Under The Oak Tree - 93. Bölüm
Beklenmedik İstek (2)
"Ama kendin tehlikede olma riskini almamalısın." Riftan Max'e söyledi.
"Ah, Tanrım! Tehlike dolu bu yer hangi cehennemde? Karının tüy kalemle bıçaklanıp ölmesinden korktuğun için mi?" Ruth, Riftan'a soğuk alaycılığının açıkça belli olduğunu söyledi.
''Sık sık patlamalara ve yangınlara neden oluyorsun! Kule ilk etapta varken bunu neden burada yapıyorsun? Ya bu oda da alev alırsa!'' Riftan çıkıştı.
''Şu anda yaptığımız şey savunma büyüsü aracı. Patlama veya yangın ihtimali yok! Atalarım üzerine yemin edebilirim. Bir sorun olsa bile en iyi ihtimalle kütüphane güvende olur.'' Ruth kararlı bir şekilde yanıtladı.
Riftan, Ruth'un sözlerine duyduğu güvensizlikle dudaklarını büktü.
Riftan'ın büyücüye karşı çıkmak için verebileceği başka bir neden kalmaması, sinirini artırmışa benziyordu.
Max etrafa bakınarak Riftan'ın elbisesinin kenarını masanın önünden dikkatlice çekti.
Kavga eden iki av köpeğini ne zaman tanıyacağını çok iyi biliyordu, önce onları ayırması gerekiyordu.
"Kı-kızma... Ruth... güvenli olduğunu sö-söylüyor." Max, Riftan'a sinirini yatıştırmayı amaçladığını söyledi.
"Kızgın değilim," diye fısıldadı Riftan ona ve sonunda kaybettiğini kabul edercesine içini çekti. "Sadece endişeliyim."
"Peki. Gerçekten yardım etmek istiyorsan, ona yardım et. Ama çok fazla değil. Ve Ruth, onu asla tehlikeli bir deneye sokmayı düşünme yoksa bana hesap verirsin." Riftan, büyücüye dik dik bakarken Ruth'a anlamlı bir uyarıda bulundu.
"Benim hakkımda ne düşünüyorsun?" Ruth inanamayarak cevap verdi.
"Her neyse bugünlük bu kadar yeter. Onu yanımda götüreceğim, bu yüzden kendi başına sıkı çalış." Riftan anons etti ve onu kapıya doğru yönlendirdi. Ruth, Riftan'ın ani hareketlerine şaşırmış gibi aceleyle yerinden kalktı.
Max aniden kolunda bir çekiş hissetti ve Riftan'ın kolunu kendisine doğru çektiğini fark etti. Bu kadar iri bir adam onu öfkeyle sürüklerken korkmaması garipti.
Ona kaşlarını çattığında korkmaya alışmıştı. Şimdi onun hakkındaki algısının nasıl değiştiğini merak ediyordu. Yüzüne yansıyan hoşnutsuzluk dalgasını görerek tabii ki endişeli hissetti, ama aynı zamanda kendisine zarar vermeyeceğini bilmek de rahattı.
"Ne-nereye gidiyorsun ve zırhın olmadan?" Max, kütüphaneden uzaklaşırlarken Riftan'a sordu.
"Bir gün izin alıyorum. Kendimi yenilemek için biraz zamanım olmalı.'' Riftan olduğu yerde durarak karşılık verdi.
Max, kocasının beklenmedik sözleriyle gözlerini kocaman açtı. Ruth'un da şaşırmış göründüğünü hissetti. Riftan Calypse'nin dinleneceğini ilan etmesi çok nadirdi.
"Sa-saldırganların ortadan ka-kaldırılması konusunda ne yapacaksın?" Max tekrar sordu.
"Zaten Libadon'a bir haberci gönderdim. Tazminat gelir gelmez mahkumları serbest bırakacağım. O zamana kadar bir zindanda ölmelerine izin vermeyin.''
"Ya Libadon tazminat göndermeyeceklerini söylerse?" Ruth aniden sordu.
"İşte o zaman boğazlarını keseceğim..." Riftan yanıtladı. Max'in yüzüne bakarken bu iğrenç kelimeleri gelişigüzel söyledi.
Sonra, Ruth'a biraz daha konuşması için teşvik edercesine sessizce elini salladı ama Ruth tek kelime etmedi.
"O zaman gidip sorunu gidereceğim." Riftan açıkladı.
"Tamam. Bir süredir zor zamanlar geçirdin, bu yüzden bugün biraz zaman ayır.'' Ruth sonunda söyledi.
Riftan çıkıştı. "Çok sağol."
Riftan daha sonra Max'i girişe yönlendirdi. Bu arada Max, Ruth'a omuzlarının üzerinden bir selam verdi ve koridordaki pencerelerden parlak güneş ışığının süzülmeye başladığı kütüphaneden çıkan Riftan'ı takip etti.
Riftan yeni değiştirilen pencerelerden dışarı baktı ve sonra gözleri parlayarak Max'e baktı.
"Dışarı çıkmak için tamamen giyinmen gerekecek. Hava güneşli ama rüzgar oldukça soğuk." O ona söyledi.
"Ne-nereye gidiyoruz?" Max sordu.
Riftan heyecanla ışımaya başladı. "Artık kendi atın var. Hava soğumadan bineceksin. Sana binebileceğin güzel bir yer göstereceğim."
Max ağzını açtı ve ona boş boş baktı. Yatak odasının dışında onunla vakit geçirmeye çalışmasına şaşırmış ve memnun olmuştu.
"Yo-yorulmadın mı? Oda-odada biraz dinlenmeyi mi tercih edersin...?'' Max itiraz etmeye başladı ama sözü kesildi.
"Ben yaşlı bir adam değilim Maxi. Her zaman biraz yatak istirahatine ihtiyaç duyacak kadar zayıf değilim. Yatak odasında biraz zaman geçirmem gerekse..." Riftan söyleyeceklerine devam etmedi.
Max, Riftan'ın siyah gözbebeklerinde parıldayan sıcaklığı görünce nefesini tuttu. Bir bakışta, ona verdiği yoğun bakışın ne anlama geldiğini hissetti. Yüzü bir anda alev almış gibi parladı.
Riftan ona sarılırken hafifçe gülümsedi, başı akıcı bir şekilde ona doğru eğildi.
"Çok cazip ama bugün çayırlara gideceğim. Seni alıp topraklarımda dolaşmak istiyorum." onun yerine söyledi.
Binici kıyafetleri giymek için odalarına uğradılar ve Max ardından Riftan'ı ahıra kadar takip etti.
Seyisin yardımıyla Riftan dünden beri kendisine ait olan güzel beyaz atı çıkardı. Max'in atını Riftan'ın kendi dev savaş atı izledi. Anatol'a giderken, atı Riftan'ın taşıdığını hemen anladı.
Riftan sevgi dolu bir dokunuşla atın boynunu okşadı.
"Bunun üzerindeydin, değil mi? Bu Talon. Kötü huyu dışında mükemmeldir." Max'e söyledi.
Max merakla sordu, "O atı beğeniyor musun?"
"Beğeniyorum. On yaşımdan beri hayalim kendi atıma sahip olmaktı. Ve bu şimdiye kadar sahip olduğum en iyi at."
Riftan yüzünü Talon'un burnuna sürttüğünde Max'in içinde aniden keskin bir kıskançlık belirdi.
Max kendi kendine utandı ve arkasını döndü. Kilisenin öğretilerine göre hiçbir şey kıskanç bir kadın kadar çirkin değildi. Ama şimdi sadece bir hayvanı kıskanıyordu, başka bir kadını değil.
"Bu ata bir isim verdin mi?" diye sordu Riftan, sırtına doğru yaklaşırken.
Max duygularını bir araya getirmeye çalışıyordu. Aceleyle yüzünü düzeltti ve başını salladı.
"He-henüz değil." diye cevap verdi.
"Pekala, bir tane yapmalısın. Seni güzelce takip edebilmesi için adını sık sık söylemelisin," diye bilgilendirdi Riftan.
"Ha-hangi i-ismi istersin?"
"Bu senin atın, bu yüzden adını vermelisin."
Uzun uzun düşündükten sonra Max aklına gelen bir kelimeyi ağzından savurdu.
''Re-rem…''
Ç/N: Puhahahaha Maxi Riftan'ı atından kıskandıı aboovv
Bu arada rem beyaz demek daha önce de demiştim yani at beyaz diye ona beyaz ismini verdi asdfghjk
Çok yaratıcı bir isim gerçekten Maxi bu isim nasil 10 saniyede geldi aklıma -_- -cemre
YanıtlaSilAslında sadece at beyaz olduğu için değil beyaz at ona remdragon şövalyelerinin armasındaki beyaz dragonu hatırlattığı için rem ismini verdi. Maxi gerçekten bu aileye ait olmak istiyot :(
YanıtlaSil