24 Nisan 2023 Pazartesi

 Lucia - 106
Müzakere (2)

Uzun bir aradan sonra kocasıyla yeniden bir araya gelmenin sevincini paylaşan Lucia, havadan sudan sohbet ederken kocasının göğsüne yaslandı ve kollarında uyuyakaldı. Olay yaşandıktan sonra, uykusuzluk çekerek yatakta bir sağa bir sola dönüp duruyordu, ama kocası döndükten sonra tüm gerilimi azaldı.

Hugo, uyuyan karısını düzgün bir şekilde yatağına yatırıp ikinci kattan aşağı indiğinde, Fabian çoktan gelmiş ve onu bekliyordu.

"Durum pek iyi görünmüyor."

Fabian raporunu teslim etti. Hugo eve dönüş yolunda durumla ilgili bilgi almaya devam etmişti, bu yüzden kabaca bilgiye sahipti. Tek hayal kırıklığı k*ltak ve p*çin çoktan ölmüş olmasıydı. Eğer hayatta olsalardı, onlara o güne kadar tattıkları en büyük ıstırabı hediye ederdi.

Olayın üzerinden bir hafta geçmişti. Olay meydana geldiğinde Hugo orada olsaydı, olayı örtbas etmenin mümkün olan her yolunu bulurdu ama fazla zaman geçmişti.

Roy'un işlediği eylemler zaten yerleşik bir gerçek haline gelmişti, bu yüzden söylentilerle uğraşmak için çok geçti. Kralın kayınbiraderi olan Kont Ramis'in ölümü insanların ilgisini kolayca kaybedeceği bir konu değildi. Aksine bu davanın nasıl sonuçlanacağını insanlar yakından izliyordu. Bunun iki dük arasında bir savaşa dönüşüp dönüşmeyeceğini merak ederek yarım yamalak tahminlerde bulunanlar da vardı.

Durumun bu kadar zorlaşmasının nedeni, Düşes'in tamamen mevzunun dışına itilmesiydi. Hugo bu davada karısının adının anılmasını bile istemiyordu.

Sosyal çevredeki dedikodular, tüm hayatınız boyunca sizi takip eden bir etiketti. David ve Anita'nın Düşes'e zarar vermek için komplo kurduklarına dair kanıtları kullanarak davayı çözerlerse, karısının alacağı zarar çok büyük olacaktı. İnsanlar onu her türden spekülatif sözlerle ayaklar altına alırdı.

"Onu dışarı çıkarmanın bir yolu var mı?"

"Birkaç yöntem inceledik ama imkansız görünüyor."

Roy bu süreçte ne durumu açıkladı ne de davasını savundu. Suçunu haklı çıkarmak için herhangi bir sebep göstermedi. Roy durumu açıklamak için Düşes'ten bahsetmek zorunda kalacaktı, bu yüzden ağzını asla açamayacaktı.

'Ne yapmalı…'

Hugo en uç yolu düşündü. Yani, bunun yerine suçu David'e yüklemek. Dük'ün en büyük oğlunun öldürülmesini haklı çıkarabilecek tek suç isyandı.

'Yok. Kral işbirliği yapmayacaktır.'

Ölçek çok büyüktü. Eğer onu isyana yönlendirmek istiyorlarsa, sadece kanıtları uydurmaları yeterliydi. Öyle ki bunun için iyi bir yem de vardı. David tarafından finanse edilen gençlik örgütünü ülkeyi devirmek isteyen hainler olarak paketlemekte hiç zorlanmayacaklardı.

Ancak David, Ramis Dükü'nün halefiydi. David'in isyanı, Ramis ailesinin isyanıydı ve sadece David'in ölmesiyle sonuçlanacak bir mesele değildi. Ailesi de  yalnız bırakılmayacaktı.

Gücünün zirvesinde olan Ramis Dükü'nün müttefikleri kadar siyasi düşmanı da vardı. Bu düşmanlar bu fırsatı kaçırmaz ve inatla Dük'ü yıkımına doğru sürüklerlerdi. Ve eğer bu olursa da, Kraliçe ve prensler de bu işin içinde olacaklardı. Olayın sonu gelmezdi.

Şu anda, Ramis Dükü bir kurbandı. Ramis Dükü, kralın kayınpederi ve sağ koluydu. Kwiz, oğlunu kaybetmiş olan Ramis Dükü'nün haksız yere isyanla suçlanmasına göz yummayacaktı.

'Onu gizlice çıkarmanın bir yolu yok mu...?'

Bu olaya Roy'un serbest bırakılmasının imkansız olduğunu varsayımıyla yaklaşabilir ve onu çalıp alabilirlerdi. Bu yöntem de onu kesinlikle Ramis Dükü ile düşman haline getirirdi. Kral bunu onaylamaz ve sonunda Kral ile de karşı karşıya gelirdi.

Hugo, kralla savaşmaktan korkmuyordu. Kuzeyde gizlenmiş gereğinden fazla güce sahipti.

Ancak savaşın gerekçeye ihtiyacı vardı. Savaşa katılanlara amaç vermek için onlara savaşmaları için gerekçeler sunmak gerekirdi. Bu şekilde, Taran ailesi için cesurca savaşmaya istekli olurlardı.

Dük'ün hain bir cinayet işleyen şövalyelerinden birini kurtarmak için bir savaş çıkarsa, askerler dışarıdan takip ediyormuş gibi görünseler bile bunu kabul edemeyecekleri için kesinlikle başarısızlıkla sonuçlanacaktı.

Kuzeyde kalmayı ve başkente hiç adım atmamayı seçse bile, Kwiz sessizce görmezden gelmeyecekti. Arkasında bir düşman bırakmak Kwiz'in doğasında yoktu. Doğası, kesinlikle kararsız hale gelebilecek herhangi bir unsuru ortadan kaldırmaktı.

Hugo ne olursa olsun her zaman kendini güvende tutabilirdi ama karısı zayıftı. Savunmalarındaki herhangi bir boşluğa bir şeyin sıkışmasından endişe duyarak sonsuza kadar bir hayat yaşayamazdı. Bunu karısına yapamazdı.

Roy'u kurtarmak için kralın işbirliğine ihtiyacı vardı. Hugo kollarını kavuşturdu, arkasına yaslandı ve derin düşüncelere daldı.

Fabian ayakta durmuş, nefesini tutmuş Lordunun kararını bekliyordu. Fabian, Dük'ün bu olayı nasıl çözeceğini merak ediyordu.

Ne kadar düşünürse düşünsün, Roy'u terk ederek bir kayıp yaşamaktan başka çaresi yoktu. Bir Dük'ün varisini öldüren bir şövalyeyi terk ederek bu olayı çözebilirlerse, bu karlı bir ticaret olurdu.

Ofis, havada garip bir gerilim duygusuyla sessizdi.

"Saraya gideceğim. Gidin ve Majestelerine özel bir görüşme yapmak istediğimi bildirin.”

"Evet, efendim."

Önden Fabian saraya gitti ve bir süre sonra Hugo da saraya yöneldi.

* * *

Hugo, başkaları tarafından görülmeden gizlice saraya girdi. Taran Dükü'nün geri döndüğü gerçeği, zaten dedikoducuların ağzından yakında öğrenilecekti, ama mümkünse her şeyi sessizce halletmek daha iyiydi.

“Hoho. Buraya uçma mı uçtun, Dük? Kısa bir süre önce sınırda olduğunu duymuştum.”

Dedi Kwiz, Hugo'yu görür görmez neşeyle. Her şeyde fazla ciddi olmamak, Kwiz'in kullandığı bir maskeydi. Ne yaşanırsa yaşansın aynı tavrı sergiledikçe, niyetini okumak zor oluyordu.

"Döner dönmez tatsız bir olayla karşılaştım." (Hugo)

"Ne yapacaksın?" (Kwiz)

Kwiz vakit kaybetmeden ana konuyu gündeme getirdi. Durum zirvedeydi ve karşı önlemlere yer kalmamıştı. Kwiz'in şu ana kadar zindanda kilitli olan Roy'a dokunmaması bile yeterince iyi niyet gösteriyordu. Kayınpederi her gün ziyaretine gelip üzüntüsünü dile getirirken Kraliçe gözyaşları içindeydi.

Koşulları araştırdıktan sonra, durumda pek çok şüpheli kısım vardı. Neden Falcon Kontesi, Ramis dük hanedanına ait büyülü bir alete sahipti? Soylu kadınları neden Katherine'in dinlenme odasına götürdü? Kontesin, prensesin hizmetçisini kıyafetlerini çalmak için öldürdüğünü varsaysalar bile, neden daha sonra Düşesin hizmetçisini öldürdü? Birçok şüpheli alan vardı.

Kontesin David'le bir tür anlaşma içinde olduğuna dair güçlü şüpheler vardı ama gerçek bir kanıt yoktu. Ayrıca tam olarak ne yapmayı planladığı da belli değildi. Kontesin evini ve işyerlerini altüst ettikten sonra bile ortaya hiçbir şey çıkmadı. David sık sık kontesin barına uğrardı ama bu bir suç değildi.

Ramis Dükü, ailenin büyülü aletinin çalındığını iddia etti ve Kontes ile herhangi bir bağlantıyı tamamen reddetti.

Tımarda bulunan David'in, kuruluş günü evde vakit geçirmesi için kendisinden yani babasından özel bir davet aldığı konusunda ısrar etti, bu yüzden başkente gelmiş ve partiye katılmak için sadece saraya girmişti.

Roy olaya karışan herkesi öldürmüştü ve ilgili tek taraf olan Roy çenesini kapalı tutuyordu. Ramis Dükü'nün iddialarını çürütecek hiçbir kanıt yoktu. Bu nedenle David haksız yere öldürülen ve Roy ise gaddar bir katildi.

"Durumun pek iyi görünmediğini duydum." (Hugo)

"Aslında iyi değil. Yapbozu bir araya getirmemiz için Sör Krotin'in bir şeyler söylemesi gerekiyor. Bu durumda bile artık çok geç. Bu noktada, ne derse desin işleri tersine çevirmek zor. Ancak Dük Ramis, David'in ölümünü Dük Taran'ın kasıtlı bir komplosu olarak yönlendirmediğine göre, onun çok şey sakladığını öngörebiliriz. Kayınpederimin isteği basit. Sör Krotin yasaya göre idam edilmesini istiyor. Bununla, olayın kapanmasına izin verecek. Aksine, oğlunun ölümü karşısında çok soğukkanlı olduğu için şaşırıyor bu Kralınız.” (Kwiz)

“…”

"Sör Krotin'i serbest bırakmak zor. Bir de şu var ki, Sör Krotin saraya kılıcıyla girdi. En büyük oğlunun ölümünü makul bir şekilde ele alırsak, kayınpederim bunu bir sorun haline de getirebilir. Amacının bana yani krala suikast yapmak olduğunu iddia edip kamuoyunu toparlarlarsa bu siyasi bir tartışmaya yol açar ve Taran ailesi de bu duruma kapılır. Bu kral işlerin bu şekilde gelişmesini istemiyor.”

Kralın muhalif güçleri hâlâ nefeslerini tutuyordu. Şu anda, onları düzgün bir şekilde çözmemişken, eğer kralın en büyük iki gücü birbiriyle savaşacak olsaydı, bu aralarındaki farkı açığa çıkarırdı. Bu durum bir çamur kavgasına dönüşeceği için Kwiz, Roy'u idam etmeyi seçecekti.

“Sör Krotin neden böyle? Olay bir yana, o kadar merak ediyorum ki uyuyamıyorum bile.” (Kwiz)

"Onu görebilir miyim?" (Hugo)

***

Kale zindanının tek kişilik hücresi ikili bir yapı ile tasarlanmıştı. Taş kapılardan girdiğinizde, taş duvarlardan yapılmış bir oda ve mahkumu başka bir odaya kapatmak için parmaklıklarla örülmüş bir duvar vardı. Mahkum bir şekilde parmaklıkların arkasından çıkabilse bile, dışarıdaki taş kapıları koruyan şövalyelerle uğraşmak zorunda kalacaktı. Tehlikeli suçluları tutmak için yapılmış bir zindandı.

Roy gerçekten tehlikeli bir karakter olmasına rağmen, Kwiz'in onu bu hücreye koymasının nedeni, insanların ona ulaşmasını engellemekti. Dük Ramis'in intikam almak için tutsağa suikast düzenlemeye çalışma ihtimali vardı.

Roy, kolunu yastık olarak kullanarak taş zeminde yatıyordu ve adamın taş kapıdan geldiğini görünce ayağa kalktı. Taş kapı kapandı ve içeride sadece ikisi kaldı.

"Bir yerin yaralandı mı?" (Hugo)

"İyiyim." (Roy)

Roy utanarak kafasını kaşıdı. Lordunun ilk sorusunun onun iyiliğiyle ilgili olmasını beklemiyordu.

"Durumu Fabian'a anlattığını duydum. Söylemediğin bir şey var mı?”

“Hayır, yok. Gerçekten hızlı geldiniz lordum. Daha uzun sürer sanmıştım.”

Belki de Roy, efendisi geri gelmeden ölebileceğini düşündü.

"Ölecek miyim?"

Roy sanki kendisinden bahsetmiyormuş gibi sakince sordu. David'i öldürmenin sıradan bir mesele olmayacağını biliyordu. P*çin boynunu kırdığında çoktan ölmeye hazırdı.

Anita'yı öldürmek onun ilk niyeti değildi. Ama dinlenme odasına giren hizmetçiyi görür görmez onu öldürmeye karar verdi.

Roy'un kararı doğruydu. Anita sağ bırakılıp yakalansaydı, türlü türlü yalanlarla Düşes'e iftira atacaktı. O zaman Lucia kaçınılmaz olarak ilgili taraflardan biri olarak devreye girecek ve her türlü spekülasyon ve söylentinin merkezinde olacaktı.

Hugo kaşlarını çattı.

"Ölmeyeceksin."

Hugo söylemeden önce bir an düşündü.

"Boynunu yerinde tutmak istiyorsan, onurunu bir kenara atmalısın. Onurun hayatından daha mı önemli?”

"Onur mu?"

Roy sırıttı.

“Hiç böyle bir şeyim olmadı.”

Hugo kıkırdadı.

"Öyleyse sorun değil. Orada biraz daha kal.”

Hugo bir an Roy'a baktı, sonra kısa bir cümle söyledi.

"İyi iş çıkardın."

Roy şakacı bir şekilde güldü ve arkasını dönen Hugo'yu durdurarak seslendi.

“Bununla, iyiliğini geri ödedim mi?”

Hugo'nun gözlerinden bir ışık huzmesi geçti.

"Sen…"

Genişçe sırıtan Roy'a bakan Hugo, hafifçe gülümsedi.

"Bana yeniden hayatını borçlu olacaksın, bu yüzden geri ödendi sayılmaz." (Hugo)

“Ne— Vay canına, nasıl bu hale geldim? Senin bir dolandırıcı olduğunu anladığımda kaçmalıydım. (Roy)

Hugo, arkasında Roy'un acıklı mırıldanmalarını dinleyerek zindan hücresinden ayrıldı. Ve zindandan çıkınca Fabian'ı çağırıp gizlice ona emir verdi.

"Ölüm hücresinden bir mahkum bul. Roy'a benzer bir fiziğe ve saç rengine sahip olan biri. Fiziğin birinci önceliği var.”

Fabian'ın gözleri parladı. Cevap olarak başını eğdi ve hızla hareket etti. Hugo uzakta geri çekilen Fabian'a baktı, sonra bakışlarını biraz uzaktaki İç Saray'a çevirdi. Artık kralla görüşme zamanıydı.

* * *

Katherine, Kraliçe'nin sarayına uğradı.

"Majesteleri nasıl?"

"Majesteleri yatakta yatıyor. Yemek bile yiyemiyor.”

Hizmetçi, yüzünde bulutlu bir ifadeyle cevap verdi. Katherine, kraliçenin yatak odasına girmeden önce hafifçe içini çekti.

Beth, küçük erkek kardeşinin korkunç ölümü karşısında büyük bir şok yaşadı ve birkaç gündür yataktaydı. Saray halkı, yas döneminde karnındaki bebeğine bir şey olacağından korkarak özenle bir aşağı bir yukarı koşuşturdular.

"Gücünü geri kazanmalısın. Bir çocuk bekliyorsun.”

Katherine, Beth'in elini tuttu ve onu teselli etti. Beth zayıf bir şekilde gülümserken ruhsuz görünüyordu.

"Kardeşim için pek bir şey yapmadım. Her karşılaşmamızda sadece iğneli sözler söyledim.”

Beth, küçük erkek kardeşinin bu kadar aniden dünyadan ayrılacağını bilmiyordu. Tamamen tatmin olduğu bir erkek kardeş değildi ama yine de onun tek kan kardeşiydi. Her karşılaştıklarında ona dırdır ederdi çünkü onun iyi olmasını istiyordu. Erkek kardeşi öldükten sonra, en azından bir kez bile ona iyi iş çıkardığını söylemediği için pişmanlıkla doldu.

Babası, aileyi oğlundan daha önemli tutan biriydi ve kocası, kayınbiraderinin ölümünü pek umursuyor gibi görünmüyordu. Kardeşinin ölümüne içtenlikle üzülen kimse yoktu, bu yüzden Beth'in kalbi daha da kırılmıştı.

"Sör Krotin de yakından tanıdığım biri. Majestelerinin hayatını da birçok kez kurtardığını biliyorum. Ama o zaman neden bunu yapsın? Neden kardeşime bunu yapsın ki?” (Beth)

"Gerçek ortaya çıkacak. Öyle ya da böyle bir sonuca varılacaktır. Majesteleri de çok endişeli çünkü Majesteleri çok üzgün." (Katherine)

Katherine, Beth'i teselli ederken olayın olduğu geceyi hatırladı. Katherine, Kral'ın kendisini acilen aradığını duyunca aceleyle İç Saray'a gitmişti. Kralı görmeye giderken koridorda bir toplantıya gitmek üzere olan Kwiz ile karşılaştı.

["Parti hala devam ediyor, senin burada ne işin var?"]

Katherine, kralın sözlerini duyar duymaz bir tuhaflık olduğunu düşündü.

["Meşgul görünüyorsunuz Majesteleri. Acil bir konu değil, o yüzden sana daha sonra anlatacağım.”]

Kraldan emir olduğu konusunda yalan uydurmaya cüret edenlerin izini sürüp onlara günahlarının bedelini ağır ödettireceğine öfkeyle söz verdi. Ve parti mekanına döndükten hemen sonra malum olay yaşandı.

Katherine, İç Saray'dan döndüğünü ve partide olmadığı süre boyunca Düşes ile birlikte olduğunu ifade etti. Yani Düşes, parti boyunca asla tek başına değildi.

'Falcon. O zehirli s*rtüğün bir gün bir şeyler yapacağını biliyordum. Dinlenme odamda böyle bir sahne yaşatmaya nasıl cürret eder.'

Katherine olayın gerçek yüzünü bilmiyordu. Olay gizlilik içinde ele alındı ve ağabeyi ona belirli ayrıntıları söylemeyi reddetti. Ancak Katherine'in tahmin edebileceği bazı kısımları vardı.

Hiç şüphe yoktu ki, Falcon Kontesi, Düşes'e kötü bir şey yapmaya çalıştı ve işler ters gitti.

'O aptal f*hişenin Taran Dükü'ne karşı kalıcı hisleri olmalı. Yerini bile bilmiyor.'

Bir zamanlar Taran Dükü'nü sevmiş bir kadının hislerini anlayabiliyordu. Ölmüş olmasına rağmen Katherine, Anita'nın küçük planlarının herhangi bir sonuç vermesini istemiyordu, bu yüzden Düşesi aktif olarak resimden çekmişti. Bu nedenle Anita'nın kraliyet komutasını taklit ettiği ve Katherine'i İç Saray'a gönderdiği bilinmiyordu.

Kwiz bunu bilseydi, olayla ilgili soruşturma biraz farklı bir yönde ilerlerdi. Özel dinlenme odasını kullanan tek kişi Prenses Katherine ve Taran Düşesi idi. Bu bilgiyle, Katherine gönderildiğinden komplo kurulan kişinin Taran Düşesi olduğu sonucuna varabilirlerdi. Ancak, bu olasılık engellendiği için dava bir sisin içine düşmüştü.


Önceki Bölüm                                                                                                 Sonraki Bölüm

Lucia - 105 

Müzakere (1)

Fabian'ın konuta geldiğini duyan Lucia aceleyle yatak odasından çıktı. Yüzü endişelerle dolmuş ve birkaç gün içinde yıpranmıştı. Fabian ve Lucia kabul odasında karşılıklı oturdular ve Lucia acilen sordu.

"Sör Krotin'i gördün mü? Güvende mi?”

'Güveni bırak, o adam çok eğleniyor. Diyorum ben, serserinin altı canı var'

"Evet. Bir sorunu yok. Zindanın ortamı en iyisi değil ama o iyi bir şekilde uyum sağlıyor."

Lucia rahat bir nefes aldı. Prenses Katherine o gün Roy'u katil olarak adlandırdığında, Lucia şaşırmaktan çok rahatlamıştı. Kurban değil de saldırganın kendisi olduğunu duymak, en azından Roy'un güvende olduğu anlamına geliyordu.

"Peki Sör Krotin'e ne olacak?”

Lucia, Roy'un David'i ve Falcon Kontesini öldürmüş olması dışında olayın özel ayrıntılarını bilmiyordu.

Daha sonra, yüzüne garip bir şey püskürten hizmetçinin, büyülü bir aletle görünüşünü değiştiren Falcon Kontesi olduğunu duydu. Dinlenme odasına birlikte girdiği hizmetçi, onunla geri dönmemişti. Lucia, başına kötü bir şey geldiğini ancak tahmin edebilirdi.

Roy'la bağlantılı altı kişinin ölümü vardı, ancak bunlardan banyodaki iki kadın ve dışarıdaki iki şövalyenin ölümü yalnızca soruşturmaya dahil olanlar tarafından biliniyordu.

Özellikle, iki kadın zehirlenmiş olarak bulundu ve zehir merhum Kontes üzerinde keşfedildi, bu nedenle Roy henüz bu ikisinin ölümüyle doğrudan ilişkilendirilmemişti. Sosyal çevreye yayılan söylentiler, Roy'un hem David'i hem de Anita'yı öldürdüğü yönündeydi.

"Hâlâ araştırılıyor."

“Eğer Sör Krotin'in cinayet işlediği sonucuna varılırsa, idama mahkum edilecek. Öldürdüğü kişi sıradan biri değil Dük'ün en büyük oğluydu."

“…Bu doğru, ama-”

"Saray'a gidip tanıklık edeceğim. O zamanki durumu anlatırsam…”

"Bunu yapamazsınız Leydim."

Jerome ve Fabian aynı anda karşı çıktılar.

"Nedenini anlamalısınız hanımım. Krotin, davasını savunmadan bunca zaman ağzını kapalı tuttu. Leydim öne çıkarsa, bu olaya karışan taraf olursunuz."

Düşesin hizmetçisinin ölümü alenen bilinmiyordu. Roy, Düşes'in eskortuydu ama bir süredir çılgınca şeyler yaptığı için insanlar şaşırdı ama mümkün olduğunu kabul ettiler.

Kimse Düşes'i bu olayla ilişkilendirmedi. Ayrıca Prenses Katherine, olay sırasında Düşes'in yanında olduğuna dair ifade vermişti. Bu sayede Lucia davanın dışında bırakıldı.

Düşesin köşkte demir kaplı güvenlik içinde kalması ve hiç dışarı çıkmaması, sosyalleşmeyi pek sevmediği için doğasına uygundu, bu yüzden bunu tuhaf bulan kimse yoktu.

O gün gözlerinin önünde birinin ölümüne tanık olan soylu kadınların çoğu bayılmış ve götürülmek zorunda kalmışlardı. İnsanlar, kendi muhafız eskortunun acımasız eyleminin Düşes'e büyük bir şok yaşatacağını anlayışla karşıladılar.

Fabian, Roy ağzını kapalı tuttuğu sürece, ne kadar derinlemesine araştırırlarsa araştırsınlar, Düşes'i suçlamalarının imkansız olduğuna, çünkü Roy'un olaya karışan tüm insanlardan kurtulduğuna karar verdi.

'O çılgın bir herif ama adamın yöntemi gerçekten her şeyi düzgün bir şekilde halletmiş.'

Fabian'ın zihninde Roy bu noktaya kadar gelmişti ama Düşes öne çıkıp her şeyi alt üst ederse, efendisinin döndüğü gün cenazesinin yapılacağı gün olacaktı.

'Uzun yaşamak istiyorum leydim. Çok uzun yaşamak istiyorum.'

"Leydim, hayal kırıklığına uğramanızı anlıyorum ama lütfen Lord dönene kadar bekleyin. Acil bir mesaj gönderdim ve yolda olduğuna dair bir cevap aldım.”

"Yani böyle mi kalmalıyım? Bu süreçte Sör Krotin idam edilirse ne yapacağım? Ramis Dükü yerinde durmayacaktır.”

"Böyle bir şey asla olmayacak, bu yüzden lütfen endişelerinizi giderin."

Kral, Roy'a karşı iyi niyet besledi. Roy, Veliaht Prens iken birkaç kez hayatını kurtarmıştı. Kral kesinlikle soruşturmayı başlatmayacak ve Taran Dükü dönene kadar işleri uzatacaktı.

Siyasi çıkar için bile, gençliğinin baharında olan Taran Dükü ile gelecek için planlanan çalışma, alacakaranlık yıllarında olan Ramis Dükü'nünkinden çok daha uzundu.

"Sör Krotin gibi iyi bir adamın bana yardım etmeye çalıştığı için bu tür bir duruma düştüğünü düşünmek. Sör Krotin'in birini böyle kasti öldürmesinin imkanı yok. Sör Krotin, Ramis Kontu'nun beni inciteceğine karar vermiş ve bu olayın gerçekleşmesine neden olacak kadar aşırıya kaçmış olmalı."

Lucia'nın gözleri kızardı ve gözlerinde yaşlar birikti. Jerome'un hızlıca uzattığı mendili yandan aldı ve gözlerini sildi.

Fabian tuhaf bir ifadeyle dudaklarını şapırdattı. O adamın gerçekten deli olduğunu hanımına söyleyemediği için hüsrana uğradı.

'Görünüşe göre şu zibidi Leydi'nin üzerinde oldukça iyi bir izlenim bırakmış.'

"Belirli ayrıntılar Lord'um döndüğünde açıklanacak. Leydim bana o zamanki koşullardan kabaca bahsetmiş olsa da, Sör Krotin çenesini kapalı tuttuğu için tam olarak durumu yargılamak hala zor. Bu süreçte, sinir bozucu olsa bile lütfen beklemenizi rica ediyorum.

"…Tamam. Yapabileceğim hiçbir şey yok gibi görünüyor."

"En önemli şey hanımımızın iyi olması."

Fabian, Roy'a lanet üstüne lanet yağdırdı ama bir yanı Roy'un iyi iş çıkardığını düşünüyordu. O geveze soylu kadınlardan oluşan bir grubun, Ramis Kontu ve Düşesi kapalı bir alanda tek başlarına gördükleri bir durumu hayal eden Fabian, ciddi ciddi soğuk terler döktü.

Düşesi çevreleyen bir skandal yüksek sosyeteyi sarsabilirdi ve geri döndüğünde lordunun ellerinde bir veya iki kez ölmek mesele olmayacaktı. Roy altı can aldı ama bir canı kurtardı.

* * *

Hugo, Callis'e tam yetki verdi ve hemen başkente gitti. Atları aralıklarla değiştirdi ve dinlenmeden maksimum hızda sürdü. Büyülü kapıya ulaşması tam beş gününü aldı çünkü başlangıçta kapıdan en uzak kuzeydeki noktaydı.

Hugo, başkentin kapısına vardığında atını tekrar zorladı ve konağa koştu. Karmaşık yollarda dört nala koşan bir at yüzünden faytonlar durmak zorunda kaldı ve sokaklar kalabalıklaştı. Dük'ün biraz gerisinde kalan şövalyeler, büyük bir kazaya yol açmamak için işleri halletmek zorunda kaldılar.

At, konağın hemen önüne geldi ve Hugo attan atlayarak hızla konağa girdi. Bir uşak koşarak uşağa efendilerinin döndüğünü haber verdi. Jerome aceleyle ofisinden çıktığında, çoktan ikinci katta olan efendisinin sadece arkasını görebildi.

****

Lucia'nın hiç motivasyonu yoktu. Yatak odasındaki kanepeye dalgın dalgın oturdu. Jerome onu bir şeyler yemeye teşvik etmeye devam etmişti ama yemeğinin tadının nasıl olduğunu bilmiyordu. Zihni sürekli olarak o günkü durumu tekrar tekrar canlandırıyordu.

Baygın haldeki hizmetçisinin yere yığılışı, yüzüne bir şey sıkan kadın ve gözlerinin buluştuğu anda yüzünü kaplayan nefret ve zafer, bir anlık baygınlığından uyandığında ardından gelen baş dönmesi, Ramis Kontu, Ramis Kontu'nu boğazlayan Sör Krotin ve Sör Krotin'in ona gitmesinin söyleyen sesi.

'Yani o kadın Falcon Kontesiydi.'

Görünüşünü değiştirmek için büyülü bir alet kullanacak kadar ileri gitmesine rağmen, ne yapmayı planladığı sadece merak edilebilirdi. Fabian, bunun muhtemelen Düşes etrafında bir skandal yaratma girişimi olduğunu söyledi, ancak Lucia anlayamadı. Peki Kontes'in böyle bir şey yapmasına ne faydası olacaktı?

Lucia, insan kalbinin içindeki çirkin çarpıklıkla empati kuramadı. Rüyasında çok fazla zorluk çekmiş olmasına rağmen, başkalarını asla suçlamamış ve onlara karşı yoğun bir nefret beslemişti.

'...Muhtemelen öldü, değil mi?'

Hizmetçisinin başına gelenlerle ilgili ayrıntıları tartışmaya özen gösteriyorlardı. Şimdiye kadar bir haber olmadığına göre, hizmetçisi büyük olasılıkla ölmüştü. Belki de düştüğü sırada bir şeyler ters gitmiştir. Lucia, Kontes'in neden onu incitmediğini daha çok merak ediyordu.

Lucia ısınan gözlerini kapattı.

'Zavallı kız suçsuz bir şekilde öldü.'

Lucia'nın kalbi, hizmetçisinin ölümüyle sızladı. Herhangi bir hizmetçiyi bilerek kayırmadı, ama o hizmetçiyi saf ve samimi olduğu için sevmişti. Rüyasında hizmetçi olarak çalıştığı için olabilir ama bunu sadece bir hizmetçinin ölümü olarak düşünemezdi. Ölümü haksız ve boşunaydı. Ailesi hiçbir yere şikayet bile edemezdi.

Hizmetçi olsalar bile Dük'e bağlı oldukları sürece Dük'ün insanıydılar. Lucia onu korumalıydı. Bunu yapamayan kendisi beceriksiz görünüyordu, üzüldü ve şimdi kızını veya kız kardeşini kaybeden kalbi kırık aileyi nasıl teselli edeceğini bilmiyordu.

Aniden, Lucia kapının açılma sesini duydu ve irkilerek gözlerini açtı. Odaya giren kişiyi gören Lucia hızla ayağa kalktı.

Adamın kendisine yaklaştığını görünce ona doğru koştuğunu sandı ama vücudu hareket etmemişti. Daha bir adım bile atmadan adam hızla yanına geldi ve onu kollarının arasına aldı.

"Hugh...?"

Başının tepesinden gelen yumuşak bir iç çekiş duydu. Onun tanıdık geniş kucağına sarıldı, kolları onu sıkıca tuttu ve özlediği kokusunu içine çekerken kalbi yerinden çıkacakmış gibi hissetti. Bu bir rüyaysa, uyanmak istemiyordu.

"Bir yerin incindi mi?"

Canlı sesi bir yanılsama değildi. Aniden Lucia'nın bacakları zayıfladı ve Lucia sendelerken Hugo onu yakaladı.

Hugo bitkin karısına sarıldı ve kanepeye oturdu. Onu vücuduna yasladı, bir kolunu beline doladı ve onu kendine yaklaştırdı. Diğer eliyle alnını okşadı ve ıslanmaya başlayan gözlerini öptü.

“Hugh, Sör Krotin…”

"Biliyorum. Senden ne haber? Bayıldığını duydum. Doktoru gördün mü?”

“Kısa bir süreliğine baygınlık geçiren anestezik tip bir şey olduğunu söylediler. Ben iyiyim. İncinmedim de. Ama benim yüzümden, Sör Krotin…”

Hugo, karısı ağlamaya başlarken başını göğsüne gömdü ve hafifçe sırtını sıvazladı. Eve dönerken onu takip eden kontrol edilemeyen kaygısı, karısının güvenliğini onayladığı an ortadan kaybolmuştu.

Roy'un başkentteki kısa olayının haberini alır almaz, Hugo'nun kafası karısıyla ilgili düşüncelerle doldu.

Olayın nerede meydana geldiği ve ölen kişiler hakkında bilgi alınca endişesi daha da arttı. Korunduğu halde meydana gelen bir olaydı. Başkente koşarken ona ne olabileceğini düşünerek nasıl bir akıl yapısında olduğunu bilmiyordu bile.

Aldığı mesajda karısından söz edilmiyordu ama yine de her türlü uğursuz düşünce ve kuruntu onu rahatsız ediyordu. Öfkeyle doluydu ve karısının parmak uçları bile incinmiş olsa dahil olan herkesi öldürmeye hazırdı.

"Dur. Vivian. Ağlama."

"Ben ne yaparım? Eğer Sör Krotin…”

"Ben hallederim."

Hugo onun çenesini tuttu ve elleriyle gözyaşlarını sildi. Gözyaşlarıyla ıslanmış tuzlu dudaklarını öptü.

"Yüzün daha incelmiş görünüyor. Düzgün yemek yedin mi?”

"İyiyim. Sadece konağın içinde korundum.”

"Doğal olan bu. Sana 'hiçbir şey için endişelenme, sadece iyi ye ve iyi yaşa' dedim, değil mi?

"Ama bu olay olmadan önceydi."

"Ne zaman olursa olsun fark etmez. Endişelenecek bir şey yok.”

Lucia hafif bir kahkaha attı. Garip bir şekilde, onun sözlerini duyunca, gerçekten endişelenecek bir şey yokmuş ve her şey tıpkı söylediği gibi yolunda gidiyormuş gibi göründü. Sanki son birkaç gündür sebepsiz yere gergin ve uyuyamıyor gibiydi.

Olayın meydana gelmesinden bu yana ilk kez Lucia gülümsedi.

"Elin soğuk. Yüzün de soğuk."

“Çünkü atla koşarak geldim. Çok mu soğuk?”

“Canlandırıcı, bu yüzden hoşuma gitti. Sanki kafamı boşaltıyor gibi."

Hugo bir an kendisine gülümseyen karısına baktı, sonra elleriyle yanaklarını kavradı ve dudaklarına, burnuna ve gözlerine rastgele öpücükler kondurmaya başladı.

“Hugh…Hugh! Nedir bu?"

"Kontrol ediyorum."

"Neyi kontrol ediyorum?"

"Gerçekten önümde olup olmadığını kontrol ediyorum. O başkente koştuğum birkaç gün boyunca, gözlerimi her kapattığımda sen vardın, açtığımda ise kayboluyordun.”

Lucia ondan birkaç kez durmasını istemesine rağmen, Hugo onu duymamış gibi davrandı ve onu ancak her tarafını düzinelerce kez öptükten sonra serbest bıraktı.

"Vasallarınla olan konuya ne oldu? Önemli olduğunu söylemiştin."

“Meseleyi onların takdirine bıraktım ve geri döndüm. Burada daha büyük bir şey oldu.”

Lucia somurtkan bir şekilde buruştu.

"Ne yapacağımı bilmiyorum. Sör Krotin'e yardım etmenin bir yolunu bulamıyorum."

"Ben hallederim dedim. Çözmem için benim için daha büyük bir sorun çıkarmalısın demiştim ve sen gerçekten büyük bir sorun çıkardın.”

Lucia bir an için başını eğdi, sonra daha önce söylediklerini hatırlayarak haykırdı ve kocasının göğsüne vurdu.

"Bu zamanda böyle bir şaka mı yapıyorsun?"

Hugo kıkırdadı ve hızla karısının dudaklarına hızlı bir öpücük kondurdu.

"O kadar büyük bir mesele olmadığını söylüyorum. Üzerinde çok durma."

"Gerçekten bir yol var mı?"

"Evet. O adam güvende olacak, merak etme.”

"Sör Krotin'in senin için özel olduğunu biliyorum. Sör Krotin incinirse, sen de üzülürsün. Seni üzgün görmek istemiyorum."

Hugo bir an sessizce ona baktı, sonra kollarını iki yana açarak kıkırdadı ve Lucia'ya sarıldı.

Garipti. Roy'u kişisel olarak seviyordu ama bu ona anlam verecek kadar değildi, ama karısı Roy'un onun için özel olduğunu söyleyip durduğu için, adamın onun için gerçekten böyle bir varlık olduğunu hissetti.

"Seni tekrar gördüğüme sevindim. Hugh, seni özledim. "

Hugo, kendisine sadece güzel sözler söylemeyi seçen karısını bir kez daha öptü.

Ç/N: Ve ben de sizi özledim canlarımm 😊 Yine yeni yeniden merhabalar. Bazı kişisel problemlerim yüzünden vakit bulup gelemedim bir türlü. Lütfen kusuruma bakmayın 😭 7. kitap ile yolumuza devam ediyoruzz 💃💃

Önceki Bölüm                                                                                                 Sonraki Bölüm

21 Şubat 2023 Salı

DUYURU 🎗

 


Merhabalar. Normalde nasıl olduğunuzu sorarak başlardım hep yazılarıma ama bu sefer herkesin az çok nasıl olduğunu tahmin ediyorum. Açıkçası yazıya nasıl başlamalıyım bilemedim bile. Öncelikle milletimizin başı sağolsun.6 Şubat günü yaşanan depremler sebebiyle hayatını kaybeden tüm vatandaşlarımız için derin bir üzüntü duyarken her birine Allah'tan rahmet diliyorum. Yaralı olanlara acil şifa ve hayatta kalıp yakınlarını kaybetme acısı yaşayan herkese de sabırlar.. Gerçekten böyle acılarla nasıl baş edilebilir ne denir bilmiyorum. 

Onun dışında beni soran arkadaşlar da oldu. Çok sağolun öncelikle. Deprem bölgesinden uzak bir şehirde yaşıyorum. Lakin burada bile hissedildi. Deprem gününden bu güne zamanın nasıl geçtiğini bilemedim, o yüzden bu yazı bu kadar gecikti. Birinci elden yaşamasam da çok etkilendim ve derin üzüntü içinde geçti günlerim. Aklım aynı zamanda buradaki sizlerde de kaldı. Doğrudan hepinizi tanıma fırsatım yoktu ama bir şekilde burada aynı ilgi alanı etrafında toplanmış bir grup insandık. Bu bloga bir kere olsun uğramış, belki yorumlarda bulunmuş herhangi birinin bu depremden etkilenmemiş olmasını umabiliyorum sadece. 

Biliyorsunuz en son depremden önceki gece burada çeviriler yapmıştım ve aynı hevesle devam edecektim. Hayat bazen böyle işte. Çevirilere kaldığı yerden devam edeceğim elbet ama sizlerden biraz daha mühlet istiyorum. Çoğunuz bilmiyorsunuzdur belki ama henüz iş alamamış bir inşaat mühendisiyim aslında. Deprem bölgelerindeki hasar tespit çalışmalarına gönüllü olarak katılmak gibi bir arzum var. Henüz net değil durum. Eğer gidecek olursam sizlere haber vereceğim çünkü çeviriler bu süreçte gelmeyecektir maalesef. Aksi bir durumda ise çevirilere kaldığım yerden devam edeceğim. 

 Hiç bitmeyecek gibi bir kış ama umuyorum ki bahar yeniden gelsin ve sevdiklerimizin yasını tutarken bizlere biraz yaşama tutunma gücü versin. Ülkemizin üzerinden bu kara bulutları dağıtsın. Tekrardan hepimizin başı sağolsun. Kendinize dikkat edin.