14 Kasım 2021 Pazar

 Under The Oak Tree - 102. Bölüm 

Aidiyet (1)

Siyah kumaşlı geniş tezgahta birkaç nadir bitkinin kökleri, bilinmeyen toz şişeleri ve gelişigüzel yığılmış ince dallar vardı. Bunların ne işe yaradığını bilmeyen eğitimsiz bir göz için bu bir çöp yığınından başka bir şey olmazdı.

Ruth çabucak atından indi ve eşyaları tek tek dikkatle inceledi.

"Bunların hepsi şifalı bitkiler mi?"

Bütün yolu arkasından münakaşa ederek takip eden Hebaron da merakını yenemediği için başını dışarı çıkardı. Ruth cevap vermek yerine köşedeki bitkileri budayan bir adamı aradı.

''Her çeşitten 20 Segal (100 gram) almak istiyorum, fiyatı nedir?''

''10 Segal için 1 Derham.'' Bir tüccar yüzünde cömert bir gülümsemeyle cevap verdi. "Bunlar kaliteli, değerli otlar ve fiyatı oldukça yüksek. Her çeşidini alırsan 40 Derham ödersin.''

''Bunu Liram olarak ödeyebilir miyim?'' diye sordu Ruth.

"Tabii ki! Ben teraziyi alacağım."

Tüccarın kuru yapraklarla kökleri pirinç bir teraziye dikkatlice sermesini izledi. Küçük bir kesede çeşitli şeyler taşımayı seven Ruth, keseyi çıkardı ve dört gümüş sikke uzattı. Tüccar daha sonra gümüşü terazide tarttı.

Olanlara bakan Max, büyücünün kulağına fısıldadı. "Ne-neden... onu ta-tartıyor?"

"Gerçek gümüş olduğundan emin olmak için." Ruth daha sonra ekledi. ''Son zamanlarda, sahte para akışı oldu. Yeni para kazanmak için madeni paralarını azar azar öğüten insanları bile yakaladık.''

"Pa-paraları ö-öğütme mi?" Max şaşırmıştı.

''Bir sepete para koyup salladığınızda altın tozu düşer. Onları toplarlar ve başka bir altın para yaparlar. Bunu defalarca tekrarlarsanız, madeni paralar çok daha fazla yıpranacak ve ağırlıkta bir fark göreceksiniz. Ama endişelenmiyorum. Madeni paralarım neredeyse yeni.''

Cebinden birkaç bozuk para çıkardı ve onun görmesi için tuttu. Kenarları kesinlikle keskindi.

Memnun olan tüccar paraları cebe indirdi ve ağırlıklarını kontrol etmek için 8 Derham çıkardı, bu sırada Ruth tartı iğnesini yakından izledi.

"Büyücü her zaman cimri olmuştur."

Hebaron yuhaladı ama Ruth gözünü bile kırpmadı.

"Sadece titizim." Gururla ilan etti ve sokağın diğer tarafına gitti.

Ruth bu sefer paralı asker gibi görünen bir adamla kaya büyüklüğünde bir taş üzerinde pazarlık yapmaya başladı. Paralı asker, mana taşını almak için neredeyse öldüğünü söyleyerek en az 15 Liram'ı kabul edeceği konusunda ısrar ederken, kararlı Ruth homurdandı ve 10 Liramın yeterli olduğunu söyledi. Sonunda, uzun bir savaşın ardından Ruth, istediği fiyata beş mana taşı satın aldı.

Bu sırada Max, diğer satıcıların sergilediği şeylere bakıyordu. Renkli boncuklu avuç içi büyüklüğünde bir hançer, hayvan şeklinde küçük bir tahta parçası, işlemeli bir kemer, bronz bir broş ve çeşitli renklerde ipliklerden oluşan bir ip.

"B-bu nedir?" Meraklı gözlerle renkli ipe bakan Max, yan tarafa sorular sordu.

Ancak Ruth, uzaktan başka bir tüccarla pazarlık yapmakla meşguldü. Utandı ve künt bir ses duyduğunda oturduğu yerden kalkmaya çalıştı.

"Kılıç için bir aksesuar."

Max şaşkınlıkla başını çevirdi. Hebaron eğiliyor ve baktığı süslerle oynuyordu.

Bakışlarını bir kez bile kaldırmadan devam etti. "Birçok maceracı, bunlardan takarlarsa ruhlar tarafından korunabileceklerine inanır. Buraya bağlanıyor."

Belindeki kendi kılıcını işaret etti. Sağlam görünümlü deri bir kılıç, bükülmüş renkli kumaştan yapılmış süslemelerle bağlanmıştı. Garip bir yüzle Hebaron ve aksesuarlar arasında gidip geldi.

''Da-daha önce hiç gö-görmemiştim. Ri-riftan bu a-aksesuarları takmıyor, o yüzden..''

Riftan'ın tüm takımı, adamın kendisi gibi oldukça kaba ve netti. Bu yüzden, o adamı yalnızca yakın zamanda görmüş olan Max'in, genel kitleler arasında yaygın gibi görünen bu inançlardan haberi olmadığı çok açıktı.

''Lider bunun faydasız olduğunu düşünüyor. Gururu batıl inançlara dayanamayacak kadar güçlüdür.''

Şövalyenin sözleri alaycılık ve cana yakınlığın bir karışımıydı.

Max rahatladı ve hafifçe gülümsedi. "Eğer Riftan ise... Sa-sanmıyorum."

"Ama Madam onu ​​verirse, takabilir." Dalgalı saçlarını kaşıyarak sakin bir sesle sordu. "Birini seçmek ister misin?"

Max ona gözlerini kırpıştırdı. Beklenmedik iyilik onu hem utanç hem de sevinçle doldurdu. "Pa-pahalı olmaz mı?"

"Bu şey ne kadar olabilir ki?"

Max onun saçma sözleri üzerine kızardı. Aptalca davranmak istemiyordu. Asılan süslerin arasından kırmızı, yeşil ve turuncudan kısa bir ip seçti. Hebaron, fiyatını sormadan tüccara bir madeni para uzattı.

"Bu kadar para yeterli"

Tüccarların büyümüş gözlerine bakılırsa, orijinal fiyattan çok daha fazlasını ödemiş gibi görünüyordu.

"Kaleye döner dönmez onu geri vereceğim."

"Sorun değil. Ben bir bozuk para getiren bir büyücü gibi dar görüşlü küçük bir adam değilim.''

Omuz silkti ve Ruth'a döndü. Max aksesuarını aldı ve aceleyle peşinden koştu. Henüz ona teşekkür bile etmemişti, ama adam onun dikkatini çoktan kesmişti ve Ruth'a daha ne kadar oyalanacağı konusunda homurdanıyordu. Ruth satın aldığı malları bir çuvala koydu ve can sıkıcı bir hareket yaptı.

"Evet, evet efendim. Hadi geri dönelim."

Ç/N: Yaaa Hebaron sonunda Maxi ile konuştuuu.. Ha şöyle olun canımı yiyin hehehe

Önceki Bölüm                                                                                               Sonraki Bölüm

4 yorum:

  1. Ya konuşun minik kızımızla o anlatsın babası olacak şerefsizin yaptıklarını öğrendiklerinde hepsi utanır inş

    YanıtlaSil
  2. Umarım en kısa zamanda herkes maxi'nin nasıl zorluklar yaşadığını öğrenir.iliskileri hep yanlış anlasilma üzerine kurulu ve bu kalbimi kırıyor

    YanıtlaSil
  3. Her bölümün sonunda çok heyecanlanıp içimden büyük bir çığlık koparıyorum 😁

    YanıtlaSil
  4. Bu arada Ruth olsaydı ne o parayı geri isterdi jzkxhxoxhxoxxhodbx

    YanıtlaSil