8 Kasım 2021 Pazartesi

 Under The Oak Tree - 53. Bölüm 

(Beni Yakınlaştır -1)

[Dikkat!!: Hafif Yetişkin İçerik]

Max, uykusunda bir uçuruma düşüyormuş gibi hisse kapıldı. Yavaşça bilincine vararak, onu düşlerinden uyandırmak istercesine pencerelere şiddetle vuran yağmurun sesini işitti. Adam sakince Max'in arkasına yaslandı, kaygan vücutları birbirine yapışmıştı. Kollarında yatarken göz kapakları açıldı.

Ne zamandır birbirlerinin zihinlerinde kendilerini kaybediyorlardı?

Sırtındaki göğüs, adamın düzenli nefesiyle hafifçe sallandı. "Böyle yakın durarak seni neredeyse eziyor olsam bile... Vücutlarımızı hiç ayırmak istemiyorum."

Onu daha yakına - sanki mümkünmüş gibi - kollarının arasına, yüzü kendisine dönük şekilde topladı. Birbirlerine sürtündüklerinde teni sürtünme yarattı, doruklarının uçları onun sürekli alaylarından çoktandır ağrıyordu. Adam memnun bir inilti bıraktı ve kadının kafasını dudaklarının onunkilerle buluşması için yana yatırdı. Kadının yumuşak etini dişlerinin arasında ısırıp yuvarlayarak onları emdi.

Max şişmiş gözlerle ona baktı. Riftan da onun kadar dağınık görünüyordu; cilalı bir bıçak gibi genellikle soğuk, sert yüzü terden kıpkırmızıydı, gözleri sıcak bir bakışla bulutlanmıştı. Saçları bir fırtınadan çıkmış gibi darmadağınıktı ve teni hilal şeklinde izlerle bezenmişti...

Kendi vücudundaki hafif yaraları gören Riftan hafifçe gülümsedi. "Bir basiliskle dövüşürken vücudumda bir çizik bile yoktu..."

"B-ben ö-özür dilerim."

Max'in boğazından boğulmuş bir çığlık gibi korkunç bir ses çıktı. Ve Riftan onun dudaklarını yakalamak için başını tekrar aşağı eğdi ve içindeki sesi kapattı. Max, ona anlaşılmaz bir ifadeyle bakan oniks gözlerinden oldukça korkmuştu.

"Sen korkutucu bir büyücü kadınsın."

Ne demek istediğini ona yalvarmak istemişti, ama onu tekrar ona karşı tutkuyla öperken sesi artık çıkamıyordu. Kaygan dilleri ağır, tembel bir dansla yavaş yavaş bir diğeriyle iç içe geçti.

"Sanırım ilk günden beri biliyordum. Bende... yara izi açacağını.''

Son sözleri dudaklarında o kadar zayıftı ki, Max onları anlamakta güçlük çekiyordu. Çok geçmeden sanki ılık suda eriyormuş gibi derin bir uykuya daldı.

***

Sanki doğa kurnazca dünkü zararsız çiseleyen yağmuru telafi etmeye çalışıyormuş gibi, dışarıda yağmur daha şiddetli yağıyordu. Bu, Riftan ve askerlerini başkente olan yolculuklarını ertelemeye sevk etti. Şiddetli yağmur örtüsünün altında teftiş için köyün karşısına bile geçemediğinden, Riftan kaleye taşındığından beri ilk kez bütün gününü odalarında uzanarak geçirdi.

Yatakta çırılçıplak yatan ikili, yalnızca pencereye vuran yağmurun ritmini dinliyorlardı. Çoğu zaman, aralarında tutkulu bir kucaklaşma içindeydiler, sıcaklıklarını paylaşmadıkları bir karış ten bırakmadılar. Yoğun bir şekilde seviştiler, Max'i böyle bir yakınlığa izin verilip verilmeyeceği konusunda endişelendirdiler. Birbirlerine kilitlenmedikleri zaman, hizmetçilerin kendilerine teslim ettiği yiyecek ve şarabı içtiler.

Riftan Max'i kendi elleriyle beslerken kucağına yerleştirdi. Kendini halsiz hisseden Max, tanıdık utancın içeri girdiğini hissedemedi ve onun yerine, ağzına getirdiği kremalı tatlı meyve ve ekmek parçalarını kemirirken başını Riftan'ın göğsüne yasladı. İç ısıtan manzara karşısında, Riftan'ın ağzında bir gülümseme belirdi.

"Küçük bir kuş gibisin."

Ona şaraptan bir yudum verdi ve dudaklarını nazikçe onun şişkin yanaklarına bastırdı, onun teninin kaslarına karşı nasıl yumuşak olduğunu hissetti. Riftan onun gitmesine bir an bile izin vermedi; özveriyle yavrusuyla ilgilenen bir hayvan gibiydi. Onu yıkadı ve öpücüklerle duş aldırdı. Ve daha önce hiç böyle bir şey yaşamamış olan Max, tutkulu ve ısrarcı aşkıyla tamamen büyülenmişti.

Aniden, yumuşak kollarıyla ona sıkıca sarılmak ve bir çocuk gibi yüzünü onun geniş ve kaslı göğsüne ovmak için tuhaf bir istek duydu. Bu kadar yorgun olmasaydı, bu kısacık dürtüye kendini kaptıracağını biliyordu.

Daha önce annesi bile onu bu kadar yakın tutmamıştı.

"Bu üzümler çok lezzetli," diye mırıldandı Riftan meyveyi onun dudaklarına doğru iterken. Max üzümü ağzına aldı ve dişlerinin arasına sıkıştırarak tatlı suyunun tadını çıkardı. Sıvının bir kısmı ağzının kenarlarından aşağı süzülürken, Riftan dudaklarıyla tadına baktı. Yanağına dokunan eli nazikti ama okşamaları onu harekete geçiriyordu. Çok geçmeden, nemli dudaklarının teninde nazikçe altın öpücükler bıraktığı düşüncesi aklına geldi. Zar zor ayrılmış bedenleri, odanın içindeki sıcak akımla birlikte ısınıyordu.

"Beni dişlerinle ez ve içeri al." Sanki boğazı olan bir çukura düşmek istiyormuş gibi dilini dışarı çıkardı.

Birbirine kenetlenmiş dudaklarından gelip geçen kelimelerden daha açık bir lisan vardı.

Max boğazının tıkandığını hissedebiliyordu ama şikayet etmiyor- etmek de istemiyordu. Şimdi tüm aklını yiyip bitiren bir çılgınlığa kapılarak titreyen kollarını kaldırıp onun boynuna doladı. Bir sonraki anda, vücudu tekrar tanıdık yumuşak çarşafa doğru düştü.

Birbirlerine tökezlerken, yatağın üzerine konan tabak yana devrildi, meyve parçaları dikkatsizce yatağın üzerine döküldü. Kalın göğsü kadının pürüzsüz tümseklerini sıkıştırırken Riftan tenine bulaşan tatlı meyve suyunun tüm izlerini yalamaya devam etti. Terden sırılsıklam olmuş tenleri uzun zamandır nemli çarşaflara bulaşmıştı.


Ç/N: Riftan şövalye değil şair arkadaşlar.. Yok çölde susuz kalmış gibi sana susadım yok ilk günden beri bende yara açacağını biliyordum.. Çıtayla bu kadar oynamasana çocuğum.. Çoğumuz bekarız, senin yüzünden daha da bekar hissediyoruz.. Bekar olmayanların da evindekine ekmek veresi gelmiyor ( ̄ー ̄)ノ


Önceki Bölüm                                                                                                Sonraki Bölüm

21 yorum:

  1. 'Bekar olmayanların evindekine ekmek veresi gelmiyor' ayy sen çok yaşa emi çok hoşsun;)

    YanıtlaSil
  2. NSSAMSKMSSKMSKSKS sondaki notların aşırı iyi ya cidden bekarlar olarak böyle novel karakterleri aradığımız için sonsuza kadar bekar kalıcaz sanırım

    YanıtlaSil
  3. Ya gerçekten emeğine sağlık hesabim yok ama her bölümüne yorum yazmaya çalışacağım gerçekten daha önceki bölümlerde pembe mavi yazılar kullanıyordun artik kullanmıyorsun biraz kafam karışıyor ama olsun :!D -cemre

    YanıtlaSil
  4. Notlarin olmasa hayatımız ne kadar renksiz olurdu askim

    YanıtlaSil
  5. Riftan...İlk günden beri bende yara açacağını biliyordum....Sen bitmissin askim sen yanmissin kul olmussun

    YanıtlaSil
  6. dfkjsfksdfsd o kadar haklı bir not ki... bekar bir okuyucu olarak NE ZAMAN BABA MEZARA GİRİNCE Mİ

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. he valla ben artık öbür dünyaya çalışıyorum anca orada böylesini bulurum

      Sil
  7. Aşırı güzeller ve riftan bana komik geliyor...

    YanıtlaSil
  8. Ben riftanin bu kadar azgın olmasından şikayetçi değilim arkadaşlar şikayetçi olan da okumasin...o bir akrep burcu...ben de akrep burcu olduğum için çok iyi anlıyorum onu...LÜTFEN YARGILAMAYIN

    YanıtlaSil
  9. Harikasın, notlar çok iyi :)

    YanıtlaSil
  10. Bi dur be adam

    YanıtlaSil
  11. Ahahah, yorumların her zamanki gibi süper ^.^
    *Kora

    YanıtlaSil
  12. HAHAHAHHAHAHAHAHAHA daha dün okumaya başladım ve başından buraya kadar düşündüğüm tek şey "ay sevgilim olsa eldivenle severim, ekmek bile veresim gelmez" olmuştu :') Riftaaaaaaaaaaaaan nerdesinnnnnnnnn yandım kül oldum gel artıkınnnnnn

    YanıtlaSil
  13. Bir günde burdayım, okumaya da devam ediyorum. Kitap güzel, notlarınız da eğlenceli.

    YanıtlaSil
  14. Biride bana böyle aşık olsa aşkımdan yanıp tutuşup bitse ne olurdu

    YanıtlaSil
  15. Okudukça sevgilimi camdan atasim geliyo

    YanıtlaSil
  16. Şu notlara bayılıyorum sanki seninle bir bölüm sonu kratigi yapıyorum gibi❤️

    YanıtlaSil