Lucia - 84
Anne Anıları (1)
“…vian.”
Lucia Huıgo'nun sesini belli belirsiz duyduğunu hissetti. Sivri bir şey sürekli yüzüne değiyordu. Gıdıklandı ama aynı zamanda uykusunu da böldüğü için kaşlarını çattı ve elini havada salladı. Eli tutuldu ve elinin arkasını ve parmak uçlarını öpen bir çift dudak hissetti. Lucia ağır kapaklı gözlerini açtı. Gözlerini birkaç kez kırpıştırarak uykulu halini uzaklaştırdı.
“…Hugh?”
Lucia onu biraz daha net görerek kim olduğunun farkına vardı. Yatak odası zaten aydınlıktı ve Hugo çoktan giyinmişti. Gülümsedi ve başını eğip hafifçe karısının dudaklarından öptü.
"Öğleyi geçti bile. Kalkmalısın." (Hugo)
“…Bu senin hatan gerçi.”
Lucia bugün şafakta uyuyakaldı. Hugo onu bırakmamakta o kadar ısrarcıydı ki Lucia tam olarak ne zaman uyuyakaldığını bile bilmiyordu. Kocasının yüzündeki tazelenmiş ifadeye baktı ve gözlerini kapattı.
"Biraz daha uyumak istiyorum." (Lucia)
“Büyükbabanla tanışabilmek için şimdi kalkman gerekiyor. Yaklaşık iki saat sonra burada olur." (Hugo)
Uykusu anında kayboldu. Lucia gözlerini büyüttü ve bilinçsizce dik oturdu.
"Kim geliyor dedin? Dedem mi?"
"Onunla tanışmak istediğini söylemiştin. Fikrini mi değiştirdin?"
“Ah… Hayır. Öyle değil ama… dedemle nasıl iletişime geçtin?”
"Hizmetçiden dün nerede kaldığını öğrenmesini istedim."
Hangi kararı verirse versin, büyükbabasıyla ister tanışmak istesin ister istemesin, önce karşı tarafla nasıl iletişim kuracağını bilmek şarttı. Hugo için tabii ki çocuk oyuncağıydı ama Lucia bunu hiç düşünmedi. Ona büyükbabasıyla nasıl iletişim kuracağını öğreneceğini söylediğinde, belli belirsiz bir şekilde, yeteneğiyle, etrafa sorduktan sonra büyükbabasını bulabileceğini düşündü. Ama çok basit bir yolu vardı.
“…Ama zihnim henüz hazır değil…” (Lucia)
"Buna gerek yok.Uzatırsan sadece duygusallaşırsın. Neden büyükbabanla tanışmak istedin?" (Hugo)
“Annemin babasının nasıl biri olduğunu merak ettim. Ona annem hakkında bilgi vermem gerektiğini de düşündüm.”
"O zaman bunu göz önünde bulundurarak onunla tanış. Kendini çok fazla endişeyle rahatsız etme."
Hugo Lucia'yı şaşırtmıştı. Lucia'nın hiç düşünmediği noktalarda keskin düşünce yapısına sahipti. Zaman geçtikçe Lucia'nın endişelerin artması doğaldı, ama kocasının bunu bilmesi Lucia için büyüleyiciydi.
Hugo'yla evlendiğinde, onun hızlı yürütme kuvvetinden etkilenmişti. Karar verdiğinde tereddüt etmeden ilerleyen bir kişiliğe sahipti. Uzun süre düşünmek için zamanını asla boşa harcamayan bir adama benziyordu.
‘Hiç endişelendiği oluyor mu? Verdiği bir karardan hiç pişman oldu mu?' (Lucia)
Bu günlerde Hugo neredeyse her gün endişeleniyordu. Ancak bu nedenle günlerini endişe ve pişmanlık içinde geçirdiğinden kesinlikle haberi yoktu.
* * *
Jerome efendisinin emrine uydu ve yaşlı adama şahsen eşlik etti. Dışarıdan, Taran Dükü'nün Kont'u konağına getirdiği gerçeğini ortaya çıkarmamak için gizlice hareket etti.
Hugo, Jerome'a dikkatli olmasını emretti. Karısı büyükbabasıyla tanıştıktan sonra ilişkilerini nasıl kuracağına henüz karar vermemişti. Adamın dük ailesinin evlilik yoluyla akrabası olduğu bilindiğinde, koşarak gelen bir sürü aç kurt olacaktı.
Hugo'nun karısının anne ailesi için özel duyguları yoktu. Adama, karısının büyükbabası olduğu için saygı duyabilirdi, ama bu ancak onun istediği noktaya kadardı.
Lucia kabul odasında büyükbabasını bekledi. Onun endişeyle oturduğunu gören Hugo, bir kolunu omzuna doladı ve ona sarıldı. Lucia, büyükbabasını karşılamaya gitmedi ve yaşlı adamın ziyareti hizmetçilere bile özel görünmesin diye kabul odasında bekliyordu.
Kabul odasının kapalı kapısı açıldı ve Jerome, kır saçlı yaşlı bir adama eşlik ederek içeri girdi. Kont donmuş gibi bir süre girişte durup Lucia'ya baktı. Sonra titrek adımlarla yavaş yavaş Lucia'ya doğru yürüdü.
Lucia, yaşlı adamın yüzünde rüyasındaki amcasının yüzünü gördü. Ve rahmetli annesinin yüzünü de.
İkisi, büyükbaba ve torun, birkaç adım uzakta durup sessizce birbirlerine baktılar.
"Lütfen oturun. Sen de otur Vivian." (Hugo)
Hugo devreye girdi ve gergin atmosfer dağıldı. Kont oturduktan sonra Lucia kanepeye oturdu.
"Sizi yalnız bıraksam daha mı iyi olur?" (Hugo)
Lucia başını sallayarak reddetti ve Hugo'nun elini tuttu. Sonra derin bir nefes aldı ve ağzını açtı.
"Tanıştığımıza memnun oldum. Ben Vivian… Büyükbaba."
Kont'un gözleri şiddetle titredi. Gözlerinde çok kederli bir bakışla Lucia'ya baktı. Dudaklarını birkaç kez hareket ettirdi ama bir şey söylemedi. Sonra uzun bir süre sonra tek bir kelime söylemeyi başardı.
"Amanda...?"
Kont içeri girer girmez, hızla kabul odasına bakındı. Amanda'yı göremeyince kalbi endişeyle sızladı. Torunuyla ilk kez tanışıyor olmasına ve kızı gibi sevimli görünmesine rağmen, bu yoğun şefkat kendi çocuğuna duyduğuna benzeyebilir miydi? Kaçınılmaz koşullar nedeniyle kızının burada bulunamadığına inanmayı seçti. Ne kadar endişeli olursa olsun, umudunu bırakamazdı.
Lucia'nın göğsü sıcaklıkla kabardı. Bu kişi kızını özleyen bir babaydı. Rahmetli annesinin babasını son kez görmeyi ne kadar istediğini kim bilebilirdi? Lucia annesini düşününce kalbi acıdı.
"…O vefat etti." (Lucia)
Lucia, yaşlı adamın gözlerinden birçok duygunun bir arada geçtiğini gördü. Sürpriz, şok, inançsızlık, öfke, üzüntü, umutsuzluk. Bir anda birçok acı verici duygunun yanıp söndüğünü gören Lucia, yaralı yaşlı adamın acısına sempati duymaya başladı. Çocuğunu kaybeden bir anne babanın acısı, yaşlı adamın gözyaşlarına yansıdı.
Kont elleriyle yüzünü kapattı, başını eğdi ve ağlamaya başladı.
Lucia'nın da gözlerinden yaşlar döküldü. Hugo'nun kucağına eğildi ve yüzünü onun göğsüne gömdü.
İlk kez karşılaşan büyükbaba ile torun arasında konuşulacak pek fazla şey yoktu. Birbirlerini beceriksizce selamladıktan sonra, ortak konu olan 'Amanda' üzerinden nispeten kolayca sohbet etmeye başladılar. Baba kızını hatırladı ve kızı annesini hatırladı. Ortak noktalar ve farklılıklar buldular ve hatta ara sıra güldüler.
"Kolye. Onu arıyor musun?” (Lucia)
Lucia, büyükbabasının ona kolyeyi soracağını düşündü. Ama bir süre konuştuktan sonra bile, adam hiçbir şey söylemedi, bu yüzden konuyu önce o açtı.
"…Sende mi?"
Kont biraz şaşırmış görünüyordu ama tepkisi Lucia'nın beklediğinden daha sakindi. Annesinin kaçarken yanına aldığı sorunlu kolye. Lucia'nın rüyasında amcasıyla tanışabilmesinin nedeni buydu.
[Kot Baden ailesinden nesiller boyu aktarılan bir yadigâr kolyedir. Daha sonra kardeşimin evden kaçarken onu da yanına aldığını öğrendim. Belki de kolyeyi aldığı için üzüldüğünden kasaya kısa bir mektup bırakmıştı.] (Amca)
[Mektupta en yazıyordu?] (Lucia)
Amcası utanmış gibi boğazını temizledi ve konuştu.
[İyi bir koca getireceğini söyledi.]
Yani annesinin olgunlaşmamış olduğu bir zaman vardı. Lucia, annesi hakkında bilmediği hikayeler karşısında büyülenmişti. Bunun üzerine amcasıyla birkaç kez daha görüştü ve kısa süre sonra onu evine davet etti.
Kont Matin'in malikanesi oldukça büyük ve gösterişli görünüyordu. Amcası köşkün etrafına bakınırken dehşete düşmüş görünüyordu. Belki de o andan itibaren Lucia'ya farklı bakmaya başladı.
"Şu anda bende değil." (Lucia)
Lucia çocukken bir zamanlar ağaçtan düşerek ciddi şekilde yaralanmıştı. Annesi kolyeyi kızının tedavi masraflarını karşılaması için bir rehinciye emanet etti. Ancak annesi ödünç aldığı parayı geri ödeyemediği için söz verilen tarihte kolyeyi geri alamamıştı. Bu, Lucia'nın daha sonra işleri bir araya getirdikten sonraki durumla ilgili tahminiydi.
Bir gün annesiyle alışverişe giderken Lucia, bir rehincinin vitrininde sergilenen bir kolye farketti.
[Anne, bu senin değil mi?] (Lucia)
[Mhm.Doğru. Onu bir süreliğine orada bırakıyorum.]
[Neden?]
[Çünkü benim için değerli. Onu kaybetmek istemiyorum.]
Bundan sonra, Lucia bazen annesinin rehinci dükkanının önünde durduğunu görürdü. Annesi, üzerinde fiyat etiketi olan kolyeyi gördüğünde üzgün görünüyordu.
Lucia, masum, çocuksu zihniyle, kolye hakkında daha fazla soru sorarsa annesinin üzüleceğini düşünmüştü. Bu yüzden büyüyüp para kazandığında kolyeyi alıp annesine hediye etmeye karar verdi. Ama annesi öldükten sonra kolyeyi unuttu.
Sonrasında, Kont Matin adına bir iş için bir müzayede evine gitmek zorunda kaldığı bir zaman olmuştu. Sıra dışı hobileri olan soylular için antika müzayede günüydü. Kont Matin ondan, orada görünecek olan benzersiz tasarımlı bir mücevher kutusuna teklif vermesini ve kazanmasını istedi. Birine iyilik yapmak için bir hediye gibi görünüyordu.
Neden tüm bu eski şeyleri satın almak için rekabet etmek zorundalar ki? Lucia anlayamamıştı. Teklif vermesi gereken mücevher kutusunun daha sonra ortaya çıkması planlanmıştı, bu yüzden oldukça uzun müzayedeyi can sıkıntısıyla izledi. Kolye bir müzayede öğesi olarak ortaya çıktığında, Lucia ayıldı. Bunun annesinin kolyesi olduğunu hemen anladı.
Lucia müzayede evine gelmekteki asıl amacını unuttu. Ne pahasına olursa olsun annesinin kolyesini geri almaktan başka bir düşüncesi yoktu. İhaleye aktif olarak katıldı ve sonunda kolyeyi kazandı. Eşsiz bir tasarıma sahip kolyeye göz diken fazla rakip olduğu için, Lucia onu ancak hatırı sayılır bir fiyata tuzağa düşürmeyi başardı.
Kont Matin'in mücevher kutusu için verdiği paranın çoğunu buna kullandı, ancak kolyeyi elinde tutmaktan çok etkilendiğinden, akıbetinin korkusu aklının bir köşesine uçtu. Kolye, annesiyle uzun zamandır unutulmuş anıları canlı bir şekilde geri getirdi. O anda Lucia, uzun zamandır hissetmediği, tüm üzüntülerini unutacak kadar büyük bir sevinç hissetti.
[Bayan. Lütfen bunu bana satar mısın?]
Orta yaşlı bir adam ona yaklaştı, yolu kapattı ve aniden kolyeyi kendisine satmasını istedi. Amcasıyla ilk karşılaşmasıydı.
[Bu kolye benim aile yadigarım.] (Amca)
[Korkarım yapamam. Bunu tekrar satmak gibi bir niyetim yok. Bu annemden bir hatıra.]
Orta yaşlı adam ısrarcıydı. Lucia orta yaşlı adamla tartışırken, sonunda kolyenin bir şekilde müzayede evinde nasıl ortaya çıktığı hakkında konuşmaya geldi konu. Sonra ikisinin aynı kadını abla ve anne olarak tanıdıklarını anladılar. Amca ve yeğenin ilk buluşmasıydı ve inanılmaz bir tesadüfi olmuştu.
Amcası, küçük kız kardeşinin vefat ettiğini duyduktan sonra üzüldü ve bir süre konuşamadı. Burnu biraz kırmızıydı ama büyükbabasının yaptığı gibi acı gözyaşı dökmedi. Bir erkek kardeş ve bir baba arasındaki fark buydu.
[Kolye efsanevi bir hazinedir. Ailemde nesilden nesile aktarılan sözlere göre, aile krizde olduğunda aileyi kurtaracak ve aileyi ayakta tutacaktır.]
Çok önemli bir yadigâr olduğu için, Lucia onu tutmakta ısrar edemezdi. Annesi hayatta olsaydı, annesinin de onu geri vermesini isteyeceğini düşündü. Bu yüzden amcasına verdi.
“Annemin acilen paraya ihtiyacı vardı, bu yüzden satmak zorunda kaldı. Kolayca bulabilirim ama çok benzersiz şekilli bir kolye.” (Lucia)
Lucia şu anda elinde olmasa da müzayedede ne zaman ve nerede olacağını biliyordu. Aslında bekleyecekti ama fikrini değiştirdi. Rüyasında gördüğü gelecek değişiyordu. Kolye açık artırmada olmayabilirdi. Bu yüzden etrafa sormayı ve antika pazarlarında aramayı düşünüyordu. Şimdiki Lucia, birini bir şey aramakla görevlendirme gücüne sahipti.
Rüyasında amcası kolyeyi geri aldığı için çok mutlu olmuştu. Görünüşe göre ailenin sorumluluğu altında ezilmişti ve batıl bir aile efsanesine yaslanmak istiyordu.
Ama dedesinin tepkisi farklıydı. Acı acı gülümsedi ve başını salladı.
"Bunu yapmak zorunda değilsin. Annen bunu güzelce kullandıysa, yeterince iyi iş çıkarmış demektir.”
"Bunun bir aile yadigarı olduğunu duydum. Değerli değil mi?" (Lucia)
"Amanda mı söyledi bunu?"
Lucia doğrudan annesinden duymamıştı ama “Evet” diye yanıtladı.
"Ne aile yadigarı. Bu sadece eski bir şey."
Baden ailesinden olan herhangi biri yadigar hakkında ortaya atılmış efsaneleri dinleyerek büyümüştür. Diğerleri bunu duyduğunda, bu saçma hikayeye ciddi anlamda inandılar ve eski kolyeyi bir hazine olarak sakladılar.
Kont da, erken yaşta, yadigarı çevreleyen efsaneye inanıyordu. Ancak maalesef ki babası vefat etmiş, eşini kaybetmiş ve kızını kalbine gömmüştü. Bir efsanenin yararı neydi?
Ailenin krizi için mi? Zaten çok sayıda kriz yaşanmıştı ve şimdi bile devam eden bir kriz vardı. Kont hayatının son demlerine geldiğinde, göklerin kayıtsızlığını fark etti. Efsanelere inanamayacak kadar yaşlıydı.
“O sadece... Öyle olsa ne iyi olurdu?” (Kont)
Kont, başkalarının eline geçen konağını geri almak için başkente geldi. Hayatında daha önce hiç yapmadığı bir şeyi, bir iyilik istemeye karar verdi.
Ancak kızının ölümünü öğrenir öğrenmez her şey boşa çıktı. Kızının ölümünden habersiz geçen yıllar boşa geçmişti. Ne için yaşamaya çalışıyordu? Hepsi boşunaydı.
"Güzel büyümüşsün. İyi büyüdüğün için teşekkür ederim.”
Kont, kızının kanından canından bıraktığı izini görmekten memnundu. Şimdi olsa bile kızı hakkında bir şeyler duyabileceği ve varlığını bile bilmediği torununu görebileceği için kendini teselli etti.
'Üzgünüm baba. Artık yoruldum. Dinlenmek istiyorum.' (Kont)
Kont her şeyi bıraktı. Arkadaşından para isteme planını rafa kaldırdı. Ailede nesiller boyu aktarılan konaktan vazgeçti.
'Unvanı satayım gitsin.'
Karanlık yolları kullansaydı, unvanını satın alacak birini bulabilirdi. Unvan ticareti kanunen kesinlikle yasaktı, ancak tanıdıklar arasında ticaret hala yapılıyordu. Bir kont unvanı iyi bir fiyat getirebilir. İki oğlunun geçimini sağlaması için yeterli para olacaktı. Tüm hayatı boyunca taşıdığı yükü oğullarına devretmek istemiyordu.
"Gitmeliyim."
Kont ayağa kalktığında, Lucia şaşırdı ve o da ayağa kalktı.
"Gidiyor musun? En azından akşam yemeğine kal…”
"Sorun yok. Akşama randevum var. Bir dahaki sefere görüşürüz. Birbirimizi tanıyoruz, böylece her an buluşabiliriz, değil mi?”
"…Evet."
Büyükbabasının dönüp kabul odasının kapısına doğru yürümesini izlerken, Lucia'nın gözleri yaşlarla doldu. Onunla hayatında ilk kez tanıştı ve sadece bir süre konuştular ama adam kendini yabancı gibi hissetmiyordu; sanki onu uzun zamandır tanıyor gibiydi. Üzücü bir şey değildi ama kalbi neden bu kadar acıyordu?
Hugo ona sarıldı ve kulağına doğru konuştu.
"Onu uğurlayıp hemen döneceğim."
Lucia yaşlarla dolu gözlerle başını salladı. Hugo'nun uzaklaşmasını izlerken gözyaşlarını sildi. Burada onunla olduğu için minnettardı. Şu an sadece her şey için şükrediyordu.
Ç/N: Veee 6. kitap ile yolumuza devam ediyoruzzz hadi gözümüz aydınn efenimm 🙈 Bu arada bir haftadır cv'me eklemek için online kurslar almıştım onları izlemeye çalışıyordum o yüzden çeviriye vakit bulamadım kusuruma bakmayın 👉👈 Cv'mi gönderdim geri de dönmediler zaten 😅 Ben de artık Hugo'm olsun istiyorum cidden banane. Hugo'm neredesin gel beni bul Allah'ına kurban olduğumm