under the oak tree 94. bölüm etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
under the oak tree 94. bölüm etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

12 Kasım 2021 Cuma

Under The Oak Tree - 94. Bölüm 

Üstü Örtülü Geçmiş (1) 

Riftan kıkırdayarak elini buklelerinde gezdirdi. ''Karım hayal gücünden yoksun demek. Sırf beyaz diye mi Rem?"

"Re... Rem adı... Hey," Max seçimini savunurken hafifçe kızardı, "Hoşuma gitti."

Adını Riftan'ın yönettiği şövalyelerden aldığını söyleme zahmetine girmedi. Bir an sonra, seyis onu atın sırtına eyerledi ve Riftan'ın yardımıyla Rem'in sırtına oturdu. Henüz ata binmeye alışkın değildi, bu yüzden vücudu içgüdüsel olarak dünyadan uzakta ayaklarının dibinde kaskatı kesildi. Dizginleri sıkıca tutarak kollarını gerdi. Öte yandan, Riftan doğal görünüyordu.

"Sık sık ata binmiyorsun, değil mi?"

Onun beceriksiz duruşuna bakarak kesin bir dille konuştu. Utanmış olsa da, Max çekinerek başını salladı.

"O ka-kadar sık bir ata bi-binmedim. Ya-yapacak çok fa-fazla işim de yoktu. Şey, ben he-her zaman Croix Ka-kale'sinin i-içindeydim."

"Bunu biliyorum. Oldukça ünlü bir hikaye. Croix Dükü'nün ilk kızı zayıf ve son derece hassastı, bu yüzden halkın önüne çıkmak konusunda isteksizdi."

Max, sesinin tuhaflığına endişeli bir bakış attı.

"Şey, be-ben bu sö-söylentinin ortalıkta do-dolaştığını bi-bilmiyordum."

"Croix Dükü, Batı'daki en etkili on kişiden biridir. İnsanların kızıyla ilgilenmesi gayet doğal. Ayrıca, kız kardeşin gibi dışarıda hiç görünmedin, değil mi? İnsanların ilgisini çekmenize şaşmamalı. Hatta sana olan merakını yenemediği için Croix Kalesi'ne gizlice giren bir şövalye bile vardı."

Böyle bir şeyi ilk defa duyuyordu. Max hemen meraklı bakışlarından kaçtı. Riftan söylentiyi duyduktan sonra onun hakkında ne düşündü? Mücevherler kadar narin, zayıf bir vücuda sahip bir kadın hayal eder miydi? Açıkça kısa ve zayıftı ama çekiciliği yoktu. Zayıf ve çekingen olduğu doğruydu ama kişiliğinin o kadar da sevimli olmadığını da biliyordu. Aşağılık duygularını gizlemek için parlak bir tonda konuşarak düşüncelerinden sıyrıldı.

"Pe-peki, şövalye ha-hayal kırıklığına u-uğramış o-olmalı."

"Neden?"

Atını ağır ağır arka kapıya doğru çeken Riftan dönüp ona baktı ve kaşlarını çattı. Dizginleri sıkıca kavrayan Max boş bir bakışla cevap verdi.

"Ah, çü-çünkü o çok uğraştı, sonuçta sa-sadece gördüğü... sı-sıradan bir ka-kadındı." Konuşurken kulaklarının ucu kızardı.

Görünüşünün sade olduğuna inanıyordu ama kocasının önünde bu kadar alçaltıcı olmak istemiyordu. Sıradan bir güzelmiş gibi davranmak bile utanmaz bir söz gibi geliyordu.

"Sanmıyorum. Sen yeterince güzelsin."

Atı yavaşlatırken ona yaklaştı. Max aşırıya kaçtığını düşündü ve sadece beceriksizce güldü.

"Ah, bu-bunu yapma. Bana sö-söylediğin için te-teşekkür ederim."

Sonra Riftan memnun olmamış gibi kaşlarını çattı.

"Ben dürüst bir adamım. Hayal kırıklığı yaratan bir görünüme sahip olsaydın, yatak odasında bu kadar coşkulu tepki vermezdim. Dün gece rahat uyumana izin verdiğimi unuttun mu?"

Max kelimenin tam anlamıyla baştan ayağa kıpkırmızıydı. Dudakları donmuştu, ne cevap vereceğini merak ediyordu. Riftan kendini attan kaldırdı ve çenesini tuttu, göz kürelerine dikkatle baktı, bu da kalbinin yüksek sesle çarpmasına neden oldu.

"Sanırım senden ata binmeni istemek aptalcaydı. Şimdi yatak odasına gitmek ister misin?"

Max kafasını gıcırdama sesi çıkaracak kadar sert salladı. Gülümsediğini mi yoksa kaşlarını mı çattığını anlamak zor olan belli belirsiz bir ifade takındı Riftan ve hemen ayağa kalktı.

"O zaman acele et. Kaleden ayrılmak istiyorsak burada daha fazla kalamayız.''

Max çarpan kalbini yatıştırdı ve onun peşinden gitmeyi başardı.

Kapının arkasındaki dar orman yolunda sessizce yürüdüler. Dünya hala derin bir uykuya dalmış gibiydi. Tek duyabildiği, rüzgarda sallanan dalların sesi, düşen yaprakların hışırtısı ve uzak gökyüzünden kuşların çığlıklarıydı.

Max, huzurlu bir sessizlik içinde Riftan'ın görüntüsüne boş boş baktı. Sanki atla bir olmuş  gibi doğal ve zarif bir şekilde hareket ediyordu. Öte yandan, Max arkasına yaslandı ve Rem'in sırtından düşmemek için dizginleri bir cankurtaran halatı gibi tuttu. İyi takip ettiğinden emin olmak için başını çeviren Riftan, gördüğü manzara karşısında acı acı gülümsedi.

"Karımın bu kadar korkunç bir binici olduğunu bilmiyordum."

Önden gelen alaylar yanaklarını ısıttı.

"Sa-sana söyledim... se-seninle binmem için ısrar eden se-sendin," diye yanıtladı biraz savunmacı bir tavırla.

Riftan kıkırdadı, sonra ona talimat verdi. "Omuzlarını gevşetmeye çalış. Gergin olduğunda, at da senin gergin olduğunuzu hissedebilir."

Max omuzlarını gevşetmeye çalışarak uzun bir nefes verdi. Ancak, at her hareket ettiğinde, kalçaları yukarı ve aşağı sarsılarak duruşunu kaybetmesine neden oldu. Olayı yakından izleyen Riftan, atını yaklaştırdı ve ciddi bir yüzle ona öğüt verdi.

''Üst bedenini gevşet ve atın hareketine uygun olarak uyluklarını sık. Kucağıma oturduğun zamanki gibi..."

Ç/N: Ayy bu bölümleri çook seviyorum çünkü konuşuyoorrlar hacı .. communicate önemli
Ha bir de Riftan böyle flörtöz konuşmaları nereden öğrendin eecaba (˵ ͡o ͜ʖ ͡o˵)

Önceki Bölüm                                                                                               Sonraki Bölüm