30 Aralık 2021 Perşembe

Lucia - 52.2 Bölüm 

Taran Dük'ünün Aile Doktoru (2) 

Düşesin isteğini takiben Anna, Philip'e ilacının reddedildiğini bildirdi. Philip onun hikayesini dinlerken şaşkınlığını gizleyemedi.

"Yani... vanilya kokusunu veren bitki karışımını biliyor...?"

Philip defalarca kendi kendine mırıldandı.

"Düşesle tanışmama izin ver. Bu kesinlikle bir tedavi.'' (Philip)

"Bunun olamayacağını biliyorsun. Gözetim altında olmak için ne yaptın?'' (Anna)

"Bu kişisel bir mesele ve tıpla ilgisi yok. Madam'ın tedavisinden vazgeçmeyi mi düşünüyorsun?"

Anna başını salladı.

"Benim için başka yolu yok. Dediğiniz gibi, Sör Philip Madam ile tanışabilir ve bunu ona doğrudan açıklayabilirdi, ancak görüşmenin kendisi imkansızdır." (Anna)

"Anna, gözümün önündeki bir hastadan vazgeçemem." (Philip)

''…O zaman, döndüğünde Majesteleri Dük'e soracağım.''

Taran Dükü, tımarı teftiş ettiği için şu anda Roam'da değildi ve bu Philip'in kaçırmaması gereken bir fırsattı. Dük bir kez geri döndüğünde, Düşes ile asla yalnız bırakılmayacaktı.

Dük, pelin otunun arkasındaki sırrı bilmiyordu ama Düşes, Philip'in reçetesini aldıktan sonra hamile kalırsa, Dük, Philip'in manipülasyonlarını ve hilelerini hemen anlayacaktı. Ve Dük, çocuğun doğmasını engellemek için elinden gelen her şeyi yapacaktı.

Bu nedenle Dük, Philip'in Düşes'in hamileliğine karıştığını bilmemeliydi. Bunun için Philip'in Düşes ile tanışması gerekiyordu. Düşesle tanıştığında onunla konuşup ikna edebileceğinden emindi.

''Hastanın iradesi önceliklidir. En önemlisi hastanın çocuk isteyip istemediğidir. Majesteleri Dük, zaten varisi olarak evlilik dışı doğmuş bir çocuğu varken Madam'dan bir çocuk ister mi? Soylular soğuk kalplidir. Bizim gibi sıradan insanlardan farklılardır. Birinin karısına olan veraset ve sevgisi tamamen farklıdır. Madam'ın da ona yaşlılığında bakacak bir çocuğu olmalı. Madam'ın kendi çocuğunu asla kucaklayamaması sence de yazık olmaz mı?"

Philip sakince Anna'yı ikna etmeye çalıştı. Ve kalbi Philip'e olumlu bakan Anna kolayca ikna edildi.

'İlişkileri şu an iyi olabilir ama...'

İlk etapta asil ilişkiler böyleydi. Sonrasında erkek ya da kadın, ayrı sevgililer tuttular ve evli olduklarında bile dışarıda eğlendiler. Geriye sadece çocuk kaldı.

Anna, Düşes'in evlenir evlenmez kayıtlara gayri meşru bir oğlu kaydettirmek zorunda kaldığı için zayıfladığını söyleyen hizmetçiler gibi düşünüyordu.

"Leydi ile konuşmayı deneyeceğim."

Anna için bu, Madam'ın iyiliği içindi.

* * *

"Leydim, geçen gün sizinle konuştuğum doktor sizinle görüşmek istedi." (Anna)

"Öyle mi? Benim için sorun yok." (Lucia)

"Ancak leydim. Bu doktor...aslında o Dük'ün doktoru."

"Dük'ün mü?"

"Evet. Uşak bir süre önce beni çağırdı ve bana haber verdi. Bana Dük'ün doktorunun izlendiği ve leydi ile görüşmesine izin verilmemesi ve leydiye varlığından söz edilmemesi gerektiği söylendi. Bana bunun Majesteleri Dük'ün emri olduğu söylendi."

Anna'nın ifadesi ve tonu kararlıydı. Lucia'nın iyi tarafını görme beklentisi azalmaya başladı.

"Öyleyse şu anda büyük bir hata yapıyorsun. Bana bundan bahsetmeme emrine karşı geliyorsun.'' (Lucia)

''Farkındayım ve sorumluluk alacağım. Ama Leydim, doktor kesinlikle tedavi edilebileceğini söyledi. Leydi ile tanışmak ve açıklamak istiyor." (Anna)

"Sorumluluk mu? Nasıl sorumluluk alacaksın?''

''…Doktorluk görevimden istifa edeceğim. Birçok alanda çok fazla eksiğim var.''

''…''

Lucia, Anna'nın bitkin ifadesini inceledi. Kadının aklında çok şey olduğunu söyleyen bir ifadeydi.

''Anna, geçen seferki ilaç meselesi böyleydi ve bu seferki mesele de aynı şekilde. Görevini normal şekilde yerine getirseydin bunlar olmayacaktı.''

''Çizgi dışı davrandığımı biliyorum. Ben sadece leydiyi tedavi etmek istiyorum ki leydi güzel bir çocuğa sahip olabilsin."

Lucia içini çekti. Anna kötü biri değildi. Aksine, Anna'nınki kadar saf tutkulu birini görmek nadirdi. Bu nedenle, Lucia Anna'yı sevdi. Ancak, Lucia insanlara karşı nazik davranan biri değildi.

"Dük'ün benimle tanışmak isteyen doktorunun adı nedir?"

"…Sör Philip.''

"Sör?"

"Baron olarak anılıyor."

Gezgin doktor Philip, Dük'ün doktoru olabilir mi? Dük'ün unvanlı doktoru hangi nedenle ortalıkta dolaşıyor olabilir? Rüyasında gördüğü Philip, bir gezginin hayatına alışmış görünüyordu. Kısa bir yolculuk yapan bir gezgin değildi.

'O sırada Taran Dükü'ne bir şey olmuş olabilir mi?'

Hayatının sonraki bölümünde, Lucia dünyadan uzak yaşadı. Dünyada neler olup bittiğini bilmiyordu, yüksek sosyete hakkında haberleri çok az duyardı. Rüyasındaki hayatının en sakin zamanıydı ama Lucia aniden rüyadaki kendine kızdı. Etrafındaki şeylere biraz daha fazla ilgi göstererek yaşasaydı ne güzel olurdu.

'Hugo neden doktoru öğrenmemi istemedi?'

Hepsinden ötesi, adam sadece bir birincil doktordu. Hugo onu görmekten nefret ediyorsa, adamı kolayca kovabilir ve onu bir daha asla görmeyebilirdi. Neden doktorun etrafına göz dikmek gibi karmaşık bir süreçten geçiyordu?

"Dük'ün bu doktoru, uzun süredir Dük için mi çalışıyor?" (Lucia)

"Uzun süredir Dük'ün evinin doktoru olduğunu duydum."

Lucia, "uzun süredir evin" sözlerini duyduğunda, Hugo'nun söylediği bir şeyi hatırladı.

[Sana her şeyi anlatamam. Bunlar öldüğümde bile açıklamak istemediğim şeyler.]

'Saklamak istediği sırlar. Bu doktor... onları biliyor.'

Bu sadece bir histi. Ancak anlamadığı bir şey vardı. Tahmini gerçekten doğru olsaydı, doktor Hugo'nun ellerinde çoktan ölmüş olurdu. Elindeki ipuçları daha ileri bir varsayıma varamayacak kadar azdı ama kesin olan bir şey vardı.

Lucia doktorla görüşmek istemiyordu. Doktorla görüşmek isteseydi, şimdi en iyi şans Hugo'nun orada olmamasıydı, ancak içgüdüleri ona Hugo'nun bilgisi olmadan doktorla görüşmemesini söylüyordu.

"Bu doktorla görüşmeyeceğim." (Lucia)

Anna kederle içini çekti.

"Anna, bir doktor ve Dük'ün evinin bir çalışanı olarak olarak büyük bir gaf yaptın. Bir doktor olarak yaptığınız hatayı affedebilirim ama Majesteleri Dük'ün emirlerine itaatsizlik ederek yaptığınız hata için bunu yapamam. İstifana gelince, kabul edeceğim ama şimdi değil. Yakında başkente dönecek olabiliriz, bu yüzden başkente gidene kadar yanımızda kal."

Lucia daha sonra Jerome'u aradı.

"Jerome, bugün doktorum Anna, Dük'ün doktorunun benimle tanışmak istediğini söyledi. Ancak daha önce beni bu konuda uyarmıştın.''

Bir an için Jerome'un keskin bakışları, başı öne eğik bir şekilde yan tarafta duran Anna'ya kaydı, sonra bakışları tekrar Madam'a döndü.

"Evet, leydim. Emri efendi verdi.''

"Eğer onun emriyse, mutlaka bir sebebi vardır. Dük'ün doktoruyla görüşmeye hiç niyetim yok. Bu olaya gelince, döndüğünde kendisine bizzat haber vereceğim.''

"Evet, leydim."

''Anna istifasını sunmak istedi ama ben reddettim. Başkente gidene kadar benim doktorum olarak kalacak. Yani Anna'yı ayrıca sorgulamaya gerek yok.''

"Evet, leydim."

Jerome'un tavrı, emir almak için kralının önünde diz çöken ciddi bir şövalyeye benziyordu. Jerome, Madam'ın akıllıca kararlarına her zaman saygı duydu. Taran Hanedanını güvenilir bir şekilde ayakta tutanların hiçbir eksiği yoktu.

Jerome iki saygın efendiye hizmet etmekten gerçekten memnundu.

Ç/N: Kadın başkahramanlar nasıl mı olmalı, kadın başkahramanlar Lucia gibi olmalı..

Önceki Bölüm                                                                                                 Sonraki Bölüm

 Lucia - 52.1 Bölüm

 Taran Dük'ünün Aile Doktoru (2)

Lucia'nın Anna'nın gün aşırı hazırladığı ilacı alması artık rutin olmuştu. Hizmetçi genellikle akşam yemeğini yedikten bir ya da iki saat sonra ilacı getirirdi. Lucia alışkanlıkla ilaç kasesini ağzına götürdü ama şaşırdı ve refleks olarak onu ağzından geri çekti.

''…Vanilya kokusu mu?''

Kaseyi tekrar burnuna yaklaştırdı ve kokuyu içine çekti. Hiç şüphe yoktu. Vanilya kokusuydu. Onca emek ve zaman harcamasına rağmen rüyasında bulamadığı dermandı. Mucizevi bir şekilde tanıştığı gezgin doktor, buna ailesinin vizyonu (gizli klavuzu) adını verdi. Bu kadar kolay bulunabilecek bir ilaç değildi. Lucia hizmetçiyi çağırdı ve Anna'nın kendisine getirilmesini istedi.

"Anna, bugünün ilaçları öncekinden farklı." (Lucia)

"Evet. Bu yeni bir çare." (Anna)

"Bu senin bulduğun bir yöntem mi?"

"…Evet."

Anna başka birinin tavsiyesini aldığını söyleseydi Lucia, Anna'nın rüyasındaki doktorla tanışmış olabileceğini düşünecekti. Ama Anna'nın onu bulduğuna inanamıyordu.

"Anna, ben de bir süredir şifalı otlar üzerinde çalışıyordum çünkü onlara ilgi duyuyordum." (Lucia)

Bunu söyledikten sonra Lucia, üç farklı şifalı bitkiyi listelemeye devam etti. Bu şifalı otların hepsi güçlü bileşime sahip şifalı otlar kısmına dahildi, bu nedenle hastanın bünyesine göre incelenmesi ve dikkatle reçete edilmesi gereken şifalı bitkilerdi. Bir doktor için bu bilgi sağduyuya yakındı.

"Bu üç bitkiyi karıştırıp yersen ne olur biliyor musun?" (Lucia)

Anna bu ani sorunun arkasındaki amacı kavrayamadı ama bilgisine dayanarak doğru bir şekilde cevap verdi.

"Bu şifalı otlar asla karıştırılmaması gereken bitkilerdir. Her birinin doğası farklıdır, bu yüzden birlikte alındığında zehir görevi görür.'' (Anna)

"Öyle mi? Peki Anna, bana zehir yedirmek için mi bu ilacı getirdin." (Lucia)

"Ne?"

Zehir! Anna'nın tüm vücudu buz gibi donarken kaskatı kesildi. Önündeki minyon kadın aniden devasa bir çelik duvara dönüşmüş gibiydi. Düşes, otoritesini savunacak ya da altındaki insanlarla uygun görgü kurallarına uyacak biri değildi.

Görünüşe göre Anna unutmuştu. Düşesin, birincil doktor olmasaydı hayatı boyunca asla göremeyecek, yüksek rütbeli bir soylu olduğunu unutmuştu.

'Düşesi gücendirecek bir şey mi yaptım?'

Omurgasından aşağı bir ürperti indi. Zehirlenmeye teşebbüsten şüphelenilen bir doktorun hayatı, rüzgarın önündeki bir mum alevinin hayatına benziyordu. Doğru olup olmaması önemli değildi. Sorun, ilk etapta böyle bir şüphenin ortaya çıkmasıydı.

"Bu ilacın vanilya kokusuna sahip olduğunu biliyor muydun?" (Lucia)

"Evet, leydim." (Anna)

"Neden vanilya kokusu var biliyor musun?"

''…''

''Daha önce bahsettiğim üç otu karıştırıp kaynatırsanız vanilya kokusunu alırsınız. Bunu bilmiyor gibisin Anna."

"…Ne?"

''Bunun senin bulduğun bir tedavi yöntemi olduğunu söyledin. Nasıl bilmezsin?''

Lucia, gezgin doktorun rüyasında verdiği tedavi nedeniyle yeniden adet görmeye başlayınca, tedaviyle ilgilenmeye başlamıştı. Ne zaman şifalı ot almaya gitse, bazı bitkilerin birbirine karıştırılmasının büyük sorunlara yol açtığını söyleyen kelimeleri hatırlayacaktı.

Philip'in, ailesinin vizyonunu içeren defterden bir sayfa koparıp ona verirken ki yalnız ifadesi de sürekli aklına geliyordu. Özellikle ilacın vanilya kokusunu merak ediyordu. Böylece meraktan şifalı otları incelemeye başladı.

Çalışmaları bir profesyonelinkiyle boy ölçüşmüyordu. Philip'in ona verdiği reçetedeki şifalı bitkilerin türünü ve etkisini yeni yeni öğrendi. Reçetedeki şifalı bitkileri parça parça aldı ve karışımları defalarca test etti. Bu sayede vanilya kokusunun, genellikle birbirine karıştırılmayan üç bitkinin karıştırılmasından geldiğini keşfetti.

Anna'nın teni beyaza döndü. Anna, ilaca ne tür şifalı otlar girdiğini bilmiyordu. Philip'in ona teslim ettiği ilaç çok iyi durumdaydı.

[Dozaj yöntemi basittir. Adet tekrar başlayana kadar ayda en az bir kez düzenli olarak alınmalıdır.] (Philip)

[İçinde ne olduğunu bilmediğim bir ilacı hastaya içiremem. Reçete ilaçla birlikte verilmelidir.] (Anna)

[Bu bizim aile vizyonumuz, bunu açıklayamam.]

[Philip. Bir doktor olarak vicdanınızdan veya yeteneğinizden şüphe duymuyorum. Ancak bu sıradan bir hasta değil.]

[Anna, eğer öyleyse, hastaya kişisel olarak açıklayabilirim.]

[Bu yapılamaz. Sör Philip'in Madam'a yaklaşması yasaktır.]

Anna bir tedavi yöntemi olduğunu öğrenince çok heyecanlanmıştı ama Philip'in ilacı yapmasını beklerken unutulmuş bir konu aklına geldi.

Geçmişte, uşak tedavi bulsalar bile bunu bulanın  Anna olduğunun denmesi gerektiğini söylemişti. Bayanın önünde Philip'in varlığından basit bir söz bile edilmeyecekti.

[Koşulların ne olduğunu sormayacağım ama Madam'la tanışmanıza izin veremem, Philip.]

[…Seni temin etmek için boynumu tehlikeye atabilirim. Gerçekten endişeleniyorsan, test etmek için biraz yiyebilirsin. Normal bir insan aldığında bu ilacın hiçbir etkisi yoktur.]

[Uzun süreli uygulanması gerektiğini söyledin. Uzun süreli alındığında sorun çıkabilir.]

[Anna, bir hastaya zarar verecek bir ilaç yapacağımı mı düşünüyorsun?]

Anna'nın Philip'e olan güveni, bir doktor olarak vicdanı ve bir tedavi arzusu zihninde şiddetli bir çatışma içindeydi. İlacını bir hafta boyunca kişisel olarak aldı ve vücudunun durumunu garip bir şey olabilitesi için takip etti. Bunu yaparken, Dük'ten bir çağrı aldı.

Taran Dükü genellikle Anna'yı yaklaşık haftada bir kez arayıp Düşes'in tedavisinin nasıl gittiğini sormak için çağırırdı. Ve Anna'nın cevabı genellikle aynıydı.

[Bir tedavi arıyorum.]

Dük daha fazla sorgulamadı ve 'Tamam' cevabıyla tartışma sona erdi.

Ancak, bu sefer Dük tarafından çağrıldığında, tedaviye sahip olduğu için baskı altında hissetti.

Kendisine büyük miktarda para ödenmiş olmasına rağmen işini düzgün yapmadığı için bir utanç duygusu hissetti.

Ve Anna'nın Philip'e olan güveni zaten kalbinde büyük bir yer işgal ettiğinden, sonunda ilacı Düşes'e getirdi.

'Bu... Çılgınca bir şey yaptım.'

Anna bunu ancak Lucia ilacın bileşenlerini sorguladıktan sonra anladı. Hastasına bilinmeyen bir ilaç yazan bir doktordu. Bu hastanın aslında Düşes olduğunu düşünmeden önce, doktor olarak kararında ölümcül bir hataydı.

"Söyleyecek hiçbir şeyim yok. Üzgünüm, leydim. Doğrusu, bu benim ilacım değil. Doğrulamak için ilacı bir hafta boyunca kendim kullandım.'' (Anna)

Lucia içini çekti, sözlerinde Anna'nın ıstırabını ve çabalarını hissetti.

"Durumum hakkında ona danıştığına göre, çok güvendiğin biri olmalı. Kim o?"

"Üzgünüm leydim. Kim olduğunu söyleyemem.''

"İlacı yazan kişi bunun açığa çıkmamasını mı istedi?"

Lucia bunu düşündüğünde, rüyasındaki gezgin doktor, itibarına imrenilecek biri değildi.

''…''

Anna'nın Philip'in varlığından bahsetmesine izin verilmediği için cevap veremedi.

"Bu ilacı alamam. güvenemiyorum. Anlıyor musun?" (Lucia)

"Evet, leydim. Ben çok büyük bir hata yaptım."

"Bunu beni tedavi etmek istediğin için yaptığını biliyorum. Ama bir dahaki sefere yalan söyleme."

"Evet, leydim."

Lucia bir zamanlar Anna bir tedavi bulursa onu reddetmeyeceği fikrine sahipti. O sırada Hugo'ya kızgındı ve tavrı 'ne olursa olsun umrumda değil' idi. Ama şimdi neden çocuk istemediğini anlayınca, fikri değişmişti.

Baba olmaya hiç hazır değildi. Bir çocuk doğarsa, yeni doğan çocuğun yanı sıra bu ilgili herkes için bir trajedi olurdu. Lucia, Hugo'nun istemediği bir çocuğa sahip olmak istemiyordu. Babasından çok sevgi gören bir çocuğu olsun istiyordu.

Hugo, anne babasının sevgisini bilmeden büyüdü ve Lucia, çocukluğunu babası tarafından ihmal edilerek geçirdi. İkisi de normal bir ailenin eksikliğini yaşamıştı. Lucia, eksiklerini tamamlamak için birbirlerini mükemmel bir şekilde anlamaları gerektiğini düşündü.

'Çocuk doğurmamak, işlerin daha mutlu tarafı olabilir.'

Pişmanlık vardı. Ona aşıktı. Sevdiği adamdan bir çocuğu olsun istiyordu. Ama şimdi sırası değildi.

Rüyasında gördüğü yorucu hayatını düşündüğünde, bu ona çok şey öğretmişti. Rüya olmasaydı, bu kadar büyük bir sabrı olmayacaktı ve uzak geleceği göremeyecekti.

Ç/N: Lucia'nın olay yargısını ve düşünme şeklini çok seviyorum. Mesela webtoon'unu okurken bu kısımlar güzel yansımıyor bence. Lucia'nın mantığı novelde daha iyi anlaşılıyor bence 🙈 Bu arada webtoon'unu okudunuz mu onu bile bilmiyorum ama böyle konuşuyorum işte.  Ne yapayım beni de böyle kabul edin ahaha

Önceki Bölüm                                                                                                 Sonraki Bölüm

 Lucia - 51.2 Bölüm 

Taran Dük'ünün Aile Doktoru (1)

Anna gittikten sonra, Philip kanepeye oturdu, başı aşağıda ve ellerini sımsıkı kenetliydi. Oturma odasının ışıkları kapalıydı ve içerisi loş bir şekilde aydınlatılmıştı. Bu ışıklandırmada kasvetli atmosferde oyuncak bebek gibi oturan siluet görenleri korkutmaya yetiyordu.

"Hahahahahahaha..."

Philip'in vücudu titremeye başladı ve bir deli gibi gülmeye başladı.

''Puuhahaha!! Bu son değil! Henüz bitmedi!"

Bu sakin ifadesini kaybetmeden duygularını kontrol altında tutan her zamanki Philip değildi. Gözleri kan çanağına dönmüştü ve alnındaki damarlar şişmişti. Kötü bir ruh gibi ifadesi çarpıktı, delilik ve saplantı doluydu.

Yarı yolda bıraktığı takıntı için bir olasılık keşfetti, bu yüzden heyecanla boğuldu.

Eski dük trajik bir ölümle karşılaştıktan ve yeni dük onun yerine geçtikten sonra, Philip bir gün şüpheli bir kişi tarafından kaçırıldı. Baygınlık geçirdikten sonra uyandığında kendini bir hapishanede kilitli buldu. Bütün gün hapiste kaldı. Ve hapishanede karşısına çıkan kişi, Taran Dükü olan Hugh'du.

[Yaşlı adam. Çocuk yapmanın yolunu bildiğini duydum. Söyle bana. O lanetli odayı taradım ama orada değildi.]

Philip, dük olduktan sonra Hugh'un değiştiğini gördü. Derin köklü iğrenme ve nefret gözlerinden taşıyordu. Philip, bunun nedeninin Hugh'un "o lanetli oda" olarak adlandırdığı oda olduğunu anladı. Taran soyunun sırlarını içeren odaydı.

[Gizli odaya girdiniz.]

[Bu doğru. Gerçekten ilginçti, biliyor musun? Rahmetli Düşes'in rahmindeki kızın gelecekte benim çocuğumu taşıması gerekiyordu. Gerçekten çok yazık. Müstakbel eşim gün ışığını göremedi ve annesinin karnından atılmak üzere bir et parçasına dönüştü. Bilseydim, en azından yüzüne bakardım. Demek istediğim, Düşes'in karnı neredeyse belirgin bir şekilde şiştiğine göre bir çeşit şekil olmalı.]

Sözlerinin aksine, Dük'ün ifadesi, sadece bu düşünceye dayanamıyormuş gibi mide bulandırıcı görünüyordu.

[Gerçekten çok büyük bir sır ve o karalanmış belgelere göre Düşes bir erkek çocuk doğurmalı ki asla sıradan bir kadın olmasın. Ama bu sefer, annem öldüğü için miydi? Öyleyse, bir kız çocuğu doğurursa, onu alenen büyütemez ve sadece saklamak zorunda kalırdı.]

Philip herhangi bir yanıt veya onay vermedi. Rahmetli Düşes, kızı doğar doğmaz ona ölü gibi davranmayı ve onu dışarı atmayı planlamıştı.

Dük, Philip'in düşüncelerine dair çıkarımlarına devam etti.

[Ve o kızla yaşlarımız çok farklı olduğu için onun benimle yalnız bırakılacağına inanmıyorum. O yaşlı cahil muhtemelen beni ileride oğlumun gelini olacak kızı doğurması gereken bir kadınla evlendirirdi. Ama böyle olunca da, oğlumu doğuran kadın, o çok değerli Taran kanına sahip kadın, metres olurdu. Ve oğlu da gayri meşru bir çocuk. Böyle bir kusura izin verilmesine imkan yok. Yani, ikinci kez şöyle bir düşününce, kızımı doğuran eş muhtemelen zamanla ölecekti. İster hastalık ister kaza sonucu olsun. Ve dışarıda büyümüş yarı-kız kardeşim ikinci karım olarak gelecek ve oğlumu doğuracak. Ne düşünüyorsun? Tam doğru noktaya mı parmak bastım?]

[…]

[Ama ne yapılabilir ki? Yarı- kız kardeşim öldüğü için oğlum doğmayacak. Sonsuza kadar.]

Son derece memnun olan Dük'e bakan Philip, merhum genç efendi Hugo'nun çocuğunun güzel bir şekilde anne karnında olduğu ve büyüdüğünü açıklamadı. Dük şimdi bunu bilseydi, hem anneyi hem de oğlunu hemen öldürürdü.

[Ama yine de bir kız her zamanki gibi doğabilir. Siz iğrenç piçler, tereddüt etmeden bir kızım olması için her şeyi yapacaksınız. Şimdi söyle bana yaşlı adam. Bu canavar aile nasıl böylesine inatçı bir kan bağına sahip oldu. Bu topraklarda arkamda pis kanımı taşıyan bir şey bırakmayı düşünmüyorum.]

Philip, pelin otu hakkında gerçeği söylerse Dük'ün ne yapacağını tahmin edebiliyordu. İmkansız gibi görünse bile dünyada var olan tüm pelin otlarının kökünü kazımaya çalışır, eğer gerçekten bir kadına ihtiyacı varsa, gelecekteki sıkıntılardan kaçınmak için ya bir fahişeyi kucaklar ve sonra onlardan kurtulur ya da aynı kadınla birden fazla kez ilişkiye girmekten kaçınırdı. Bu şekilde Taran soyunun devam etme olasılığı ortadan kalkacaktı.

[Kilitli kalmak ve bir daha asla güneşi görmemek istiyorsan, çeneni kapalı tutmaya devam et böyle sen.]

Philip, ailesinin sırlarını asla ifşa etmeyecekti ve Dük'ün tehdidine karşı koyamayacağı bahanesiyle bir masal uydurdu.

[Çocuğun babası olacak Taran erkeği, bir yıldan fazla bir süre boyunca kadına kanını düzenli olarak vermeli, ardından bekaretini almalıdır.]

Ve Dük bu saçma sapan sözlere inandı. Buradan, Dük'ün Taran kanını ne kadar mide bulandırıcı bir canavar olarak düşündüğü tahmin edilebilirdi.

Dük, gönüllü olarak harekete geçmeden hamileliğin imkansız olduğunu düşündüğünden, daha sonra Philip'e tamamen var olmayan bir insan gibi davrandı. Bu kayıtsız yaklaşımdan en iyi şekilde yararlanan Philip, amacına ilerlemeye çalışmaktan vazgeçmedi.

Taran kanından olanlar, nesilden nesile kanlarındaki deliliği miras aldılar. Kişinin katliama teşvik etmesine veya cinsel dürtülerini artırmasına neden oldu. Dük'te durum şiddetliydi ve kardeşinin ölümünden sonra daha da kötüleşti. Geç ergenlik çağının ikinci yarısında, Dük, katliam yapmadan veya bir kadınla yatmadan uyuyamaz hale gelmişti.

Philip genç bir yetim dilenci kız satın aldı ve onun pelin otu ile besleyerek vücudunu hazırladı. Dük'ün zevklerine uyması için ona cinsel uygulamaları öğretti ve Dük'ün bakireleri sevmediğini bilerek, bakire kanının dışarı akmasını önlemek için ailesinin gizli kılavuzunu kullanarak önlemler aldı.

Tam zamanında savaş patlak verdi, bu bir fırsat haline geldi ve Philip'in Dük'e erişimi çok daha kolay hale geldi. Kızlık zarının kırılmasının acısını hissetmemesi için hazırlanan kadına ağrı kesici ilaçlar verdi ve onu Dük'ün odasına gönderdi. Katliam çılgınlığından heyecanlanan Dük, kadının odasına girmesine aldırmadı ve onunla birleşti.

Ancak Philip'in girişimleri her zaman başarısızlıkla sonuçlandı. Hamileliğin gerçekleşmesi için Dük'ün bir kadınla düzenli bir ilişkisi olması gerekiyordu, ancak Dük ilgisini kaybetmekte hızlıydı. Philip'in susturmak için öldürdüğü başarısız kadınların sayısı bir düzineden fazlaydı.

Savaş durma noktasına geldikçe, Dük yavaş yavaş pervasızlığını ve kendine hakim olma eksikliğini gidermeye başladı. Savaş boyunca onun kanla dolduğunu görerek susuzluğu bir nebze rahatlamış olabilirdi ya da Dük'ün yirmili yaşlarının ortalarına girmesinden kaynaklanıyor da olabilirdi. Ayrıca tercihi lüks, asil kadınlara yöneldi, bu yüzden sadece böyle kadınları yatağa attı.

Philip ne kadar becerikli olursa olsun, yetimler edindiği gibi aristokratlar kızlar elde edemedi. Rahmetli Dük'ün geride bıraktığı bir kızı olsaydı, gelecekte genç efendi Damian için bir çocuk doğurduğundan emin olmak için ona bakardı ama ne yazık ki Taran kanının tüm kadınları ölmüştü.

Philip ve merhum Dük'ün haberi olmadan dışarı atılıp yaşıyor olan kızı Damian'ı doğurdu ve sonra öldü, geleceğin Düşesi olarak yetiştirilen kız bir kazada atından düştü ve öldü, yeni alınan Düşes'in rahmindeki kız genç efendi Hugo tarafından annesiyle birlikte öldürüldü.

Genç efendi Damian'ın doğumu Tanrı'nın bir lütfuydu. Ancak genç efendi Damian'ın bir gelini olmazsa Taran soyu sona ererdi. Dük'ün işbirliği olmadan bir gelin bulmanın yolu çok uzaktı.

Ancak. Philip hiçbir çaba sarf etmeden tüm şartları sağlayan kişi Düşes oldu. Bunu doğrulamak için Anna'ya özel koşullara ihtiyacı olduğu konusunda yalan söylemişti.

Kusursuzdu. Kesinlikle bir mucizeydi. Gökler hala Taran soyunu izliyordu.

'Yakında senin için güzel bir gelin doğacak, Genç Efendi Damian.'

Karanlıkta, dudaklarına karanlık bir gülümseme yayıldı. Philip zaten birkaç değişkeni düşünüyordu ve kafasında çeşitli planlar yapılıyordu.

Ailesinin uzun zamandır değer verdiği dileği nesiller boyu elden ele geçti. Bir süredir kanında uyumakta olan ısrarlı takıntısı bir kez daha ateşlendi.

Ç/N: Bu adam cidden psikopat.. 😬

Önceki Bölüm                                                                                                 Sonraki Bölüm