under the oak tree 50. bölüm etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
under the oak tree 50. bölüm etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

7 Kasım 2021 Pazar

Under The Oak Tree - 50. Bölüm 

( Hayal Mi Kuruyorum? - 2) 

Ertesi gün, Aderon ve birkaç hizmetçi bir kucak dolusu numuneyle ona geldi. Uzun süre onun açıklamasını dinledi. Yeşilimsi parıltılı tırtıklı bir cam, pürüzsüz ve berrak bir cam, gümüşi ışıklı kaba ama güzel bir cam… Her birinin artılarını ve eksilerini anlatan Aderon, kısa sürede kumaşlara geçti.

''Ziyafet salonundaki perdeler için kalın kumaş kullanmak daha iyidir. Maun ağacına ne dersiniz? Altın iplikle işlenmiş gül desenli maun perdeler hayal edin. Ziyafet salonunu çok lüks göstereceğini düşünüyorum. Altın rengi ipek perdeleri de tercih edebilirsiniz. Altın perdeler, bir kraliyet sarayının ziyafet salonuna bile rahatça sığar. Süslü, ancak mütevazı ve zarif. ''

Max, sayısız kumaş parçasını telaşla taradı. Rudis,  Aderon'un getirdiği örneklere bakarken çay tepsisini ihtiyatla yere bıraktı. Max taze bir çift gözden yardım aramaya karar verdi.

"R-Rudis, sen n-ne düşünüyorsun?"

''…Maalesef pek sanatsal zevkim yok hanımım'' diye yanıtladı.

Onun şaşkın ifadesini gören Max, ona daha fazla soru soramadı ve gözlerini masaya dikti. Bir an düşündükten sonra sonunda gül desenli maun perdeyi seçti. Perdelerin ucunda altın püsküller ve ortasında karmaşık nakışlar vardı, bu da onu oldukça pahalı hale getiriyordu.

Perdeleri seçtikten sonra her şey oldukça kolaydı. Yere, perdelerle birlikte kırmızı bir halı ve duvarlara asmak için beyaz bir ejderhaya binen efsanevi şövalye Uigru'nun gobleni yerleştirmeye karar verdi.

"Yerleri düşündünüz mü hanımefendi? Onları mermer fayanslarla değiştirmek ister misiniz?”

"Bu bü-büyük bir i-i-inşaata y-yol açacak, bu yüzden dü-düşünmek için da-daha fa-fazla zamana i-ihtiyacım var."

"Acele etmenize gerek yok hanımefendi. Zaten malzemelerin şehirden teslim edilmesi biraz zaman alacak, o yüzden bunu düşünmek için zamanınızı ayırın.''

Max başını salladı, karara bir not eklendiği için memnundu.

Sonra tüccar, avizenin minyatür bir modelini çıkardı. Avuç içi büyüklüğündeki şeye küçücük şeye bir nida attığında, tüccar mermerden yapılmış birkaç modeli masaya dizdi. Arka ayakları üzerinde duran bir tek boynuzlu at, kanatları genişçe açılmış bir ejderha, kükreyen bir aslana binen zırhlı bir şövalye... Max, kapı çalındığında son derece incelikle modellenen figürlere hayran kalmakla meşgüldü. Kişiye içeri girmesini emrettiğinde, kapının arkasında Rodrigo belirdi.

"Madam, lordun çağırdığı terzi sizin için hazır."

"T-terzi mi?"

Başını yana eğdi. Riftan'ın ona kendisi için yeni bir elbise diktireceğine dair söz verdiğini hatırladı. Max anlayışla başını tüccara çevirdi, ama Aderon çoktan numunelerini kaldırmaya başlamıştı.

"Haftaya tekrar geleceğim hanımefendi. Ah, karar vermeniz için rakamları size bırakacağım.''

"Zamanını bo-bo-boşa ha-harcadığım için ü-üzgünüm."

"Ah, lütfen! Sorun değil hanımefendi. Ne zaman isterseniz geri gelebilirim."

Tüccar kaleden çıkınca Max, hizmetçilerle birlikte soyunma odasına gitti. Bir yığın süslü kumaşın, rengarenk bir iplik yumağının ve dokuma bir çerçevenin ortasında kırklarında sıska bir adam ve otuzlarında bir kadın duruyordu. İkisi doğruldular ve içeri girerken Max'e saygıyla eğildiler.

"Sizinle tanışmak bir zevk hanımefendi. Benim adım Roan Serus. Bu benim karım Linda Serus. Size bir elbise dikme şerefine nail olduk.''

"T-tanıştığımıza me-memnun oldum," diye mırıldandı Max cevap olarak.

''Efendimiz bize, fiyatı ve sayısını ne olursa olsun, size uygun olan en güzel elbiseleri yapmamızı emretti. Tercih ettiğiniz bir tarz var mı?''

"Be-benim aklımda be-belirli bir şe-şey yok."

''O zaman size şu anda neyin trend olduğunu memnuniyetle göstereceğiz.''

Terzi çantasından bir parşömen çıkardı ve ona uzattı. Max sarı parşömen kağıdındaki çizime baktı, rüya gördüğünden emindi. Karalanmış heykelciklerin ne olduğunu anlamasa da her geçen dakika daha da heyecanlandığını fark etti.

Rosetta'yı birçok kez kadın ve erkek terzilerle çevrili gördü, ama daha önce hiç bunun merkezinde olmamıştı.

Max, terzinin açıklamasını dinledi, kendisi ölçtürdü, farklı kumaşları inceledi ve bir şapka, peçe ve kemeri üzerinde denedi. Aynaya baktığında, gerçekten de tam bir hanımefendiye benzeyen, pırıl pırıl gözleri olan bir hanım gördü. Tavana değecek kadar uzun sivri uçlu bir şapka ve çeşitli aşırı süslü aksesuarlar takıyordu; daha önce hiç bu kadar gülünç görünmediğini düşündü.

''Be-be-bence daha kü-küçük bir şapka da-daha iyi o-olur'' dedi şapkasını nazikçe çıkarırken.

Terzi başını salladı ve parşömene bir şeyler yazdı. Üç elbise dikmeye karar verdikten sonra soyunma odasından ayrıldı.

Aktivite telaşı, zamanının çoğunu almıştı ve gün batımının üzerine çökerdi. Max, görevi bittikten sonra hemen odasına döndü. Hayatında hiç yapmadığı şeyleri başardığı için yüreğinde hâlâ bir bunalma duygusu sızlıyordu.

Koltuğa oturdu ve bütün gün gerginlikten katılaşan çökmüş omuzlarına masaj yaptı.

Bakışları odanın içinde gezindi ve pencerenin yanındaki göze pek çarpmayan küçük vazoya takıldı. Çiçek tomurcukları dünden biraz daha fazla açtı. Çiçeklere bakarken zihninde Riftan'ın görüntüsü belirdi.

Garip bir adam, o…

Onu ilk gördüğünde, bir kadın için bahçeden kır çiçekleri toplayacak biri gibi görünmüyordu. Croix Şatosu'ndaki bir salonun ortasında duygusuz bir yüzle durduğunu gördüğü adam, ziyarete gelen bir misafire değil de davetsiz bir misafire benziyordu. Bu soğuk adamın içinde bu kadar .. nazik bir yanı olduğunu kim düşünebilirdi?

Bana karşı çok nazikti… Gerçek olamayacak kadar iyi.

Yüzü bulutlandı. Çiçekler, elbiseler, kibar insanlar, kibar bir koca. Her şeyin bir günde bu kadar değişmiş olması sinir bozucuydu. Bir sonraki an, Croix kalesinin soğuk fayanslarında uyanacağından, babasının ona yukarıdan bakacağından korkuyordu.

Max, omuzlarını titrek bir tutuşla kavradı, genelde karmakarışık olan düşüncelerine bir umut kırıntısı karıştı.


Ç/N: Vee 50. bölüme gelmiş bulunmaktayızzz 😇 Şu an serinin ingilizce çevirideki günceli  240 bölümden gidiyor, yani 1 haftada güncelin yaklaşık 5'te birini arşınlamış bulunuyoruuzz 😍 Şimdi size başka bir müjde vereceğimm. Bilenleriniz zaten vardır ama bilmeyenleriniz için hemen söyleyeyim bu hikayenin bir de yan hikayesi var. Bu ana hikayeyi bizler tamamen Maxi'nin gözünden okuyoruz. Ve eminim hepiniz Riftan karakterini de biraz daha yakından tanımak ve anlamak istiyorsunuzdur. İşte çok sevgili yazarımız sağolsun bu hikayenin yanında, Riftan'ın bakış açısından onun hayat hikayesini okuyacağımız bir yan hikaye de yazmış. O bir 44 bölüm kadar ve tamamlanmış durumda. Lakin ana hikaye belli bir kısma gelene kadar okunmaması gerekiyor. Niye diye sormayın okuyunca anlayacaksınız. Neyse şimdi bugün itibariyle bir yandan da onu çevirmeyee başlıyorummm  ( ノ^o^)ノ Lakin o tamamlanmış olduğu için onu günlük olarak değil de tamamen bitirip öyle yayınlamayı düşünüyorum. Ne zaman yayınlayacağıma sıra gelince de şöyle söyleyeyim ana hikaye yani bu kısım +150 küsür bölümlere falan ulaşınca.. Neyse o zaman gelince zaten yine haberini vereceğim sizee. Riftan'ın Bakış Açısı cidden aşırı etkileyici ve okuduktan sonra novel gözünüzde seviye atlayacak o yüzden ben size sunmak ve tepkileriniz için şimdiden aşırı heyecanlıyım. Bu uzunca bilgiyi de size verdikten sonra ben artık kaçar. Bugünlük bu kadardı.. Tekrar görüşürüz a dostlarr (˘ ◡˘🌸)

Önceki Bölüm                                                                                                Sonraki Bölüm