaklarını okşadı ve tekrar öptü. Bu sefer de Hugo  onun saldırısını geri çeviremedi. Altta kalmaya isteksiz, ensesinden tutarak onu şiddetle öptü.

Ağzının her köşesini derinden okşarken ve bornozunun önünü kavrayan elleri titrerken Lucia dilinin hareketlerini takip etti. Sıcak dili, diline dolanarak onu kendine çekti. Çılgın öpücük uzun bir süre devam etti.

Bu arada, elleri belinin üzerinde gezindi, omuzlarına kadar süpürdü. Uzunca bir süre sonra uzaklaştı ve Lucia ona buğulu gözlerle baktı. Bir ardıl görüntü gibi, dilinin hareketlerinin ağzını işgal ettiğini hâlâ hissedebiliyordu.

Hugo onun şişmiş dudaklarına bakarak dudaklarını yaladı.

"Bunları nereden öğrendin?"

Lucia, sesindeki şaşkınlığa güldü.

"Senden."

"Bunu hatırlamıyorum."

“Öğrendiklerini uygulamak, iyi bir öğrencinin tutumudur.''

Hugo başının belada olduğunu söyler gibi tuhaf bir şekilde gülümsedi ve sonra mırıldandı.

"İyi ki kral değilim."

"Ha?"

Hugo, bir kadın yüzünden ülkesini mahveden vahşi bir kral olacağını hissetti. Kendi kendine bunu mırıldanırken ellerini beline doladı ve solgun göğsünü ağzına aldı.

"Ah!"

Bir anda inisiyatifi çaldı. Lucia onun yoğun okşamaları karşısında inledi ve büküldü. Hugo onu her zaman tutkuyla istiyordu. Ve Lucia da aynıydı.

Ç/N: Zaten anladınız ama burada Düşes derken Lucia rüyasında gördüğü Hugo'nun karısı olan kişiden bahsediyor. 

Önceki Bölüm                                                                                             Sonraki Bölüm