7 Kasım 2021 Pazar

Under The Oak Tree - 49. Bölüm 

(Hayal Mi Kuruyorum? -1) 

İyi bir noktaya değindi. Aderon, Max'e iyice düşünmesini söyledi ve koridoru ve diğer odaları araştırmak için ziyafet salonundan ayrıldı. Daha sonra her odanın ihtiyaç duyduğu eşyaları akıcı bir şekilde sıraladı. Kulağa aşırı geliyordu ama Max, merdiven tırabzanını ve pencere çerçevelerini değiştirme konusundaki fikrine katıldı. Bu bir güvenlik sorunu, diye düşündü.

Bir süre sonra tüccar şatodan ayrıldı, Max odasına döndü ve deftere baktı. Sayfalardan birinde, Riftan'ın kaleyi yenilemesi için ona verdiği paranın miktarı yazıyordu ama Max'in bunun ne kadar değerli olduğu hakkında hiçbir fikri yoktu. Babası tarafından bir böcek gibi muamele görmesine rağmen, o hala bir Dük ailesiydi. Elinde bir kez bile bozuk para tutmamıştı.

Yardım istemeliydim... Ama kimden istemeliydi? Riftan karısının aptal olduğunu anlayabilir ve ona babası gibi davranmaya başlayabilirdi. Ve hizmetçiler? Onun arkasından konuşabilirler, kekeme hanımlarının en temel şeyleri bile bilmediğini. Max paranoyak olmaya başladı.

Tüccarla birlikte hareket etmek en iyi fikir olabilir.

Max en basit çözüme karar verdi. Pek çok farklı şatoya gitmiş olmalı, bu yüzden bu işlerin nasıl yürüdüğü konusunda yeterince deneyime sahip biri olmalı. Biraz abartmış olabilir ama Aderon'un sözleri çok inandırıcıydı ve ne yaptığını biliyormuş gibi görünüyordu.

Riftan bana paranın sorun olmadığını söyledi.

Bir karar verdikten sonra daha sakin hissetti, odasından daha kararlı adımlarla çıktı. Yağmur biraz dinmiş, yeryüzüne hafifçe serpiştirmişti. İçeride birkaç gün geçirdikten sonra temiz havayı özlemişti. Max bahçeye uzanan terasa gitti ve gri gökyüzüne ve nemli bahçeye baktı.

Çardağın yanındaki çıplak ağaç dalları yağmurda ıslanmış, siyah görünerek ürkütücü atmosfere katkıda bulunuyordu. Islak çimen kokusu burnuna çarptı. Max teras çatısının ötesine uzandı ve soğuk su damlacıklarının eline düştüğünü hissetti. Yağmur kısa sürede kollarını ıslattı.

"Neden dışarıdasın?"

Max bahçeye baktı. Boş bahçede yürüyen Riftan'dı. Büyük adımlarıyla birkaç saniye içinde merdivenleri zıpladı.

"Ve hafif giyinmişsin."

"B-ben sadece biraz t-temiz h-hava almak istedim..."

Pelerininin başlığının altına saklanan gözleri kısıldı. Soğuk elleriyle Max'in gözlerinin içine giren ıslak saç tutamını çekti. Max kendisinin de aynısını yapıp yapmayacağını merak etti; ıslak saçlarını yüzünden çekmeyi. Riftan'ın ona dokunması normal görünüyordu, ama Max ona dokunmak için onun iznine ihtiyacı olduğunu hissetti.

''Temiz hava istiyorsan en azından bir üstlük giyin. Üşütebilirsin."

"B-ben özür dilerim..."

Riftan onu örtmek için omzuna uzandı ama çok geçmeden ıslanmış olduğunu fark etti ve kolunu indirdi.

"İçeri dönmeliyiz."

Max onu kaleye kadar takip etti. Riftan soğuk taş karoların üzerinde uzun bir çamurlu ayak izi bıraktı. Max ayakkabılardaki çamuru silmek için girişe bir fırça koymayı düşünürken, Riftan'ın elinde bir avuç kır çiçeği fark etti. Şaşkınlıkla çiçeklere baktı. Riftan onun bakışlarını hissederek elini saklamak için hızla pelerinini indirdi.

"…Bir şey değil."

Belki de görmemesi gerekiyordu. Sert tepkisiyle alarma geçen Max, hemen bakışlarını kaçırdı. Aralarında tuhaf bir sessizlik vardı. Riftan alçak sesle küfrederken sessizce yürümeye devam ettiler.

"Lanet olsun" dedi. Elindeki şeyi kaldırdı. "Bahçede gördüm."

Max'in gözleri şaşkınlıkla açıldı. Yağmurda hala ıslak olan bir demet kır çiçeğiydi. Kendi hediyesine bakan Riftan, kızgınmış gibi kaşlarını çattı.

"Boş ovada oldukça güzel görünüyordu... Şimdi doğru dürüst gördüğüme göre, sadece eski püskü bir ot demeti."

Onları kendisi mi seçti? Max önce çiçeklere sonra da ona baktı. Riftan, boş tepkisinde tereddüt ederek, ona verdi.

"Beğenmezsen çöpe atabilirsin."

Gözleri genişledi. "B-ben onu asla atmam." Hayatında aldığı ilk hediyeyi atması çok büyük bir hata olurdu.

Küçük yağmur damlalarıyla kaplı çiçekleri sanki kırılganmış gibi yavaşça ellerine alırken, burnuna yağmur ve çimen kokusu geldi. Minik yaprakları dikkatlice okşadı.

"Bu gü-güzel."

Dürüst davranıyordu. Ama kelimeleri titrek sesiyle mırıldanmasına karşın adam tamamen mutlu görünmüyordu. Onun sadece kibar davranıyor olduğunu düşünmüş olmalıydı. Max bir şey söylemek için ağzını açtı ama tekrar kapattı. Şu anki duygularını kelimelerle nasıl ifade edeceğini bilmiyordu. Bunun yerine ıslak çiçekleri yüzüne aldı ve çiçekli kokularını içine çekti. Önündeki ıslak ve sarkık çiçekler daha önce hiç bu kadar güzel görünmemişti.

Onun için çiçek toplamak için yağmurda çömelmiş birinin düşüncesi bile çok dokunaklıydı.

"Te-teşekkür ederim," dedi elinden geldiğince içtenlikle.

Riftan'ın elmacık kemikleri hafifçe kızardı. Bunu gizlemek için vücudunu çevirdi ve ileri doğru adımlarını sürdürdü.

"Odamıza gidelim. Ben bir duş almak istiyorum."

Max çabucak onu yakalarken, içinde sıcak bir his yayılırken çiçekleri nazikçe kalbinden tuttu.

Ç/N: Ayy ayy aşırı tatlı bir sahnee değil miydii.. Riftann kızardııı (◍>ω<)人(˃́U˂̀🌸)

Bu arada bu sahnenin webtoon'daki çizimleri de aşırııı tatlı 13. bölüme denk geliyor bakmanızı öneririm hiç okumamışsanız 😍

Önceki Bölüm                                                                                                Sonraki Bölüm

5 yorum:

  1. Her sahneyi gözümde canlandiriyorum webtoonu okumayı istiyorum ama okuyarak başladım.eger gorsel girerse araya büyüsü kaçar gibi geliyor

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Webtoon'undaki güncele denk gelen bölümün hangisi olduğunu o bölüme geldiğimizde haber edeceğim size, gerisi size kalmış.. Şahsen ben novelin önce okunması taraftarıyım çünkü webtoon'da ufak da olsa farklı olabiliyor sahneler falan.. Hem burası daha ayrıntılı

      Sil
    2. Webtoon gözümde canlanıyor o kadar sevimliler ki

      Sil
  2. Webtoon bölüm vermen çok hoş, teşekkürler 💕
    *Kora

    YanıtlaSil
  3. Webtoonda içimi bir sıcaklık kaplamıştı bu kısımda cidden 🤭 o elbiseler mücevherler değil, iki dal çiçek Riftan bey anla şunu 🥰 biraz geç anlayacaksın ama neyse 🤦🏻‍♀️

    YanıtlaSil