under the oak tree 66. bölüm etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
under the oak tree 66. bölüm etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

9 Kasım 2021 Salı

Under The Oak Tree - 66. Bölüm 

Hikaye Anlatıcısı ve Eğitim Şövalyeleri (2) 

"Madam, o sadece olağanüstü değil!" Çocuk, sanki Riftan'ı en katı terimlerle anlatıyormuş gibi ona baktı. Daha sonra Riftan'ın itibarına yol açan olağanüstü başarılarından oluşan bir tirad başlattı:

''Lord Calypse kıtadaki en büyük şövalyedir. Uigru'nun bilge adamı olarak adlandırılmasının bir nedeni var! Kıtada Rossem Uigru olarak saygı duyulan sadece beş şövalye var! Beş şövalyeden ikisi Efendi Calypse tarafından alt edildi. Sadece altı yıl önce Libadon'un en iyi şövalyesi Sejour Aren'i yendi, ama aynı zamanda Osiria'nın kutsal kılıcı ile savaştı ve  Western Union kılıç ustalığı yarışmasında Kuahl Leon'u da yendi!"

Max sadece belli belirsiz gülümsedi. Paladin Tümeni komutanını birçok kez duymuştu, mükemmel kılıç ustalığıyla övülen bir adam - yine de kocasının kıtada seçkin bir şövalye olarak kabul edilen bir adamı çok daha aşacağını asla düşünmedi.

''Efendi Calypse'in o kılıç yarışmasındaki performansını gördükten sonra şövalye olmaya karar verdim. O zamandan beri ona hayranım," çocuk sonunda ateşli konuşmasını Riftan'a olan bağlılığıyla bitirdi.

"Be-ben anlıyorum..."

Max, kaybolmuş kelimelerle bir cevap verdi. Bu da çocuğun neşeli yüzünde sert bir ifadeye neden oldu.

"Madam," diye başladı hüzünlü bir sesle, "Lord Calpyse'nin ne kadar inanılmaz olduğu hakkında hiçbir fikriniz yok, değil mi?"

Riftan hakkındaki az bilgisiyle aceleyle karşılık verdi, ''Ben, bi-biliyorum…. e-ejderha ha-hakkında…''

"Sefere katılmamış olsa bile Efendi Calypse hala büyük bir şövalye. Daha önce hiç kılıç salladığını görmedin mi?''

"Ben, gö-gördüm!" Kendini oldukça savunmacı hissederek hemen araya girdi. "Onu bir ca-canavarla dö-dövüşürken gördüm..."

Sözleri sessiz bir fısıltıya dönüştü. Seyahatlerindeki fiyaskoyu ifşa etmesinin görme olarak sayılıp sayılmadığından emin değildi. Riftan'ın kılıcını onun önünde ilk kullanışıydı, ama o gösteriyi göremediği için bayılmıştı. Ve ikincisinde, o farkına bile varmadan kavga bitmişti. Ama Max, kocasının yeteneklerine aşina olmadığının farkına varan çocukları hazmedemiyordu.

Bu nedenle, abartılı bir masal döndürmeye başladı…

"Ay-ayrıca biliyorum," diye başladı, kavganın haylaz bir versiyonunu anlatırken omurgasını ve gerginliğini düzelterek. "Riftan'ın bu ka-kale ka-kadar bü-büyük bir de-devi ikiye bö-böldüğünü gö-gördüm! To-toplam on d-dev va-vardı ama he-hepsini göz a-açıp ka-kapayıncaya ka-kadar ye-yendi.''

Olayı utanmadan anlatıyordu, gerçi gerçekte kaç tane korkunç canavarın ortaya çıktığını hatırlayamıyordu. En azından on tane olacağını tahmin etti. Çocuk, saf yüzünde yenilenmiş bir coşkuyla ona bakarken, blöfü başarılı oldu.

"Gerçekten mi? On devasa dev…!? Ne hikaye ama! Bize daha fazlasını anlatabilir misin?''

Max onun coşkusu karşısında irkildi. Çocuğun hikayeye duyduğu inanılmaz heyecan, Max'i hazırlıksız yakaladı. Ancak bu noktada, bayıldığı için hatırlayamadığı ürkütücü gerçeği ona söyleyemedi. Bir ozandan duyduğu bir hikayeyi çabucak hatırladı ve çirkin bir hikaye uydurdu, kekemeliği derinleşen yalanla giderek daha belirgin hale geldi.

“Bir va-vagondayken a-aniden yü-yüksek biibir çı-çığlık du-duyduk! O ka-kadar gü-gürültülüydü ki gö-gökyüzü pa-parçalanıyor sa-sandım. T-tüm vü-vücudum do-dondu çü-çünkü çok ko-korkmuştum; Ri-riftan'ın kı-kılıcını çı-çıkardığını bile an-anlamadım. Ve fa-fark e-ettiğimde, Ri-riftan ço-çoktan sa-savaşmaya gi-gitmişti."

"Efendi Calypse'in kılıç ustalığı dünyanın en hızlısı! Düşmanları her zaman, onun daha kılıcını kınından çıkardıklarını bile fark edemeden kafaları kesilmiş ve vücutları yerde kanlar içinde ikiye bölünmüş halde bir sonla karşılaşır! ''

Çocuk sevinçle bağırdı. Oğlanların böylesine hastalıklı bir hikayeyi duymaktan ne kadar keyif aldıklarını merak etse de, yine de devam etti.

"Dı-dışarıda, bir ka-kale bü-büyüklüğünde on d-dev va-vardı...! Bü-bütün şö-şövalyeler kı-kılıçlarını çekti! Ri-riftan ön-önlerinden gi-gitti ve kı-kılıcını en bü-büyük deve do-doğru sa-salladı! Da-daha s-sonra dev…''

Max başını kaldırıp çocuğun daha önce söylediklerini hatırlamaya çalıştı. Hikayesinde gerçeklikten bir parça iç içe geçirmeye çalışıyordu.

"De-devin ba-başı ke-kesildi ve gö-gövdesi ikiye bö-bölündü ve bir çe-çeşme gibi k-kan fı-fışkırdı! So-sonra yere dü-düştü."

"Efendi Calypse'in kılıcı ejderhanın nefesini bile yarıp geçmişti!" Başıyla onayladı, ikna oldu, "Hmph! Bir dev onun için çocuk oyuncağıdır!''

Max, hikayesiyle çocuklar üzerinde neşe uyandırdı. Can sıkıcı kekemeliğine rağmen, çocuklar hiçbir sıkıntı belirtisi göstermediler ve o hikayeye devam ederken gözleri parlayarak sabırla beklediler. Onların saf şaşkınlık tepkileri Max'i daha da beslemeye hizmet etti, devi taklit etmeye başladıkça hikayesi giderek canlandı.

"Ba-başka bir d-dev o-olanları gö-gördü ve o ka-kadar yü-yüksek se-sesle ba-bağırdı ki ku-kulaklarım çı-çınladı ve bü-büyük bir so-sopayı kü-kükreyerek sa-salladı! Ri-riftan u-uçan bir kır-kırlangıç gibi yü-yükseğe sı-sıçradı... ve ço-çocuk o-oyuncağıymış gibi ke-kenara ka-kaçtı."

Gülümsedi, onu canlı bir "uçan kırlangıç" olarak tanımlamasını çok beğendi.

"De-dev o ka-kadar do-donuktu ki... Ri-riftan'ın ha-hareketine a-ayak uy-uyduramadı ve so-sopasıyla yere vu-vurmaya de-devam etti! Paat! Küt! O ka-kadar gü-güçlüydü ki, sa-sanki yer sa-sallanıyormuş gi-gibiydi...!''

Yıkım silahıyla yere vuran devi taklit etti. Oğlanların omuzları da daha sonra ne olduğunu bilmek için can atıyormuş gibi titriyordu. Max de ilk defa biri onun hikayesine bu kadar dahil olduğu için kontrolsüz bir şekilde heyecanlanmaya başladı.

"So-sonra! Ri-riftan kı-kılıcını sa-savurdu. Ani bir pa-parlama o-oldu ve so-sonra de-devin ko-koca ko-kolunun so-sosis gibi ke-kesildiğini gö-gördüm! So-sonra bü-büyük bir gü-gürültü ve ka-kanla yere dü-düştü…''

Ne zaman kanlı bir şeyden söz edilse, çocukların gözlerindeki pırıltıların daha da göz kamaştırıcı hale geldiğini fark etti. Kollarını kaldırdı ve bağırdı.

''Ka-kan ya-yağmur gibi ya-yağdı! De-dev, yarı ke-kesilmiş ko-kolunu her sa-salladığında, sa-sağanak ya-yağmur gibi ka-kara kan a-akıyordu…! Ü-üzerimdeki ka-kanı te-temizlemek için ya-yarım gün ba-banyo ya-yapmak zo-zorunda ka-kaldım.''

Kolunu sallayan Max ve kafası kesilmiş devi bir uzuvla taklit etmeye çalışıyordu ki, aniden dondu.


Ç/N: Puhahahahah bu bölüm sesli güldüm, ulan Maxi sdfghjkll  ʱªʱªʱª(˃̣̣̥∀˂̣̣̥)

Önceki Bölüm                                                                                                 Sonraki Bölüm