Lucia - 26. Bölüm
Anlaşmazlık (2)
Sözler Dük'ün ağzından çıkıp onlara baktığında, etraftaki insanlar hızla kabul odasından çıkarak Hugo ve Lucia'yı yalnız bıraktılar.
Kanepede yan yana otururlarken aralarında kısa bir sessizlik oldu. Birdenbire, Hugo bu vakitte ve bu şekilde ilk kez birlikte olduklarını fark etti.
"Neden yalan söyledin?"
"…Ben yalan söylemedim."
"Doktordan gerçeği saklıyorsun, değil mi? Söylememek yalan söylemekle aynı şeydir. Doğru dürüst yalan söyleyemezken neden yalan söylemek için bu kadar uğraşıyorsun?"
'Nereden bildi?' Ona baktığında sanki aklını okuyor gibiydi.
Hugo bir kolunu Lucia'nın beline doladı ve onu kollarına çekti, sonra sanki içini görüyormuş gibi konuştu.
"İfaden 'nasıl bildi?' diyor. Yalan söyleyemiyorsun, bu çok açık."
Lucia sadece bu durumdan kaçmak istiyordu. Hugo'dan uzaklaşırken vücudunu büktü ve kanepeden ayağa kalktı.
''…İşinde senin için yoğun bir zaman ama işin yarıda kaldı. Rahatsız ettiğim için üzgünüm."
Hugo bir an için sessizce ayakta duran Lucia'yı izledi, sonra da sertçe konuştu.
"Burada olduğum için beni suçluyor musun?"
"Endişelenmene gerek yok."
"Ne?"
"Nasıl olsa iyileşmeyeceğim."
Hugo onun bileğini yakaladı, güçlü bir şekilde çekti ve Lucia kollarına düştü.
Lucia mücadele edip ayağa kalkmaya çalıştı ama Hugo bir eli kolunu bir yerde tutarken diğer eli çenesini tutarak gözlerini buluşmaya zorladı.
"Bununla ne demek istiyorsun? İyileşmeyeceksen neden rahatlayayım?''
"Sana başından beri söylemedim mi? Çocuk sahibi olamayacağımı.''
Onun titreyen kehribar gözlerini izlerken, Hugo'nun kırmızı gözleri de dalgalandı.
Lucia çenesini büküp elini itti. Hugo'nun bir süre beceriksizce havada asılı kalan eli yere düştü.
Lucia da hareket etti ve onun elinde tuttuğu kolunu çıkardı. Hugo, onun reddedici tepkileri karşısında şaşkına dönmüştü.
''İlgilenmedin ve nedenini de sormadın.'' (Lucia)
''…''
"Neden birdenbire merak etmeye başladın?"
Sadece kanıtlayıp kanıtlayamayacağını sormuştu.
Ondan sonra, gerçekten çocuğu olup olmayacağını veya vücudunun bir yerinde hasta olup olmadığını sormadı. Lucia bunu tamamen unuttuğunu düşündü.
Ona olan ilgisi ancak bu kadardı.
Bu nedenle, günler geçtikçe, Hugo'ya koşan kalbinin katılaşacağını ummaya devam etmesi üzücüydü.
"Birden ha. Merak etmem kötü mü?'' (Hugo)
"Öyleyse müteşekkirim."
''…Öyle söyleme.''
"Özür dilerim."
Lucia'nın kısa ve soğuk cevaplar verip daha da bir şey söylemeyecekmiş gibi ağzını sıkıca kapattığı figürüne bakınca, Hugo'nun kırmızı gözleri büyüyüp alevlendi.
Lucia daha önce hiç yapmadığı şeyleri yapıyordu ve bu onun sinirlerini bozuyordu. Zaten önemli bir şey olmadığı için sesini yükseltmek istemedi, bu yüzden daha sakin bir sesle konuştu.
"Vivian, geçmişle ilgili bir şey hakkında tartışmak mı istiyorsun?"
Lucia'nın göğsü hayal kırıklığıyla çöktü.
'Bu geçmişin bir parçası diyorsan, o zaman hiçbir şey söyleyemem.'
Onun için bu sadece geçmişte kaldı. Lucia sessizce başını salladı.
''Şu anda vücudun için endişeleniyorum, bu yüzden doktora tam belirtileri açıkla ve tedavi ol.''
Sesi her zamankinden daha sevecendi.
Lucia onun hassasiyet ve şefkat gibi şeylere sahip olmayan bir adam olduğunu bilse de, onun sevecen sesini her duyduğunda, sanki bir aşk şarkısı duymuş gibi mest olur, sonra üzerine soğuk suyla ıslatılmış gibi uyanırdı.
"Bunu yapmak istemiyorum."
"Neden?"
"Bunu yaparsam, sana sorun olur."
"Neden bana sorun olsun?"
"Çünkü benim çocuk sahibi olmamı istemiyorsun!"
Lucia'nın sesi aniden yükseldi.
''…''
Bir an için Hugo hiçbir şey söyleyemedi. Onun çocuğu olmasını istemediğinden değil, kendi soyunu devam ettirmek istemediğindendi.
Ve çocuğu olup olmayacağına gelince, hamile kalması zaten imkansızdı.
Ama Lucia'nın bunu anlamasını sağlamak için ona gizlenmiş birçok şeyi anlatması gerekecekti.
Ancak, hafızasını kazımak ve bu şeyler hakkında tekrar konuşmak istemiyordu. Ona göre bunlar sadece geçmişteki olaylar değil, tüyler ürpertici bir kabustu.
Sessiz kalan Hugo'ya bakan Lucia, sessizliğini onay olarak aldı ve duygularının kontrolden çıkmasına izin vermemeye çalıştı.
"Yanlış söyledim. Doğrusunu söylemek gerekirse, senin hiçbir zaman ilgin olmadı."
Bir kadın olarak bu onun sezgisiydi. Kocası ondan asla bir çocuk istemedi.
Buna rağmen, Hugo hiçbir zaman herhangi bir doğum kontrolü kullanmadığı için eylemleri çelişkiliydi. Lucia bu konuda oldukça sertti.
Bu konuda o kadar da endişeli değildi.
Şans eseri hamile kalsaydı Lucia onun nasıl bir tavır takınacağını merak etti.
Çocuğu alıp götürür, çocukla ilgilenmez ya da belki dönüp onu bir daha asla aramaz.
Hangi seçim olursa olsun, hepsi korkunçtu.
"Hiç ilgi duymamak hakkında..." (Hugo)
'..Bu sen değil misin?' Hugo içinden mırıldandı. Bir kez bile ona Damian'ı sormamıştı. Ama Hugo ne kadar küstah olursa olsun, onu bu konuda sorgulamaya hakkı olmadığını biliyordu. Onunla evliydi çünkü bir eşe ihtiyacı vardı, oğluyla ilgilenmesi için değildi, bunun için bir sözleşmeleri yoktu.
''İlgilenmemi umduğunu bilmiyordum.'' (Hugo)
Lucia'nın kalbi göğsüne ağır ağır saplandı. Her nasılsa, Lucia ona baktığında, Hugo yorgun görünüyordu.
'Hayır!'
Daha şimdiden, Hugo ona onun yalanlarını görebildiğini söylediği andan itibaren, Lucia endişeyle dolmuştu.
Kalbinin de okunabileceğini düşünerek sinirleri gergindi.
Bir sezgiye sahip olsa ve o gün zafer partisinde Sofia Lawrence'a söylediği gibi zalimce bir şey söyleseydi...
'Kalbim patlayacak. O kadar acıtacaktı ki ölmeyi tercih ederdim.'
Makul bir mesafeyi koruduğu sürece bir kadına karşı şefkatli bir adamdı.
Tıpkı onun için yaptığı gibi, geçmişte kaç sevgiliye gülümseyip hediye vermişti?
Bu sevecenlik yüzünden, o kadınlar ayrıldıklarını haber aldıklarında, o zamana kadar devam eden bağlılıklarını bir kenara koyamadılar ve ona sarıldılar.
'Onun geçmiş kadınlarından biri olmak istemiyorum.'
Sonsuza kadar böyle yaşamak iyi olurdu. Aynen böyle. Tamamen materyalist bir yaşam. Ona şefkatle gülen ve onu her gece tutkuyla kucaklayan bir koca.
Daha fazlası için açgözlü olmayacaktı. Terli yumrukları sımsıkı sıkılmıştı.
''Ben...hiçbir şey ummuyorum. Seninle olan sözleşmemi unutmadım.''
****
Lucia onun bakışlarından kaçınırken ve kollarından biraz geri çekilirken doğal görünmeyi umuyordu ama Hugo onu sert bir şekilde izliyordu.
"Ha. Doğru. Sözleşme."
Sahte bir kahkaha attı ve sinirli bir şekilde saçlarını taradı.
Sözleşmeyi unutup köşeye sıkıştırmayı düşünen sadece o gibi görünüyordu. Belli ki Lucia hala sözleşmenin inatçı iplerine sıkı sıkıya bağlıydı.
''Özel hayatımda özgürlüğün tadını çıkarabilirim ve sen kalbinin kapısını kilitli tutarsın. Sözleşmemiz buydu, değil mi?''
Belinden tutup onu çekerken bir kez daha Lucia'nın kat etmeye çalıştığı mesafeyi daralttı.
Bu şekilde, Lucia'nın çabaları çok kolay bir şekilde geri alındı. Bir kez daha onun kucağına yerleştirildi.
"Ama biliyor muydun? Birisi sözleşmeye uymadığında ne olacağına karar vermedik."
"Sözleşmeye uymayacağımdan mı endişeleniyorsun?"
"Gerçekten neden böylesin? Neden sözlerimi böyle abartıyorsun?”
"…Üzgünüm. Sanırım biraz çarpıttım.''
Hugo bir süre tanımadığı karısına baktı. İtaatle dinleyen her zamanki karısı değildi.
Dahası, reddedilme ve ayrılık göstererek gözlerinden kaçınmaya devam etti.
'Onunla ilk tanıştığımda... Destek için herhangi bir şey söylemedim ama o sadece devam etti ve konuştu.'
Belki bu da oydu.
Ona asla göstermediği taraflarını görmesine imkan yoktu.
Hugo başlangıçta konuşmalarının uzamasından hoşlanmamıştı ama onun yeni bir yanını görmekten oldukça memnundu.
Nazikçe gülümseyip gülmesi dışında bir an için gerçek kadını görebiliyormuş gibi geldi.
''…özel hayatımda özgürlüğümden vazgeçersem… sen de kapının kilidini açar mısın?''
"…Ha?"
Lucia ona bakarken gözleri büyüdü.
Bunu söyleyerek ne yapmak istediğini anlayamıyordu. Bu bir çapkınlık hilesi miydi? O -
"Demek istediğim…" (Hugo)
Sözlerinin sonunu bulandırırken garip bir ifadesi vardı.
"Tedavi ol."
Konunun değişmesi Lucia'yı hayal kırıklığına uğrattı.
"İstemiyorum."
''Vivian!''
''Bir çocuğum olamaz, bu yüzden tedavi almamam benim için sorun değil. Ama tedavi görürsem, çocuk sahibi olmam sorun olur mu? İzin verecek misin buna?"
''…''
Hugo iç geçirdi ve parmaklarıyla şakaklarına masaj yaptı.
Vücudu düzelse bile hamile kalamazdı. Taran soyu, herhangi bir kadını hamile bırakmasını imkansız hale getirdi.
Şartları yerine getirmeden Taran'ın soyu hiçbir kadında gelişmezdi.
Bu yüzden birkaç kadınla eğleniyor ve onları hamile bırakmanın tehlikelerinden asla endişe duymuyordu.
Sadece Taran'ın kanına sahip olmayan normal bir kadın, Taran'ın kanına sahip olmak için gereken koşulları karşılayabilirdi ama bu koşulların ne olduğunu yalnızca yaşlı adam biliyordu.
Hugo yaşlı adamı kale duvarlarının dışında yaşamaya zorladı ve elindeki belgelere baktı ama bununla ilgili hiçbir şey yoktu.
Belki sadece yaşlı adamın anılarındaydı ya da belki de kimsenin bilmediği bir yerde saklanan başka bir belge vardı. Ve böylece, öğrenmek için yaşlı adamı basitçe ve kolayca yakalayıp dövdü.
Ailesinin sırlarını ifşa etmeyeceğini iddia eden ve konuşmadan devam eden yaşlı moruk, hapse atıldığında bir daha güneşi göremeyeceğini anladı ve ağzını açtı.
[Çocuğun babası olacak Taran soyundan erkek, bir yıldan fazla bir süre boyunca kanını kadına vermeli ve sonra kızlığını bozmalı.]*
Gerçekten mide bulandırıcı bir durumdu. Bu koşulun da kadının kızlığının bozulmasından önce tamamlanması gerekiyordu.
Karısı zaten yanlış yoldaydı. Bu şartlar ne olursa olsun hamile kalmak mümkün olsa bile, arkasında bir halef bırakmayı asla düşünmedi.
Sadece kanıyla dünyada kalmış bir varoluşu hayal etmek bile Hugo'yu boka batmış gibi hissettiriyordu.
Kimseyi hamile bırakma riski olmamasına rağmen, kendisine benzeyen bir soy fikrinden nefret ettiği için dışarıya boşalmak alışkanlığıydı.
Ama beklenmedik bir şekilde Lucia'yla tanıştı. O başından beri farklıydı. O neden bir istisnaydı?
Onu ilk kez kucaklatan, içine boşaltan ve seks sonrası zevk aldığı ilk kişi oydu. Hugo tohumlarını onun içine ekmenin memnuniyetini hissetmişti.
Kayıtsızlığının onu incittiğini kabul etti. Normal şartlar altında hamile olma ihtimali çok yüksekti.
Çocuk sahibi olamayacağını unutmuş ve hamile olup olmadığı konusunda herhangi bir endişe göstermemişti.
Neden birdenbire meraklandığını soran sözleri, içerleme ve acıyla doluydu.
Parçalanmış bir bilgiydi ama yaralarını görebilmek Hugo'nun kalbinin etrafında bir karıncalanma hissi yarattı.
"Tedavi olursam çocuğum olsun istiyorum. Öyle olsa bile, sorun değil mi?''
Nasılsa hamile kalamazdı. Hugo ona istediği sayıda çocuğa sahip olmasına izin verildiğini söyleyebilirdi.
İstediği miktarın iyi olduğunu. Bunu söylerse, çocukları olmazsa daha sonra onu suçlayamazdı.
Ancak, Hugo onu bu şekilde aldatmak istemiyordu. Gerçeği söyleyemese bile ona yalan söylemek istemiyordu.
''…Bir çocuğa ihtiyacım yok.''
''Eğer veraset meselesi yüzündense, o zaman bir muhtıra yazabilirim. Miras haklarımı hariç tutan bir sözleşme imzalamam gerekip gerekmediğini umursamıyorum."
"Bunun yüzünden değil. Ben… ben iz bırakmak istemiyorum.''
"Zaten bir oğlun var."
"Bu-!"
Bunun için açıklanacak çok fazla şey vardı. Damian'ın biyolojik babası olmadığını bilen tek kişi yaşlı adamdı.
Baraj açıldıktan sonra bunun sonu yoktu. Hugo, Taran'ın sırlarını kimseyle paylaşmak istemiyordu.
Damian'a da söylemeyecekti. Bu bilgiyi tek başına benimseyecek ve kendisiyle birlikte gömecekti.
"O... O biraz farklı. Sen... Bir çocuğu bu kadar çok istediğini bilmiyordum."
Hugo gerçekten onun sadece dış görünüşüne baktığını fark etti. Kalbinde ne olduğunu hiç bilmiyordu.
"Üzgünüm. İstediğin eşin böyle bir kadın olmaması gerektiğini biliyorum.''
"Vivian."
Hugo ağır bir şekilde içini çekti.
"Seni eleştirmek niyetinde değildim. Sadece bilmiyordum, şaşırdım.''
"Evlilik hakkında ilk konuştuğumuzda, çocuk doğurmamın umurunda olmadığını söylemiştin."
"Bu..."
Umursamadığından değildi ama zaten hamile kalamayacağını biliyordu ve bunu açıklamak istemiyordu, sonuçta o zaman sadece bir eşe ihtiyacı vardı. Sadece avantadan bir eş.
"Benden boşanmayacağını söylemiştin." (Lucia)
Hugo anında tetiğe geçti, gözleri parladı ve hırladı.
"Boşanmak? Bu imkansız."
Onun ağzından 'boşanma' lafını duyunca Hugo'nun içi yavaş yavaş kaynamaya başladı.
"Sana başından beri söyledim. Boşanma yok. Kesinlikle ölsem bile kaçamayacaksın dedim.''
"Biliyorum. Taran ailesinin geleneği. Tabiki hatırlıyorum. Ama çocuk sahibi olmama geleneği yok.''
''Bir çocuk ya da boşanma. Benden bir seçim yapmamı mı istiyorsun?''
Kehribar rengi gözleri şiddetle titriyordu.
Lucia, sanki yaşlar akacakmış gibi gözleri yaşarırken başını ondan öteye çevirdi. Ona göre, sözleri ondan ikisinden birini seçmesini istiyor gibiydi.
"Ben... öyle demek istemedim."
"Vivian, neden böyle olmaya devam edemiyoruz?"
"Bu sadece benim açgözlülüğüm. Yalnız kaldığımda yanımda birinin olmasını istiyorum.''
"Neden yalnız kalacaksın ki?"
''Sonsuza kadar benimle olacağını söylemiyorsun elbet?''
"…Ne?"
Hugo yabancı bir dil duyan birine benzeyen ifadesine bakıldığında, Lucia'nın kalbinin derinliklerinde bir şeyler aydınlandı.
Hugo'nun onu sakinleştirmek istercesine konuşma tarzı da rahatsız ediciydi.
'Düşündüğüm şeyle ilgilenmemesine rağmen! Tek istediği, kenara itilecek yeterli ve rahat bir eş olmasına rağmen!'
Lucia onu yaralı ve acı içinde görmek istiyordu.
Ne yaparsa yapsın onu incitemese bile, en azından onun için işleri garip ve zor hale getirmek istiyordu.
Böyle kötü düşünceler Lucia'nın yüreğinde kontrolsüz bir şekilde yükseldi.
"Sen beni sevmiyorsun ve ben seni asla sevmeyeceğim. Peki, aramızda ne var? Bu tür bir ilişkinin ne kadar süreceğini düşünüyorsun?''
Ç/N: İstemsizce bu bölümü seviyorum. Çünkü geçmişi açıp biraz olsun hatalarını irdeliyorlar. Neyse efenim yorumlarınızı bekliyorum