31 Ocak 2023 Salı

 Lucia - 95
Seni Seviyorum (6)

Hugo ve Lucia uzun süre hiçbir şey söylemeden birbirlerine sarılarak oturdular. Sınıra kadar yükselen duygularını çözmek için ikisinin de zamana ihtiyacı vardı.

Lucia, Norman'ın yazdığı bir aşk romanının içeriğini hatırladı. Kitabın kahraman, aşık olduğunu onayladığı vakit dertler silsilesinin içine çekilirdi. Lakin ne kadar zorluk yaşarsa yaşasın kahraman her zaman galip gelirdi. Lucia bunun ancak bir roman olduğu için mümkün olduğunu; gerçekliğin kıyaslanamayacak kadar sert olduğunu düşünürdü. Bu yüzden şu anda önüne konan tatlı gerçekliğin mucizevi olduğunu hissetti.

"Bugün seninle sözleşmemiz hakkında konuşacaktım." (Hugo)

Alçak sesi Lucia'nın vücudunda yankılandı. Hugo'nun kucağından hafifçe çekildi ve ona bakmak için başını kaldırdı.

"Bana aile kaydı için onay formunu zaten verdin ve Damian kayıt defterine kayıt edildi. Sözleşmenin şartları zaten karşılandı ve buna 'fesih' demenin anlamsız olduğunu biliyorum. Bu yüzden düşüncelerini duymak istedim.”

"Sözleşme zaten anlamsızdı."

Lucia sakince başını salladı.

“Sözleşmede bir şart olmasa bile, Damian'ı memnuniyetle oğlum olarak kabul ederdim. O sevilmeyi hak eden sevimli bir çocuk. Ve bana zaten sadık bir koca olacağına söz verdin. Ah. Son bir koşul kaldı. Sana aşkımı itiraf edersem bana bir gül verecektin.”

Hugo'nun kaşlarını çattığını gören Lucia gülümsedi.

"Ama bana bir gül vermeyeceksin, değil mi?"

“…Bununla bana eziyet etmeye devam edeceksin, değil mi?”

"Yapmayacağım."

Lucia kıkırdadı. Kocasının yüzü memnuniyetsizlikle doluydu ve ifadesi, haksızlığa ve hüsrana uğradığını ancak hiçbir şey söyleyemediğini ifade ediyordu.

"Beni ne zamandan beri seviyorsun?" (Lucia)

Hugo'nun ifadesi garip bir hal aldı.

"Bilmiyorum." (Hugo)

Lucia geçmişteki belirli olaylar hakkında  'o zaman mıydı?' diye sorular sormaya başladı ve Hugo, "Sanırım bundan daha önceydi...?" diye yanıtladı.

"Peki ya Damian geri döndüğünde?" (Lucia)

"Muhtemelen o sıralarda?" (Hugo)

"O kadar uzun zaman önce mi?"

"O kadar farkında olmuyordun ki nefesimi boşa tüketeceğim sandım."

Çekingen bir şekilde her şeyi kendine saklayan ve içten içe acı çeken adam böyle diyordu. Damian geri döndüğü zamanın üzerinden neredeyse bir yıl geçmişti. Lucia kocasına yeni bir bakışla baktı. Yani, neredeyse bir yıldır kendi başına dertlenmişti. Hem üzüldü hem de içinden gülmek geldi. Lucia iffetli bir şekilde konuştu.

"Seninki de bir şey mi! Senden çok daha önceydim, biliyor musun?" 

Hugo bir an duraksadıktan sonra, "Ne?!" diye bağırdı. ve iki eliyle Lucia'yı omuzlarından tuttu.

"Ah gerçekten çok acımasızsın. Ve buna rağmen beni asla sevmeyeceğini mi ilan ettin?"

Lucia o özel anının izini sürdü ve "Ah..." dedi.

"O olayın seni rahatsız ettiğini bilmiyordum." (Lucia)

Hugo morali bozuk bir şekilde içini çekti. Tüm bu zaman boyunca yaşadığı iç mücadelelerin boşuna olup olmadığını merak etti.

“Biliyor musun ben ne kadar…” (Hugo)

Nedensiz yere boğulduğunu hissetti ve konuşmaya devam edemedi. Lucia onu rahatlatmak için omuzlarını sıvazladı. Kocasının kızgın ifadesini görünce ağzından küçük bir kahkaha kaçtı.

'İkimiz de birbirimizden çok korkuyorduk.'

Lucia, ikisinin de bu noktaya gelmelerinin neden bu kadar uzun sürdüğünü biliyormuş gibi hissetti.

“…Bana adını bile söylemedin.” (Hugo)

"Adım?" (Lucia)

"Çocukluk adından bahsediyorum."

"Çocukluk adım mı?"

“…Lucia.”

Lucia keskin bir nefes aldı. Adı kocasının ağzından çıktığı an, içinde bir heyecan hissetti. Annesinin ona koyduğu ismi çocukluk ismi olarak düşünmemişti. 'Lucia' sadece onun adıydı.

Lucia hiçbir şey söylemeden ona baktığında Hugo homurdanmaya başladı: Damian biliyor, uşak bile biliyor ama ben bilmiyorum.

"Hugh."

Lucia güldü ve yüzünü avuçlamak için ellerini uzattı.

“Benim için 'Lucia' adı özeldi. Çünkü annemin bana koyduğu isimdi.”

'Lucia' adı onun kimliğiydi. Rüyasında, ne yaşarsa yaşasın, onu yıkılmaktan koruyan sütundu.

“Prenses Vivian, ben olmayan başka bir insan gibiydi. Bunu senden saklamaya çalışmadım ama karın Vivian olduğu için Vivian gibi yaşamam gerektiğini düşündüm."

"Başından beri bu isimden rahatsız oldun."

"Evet.Öyleydim. 'Vivian'ın gerçek benliğim olan 'Lucia'yı saklayan bir kabuk olduğunu düşünürdüm. Hugh. Birisi bana öyle seslendiğinde bir ismin anlamı olduğunu öğrendim. Bana her Vivian dediğinde, sahte Vivian gerçek olmaya başlıyordu. Ben senin Vivian'ınım. Bana sadece sen Vivian diyebilirsin."

Lucia, Vivian'ın da kendisi olduğunu kabul etti. Aksine, onun karısı olan Vivian olarak yaşayabildiği için mutluydu. 'Lucia' bir yabani ot ve bir kır çiçeğiydi. 'Vivian' güzel bir çiçekti. Vivian olarak onunla birlikte olmak istedi.

"Sadece senin seslenebileceğin bir isim daha özel, değil mi?" (Lucia)

“…”

Kırmızı gözleri biraz ılıktı ama 'şüpheli ama kulağa tatmin edici geliyor' ifadesi sevimliydi. Lucia kıkırdadı.

"Benim de sana sormam gereken bir şey var. Damian'ın mendilini neden çaldın?” (Lucia)

"Çalmakla ne demek istiyorsun? Bu söz uygun değil.”

Hugo cesurca protesto etti. Lucia onun utanmaz yüzüne baktı.

"Tamam o zaman. Neden aldın?”

"Bu arada, çocuğa bir tane yaptığın zaman bana da yap."

Tavrı temelde 'çocuk için ayırdığını bana ver' şeklindeydi. Lucia, isteğini şimdilik görmezden geldi ve saldırıya geçti.

"Majesteleri tarafından tekrar elinden alınabilmesi için mi?"

“…”

Hugo kederle içini çekti ve "Ne kadar acımasız" diye mırıldandı.

"Genel olarak benim hakkımda şikayetçi olduğun çok şeyin var. Olmadığını söyleme.” (Hugo)

“Mmm. Öyle olabilir. Endişelerim de vardı ayrıca. Bir erkek gibi cesur olsaydın sahip olmayacağım endişeler. Teklifi de ve itirafı da ben yaptım. Vay be. Şimdi Ekselansları Taran Dükü'nün yüzünün pek bir önemi olmadığını görebiliyorum."

“…Yavaş ol. Gerçekten kocanı parçalıyorsun.”

Lucia bir kahkaha patlattı ve onun boynuna sarıldı.

“Çekingen ve kötü bir adam olsan bile. Seni seviyorum, Hugh.”

"İlk cümleyi çıkarsan olmaz mı?"

Hugo homurdandı ve Lucia'yı kanepeden kaldırdı. Onu yatak odasına taşıdı, yatağa yatırdı ve Lucia hala konuştuğunu söyleyerek itiraz edince, Hugo onun dudaklarını kendi dudaklarıyla kapattı.

"Sohbet çok uzun sürüyor. Hadi ara verelim." (Hugo)

Karısının yüzünün her yerinde yazılı olan suskunluk onun direncini bozmadı. Hugo hızla onu yatağa itti ve üzerine çıktı. Eli eteğini kaldırdı ve uyluğunun içini taradı.

"Ayrıca bahsettiğin şu seçenek. Performansı test etmen gerekiyor, değil mi?”

"Yeterince test ettim!"

Lucia'nın isyanı anında bastırıldı.

(Ç/N: Hugo dur artık seks adam)

* * *
Şafağın alacakaranlığıydı. Hugo her zamanki gibi günün aynı saatinde uyandı. Sabahı aynı saatte selamladı ve güne aynı şekilde başladı. Dünün bugün, bugünün yarın gibi olduğu bir hayattı. Bazen ne kadar zamanı kaldığını merak ediyor ve derin bir boşluk duygusu hissediyordu.

Yanında karısının vücut ısısını ve yumuşak tenini hisseden Hugo, başını çevirdi. Karısı, gri dünyasında parlayan tek renkti. Onun aşkı. Hayatı onun sayesinde anlam kazandı. Onsuz bir hayat düşünemiyordu. Onun sıcak vücudunu kollarına almadan uyuyamıyordu.

Başkente geldiğinden beri Hugo hiç kendi yatak odasını kullanmamıştı. Sahibi tarafından kullanılmayan yatak odası yazın ortasında bile soğuktu. Hugo kolunu karısının belinin altına koydu, sessizce uyuyan bedenini göğsüne çekti ve ona sımsıkı sarıldı. Sonra onu dikkatlice yatırdı ve battaniyeyle örttü. Uykusunda hareket etti ve yan döndü. Hugo onun açıkta kalan yuvarlak omuzlarını öptü ve sonra yataktan indi.

Evin sahibi erken kalkan biri olduğu için konak sabah erkenden kalkar ve hareketlenirdi. Her zaman özverili üç kardeşin kararlı katılımı altında Hugo kıyafetlerini değiştirdi. Öte yandan, Jerome dün bildirmediği çeşitli şeyleri sözlü olarak bildirdi ve sadece onay aldı.

"Sarı gül. Neden sarı bir gül?” (Hugo)

Jerome, ustasının ani sorusuna özenle cevap verdi.

"Neden sarı bir gül göndermeyi seçtiğimi mi kastediyorsun?"

Hugo başını sallayınca Jerome, "Çiçek dili yüzünden," dedi ve dünyadaki çoğu çiçeğin "çiçek dili" adı verilen özel bir anlamı olduğunu açıklamaya devam etti.

“Çiçek dili mi? Doğru… Peki çiçek dilindeki sarı gülün anlamı nedir?” 

"Ayrılık demek."

Hugo'nun ifadesi, Jerome'un yanıtı üzerine oldukça ekşi bir hal aldı.

“Çiçek dilinde hangi çiçeğin zıt anlamı vardır?”

"Kırmızı güller tutkulu aşkı temsil eder."

"Gül değil."

Hugo, rengi ne olursa olsun güllerden bıkmıştı.

“Statice* adında bir çiçek var. Çiçek dilinde ebedi aşk anlamına geliyor.”

"Kulağa hoş geliyor. Her sabah karım uyandığı vakit biri ona bu çiçekten bir demet getirsin."

Hugo, gülleri karısının kafasından tamamen silmeye karar verdi. 

Ç/N: Nasılsınız arkadaşlar. Lucia izlediniz değil mi🙈 Ben de özledim. Gecikme için özürlerimi sunuyorum. Bu arada bahsettikleri çiçek yandaki. Çiçeğin türkçedeki tam karşılığını bulamadım daha doğrusu birkaç seçenek çıktı ama anlamı dedikleri gibi sonsuz aşk olmayınca orjinal ingilizce adını bıraktım siz yine google amcadan bakarsınız diye💕   


Önceki Bölüm                                                                                              Sonraki Bölüm                   

5 yorum:

  1. Hoşgeldin Süngercim çeviri için teşekkür ederim 🥰 muhabbet kuşlarını özlemişim ya ..

    YanıtlaSil
  2. Hoşgeldinnn her gün kontrol ettim güncelleme var mı diye ❤️❤️

    YanıtlaSil
  3. Hoşgeldin ❤️. Oy çok özlemişim bunlarında senide tatlım 🤗

    YanıtlaSil
  4. hoşgeldinnnn süngercimmm. bölüm harikaydı, hugo gün geçtikçe riftanıma mı benzemeye başladı sizce?

    YanıtlaSil
  5. Ayyy şükür kavuşturana süngercim, hosgeldin❤

    YanıtlaSil