19 Aralık 2021 Pazar

 Lucia - 27. Bölüm 

Anlaşmazlık (3)

'Ne olmuş yani?'

Lucia onun böyle cevap vermesini bekliyordu.

Ya da 'Ne yapmamı istiyorsun?', 'En başından beri böyle değil miydi?' demesini.

Duygusuz bir şekilde cevap verirken soğuk bir ifadeye sahip olmasını bekliyordu. Vereceğini düşündüğü cevaptan daha soğuk bir cevap verebilir mi diye çılgınca endişelendi.

Doğrusu, Lucia onu incitmek istemiyordu. Başlangıçta gerçekten incitmeyi istediğini hissettiğini düşündü ama onun acı çekmesini gerçekten istemediğini fark etti.

Hugo'nun yüzünde açıklanamaz bir umutsuzluk anının belirdiğini izlerken Lucia'nın kalbi sıkıştı. Çelik gibi adamın acısını böyle ifade etmesini izledi.

Hugo ölümcül bir şekilde yaralanmış bir hayvan gibi nefes almaya çalıştı, sonra gözlerini yavaşça kapadı ve açtı.

Lucia'nın kalbi ona uzanıp onu teselli etmek istiyordu ama bedeni onu görünce donmuştu.

Lucia onu sıkıca tutan eller titriyorken aklını bir türlü toplayamıyordu.

Kendini hareket ettiremedi, bir şey söyleyemedi ve kısa bir süre böyle kaldı.

Hugo acı acı güldü, sonra durdu ve o anda her şey bir serap gibi kayboldu ve ifadesi her zamanki biraz ölü durumuna geri döndü.

Bir illüzyon gibi kaybolmadan önceki duygusal durumuna bir anlık bakış, Lucia'nın hem kafası karışmış hem de hüsrana uğramış hissetmesine neden oldu.

Yumuşak bir pastayı çiğniyormuş gibi hissetmesine neden oldu.

".. Doğru. Sen şimdiden sonunu görüyorsun."

Hugo'nun sesi soğuktan ziyade sakindi.

'O…'

Lucia bir an için onu gerçekten görmüş gibi hissetti.

Her zamanki soğuk ifadesi ve ses tonu adamın zırhıydı. Soğukluğu, hiçbir şey hissetmediğinden değil, açığa çıkmasın diye kendini saklamaktan başka bir şey değildi.

"Az önce...", "Ne?" Lucia bir süre rüya görmüş olabilir mi diye merak etti.

Görse de inanamadı. Hugo'nun şu anki ifadesine bakıldığında, gerçekten yanılmış gibi görünüyordu.

Lucia sessizce ona bakmaya devam ederken, Hugo ağzını açtı ve konuştu.

"Anlıyorum. Baştan bitmişti. Benden sana gül göndermemi istediğinde bunu kastetmiştin, değil mi?''

Güllerden bahsettiğinde, Lucia'nın kanı dondu ve bir an kendini azarlayarak gerçeğe döndü.

Şu anda onunla önemli bir yol ayrımındaydı. Kendi homurdanması olarak başlayan şey, bir noktada geri dönmek için çok geç olan bir şeye dönüşmüştü.

"Evet... haklısın."

Lucia görünmez bir sona tutunmak istemedi, Hugo'dan bu yüzden onu bir gül ile uyandırmasını istemişti.

Bir gül göndererek sonlarını duyurursa, duyuları bir süreliğine uçup gitse bile, şokun aklını başına getireceğini hissetti.

"Benden bir gül alırsan ne yapmayı planlıyordun?"

Belki de duygularını dile getirdiğini düşünerek kalbi soğudu. Lucia biraz kararsız kalbinin kontrolünü çabucak ele geçirdi.

''Bu… Hiçbir şey yapmayı planlamadım. Dediğin gibi, bu son olurdu. Sondan sonra hiçbir şey yok.''

"Hiçbir şey yok."

Hugo sessizce onun sözlerini tekrarladı ve sonra konuştu.

''Durumun bozulmaz mı?''

"…Evet. Onu bozmayacağıma zaten söz vermiştim."

Lucia'nın aşkı, karşılığını alması ya da ödüllendirmesinin onun için önemli olmadığı bir aşktı.

Lucia bunu asla istemezdi. Uzaklaşmış bir ebeveyn-çocuk ilişkisinde bile tek taraflı aşk vardı.

İkisi arasındaki imkansız bir aşktı.

Başta kendini tatmin etmekle başlasa da günün birinde biri diğerinin cevap vermesini istemeye başlar ve yavaş yavaş cevap vermeyene karşı hisleri nefrete dönüşmeye başlardı.

Bu şekilde, Lucia yavaş yavaş ondan nefret ederdi ama bu nefrete yenik düşmek istemiyordu.

''…''

Hugo kendisinin aşırı derecede açgözlü olduğunu biliyordu. Lucia'nın sözleri doğruydu. Hugo onun duygularına karşılık veremeyeceğini biliyordu ama utanmadan Lucia'nın kalbi için açgözlüydü.

Bu kısa sohbette karısı hakkında, evli oldukları birkaç ayda öğrendiğinden daha fazlasını öğrendi. Hugo kayıtsız kalmıştı.

Lucia göstermedi ama Hugo'nun kızmaya hakkı yoktu.

Çok yetenekli araştırmacısı Fabian'ın yaklaşık bir ay kadar araştırma yaptıktan sonra gönderdiği raporda fiziksel durumu hakkında hiçbir şey yoktu.

Çocuğunun olamayacağı gerçeği, kimsenin bilmediği bir sırdı ama ona itiraf etmişti.

Uzun zaman önce kalbinin bir kısmını ona açıklamıştı ama Hugo bunu bir kenara attı. Uzun zaman önce ona dikkatlice uzattığı eli bir kenara fırlattı.

"Boşanma olmayacak."

"…Peki."

"Sen benim karımsın."

"…Peki."

"Nasıl biterse bitsin, ilişkimizi değiştiremezsin."

"Peki."

Kısa ve itaatkar cevapları duygularını rahatsız ediyordu. Omuzlarından tuttu ve onu yere indirdi. Onun üzerinde yükselirken, Lucia'nın vücudu hiçbir direnç göstermeden kanepede yatıyordu.

"Cevaplarının ne anlama geldiğini biliyor musun?"

Eli çenesini kavradı ve parmakları yavaşça yumuşak dudaklarını okşadı. Cinsel arzuyu barındıran yumuşak dokunuşunda kirpikleri titredi.

Duyguları ne olursa olsun, isterse vücudunu ona açması gerektiğini söylüyordu. Lucia bakışlarını kaçırdı ve havaya bakarak cevap verdi.

"Evet."

Hugo'nun kalbi usulca batarken, koyu kırmızı gözleriyle ona baktı.

'Harika! Kendine mükemmel bir eş buldun.'

Hugo kendisiyle alay etti. Tam umduğu gibi, oyuncak bebek gibi bir karısı oldu. O onundu. O onun karısıydı.

Ama gerçekte sahip olduğu şey onun kabuğuydu. Ve bundan sonra, bu oyuncak bebek gibi karısıyla yaşamaya ve onu kucaklamaya devam etmek zorundaydı.

Burada kendine bir kabuk tuttu ve gerçek benliğini onun ulaşamayacağı bir yere sakladı. Ama sorun neydi? Kollarında olan ve görebildiği şeyin sadece bir kabuk olduğu mu?

Ama bu Lucia'nın kalbiyle ilgili değildi. Kalbini ona verse bile Hugo onunla ne yapabilirdi ki?

Ona tutunabilir ve onu istediği kadar yanında tutabilirdi. Kalbinin onda olmaması bir yere gittiği anlamına gelmiyordu.

Aniden, Hugo daha önce göremediği bir şeyi fark etti. Daha önce onu saran endişe ve umutsuzluğun nedenini anladı.

Lucia'nın onun sahip olduğu hiçbir şey için açgözlü olmadığı ve iz bırakmadığı için endişeliydi, çünkü bu yüzden tereddüt etmeden gidebilirdi. Çaresizdi, çünkü onun sıkıca kapatılmış olan kalbini açamadı.

Hayır, hissettiği asıl endişe ve umutsuzluk bunlardan değildi. Endişe ve umutsuzluk kendi titreyen benliği ile ilgiliydi.

Daha Hugo farkına bile varamadan, kalbi Lucia'nın ellerindeydi. Hiç istemediği en kötü sonuç üzerine çökmüştü.

Dük olduktan sonra, Hugo bir ilkeyi baştan sona takip etmişti. Sadece aldığın kadarını geri ver.

Bu yüzden kadınların ona verdiği sevgiyi reddetti; çünkü onlara geri veremezdi.

Sevgi ve Nefret.

Hugo bir insanın sahip olabileceği tüm aşırı duyguları yaşamıştı, bu duyguların diğer insanlara nasıl zarar vereceğini bu şekilde öğrenmişti.

Ölü düke karşı nefret ve kan kardeşine olan sevgisi. Sevgi ve nefretin görünüşte hiçbir bağı yoktu ama sanki birmiş gibi ona çarptılar.

Hugo'nun o zaman neredeyse hiç iradesi yoktu ve güçsüzlüğünden umutsuzluğa kapıldı. O sadece Hugh olarak yaşayan, hiçbir şey bilmeden vahşi bir canavardı.

O zaman tek endişesi düşmanlarını nasıl öldürüp hayatta kalacağıydı. Sabah uyandığı andan akşam yattığı ana kadar, mesele sadece hayatta kalmasıydı.

Kardeşiyle tanışmış ve bu süreçte insan olmuş ama duyguları öğrenmenin bedelini ödemek zorunda kalmıştı.

Kardeşini seviyordu ama bu yüzden kardeşinin hayatının eski dük tarafından kontrol edilmesine izin verdi.

Ölen düke olan nefreti, Dük öldükten sonra sırlarını öğrendiğinde, içinde akan Taran kanına karşı nefrete dönüştü.

Hiçbir varlık onu sarsamazdı.

Kendi isteğiyle bir şeyler yapamama duygusu mide bulandırıcıydı. Kardeşini kaybetme korkusu nefes darlığı yaşaması için zaten yeterliydi.

Kalbi sarsılmaz, zihni sağlam olmalıydı. Kimseyi özel bir varlık haline getirmemeli, bu yüzden sorun onun kalbi değildi.

Sorun kendi kalbiydi.

Bunu basit bir merak ve arzu olarak görmüştü ama kalbi onunla alay ediyordu.

[Aşık oldun.]

'Hayır. Bu mümkün değil.'

Lucia tarafından sarsıldı. Onu kaybetmekten korkmaya başlamıştı. Bir kadın yüzünden çok acınası bir duruma gelmişti.

Bunu anlayamadı. Böyle bir sonucu kabul edemezdi. Büyük hareketlerle kanepeden kalktı ve ileri geri yürümeye başladı.


****

Lucia biraz huzursuz olan adama baktı ve vücudunu yavaşça kaldırarak oturdu. Görünüşe göre bugün onun daha önce hiç görmediği yanlarını görecekti.

Huzursuzluğu uzun sürmedi. Aniden durdu, ona baktı ve konuştu.

"Tedavi ol."

Ve başladıkları yere geri döndüler. Lucia uzun bir iç çekti.

"Doktora belirtilerinin tam olarak ne olduğunu söyle ve bir reçete al. Belirtilerin ne olduğunu ve neden böyle olduğunu bilmek zorundasın, değil mi?''

"Hamile kalabilirim. Bir çocuğa ihtiyacın olmadığına dair kararın değişiyor mu?''

Hugo suskun kaldığında, Lucia çığlık atacak gibi hissetti. 'Sadece beni yalnız bırak! Daha önce olduğun gibi sadece vücudumla ilgilenmeni tercih ederim!'

''…bir çocuğun olmasına imkan yok.'' (Hugo)

"Ne demek... Ayrı mı uyuyacağız?" (Lucia)

Lucia meydan okurcasına dümdüz ileriye baktı ve gözlerini onunkilerle kilitledi. Sanki lucia saçma bir şey söylemiş gibi ağzını açtı.

''Neden bunun sadece çocuk yapmak için olduğunu düşünüyorsun? Sen de keyif alıyorsun.''

"Konuyu değiştirme. Tedavi görürsem ve sen yatak odama gelmeye devam edersen, hamile kalırsam ne yaparsın? Bilmek istediğim şey bu."

''Öyleyse, benim çocuğum olmazdı.''

Hugo bu sözleri tereddüt etmeden tükürdü ve ancak söyledikten sonra hatasını anladı.

Hamileliğin imkansız olduğunu bildiği içindi, ancak gerçeği gizlediği sürece sözlerini kim duyarsa duysun ciddi şekilde yanlış anlayacakları aşikardı.

Lucia'nın ifadesi şimdiden çok solgunlaştığı için Hugo sözlerinden pişmanlık duydu.

''Yani... onun senin çocuğun olduğunu kabul etmeyecek misin? Yoksa... benim sadakatsiz olduğum sonucuna mı varacaksın?"

Bu acımasızdı. Sözleriyle kalbini paramparça etti.

Lucia, onun ve Sofia Lawrence'ın zafer partisindeki konuşmasını duyduğu zamanı bir kez daha hatırladı.

O sırada, Sofia Lawrence ile ilişkisini keserken sözleri acımasız bir bıçak gibiydi.

Hugo, sözlerinin onu çok incittiğini biliyordu. Ondan özür dilemesi ve teselli etmesi gerekiyordu.

Ancak dışarıdan sıradan görünüşünün aksine, Hugo'nun iç benliği kafa karışıklığı ve endişeyle dolup taşmıştı.

Kendi duygularını bile anlayamıyordu. Durumun kendisinden bıkmış ve bunalmıştı.

Lucia'nın inatla direnen benliğinden ve gerçeği söyleyemeyen kendisinden.

Karmaşık durumlardan hoşlanmayan ve her şeyin üstesinden kolayca gelen Hugo için bu karışık durum ve duyguları fazlasıyla yorucuydu.

"Demek istediğim .…"

Başladı, bir an durdu, sonra sertçe mırıldanarak devam etti.

"Tedavi için...istediğini yap."

Arkasını döndü ve kabul odasından çıktı. Lucia çok geçmeden sessiz kabul odasında tek başına kaldı ve kanepeye çöktü.

Yüzünden sessizce yaşlar süzülmeye başladı. O gece, Hugo yatak odasına gelmedi.

***

Yemek sadece bir kişi için hazırlandı. Bu manzarayı gören Lucia'nın cesareti kırıldı ama hiçbir şey söylemeden oturdu.

Ama yine de geniş yemek odası daha da geniş görünüyordu.

"Efendimin son zamanlarda ilgilenmesi gereken bir sürü resmi işi var."

Jerome, sanki bir mazeret verirmiş gibi, Dük'ün neden yine ona akşam yemeğine eşlik etmediğini açıkladı.

"Anlıyorum. Sağlığına zarar vereceğinden endişeleniyorum, bu yüzden umarım onunla daha çok ilgilenirsin.''

"Evet, Majesteleri."

Lucia bir haftadır tek başına akşam yemeği yiyordu ve Hugo onun yatak odasına hiç gitmedi.

Ayrıca birkaç gündür yüzünü bile görememişti.

Ona çok meşgul olduğunu söyledi. Hugo bütün gün ofisinde çalışacaktı ve Lucia yemeklerini  orada yalnız yiyecekti.

Ama Lucia'nın duyuları ona, Hugo'nun ondan kaçtığını söylüyordu.

Öncesinde de meşguldü ve Lucia uyuyana kadar ofisinde kalırdı ama yine de şafakta gelir, onu kucaklar ve uyurdu.

Şimdi, bir hafta geçmişti. Geriye dönüp baktığında, sadece bir haftaydı ama sanki asırlar gibi geliyordu.

İşle meşguldü ve bir kadını düşünecek zamanı yoktu. Hiçbir şey yanlış görünmüyordu ama bu hafta bir ay ve sonra bir yıl olabilirdi.

'Başım ağrıyor…'

Yemeğini alışkanlıkla çiğnedi ama tadını almıyordu. Yemeğini bitirdikten sonra baş ağrısı ilacı için Anna'yı ziyaret etti ve yatak odasına gitti.

Sabah gözlerini açtığında biraz daha iyi hissediyordu ama gece gelip yatağına uzandığında kafasından türlü türlü düşünceler geçerken uyuyamadığı için işkencenin başlangıcı oluyordu.

'Neden bunu yaptın? Mahvettin.'

Kendini suçladı. 'Neden bu kadar sorun çıkardın?'

Onunla evlenmesinin nedeni, huzurlu ve rahat bir yaşam içindi. Onun sevgisi için değildi.

En başından beri onunla bir sözleşme yaptı. Sözleşmeyi yapmak ve daha sonra reddetmek gibi kurnazca bir düşünceye hiç sahip olmadı.

'Kötü olan o. Resmi bir çift olarak kalsak daha iyi olurdu.'

Lucia ona karşı biraz kin besledi.

Ona bu kadar şefkatli davranmasaydı, Lucia'nın hayatının geri kalanını bu şekilde yaşama kararlılığı asla kırılmayacaktı.

Şimdi, tavrı onu bir bıçak gibi kesti ve kalbini cehenneme attı.

'Bunu sen seçtin. Bundan asla pişman olmayacağına söz vermiştin.'

Bir kez daha kendini kınadı. Çocuk sahibi olmaktan en başından vazgeçmişti de neden şimdi birdenbire açgözlü oldu?

Sahip olduğu şeyin değerini bilmiyordu ve açgözlü oldu, bu süreçte onu kaybetti.

Yakın zamana kadar her şey mükemmeldi. Bunu mahvetti.

Lucia ne kadar dönerse dönsün uyuyamadı.

Oturup vücudunu top gibi kıvırdı ve kollarını dizlerine doladı. Bakışlarını asla açılmayan yatak odası kapısına indiremedi.

Zaman geçtikçe kalbi daha da parçalandı.

Ç/N: Al işte ikisi de birbirini incitti :( Lucia benim üzümlü kekim 😔

Önceki Bölüm                                                                                                Sonraki Bölüm

4 yorum:

  1. Bunun olması gerekiyordu, umarım uzun sürmez ve konuşabilirler

    YanıtlaSil
  2. Bu kiz eskiden gelecegi goruyormus gelecegi degistigine gore simdi niye tekrrdan gelecegi gormuyor

    YanıtlaSil
  3. Ya lucia tam bi salak afedersiniz ama.Ulan antlaşmanız zaten çocuk sahibi olmaman üzerine.Adama çocuk sahibi olmak yada boşanmak diye seçenek sunman çok saçmaydı bu ilişkiyi isteyen sendin aşk olmayacağınıda söyledin eee derdin ne kızım.Adam gayet iyi davranıyordu dereye gidelim falanda dedi birlikte.Azcık akıl am k

    YanıtlaSil
  4. Burada Lucia yanlış yol izledi en baştan tedaviyi kabul etseydi de zaten bir şey değişmeyecekti zaten çocuğu olmicaktı çünkü doğru tedaviyi sadece kendisi ve o yaşlı doktor biliyordu yani kadın doktor onu tedavi edemezdi bmylece hem kocasının dediği olacaktı hem de kendi evliliği sorunsuz devam edecekti. Çocuk olayında ne yazık ki sahip olduğu soğuk kanlılığı kaybetti ve işte sonuç. Ama yine de hugonun içten içe vivana aşık olduğunu kabul etmesi ve boşanmayı reddetmesi güzeldi

    YanıtlaSil